Uzun bir aradan sonra tekrar merhaba,

Son derece ciddi gelişmelerin yaşandığı bir dönemde, eski tüfeklerin hangisiyle konuşsam gelinen noktanın “beyond imagination” olduğu konusunda hemfikirler. Gerçekten de ’93 yıllarında, ki bu yıl Hacettepe Red Deers da kuruldu ve Sultans – Hornets rekabetini bir üst seviyeye taşıdı – takımların malzemeleri birkaç plastik top, birkaç jimnastik taytı ile t-shirtten bozma formaydı. Bırakın kask, s-pad’i, nasıl ve nereden bulduysa, bir football eldiveni, jersey’i, şapkası olanlara NFL oyuncusu gözüyle bakılıyordu. Çok sık ve ağır sakatlıklar yaşandığı için takımlar oyuncu bulmakta zorlanıyor, okullar da bu spora sıcak bakmıyordu. Hatta bazı takımların okullara ait sahalarda idman yapmasına bile izin verilmiyor, takımlar basketbol sahalarında, okula ait kapalı alanlarda, sosyal tesislerde idman yapmak zorunda kalıyorlardı. Red Deers’ın bugünkü şahane stadı nasıl oluştu bilen bilir. Tigers’ın bugünkü tesislerine nasıl kavuşuldu, bir de eski oyunculara sorun. Hacettepe’yi bataklıktan, Tigers’ı kum havuzundan bugünkü durumuna getiren insanlar yarın “Turkish Hall of Fame”e adı silinmez harflerle yazılacak oyunculardır.

Gelelim bugüne; 2010 yılında EFAF Challange Cup’ta dört Türk takımı ülkemizi temsil edecek. Bu başarı için Federasyon yetkililerine ve özellikle çabasına yakından tanık olduğum Alper Gerdaneri’ye teşekkürlerimi sunarım. İlk ve son şampiyon Boğaziçi Sultans, son yılın finalisti İstanbul AFK Cavalliers, Türkiye’nin ikinci kurulan takımı ve defalarca final oynamış olan İ.T.Ü. Tigers ve ülke football’una ’96 yılından beri büyük katkıda bulunan, finaller oynayan, şampiyonluk kazanmış olan O.D.T.Ü. Falcons. Bu takımların yanında Hacettepe Red Deers gibi markayı ve Gazi Warriors gibi savaşan, mücadele eden bir football ekibini görmek daha da keyifli olurdu. Behsi geçen tüm takımlar pek çok final tecrübesi bulunan, yıllardır gelinen noktaya ışık tutan, tırnaklarıyla kazıyarak takımlarını ve football kalitesini bugüne taşıyan takımlar.  Tahmin ediyor ve umuyorum ki EFAF Challange Cup’a katılan dört Türk takımı da yarı final oynayacak. Bunu neticesinde Avrupa’da artık biz de varız diyeceğiz.

Sultans - TigersBu gelişmelerin olumsuz yansıyacağı takımlar da olacak elbette ki. Şu an kurumsal desteği olmayan, alt yapı bakımından sıkıntı yaşayan takımlar ya vites küçültüp bir alt lige kanalize olacaklar yada bahsi geçen takımlara katılma yoluna gidecekler. Bu da tüm ligi derinden etkileyecektir. Burada verilecek karar küçük takımları destekleyip takım sayısını arttırma yoluna mı gidileceği, yoksa az sayıda ama göreceli olarak güçlü takımlarla mı yola devam edileceği. Mesela Galatasaray Üniversitesi Tigers bünyesinde erirken, Yeditepe-Bilgi-Okan ve Sabancı Üniversiteleri İstanbul Anadolu yakasının tek takımı olan İstanbul AFK Cavalliers bünyesinde birleştiler. Atılım, Çankaya, Başkent gibi Ankara takımları da Red Deers, Warriors ve Falcons gibi devlerle yola devam kararı aldılar ve benliklerinden ödün verdiler. Ancak okul/takım milliyetçiliğinde ısrar ettikleri için üniversite liginde de mücadele ettiler ve geçen seneki rezalet yaşandı. Yani 80% aynı oyuncuların forma giydiği bir Üni-Lig ile Pro-Lig. Neyse ki bu sene ayrım yaşandı ve Üni-Lig yerine 2. Lig düzenlendi, ki aynı oyuncuların birden çok takımda forma giymelerinin yolu kapandı. Pro-Lig oyuncuları bildiğim kadarıyla Üni-Lig’de hala forma giyebiliyor. Ancak burada sorumluluk sporculara ve takımlara düşmekte. Bir sporcu eğer hobi olarak football oynuyorsa, bunun yeri bir Pro-Lig takımı değildir. Bir Pro-Lig takımının Coach’u ve/ya idarecisi de oyuncusunun bir Üni-Lig maçında sakatlanması riskini göze almamalıdır.

Gelelim Pro-Lig’de mücadele eden takımların gelinen noktadaki analizine. Sultans, Warriors ve Cavalliers perfect olarak yollarına devam ediyorlar. Elbette ki match-up’larda bu takımların en az ikisi ligi less-than-perfect olarak tamamlayacaktır. Ancak ligin en çetin rekabeti Wild Card’a kalmadan play-off vizesi almaya çalışan takımlar arasında geçeceğe benziyor. Yıldız ne yazık ki şu an en dezavantajlı takım görüntüsü sergileyen takım. Zira en büyük hücum ve savunma silahları olan Seyfullah Melih Öztürk’ün askerlik hizmetini yerine getirmek için silah altına alınmasıyla epey güç kaybedeceklerdir. Ankara Cats ve Hacettepe Red Deers her ne kadar 0 galibiyet, 3 mağlubiyet durumunda olsalar da, play-off’ta Stallions’a göre bir adım önde görünüyorlar. Tabi ki Stallions’un da bu iki takımdan birini yenip play-off vizesi alma şansı yok değil. Hatta bunu yaparsa sürpriz olmaz. Ancak düğüm gelecek maçlarda çözülecek gibi görünüyor. O.D.T.Ü. Falcons deplasmanına gidecek olan İ.T.Ü. Tigers eğer son yıllardaki başarısını devam ettirip O.D.T.Ü. deplasmanından galibiyetle dönerse play-off vizesini cebine koymuş olacaktır. Aynı durum Falcons için de geçerli elbette ki. Maç skorunu lehlerine çevirebilirlerse şayet, Falcons play-off endişesi olmadan yoluna devam edecektir.

Gelelim perfect devam eden takımlara. Aslında bu takımların, geldikleri bu noktada, son yılların finalistleri olmalarının payı büyük. Zira oyun şemaları ve oyuncu yapılarındaki bariz üstünlükler yerine, winning attitude’a sahip olmaları ve küçük hatalar yapmayarak, rakiplerin hatalarından yararlanarak maç kazanmayı öğrenmiş olmalarının payı var. Bu üç takım da birbirini yenebilecek güçte. Ancak maç günü gelip kick off yapıldığında en az hata yapan takım kazanacaktır. Warriors defansı harika oynamak ve çok adamla rush yapmak zorunda. Zira hala pass oyunu kuramadığı – ve dolayısıyla savunamadığı – için göreceli olarak dezavantajlı. Ayrıca topu yerde tutan bir hücum anlayışı benimsediği için de hızlı sayı yapmak yerine topun possession’ınını ellerinde tutup, rakip takım offense’ine sahaya girme şansı vermeyen bir yapıda football oynuyorlar. Ancak çift taraflı oyuncuların sayısının fazla olması ve bu oyuncuların son derece fiziksel bir oyun planı benimsenmiş bir şemada hücum etmeleri sebebiyle defansları ve special team’leri göreceli olarak zayıf yanları.

Sultans takımı ise daha çok line’da sıkıntı çektiği izlenimi vermekte. Özellikle D-Line’da size sıkıntıları var. Bu sebeple bend-but-don’t-break defense oynuyorlar. Yani 3’er 5’er yard vererek oyunu kendi red zone’larına kadar yaslayıp, red zone’da missmatch’ler ve zoen blitz’lerle rakip takımın hücum kurgusunu alt üst etmeye yönelik bir kurguda sahaya çıkıyorlar. Aslında Cavs’in de zayıf karnı D-Line’ı, hatta flat’leri gibi görünüyor. Zira açıktan pull’lu koşularda containment ve bölge/adam paylaşımı çektikleri gözleniyor. Özellikle fake’li, reverse’li Hacettepe hücumuna karşı epey zorlandılar. Cavalliers’in bir diğer sıkıntısı da sistem değil oyuncu takımı olmaları. Yani oyun kurguları birkaç oyuncu üzerine kurulu, ki bu oyuncular sahada olmadığı zamanlarda son derece sıkıntı çekiyorlar.

Gerçeği söylemek gerekirse, bugün gelinen noktada her takım rakibini yenebilecek güçte ve hangi takımların final oynayacağını söylemek güç. Benim tahminim ilk dört takımın Sultans, Warriors, Cavalliers ve Tigers olacağı yönünde. Ancak Falcons’ın da beni yanıltmak ve haksız çıkarmak için önünde üç haftalık bir süreçleri bulunuyor. Bu mücadeleyi hangi takım kazanırsa kazansın, kaybeden takım Wild Card oynama ve play-off’larda rövanşa çıkma şansını tekrar kazanacaktır. Ancak benim bu tahmini yürütmemdeki asıl sebep, Tigers defansının koşu oyunları karşısındaki başarısından ve Tigers hücumunun etkili pas tehdidinden kaynaklanmaktadır. Yani Tigers defansı Falcons’un Wing T hücumunu durdurabilecek yapıda bir defans görüntüsü sergilemektedir. Bununla birlikte özellikle çok sayıda WR’lı ve Spread Formation karşısında Falcons’un adjustment’i maçın kaderini etkileyecek başlıca unsurdur. Açıkçası bu maçta forma giyeceğim için son derece heyecanlı ve sevinçliyim. Zira son iki yılda olduğu gibi derece sert ve çekişmeli geçecek bir müsabaka olacağını düşünüyorum. Yalnız tek temennim, bu yıl izleyicilere biraz daha yüksek skorlu bir maç izlettirebilme başarısını gösterebilmemizdir.

Football dolu günler diliyorum…