Sporda siyaset konuşmaktan hiç haz almayan, Tuncay Bender, Soner Yılmaz ve mevcut Federasyon’un Yönetim Kurulu listesinde olmam teklif edildiği halde kabul etmeyen ve başka isimler önermiş olan ve hala önermekte olan biri olarak gelen yoğun talep üzerine bu yazıyı yazmayı kendime görev edindim. Özellikle tam da Federasyon Başkan adayları ile yapılan görüşmeler, daha doğrusu pazarlıklar devam ederken ve henüz seçim gerçekleşmemişken ve yeni başkan göreve gelmemişken. Aslında yazının tek bir amacı var içinde bulunduğumuz durumu gözden geçirmek ve kazanacak olan adaydan istediklerimizi dile getirmektir.

Öncelikle, mevcut Federasyon’un icraatlarını inceleyecek olursak, Kamil Kehale, Tuncay Bender ve Soner Yılmaz Federasyon’larından farklı neler yapıldı bir göz atalım. Kamil Kehale’yi tamamen göz ardı ediyorum, zira Tuncay Bender ile Boğaziçi Üniversitesi Beden Eğitimi ve Spor Koordinatörü ve aynı zamanda, o zamanki adı ile Beyzbol ve Softbol Federasyonu Yön. Kur. Üyesi, Türkiye’de Amerikan Futbolu’nu başlatan isim olan, Recep Akıcı ile düzenlenen toplantılar neticesinde football branş olarak Beyzbol Federasyonu’na bağlandı.

Çok kısıtlı bir süre görevde kalmasına ve Yönetim Kurulu’nda football bilgi ve donanımına sahip tek bir isim, Soner Yılmaz, ile faaliyet göstermeye başlamasına rağmen ileriye dönük olumlu adımlar geleceğinin sinyalini vermişti. En azından geçmişten beri süregelen İstanbul – Ankara arasındaki mesafeyi kapatmak için yoğun bir çalışmanın içine girilmişti ki genel seçime gidildi. Yeni Başkan Soner Yılmaz ve ekibi maddi ve manevi olarak son derece yoğun çalıştılar, ancak Ankara kulüpleri federasyon faaliyetlerine mesafeli kaldıkları ve lige katılmayı reddettikleri için yine gerekli olan birlik ve beraberlik sağlanamadı. Neticesinde Soner Yılmaz yoğun para ve zaman harcadığı bir faaliyette arzulanan noktaya gelinemediği için görevi bırakma kararı aldı.

Mali Kurul neticesinde Soner Yılmaz kendi ekibini feshettikten sonra yeniden aday olmadı ve bizim de başkanlık için bir aday ve liste çıkarmamamızı önerdi. Neticesinde biz de önerisini yerine getirdik ve birlik-beraberlik konusunda bir adım atmak için tek liste ile seçime gidilmesinin daha doğru olacağını düşündük ve Ankara kulüplerinin adayı olan Kortan Yurtseven’in listesini destekleme kararı aldık. Fakat G.S.G.M. de, her Federasyon’da olduğu gibi devlet denetimini elde tutmak adına bir aday çıkarmıştı. Camia dışından olan ve tanınmayan bir isim olan Şahin Kömürcü, kuluplerden sadece birinin desteği ile girdiği yarışı tabi ki kazanamamıştı.

Göreve gelen Kortan Yurtseven ve yönetim kurulu geçtiğimiz yıl içinde birçok faaliyete imza attılar. Üniversite ligi ne yazık ki beklenenin tam aksine bir fiyasko oldu. Zira Soner Yılmaz’ın 3 yıl içinde aşamalı olarak ayırma kararı aldığı lig bir anda bıçak gibi kesilince, ne gerekli bütçe ayarlanabildi ne de istenildiği gibi Kulüp takımları ve Üniversite takımları arasında keskin bir çizgi çizilebildi. Bütçe olmadığı için yerel gruplar olarak oynana lig neticesinde, gerek ebat, gerek goal post, gerekse yard line’lar, fakat çoğu zaman her iki açıdan da gayri nizami olan sahalarda, hakem kıyafetlerini bile tek tip olmadığı, chain set, down indicator bile olmadan oynana, gayri nizami ve değişik renklerdeki ekipmanlarla ve göze hoş gelmeyen bir hengame içinde oynanan ligde, pek çok maç oynanamadı.

Tek bir maç oynayıp playoff’lara kalan takımlar oldu. Kulüp takımları kadroları ile Üniversite liginde mucadele edildi. Yani hiç kimse asıl amaç olan Üniversite alt yapısının zenginleştirilmesi konusunda adım atmadı. Neticesinde çok doğru olan bir adım şartlar olgunlaşmadan atıldığı için çok hoş bir tat bırakmadı. Bu konuda yapılacak olan en önemli uygulama aynı kurumların kulüp ve üniversite takımlarını aynı günlerde farklı şehirlerde oynatacak bir fikstür düzenlemektir.

Toplam bütçenin en büyük dilimini alan MHK da bu bütçeyi çok iyi idare edemedi. Falanca bölgede yeterli sayıda ve yeterli donanımda hakem yok diye karar alarak, o bölgelerde hakem eğitimine yatırım yapmak yerine değişik bölgelerden hakemler ve gözlemciler yığarak günü kurtardılar, fakat hem kulüpler üzerindeki maddi kamburu büyüttüler hem de göreve gelmelerindeki asıl amaç olan hizmet üretmek konusunda yetersiz kaldılar. Disiplin Kurulu çalışmalarına akıl sır erdirmek ise imkansız. Yıl içinde toplam 5 maç oynana bir ligde bir sporcuya 10-12 maç ceza vermek abesle iştigal etmekten öte bir şey değildir. Ceza yönetmeliğini yeni baştan düzenlemek ve sistemli ve hızlı çalışmasını sağlamak yönetime gelecek yeni başkanın en önemli önceliği olmalıdır. Football’un beşiği olan İstanbul’da antrenörlük kursları açılamadı. Gerekli duyuru ve ilgi yaratılamadı.

Delege listesi konusuna hiç değinmek bile istemiyorum. Türkiye’de kurulan 2. Takım olan İstanbul Teknik Üniversitesi’ni de bünyesinde barındıran hem üniversite liginde hem kulüp liginde katılım gösteren İstanbul Tigers’in delegeleri ortadan kayboluyor. Sorulduğunda önce “Mali Kurula katılmadığınız için delege veremiyoruz” deniliyor, Mali Kurul’a katıldık dediğimizde ve bunu ispatladığımızda da “Sizin gönderdiğiniz delege listesi kaybolmuş, yenisini işleme koymak için de artık çok geç” deniliyor.

İlk şampiyon Boğaziçi Sultans’tan ek delege alınmazken, son iki senenin şampiyonu Hacettepe Red Deers’tan 2 ek delege alınıyor. Daha önce ligde senelerce mücadele etmiş takımalara delege verilmiyor. Uzun lafın kısası, kısaca değindiğim ve değinemediğim bu gibi yanlışlar neticesinde, geçen seçimde kulüplerden aradığı desteği bulamayan Şahin Kömürcü ve listesi bu seçimlerde oylarını ciddi şekilde arttırarak seçime ortak oldular. Ses getirecek faaliyetler düzenleme ve maddi kaynak yaratma konusunda sponsor desteklerini ortaya sürerek bu yarışa güçlü bir şekilde giriyorlar.

Tüm bu yanlışları dile getirirken mevcut yönetim kurulu tarafından gerçekleştirilen olumlu faaliyetleri görmezden gelmek ve alkışlamamak ise art niyetli davranmak anlamına gelir. Doğru yapılan her iş için de mevcut yönetim kuruluna teşekkürü bir borç biliyorum. Herkes hata yapabilir, istediği, planladığı faaliyetler yerine mecbur kaldıklarını gerçekleştirmek zorunda kalabilir. Bu bağlamda tekrar başa alıyorum ve en önemli önceliğimiz olan konuyu hatırlatmak istiyorum.

Geçmişte yaşananlar bir kenara bırakılmadıkça, tüm kulüpler bir araya gelmedikçe aslında kimin başkan olduğu önemsizdir. Bu bağlamda asıl olan Federasyon Yönetim Kurulu’nun değil, kulüpler birliğinin sistematik ve uyum içinde çalışmasıdır. Seçimi kazanacak olan isimden tek bir isteğim var, kulüplere maddi kaynak ve saha desteği yaratılması, fakat en önemlisi tüm kulüpleri birleştirecek, geçmişin unutulup geleceğin düşünüldüğü bir çatı oluşturulması. Kaldı ki kişisel fikrim tüm football faaliyetlerinin bu çatı altında toplanması ve idare edilmesi gerektiği yönündedir. Yani aslında biz kendi geleceğimizi yönlendirmek adına bir araya gelemiyorsak, bunu başkalarının yapmasını beklemek çok da sağlıklı olmaz.

Başkan adayları için ufak bir hatırlatma, gelinen noktada oy dağılımına göz atıldığında seçim sonucunu etkileyecek olan Rugby takımlarının oylarıdır. :) Bu sebeple Rugby takımlarını kendi tarafına çekebilen taraf bu çekişmenin galibi olacaktır. Football dolu günler dilerim…