2006-2007 Sezonunu da geride bırakıyoruz. Tabloya şöyle bir bakalım…

İstanbulda 17-18 sene önce bir hevesle oynanmaya başlamış spor ondan 8-9 sene sonra takim sayılarının çoğalmasıyla komite haline gelmiş, bundan bir 8-9 sene sonra da resmi federasyon çatısı altında kulüpler bazında oynanmaya başlanmış. Federasyon çatısı altında ilk şampiyonunu Sultans olarak belirleyen Türkiye Amerikan Futbolu Ligi, bir kaç gün içerisinde ikinci unvan sahibi takımına kavuşacak. Hepimize Hayırlı olsun… İki takımada başarı dileklerimi iletiyorum. Kazasız, belasız, güzel bir final olur umarım.

Neler Yapılıyor?

Neler neler… Bu spora gönlüne vermiş onlarca insan ders, sakatlık, karakış demeden antrenmanlar ardı ardına maçlar yapıyor ve güzel bir organizasyonun parçası olmaktan biraz da marjinal olmaktan keyif alıyor.

Neler Yapılmıyor? Neler Yapılmalı?

Evet… Şimdi eğri oturup doğru konuşalım.

Birincisi arkamızı yasladığımız federasyonun tüm eksiklerden sorumlu tutulmasına karşıyım. Evet, hatalar eksikler vardır bunlar tartışılır, ama sanki bu noktaya kadar bu sporu başkaları bu hale getirmiş gibi davranıp her işi devletten beklemek de yerimizde saymamıza sebep olur. Hakemlermiş, sponsorlarmış, organizasyonlarmış, destekmiş, oymuş buymuş ebetteki beklentiler olacaktır ama bu beklentilerin olması bizim beklememiz gerektiği anlamına gelmez.

Bugün hala insanlar forumlarda orda burda “abi ben tekmelik takıyorum çünkü çok koruyor vallahi” diye hayıflanıp kuralları çiğnediğinin farkında değilse (kişisel algılanmasın), ve takımlarının başındakiler de buna bir şekilde müsaade ediyorsa durup düşünmeliyiz. Konu ile ilgili düşüncelerimi zaten forumda tafl-genel başlıklar bölümünde sizlerle paylaştım. Milletçe kural sevmeyen bir yapıda olduğumuzu iddia edenler vardır elbet ama konu tamamen kuralların uygulanmasındaki denetimsel eksiklikten ibarettir. Hakem kontrol etmiyorsa, koç kontrol eder ve bu durum en nihayetinde engellenir. Tekmelik konusunu çok uzatmadan asıl demek istediğim noktaya gelip ” hakemlerde her turlu kabahati aramak için saniye sayan” biz oyuncuların kendi eksiklerimize de aynı ciddiyetle ve objektiflikle bakmamız gerektiğine inandığımı belirteyim.

Konu malzemelerden açılmışken… Federasyonu olan bir ligden bahsediyoruz artik. Bazı takımların forumda orada burada maç görüntülerini ve resimlerini izleme şansım oldu Allah a şükür. Bazı yerlerde rast geldiğim görüntüler hiç güzel değildi. Ne bakımdan ? Ciddi bir lig isterken aynı takımların kendi oyuncularına halen tek tip bir forma diktiremediklerini görüyorum… İşte bu bakımdan. Hatta renkleri pembe ve mor olan bir takımın utanmadan sıkılmadan yeşil renkli çorap, fantastik mavisi dirseklik ve janjanlı zırt kırmızısı kaskla sahada pijamayla top koşturduğunu görmek gerçekten iç karartıcı. Evet, belki tekniksel açıdan üst düzeyde bu sporu henüz oynayamayabiliriz ama bu her bakımdan amatör olmamızı gerektirmez.

Arkadaşlar, bu kask denen zımbırtının boyatılması herhangi bir kaportacıda 15 YTLlik bir maliyettir. Formalar. pantollar keza en uygun fiyatlara Türkiye şartlarına mukayese ile yüksek kaliteyle dikilmektedir. Bu içlikler dirseklikler için de standart siyah veya beyaz gibi tek tip renkler belirlenir bütün takım oyuncuları bu malzemeleri edinirler. Bu saydıklarım bu standarda ulaşılması için hiç de zor olmayan şeyler.

Bazıları elbet çıkar der, “sanane yahu benim ne giydiğimden” veya “sen niye takıyorsun milletin kıyafetine la havle vela kuvvete illa billa”… Olay bu kadar basit değildir. Takım sporu yapıyorsak tek tip olunması mühimdir. Ciddiyet açısından, motivasyon açısından, hatta reklam açısından. Benim sahalarda görmek istediğim -ki bir çok gerçek amerikan futbolu severin görmek istediği- kalitedir, standarttır. Şekilcilik deyip geçmeyin oynadığımız sporun dışarıdan bakan insanlar tarafından algılanılan kısminin balkıda yarısı şekilden ibarettir bunu hepimiz biliyoruz ve bu sekili en uygun biçimde sağlamalıyız…

Gelelim özellikle playoff döneminden sonra forumlarda alevlenen bir diğer mevzuya. Bazıları  Boğaziçi – Hacettepe maçının bu sene nelere gebe olabileceğini konuştu durdu. Nasıl bir maç olurdan ziyade, “Önceden söyle söyle olmuştu ya, simdi böyle böyle olur” veya ” O zamanlar şöyleydi böyleydi, hahayt simdi böyle ama” veya ” Eskiden beri kimin ne olduğunu biliyoruz, simdi herkes görecek uhaaha” serzenişleriyle forumumuzda çiçekler açtı. Ne oldu? İki takim karşılaşmadı ve kavga etmek için bir sene daha beklemek zorunda kaldık.

Arkadaşlar. Önceden de dedim simdi de diyorum, Bu sözüm ne iki takimin eski-yeni oyuncularına, ne de tarftarlarına… Ayni zamanda ortalığı karıştıran diğer takım oyuncuları veya herkese bunu açıkça dile getirmek istiyorum. O eski takımlardan bugünlere kaç tane oyuncu kaldı şu anda? Kaç yeni oyuncu hiç bilmedikleri gereksiz bir düşmanlıkla hiç bilmedikleri bir düşmanlığı sürdürme mirasına sahip çıkacak? Yapmayınız. Maç dışında, gereksiz ortamı geren, takımlar arasındaki dostluğu belki de fark etmeden bozan diline sahip olamayan koca karıları lütfen dikkate almayınız.

Bu sporun iki en eski takimi ve diğer tüm takımlar umarım hem saha içinde hem saha dışında hiçbir yardımı ve fedakârlığı birbirlerinden esirgemez, aralarındaki sert mücadeleye de hep devam ederler…

Ayrıca video konularının paylaşımı, maç cd lerinin diğer takımlarla paylaştırılması ile ilgili konuya ben girmiyorum Evre konuyla ilgili güzel bir yazı yazmış okumanızı tavsiye ederim.

Allstar organizasyonuna gelelim. Şimdi ben organizasyonun sporun oynanmadığı bir şehirde yapılması taraftarıyım. Belki bu sene olmaz ama seneye ya da ondan sonraki sene… mühim değil… Yeter ki bir gün bu organizasyon sporun yapılmadığı bir yerde gerçekleşsin…

Neden?

Tüm maçlarımız zaten sporun oynandığı şehirlerde vuku buluyor ve ne derece dikkat çektiğimiz göreceli olsa da ortada. Sporun gelişmesini istiyoruz, maç cdlerinin paylaşıma açılmasında “abi bu spor böyleee gelisir” diyoruz… ee bu spor başka şekillerde de gelişir… sırf “dur yahu bir de gazinin çekiminde nasıll cıkmışım fiyakalı görünüyor muyum du bakiyim indireyim su maçı nette oh kebap” diyerek değil.. ( tamam bu önemli bir mevzu ama ben dalgaya alıyorum )

Örneğin alırsın all star maçını Gaziantep’e Diyarbakır’a Erzurum’a Trabzon’a Zonguldak’a Edirne’ye Çanakkale’ye Denizli’ye Kayseri’ye , sporun yapılmadığı alakasız bir yere… çağırırsın medya kuruluşlarını maça… abi bak su şehirde alakaya cay demliyoruz buyurun gelin çekin haber yapın güzel şekilde bizi resmedin çabalıyoruz çırpınıyoruz dersin… bak bakalım ana haber bültenleri magazinden ibaret olan kanallar klip havasında kaç dakika yayınlıyorlar bu görüntüleri…

Senelerdir zaten gazozuna oynadığımız al star maçının kendi minik egolarımızdan ziyade birbirimize bir faydasının dokunması için bu organizasyonun yeri de çok önemlidir. Ve eminim bu sporun yapılmadığı bir yerde bir kaç gün önceden yapılacak ufak bir reklam kampanyası maça diğer şehirlerdekinin aksine beklemediğimiz bir taraftar kitlesini de getirebilir.

Organizasyon anlamında annemiz kardeşimiz sevgilimizden başkalarının da dikkatini çekmiş oluruz, reklam yapılmış olur. Reklamın iyisi kötüsü olmaz keza bu bence gayet güzel bir reklam olur.

Lig biterken söylenecek daha bir çok sey vardır elbet, eksiklerimiz, ihtiyaçlarımız, fikirlerimiz nereye gelirsek gelelim hiç bitmeyecek… Mühim olan insanların çabası ve bu sporu yaşatmaya geliştirmeye yönelik ruhu hep aynı istekle devam etsin…