İki haftalık bir aranın ardından herkese merhabalar, okulların kayıt işlemleri, ilk dersler derken daha da türetilebilecek bahanelere sığınarak ertelemek zorunda kaldığım ikinci yazımda ilk hafta değerlendirdiğimiz Raiders maçının ardından, Steelers ve Giants maçlarını değerlendirmeyi düşünüyorum ya da en azından öyle umuyorum, bakalım yazının gidişatı nereye varacak…

Evet, ilk haftaki yazımı okuyanlar hatırlayacaktır, Raiders maçının, her ne kadar güzel bir tablo çizse de, gerçek bir kriter olamayacağını zira berbat bir O.line’larının, güvenilir olmayan bir pas hücumlarını ve iki yıl önceki halini mumla aratan bir koşu savunmalarını olduğunu, daha net bir tabirle ise ligin vasat altı takımlarından biri olduklarından bahsetmiştik. Bu nedenle bu iki haftaki maçlar, ilk haftaki endişelerimiz ve gözlemlerimize dair daha net bir fikir vermesi açısından önemli olacaktı, neticede iki takımda ligde ciddi iddiası bulunan ve Amerika’lıların “contender” diye niteledikleri grupta sayılabilecek ekiplerdi. Hele Steelers maçı, ligin belki de en büyük division dışı rekabetlerinden biri olarak, bizimkilerin büyük maç oynama kapasitesi konusunda fikir vermeye de adaydı ve sanırım (bunu ne yazık ki diye de okuyabilirsiniz) öyle de oldu.

12 maçlık 100-yard üstü koşma serisi ile maça gelen Chris Johnson, maça aynı Raiders karşısında olduğu gibi 0 ve ya 1-2 yardlık koşu denemeleriyle başlasa da Steelers hücumunun işlememesi ve savunmamızın Steelers hücumunun oyununu bozmaktaki başarısı durumu idare ediyordu. Her ne kadar takım bu süreçte geride oynasa da bunun sebebi de savunmadan öte maçın ilk saniyesinde 7-0 geriye düşmemizdi şüphesiz. Bu arada Johnson’ın 85 yard kşarak bir TD yapması ile maçta momentum Titans lehine dönme durumuna geldiyse de TD’ın holding nedeniyle iptal olması ve sonrasında o drive’ın başka bir First Down alınamadan sonlanması takımı serbest düşüşe geçirdi ve maçın ilk saniyesindeki skor dezavantajı, temposuz ve iki takım hücumlarının da iş yapamadığı maçın sonuna kadar korundu. Bu maçta da kendini gösteren durum aynı ilk maçtaki endişelerimizin daha yüksek oranda hayat bulmasıydı.

Yetersiz Raiders Defensive Line’ı karşısında sırıtmayan ancak iyi durumda olmadığını gösteren Offensive Line,Steelers’ın harika uyguladığı 3-4 savunma karşısında ne Chris Johnson’a koşması için herhangi bir alan açabildi ne de Vince Young’a herhangi bir zaman kazandırabildi. Şüphesiz bu durumun da etkisiyle Vince Young ilk maçtaki görüntüsünden çok uzakta, aciz bir görüntü verdi ancak tekrarlamak gerekir ki bunda Vince Young’ın bir suçu varsa Offensive Line ve Receiver’ların 2.maçın ortasında Young’ı bence yollayan, sezon öncesinde öve öve bitiremedikleri genç receiverlara hiç şans vermeyip Britt-Gage ve Washington’da ısrar eden Coaching Staff’ın beş kabahati var. Hele pre-season’daki Cardinals maçında 4-5 receiverla oynarken Vince Young’ın ne kadar etkili olduğu ve pas hücumunun nasıl rahat ettiği düşünülürse maç boyunca sahaya en fazla 3 receiver yollayan hatta zaman zaman Bo Sacife’i de Mariani ve Damien Williams’ın önünde WR olarak sahaya süren Heimerdinger’in yaptığının anlamsızlığı daha rahat görülebilir. Velhasıl kelam Crhis Johnson’ın 34 yardda kaldığı bir maçta, Offensive Line’ın ve pas hücumunun verdiği alarm sinyalleri arasında zorlu bir maçı “yenildik ama ezilmedik” diyerek tamamladık.

Gelelim üçüncü haftaya, son söylememiz gereken şeyi ilk söyleyelim; her ne kadar Giants’ı dağıtarak alınan bir galibiyet uzaktan çok iç açıcı görünüyorsa da takımın durumuna biraz daha yakından baktık mı ne yazık ki her şey toz pembe olmaktan oldukça uzak. 29-10 gibi bir skorla gelen galibiyet aslında Titans’ın Giants’ı yenmesi değil, Giants’ın kendi kendine yenilmek için uğraşması gibiydi. Elbette Titans iyi bir iş çıkardı; savunmada Michael Griffin sahanın her yerinde ve topu alan her Giants oyuncusunun dibindeydi, Defensive Line dominant olmaktan uzak olsa da Eli Manning’in üzerinde kayda değer bir baskı kurmayı başardı. Offensive Line yine beklenenin altında olsa da en azından koşu hücumunda Chris Johnson’a sahip olmanın nimetlerini bir kez daha gördük ve onun yarattığı oyunlar maçı getiren unsurların başında geldi. Ancak eğer Eli Manning böylesi anlamsız top kayıpları yapmasa, Giants drivelarını bitirme başarısını gösterse ve iki Field Goal kaçırmasa maçın bu şekilde sonlanması pek de mümkün değildi. Kısacası Giants bu kadar kötü bir gününde olmasa değil farklı bir galibiyet, galibiyet ne kadar söz konusu olurdu bu bile tartışmaya açık. Yani işin özü galibiyeti getiren bizimkilerin yapabildikleri değil Giants’ın yapamadıkları idi ve bu durum tam tersi olmadığı sürece gelecek hafta ne olacağını kestirebilmek güç. Kaç tane maçta sadece 16 pas denemesi yaparken topu Chris Johnson’a 32 kere verip ondan mucizeler yaratmasını bekleyebiliriz ki? Bu gidişatla takımın play-off yapabilmesi için dahi Chris Johnson’ın 2000 yard koşması gerekecek ki bunun da ayakları yere basan bir takım için ne kadar akıllıca olacağı tartışılır. Takımın koşu hücumundan sonra en elle tutulur yanı olarak gözüken Secondary ise ilk kez gerçek bir sınava bu hafta ligin en iyi pas hücumuna sahip olan takımı Broncos karşısında çıkacak.

Sonuca gelirsek ilk üç hafta sonrası Steelers ve Giants’ı içeren bir fikstürde 2 galibiyetle başlamak oldukça iyi, ancak takım play-off yarışı için dahi güven vermiyor, CJ’in takımı nereye kadar taşıyabileceğini ve Vince Young’ın hem kendisinin hem de takımın yeniden doğuşuna liderlik edip edemeyeceğini önümüzdeki haftalarda hep beraber göreceğiz, herkese iyi haftalar, haydi kalın sağlıcakla…