Sevgili okuyucular. Şimdiye kadar çok faydalı, öğreten, haberler veren yazılar yazdım. Ancak bu yazımdan, bir önceki yazım gibi, birşeyler beklemeyin. Kafanızı boşaltıp öyle okuyun. Dolu kafa almaz çünkü. Akıllara zarar yazı geliyor.

Evri yiğit iits yoğurt difrıntli: Laz ve Gaz
•   Ah şu gaz olayı… Herkezin gaz frekansı, uzunluğu, şiddeti farklıdır. Kimi maç sabahından gece uyuyana kadar gaz modundadır, kimi ilk düdükten son düdüğe, kimi hayatı boyunca o gazı sürdürür. Ben fazla gazın midede gaz yaptığına inandığımdan down down gaza gelirim. Örneğin safety oynarken: Rakibin dizilmesiye bütün dünya staddan ibarettir kafamda. Son ayarlamaları yaparım takımda. Görevini anlamadığını düşündüğüm adamlara hatırlatırım, line’ı gerekirse kaydırırım, koç son son bir şey diyor mu onu dinlerim. Top kalkınca konsantrasyon sınırım sahaya küçülür. Kafamda  o sabah hangi hareketli şarkıyı dinlediysem o çalmaya başlar. Oyunda okuduğum bir takım şeyler vardır, ki onları burada yazmam. Neyse oyununun ne olduğu iyice belli olunca (dalga geçmek serbesttir), “ballhawk” veya “headhunter” modlarına geçerim. Artık tackle veya topa müdahale anında bütün dünya ben, rakibim, top ve etrafımızdaki 1-2 yarddan ibarettir. Müzik durur, zaman yavaşlar, sadece kendi nefes almamı duyarım. Darbe anında ise hiçbirşey hissetmem. Sonra düdük çalar ve herşey normale döner. Tebrikleri veya lanetleri duyarım, yerdeki adamı kaldırırım. Bir yerlerim kırılmış mı ona bakarım. First down’u kontrol ederim. Sakat var mı onlara bakarım, koça doğru bakarım. O sırada artık gaz modum da geçtiğinden rakiple düşman da değilimdir. Saha kenarındaysam hakemlerle muhabbet ederim, bizim sideline’da tackle yapan veya iyi koşan rakibi tebrik ederim. Rahat bir şekilde bu güzel sporun oyun dışı zevklerine bakarım. Ta ki tekrar sahadayken ve oyun başlayana kadar. Bazen bu tarzım takım arkadaşlarımca beğenilmez. Fakat hiç bir şeyi sahada bırakmadığımdan çok da sallamam.

Madden NFL oyunları: Laneti kapağındaki oyuncuya değil, bilgisayar oyuncusuna tesir eder nedense…
•   Bir kere bu oyunda haybeye punt return falan yapmaya uğraşmayın. Top yere yaklaşırken önden bodyguard’ları gelip dibinde bekliyorlar. Bas free catch’e boşuna fumble yapma. Nasıl olacak bu iş? Punt return’den touchdown yaptığımın 10 katı field goal blokluyorum resmen.
•   Gerçek futbolda bir oyuncuya 3-4 kişi aynı anda tackle yapabilir, birileri tackle yaparken takım arkadaşları topa girebilir, veya dize girebilir. Bu oyunda biri tackle yaparken diğerleri sırada bekliyor. Arada bir animasyon gereği iki kişi tackle yapıyor ama yerse o da… Gerçekçi tackle’lar istiyorsan ezelden beridir gelişim aşamasında olan “backbreaker” isimli oyunu deneyeceksin. Hem fizik motoru, hem AI daha iyi olacak gibi gözüküyor. Varsın oyuncuların adı Tomlinson, Favre olmasın…
•   Çeyrekleri 5 dakikadan olan bir maç takriben yarım saat sürer. Bende 1 saat. Neredeyse her pozisyonu tekrar tekrar replay’den izlerim. Huyum kurusun. Hollywood montaj teknisyeni gibi oynatıyorum replay’leri. Her Madden oyunu için 200 tane replay kaydederim. Gerçekten önemli pozisyonlar araya kaynamasın diye üç kere falan kaydederim. Nadiren seyrederim sonra.
•   Peyton Manning’in chicken dance’ini abartmışlar. Adam oyun süresini sonuna kadar kullanıp fitil ediyor. Ben de o topu alana kadar defansı sağa sola ileri geri oynatıyorum, audible’lar yapıyorum. 22 kişilik Anadolu Ateşi gibi takılıyor millet sahada. Bir de sürekli 7-8 kişilik blitz yolluyorum. Sakatlansın tavuk kılıklı herif acilen, yoksa o maç bitmez.

Türk mentalitesinin futbola yansımaları: Er meydanı vs. The Gridiron•   Mümkün olan her pozisyonda, yerde yatan Arif Erdem (yeni nesil için: Lincoln) gibi hakeme bakıp “Hey, hoy, ohaaa” sesleriyle pass interference dilenmek.
•   “Bu hakemlerle bu lig bitmez” geyikleri. İstiyorsan eskrim federasyonundan hakem isteyelim. Bakalım onlar ne yapacak.
•   Koçun oyundan çıkardığı oyuncunun “koç iyi oynuyordum” isyanları. Evladım, bizim sporda değişiklik sayısı sınırsız. Şimdi çık, yine girersin. Hem belki dizilişi değiştiriyorum değil mi?
•   Karşında dizilen adamın salak salak sesler çıkarması. Çok korktum… Yıllarımı verdim ben bu spora, Any Given Sunday’i fazla izlemiş ergenden mi korkacağım?
•   Sack olan QB’nin Küçük Emrah tripleri: “Benim hiç pas korumam olmadı amca…”. Veya “Emrah koş receiver’ına interference yapıyorlar”. Kardeşim bak: takımın lideri olacaksın. Önce bir sakin ol, efendi ol. Sack olduysan topu elinden erken çıkar. Az biraz oyna cepte. Veya kaç biraz. Huddle’da kızma line oyuncularına, “hadi beyler biraz daha iyi” gibi laflar et. Sack’ten sonra iki elini açıp dünyaya “ben naapiyim kardeşim adamlar korumuyor” mesajları verme. O line adamları bir sonraki down’da seni öyle bir satar ki, o top elinden çıkamadan başka yerlere gider.
•   “Koç beni oyuna soksana” yine anlaşılır bir trip. “Koç Ahmet’i soksana” ise tam dayaklık.
•   Bir karşılaştırma yapıyorum: Türk futbol yorumcularının “Şimdi öncelikle…. eee… Alex…. Aragones…”  diye gevelediği sürede ESPN yorumcuları bir sezonun analizini yapar. Benim mi dikkatim çabuk dağılıyor, yoksa hakikaten bunlar masal okuyan Adile Naşit gibi mi konuşuyorlar? Yani adamların kafaları yavaş çalışıyor diye insan kendini ADHD kurbanı zannediyor.
•   Sezon bitti (Aslında ben bunu yazarken TAFL Pro Lig finali oynanıyor). Oyuncularımız sezon arasında da, sanki sezondaymış gibi yediklerinden ama bir yandan ense yaptıklarından ilk idmanda takımın kilo ortalaması tavan yapar. Off season ooofff of!
•   Evribadi, ripiit aftır mi: Linebacker, linebacker, linebacker. Okunuşu laynbekır. Laynbek kim? Halfbek fulbek, laynbek öyle mi? Tamam onu geçtim, “Maximum Gain” nedir, bana açıklayın. “Forward Progress” diye birşey var onunla mı alakalı acaba?
•   Her maçtan önce çoğu takım yarım sahada ısınma koşusu yapar. O koşu sırasında 50. Yardda yan yana geçilirken birbirine ters ters bakışlar atmak nedir anlayamadım. Oradaki delikanlı takılan adam, 10 dakika sonra kick’te bloktan tırıs tırıs kaçıyor. Olmasın bunlar.
•   Yine maçtan önce koç takımla konuşurken, bazı oyuncular sahaya yeni giren rakip oyuncuları keser. “Oha 78 numaraya bak hayvan gibi” diye bir ses duyan koç sinirlenir ve oyuncusuna kızar. Halbuki o anda koçun aklından şu geçmektedir: “Oha 78 numaraya bak hayvan gibi…”

•   Geri gelsin:
o   Geniş, Evren: Yakın zamanda muhabbeti geçti, yeni oyuncular soruyor kimdir diye. Anlatılmaz, yaşanır biridir kendisi, o yüzden geri gelsin, ortamlar şenlensin. Forumda mevcut benzerleri onun gibi olmuyor, olamıyor. Not: Adını bu şekilde yazdım, çünkü search engine’lerde çıkınca sinirleniyormuş. O konuda hak veriyorum gerçi…
o   Coach Kabil: Çok şeker yazım aksanı vardı. Arada buraya da birşeyler yazdı ama özledik. Geri gelsin. Acil.
o   Hektor. Böyle bağıran biri vardı, galiba Hacettepe’deydi. Maç sonunda veya sayı yapınca bağırırdı “Hektooor” diye. Tamam da filmde öyle bağıran adam Brad Pitt’in, bu arkadaşla pek alakası yoktu. Neyse, uzatmayalım. Geri gelsin!
o   Patates: Ben severdim kim ne derse desin. İyi kötü futbolumuzun bir devrinde izi vardır. Geri gelsin. Gelsin de Maslak tarafına uğramasın pek.
o   Gençliğim: Geri gelsin. Aslında 29 yaşımda, diğer oyunculardan daha yavaş veya daha güçsüz değilim. Hatta o yaşlarımdan kat kat iyi oynuyorum. Üniversite öğrencilerinden tek farkım maçtan sonra onlar duşa, yemeğe, akşam sinemaya falan gidiyorlar. Ben yatağa doğru sürünüp ağrı kesicinin etkisini bekliyorum. Zaten ağrıyan, acıyan yerler düzelene kadar haftasonu geliyor, yeni maç başlıyor. Geri gelsin kardeşim gençliğim. Bavulunda yer varsa dökülen saçları da getirsin.

Bu seferlik bu kadar. Önceki yazı hakkında aldığım güzel tepkiler için teşekkür ederim. İnşallah bundan da aynı zevki almışsınızdır. Bu arada şu anda aldığım habere göre eski takımım Boğaziçi Sultans şampiyon olmuş, buradan tebrik ederim. Ben yazıyı bitirene kadar sezon bitti resmen. Neyse siz kendinize iyi bakın. Özellikle aynada iyi bakın da off-season göbeği oluşmadan fark edin.