Öncelikle finale çıkma başarısı gösteren Sultans ve Cavalliers takımlarını tebrik ederim. İki yıldır süren Red Deers – Warriors final serileri sona erdiği için memnun olmadığımı söylersem yalan söylemiş olurum. Cats @ Sultans yarı final maçını izledim.  Şaşırtıcı bir gelişme yaşanmadı. İki takım da bilinen, klasikleşmiş oyunlarını sahaya yansıttılar. Açıkçası bu duruma şaşırmadığımı söylemeden geçemeyeceğim. Zira Cats takımından yeni, şaşırtıcı ve daha çarpıcı bir playbook ile maça çıkmalarını beklerdim. Zira ligde bu sene de yenildikleri ve bir türlü şanslarının tutmadığı Sultans’ı geçebilmeleri için daha önce uygulamadıkları bir diziliş ve taktik ile oynamaları maça tutunma şanslarını arttırabilirdi.  Sultans için klasik bir diziliş ve oyun planı zaten yeterli olacaktı, oldu da. Bu kez finalde ligde yendikleri Cavalliers ile karşılaşacaklar. Ancak Cavalliers ligde oynadığı oyundan çok daha fazlası ile sahada ki Red Deers’ı 48 – 6 gibi net bir skorla geçmeyi başardı. Hem de Beytepe Stadı’nda.

Aslında bu seneki lig pek çok sürprizler doğurdu ki play-off’lar da bunun ıspatı. Ne yalan söyleyeyim, ben de pek çok insan gibi Red Deers vs. Sultans finali bekliyordum play-off’lar öncesi. Cavalliers çok net bir şekilde beni ve hemen tüm TAFL takipçilerini yanıltmayı başardı. Bunun en büyük sebeplerinden biri sanıyorum ki istikrarlı bir “program”dır. Program’dan kastım, tüm oyuncular hangi günler, hangi sahada, kaç saat süren bir antrenmanları olduğunu bilirler. Bu idmanları diğer tüm işlerinden önde tutarlar. Ve idman için sahaya gittiklerinde başlarında rakiplerini analiz etmiş, oyun planını bir sonraki maça göre hazırlamış bir Coaching Staff onları bekliyor demektir. Pek çok takımda saha sorunu, antrenmanların bir kısmına katılım gösteremeyen Coach’lar olduğunu ve oyuncuların bu sporu bir amaç değil, hafta sonu eğlencesi gördüğünü varsayarsak; böyle bir program oluşturan bir takım her zaman kafaya oynayacak demektir. Aslında Cavalliers’in gelişi sene başından belliydi. En erken hazırlık kamplarına ve maçlarına; Team Sofia ile orada ve burada oynadıkları maçlar dahil, başlayan takım onlardı. Yine pek çok sakatla ve eksikle mücadele etmek zorunda kaldıkları halde, zorunlu maçlardan istediklerini çıkartmayı başardılar.

İki takım finale nasıl geldiler diye bir bakacak olursak, ikili averaj maçını kazanarak Cavalliers’in üzerine çıkan Sultans aynı sayıda maç kazanmasına rağmen ligin en üst sırasındaki Red Deers ile Beytepe’de oynamak yerine lig dördüncüsü Cats ile kendi evinde oynama şansını yakalamayı başardı. Gelelim iki takım arasındaki maçların analizine. Cavalliers kazanırsa bu da bir ilk olacak. Zira bugüne kadar Sultans karşısında hiç gülen taraf olamadılar. Geri dönen sakat oyuncuları ve yeni eklenen yetenekleriyle, Red Deers karşısında aldıkları ezici galibiyetle şu an rüzgar Cavalliers’tan yana gibi gözüküyor. Bütün bu yükselişine rağmen Sultans karşısında dezavantajları da olduğunu bilmek gerekiyor. Birincisi Red Deers karşısındaki büyük başarı Cavalliers’ın içindeki hırsı büyük oranda söndürmüş ve Cavs’i zafer sarhoşluğuna sürüklemiş olabilir. Ayrıca Red Deers’a oranla daha genç bir kadro olan Sultans’ı maçtan koparmak biraz daha zor olacaktır.

Son derece eğlenceli bir final müsabakası bizi bekliyor derken, gelelim bu finalin ve bu senenin ayıplarına. Hala, 1 hafta sonra oynanacak final müsabakasının hangi şehirde, hangi sahada, hangi gün ve saat kaçta oynanacağı muamma. Şimdi aranızdan “Kardeşim finale kimin kalacağı belli değildi ki” diyenler olabilir. Peki UEFA kupasına Türk takımı mı kaldı da daha sene başından Şükrü Saraçoğlu Stadı belirlenmişti? Yani en kötü ihtimal, play-off’a kalan 4 takımın ikisi Ankara, ikisi de İstanbul takımı ise, en tarafsız saha olarak İzmir, Konya, Eskişehir gibi takımı olan şehirler başta olmak üzere, herhangi bir tarafsız bölge belirlemek çok da zor olmasa gerek. Yada en baştan Ankara’da ve İstanbul’da iki saha belirlenirdi, play-off sonuçlarına göre bu iki opsiyondan biri tercih edilirdi. Kaldı ki günümüzde gelinen noktada, ne yazık ki, hala insanlar ve/veya kulüpler federasyondana daha başarılı organizasyonlara imza atar durumdalar. Ama Warriors deplasmanında oynadığımız sahayı gördükten sonra zaten en son noktaya varmış olduğumuzu idrak etmiştim. Kurtköy bile onun yanında dünya standartlarında, ne yazık ki. Başta Warriors olmak üzere, o sahada maç yapmak zorunda kalan herkes için üzgünüm.

Gelelim ayıpların takımları ilgilendiren kısmına. 2009 yılı itibarıyle ligde kaç adet field goal atıldı, bileniniz var mı acaba? Hatta o kadar ileri gitmeyelim; kaç takım PAT yapıyor, kaçı TPC (Two Point Conversion)’e gidiyor? Specialty adına gördüğüm olumulu gelişmeler de var tabi ki. Mesela Ankara Cats son derece başarılı wedge kuran bir takım. Return’leri oldukça başarılı. Ki bence bu sayede iki senedir play-off’lara çıkabiliyorlar. Optimum mesafelerden field goal atabiliyor olmalarının da bu başarıdaki katkısı yadsınamaz tabi ki bakınız Warriors maçı. Son saniyelerde field goal ile kazandılar ki bu maç neticesinde Warriors’un yerine play-off vizesi alan takım oldular.

Warriors da en azından PAT yapan, yapabilen bir takım olarak göze çarpıyor. Red Deers de keza öyle. Ancak ne yazık ki, hala 4. Down’da oynamak zorunda olan, Touchdown sonrasında TPC’e gitmek zorunda olan pek çok takım var. Bu ülkemiz football’ı açısından çok acı bir tablodur.

Sahası olan takım sayısı bir elin parmaklarını geçmezken, bu takımlar da sahaya zar zor ve nadiren girebiliyorken, üstüne üstlük hala malzeme sıkıntısını aşan kulüpler parmakla gösteriliyorken ve Coach sıkıntısı çekilirken Special Team Coach’luğunun rağbet görmesini beklemek biraz hayalperestlik olacaktır elbette ki. Ancak atıp tutmaya geldi mi mangalda kül bırakmayan bir kulüpler birliği ve federasyon olarak mevcut durumumuzu görmeden EFAF ve IFAF gibi oluşumlara dahil olmaya çalışmadan önce el birliği ile mevcut şartların olabildiğince iyileştirilmesi için çalışmamız gerektiği aşikardır.

Konumuza gelecek olursak, Cavalliers eğer gizli silahlarını kullanırsa, biraz daha avantajlı olan taraf olacaktır. Ancak mevcut silahları ile maça çıkarsa, Sultans’ın 2. Resmi şampiyonluğunu kutladığına şahit olabiliriz. Bana kalırsa maçın ilk ve 3. Çeyreği kilit rol oynayacaktır. Maçın her iki yarısına da daha istekli ve hazır başlayan takımlar maçı kazanır. Boğaziçi’nin mutlaka değişikliklere gitmesi ve bilinen, klasik oyun planını revize etmesi gerekmektedir. Zira Cavalliers’in rakiplerini ne denli iyi analiz ettiği sanıyorum Red Deers karşısında ortaya koydukları football ve skor ile ortadadır. O sebeple, eğer bilindik, klasik oyun şeması ile maça çıkan bir Sultans best runner-uğ olmayı kabullenmiş demektir. Ancak Türkiye’nin en eski ve en köklü takımı ile Türkiye’nin en yeni takımlarından birinin finalini izlemek herkes gibi benim için de kaçınılmaz bir keyif olacaktır. Final maçında sahada, sonrasında yazılarımla bu köşede buluşmak üzere football dolu günler diliyorum.