Türkiye Amerikan Futbolu Liglerinde otuza yakın takım mücadele etmekte ve bu takımların antrenmanları değişik perspektifler altında yürütülmektedir. Bütün bu bilgi birikimine duyulan saygıyla beraber, sizlerle kendi deneyimlerimizi paylaşmak istemekteyiz.

Öncelikle kendimize ‘’Nerede’’ sorusunu sormalıyız? Antrenman nerede olmalıdır? Cevap kuşkusuz iki şıklı olacaktır. Amerikan Futbolu antrenmanı iki yerde olmalıdır, bunlar saha ve salondur. İnancımız bunlardan herhangi birinin diğerinin yerini alamayacağı ve almaması gerektiği yönündedir.

Saha ve salon antrenmanları için gerekli tesislere ilişkin örneklerden bahsedeceksek bunlar İstanbul Teknik Üniversitesi, Doğu Akdeniz Üniversitesi, Boğaziçi Üniversitesi, Gazi Üniversitesi, Ortadoğu Teknik Üniversitesi ya da Hacettepe Üniversitesi’nde bulunan tesislerdir. Eksiklerine karşın ülke standartlarının çok üzerinde olan bu tesisler doğru kullanılmaları durumunda ülke sporuna önemli katkılar sunabilecek imkânlara sahiptir.

Saha antrenmanlarında kullanacağımız tesisin aşağıda bahsedeceğimiz antrenman safhalarının her birine hizmet verebildiği ön kabulü ile düşünürsek, bu tesisin şu bileşenlerden oluşması gerektiğini söyleyebiliriz,
•    Atletizm pisti ( Tartan )
•    Tribün merdivenleri
•    Saha

Bunların yanında oyuncu gelişiminin tam kontrolü açısından tesisin futbol antrenmanlarına uygun bir ağırlık salonu, branşın gerekliliklerine uygun soyunma odası ve tümüyle takımdan bağımsız bir işletmesi olmalıdır.

Bu şartların bazılarının hatta çoğu yerde hiçbirinin sağlanamadığı, ülkemiz şartlarında bilinen bir gerçek olmakla beraber, bir takımın değerli vaktini, doğru şekilde kullanabileceği tesislerin minimumda sahip olması gerekenler aşağıdaki gibidir;
•    400 metre koşulabilecek düz bir zemin
•    100 metre tırmanılabilecek bir yokuş (20%, 25% eğim)
•    Uzunluğu yarım sahadan (60 yard) az olmayan, genişliği ise tam olan bir saha
•    Bir adet kale direği
•    Oyuncuların toplu olarak devam edebileceği bir ağırlık salonu
•    Sahaya yakın bir ekipman odası

Saha antrenmanın kendi içinde beş ana bölüme ayrıldığını ifade etmek gerekir. Bu beş bölümün her biri aynı değerdedir. Ancak her geçen sezon rekabet seviyesinin arttığı Türkiye’de, takımlar rakiplerine üstünlük sağlamak için birine ya da birkaçına diğerlerinden daha fazla önem vermektedirler.
•    Hız (Speed)
•    Çeviklik (Agility)
•    Teknik (Fundamental)
•    Taktik
•    Dayanıklılık (Strength)

Elbette ana tema uygulamadır, ancak doğru taktik doğru zamanda ve doğru rakibe karşı üstün gelebilmektedir. Taktik önemlidir ancak son çeyrekte gerekli zihinsel gücü ortaya koyan taraf avantajlı olacaktır. Bu karşılaştırmalar çoğaltılabilir fakat son tahlilde bu kararlar koçun takımını nasıl tasarlamak istediğine göre değişmektedir.

Her bir başlık için her koçun bir reçetesi olmakla beraber birçok zaman oyuncuların, koçların konuya yaklaşımını diğer spor dallarındaki şahsi deneyimleri ile karşılaştırıp kendi doğrularını çalışmalara sokmak gibi bir eğilimde oldukları gözlenmektedir. Bu davranışa takımlarında başarılı atletlerin isteklerine boyun eğen koçlar sebep olmaktadırlar.

Bir koçun ilk alması gereken karar çalışmak isteyip, istemediğidir. Koç olmak zaman gerektiren ve bir hobiden çok, tam zamanlı yapılan bir iştir. Koç her anını planlayan ve bu planı hayata geçiren bir mimardır. Saha kenarında ve masa başında iki farklı kişi değildir. Oyunun her anını bilen ve bütün programını bu hassasiyetle yapan kişidir. Bu yaklaşıma sahip olmayan biri başarılı bir koç değildir, bu yüzden takımının sürüklenmesine engel olamaz.

Amerikan futbolu ile ilgili her konuda yukarıdaki beş kavramın varlığından söz etmek yanlış olmayacaktır. Sistemimizin temeli bu kavramların her çalışma içinde birlikte çalışabilirlik esasına uygun olarak yer almasına dayanmaktadır.

Amerikan futbolunda iki tür hızdan bahsedilebilir, birincisi atletik kabiliyet, ikincisi ise oyun hızıdır. Makalenin ‘’Hız’’ bölümünde bahsedilen sade atletik kabiliyettir. Hız öğretilemeyen bir şeydir. Bazı bireyler hızlı kasılan kaslara sahipken, bazıları ise yavaş kasılan kaslara sahiptir. Yapılan bilimsel çalışmalar bazı yavaş kasılan kas tiplerinin zaman içerisinde hızlı kasılabildiğini göstermiştir.

Hız antrenmanları çeşitli ivmelenme çalışmalarının bir kolâjı olarak değerlendirilebilir. Ancak buradaki ana nokta bu ivmelenmelerin bir bütün halinde değerlendirilmesi gerektiğidir. Hız öldürür, pozisyona özel futbol hızı kazandırır, takım futbol hızı şampiyonluk getirecektir.

Çalışmalarımızdaki ana temamız ‘’Zaman’’dır. Zaman hayatta telafisi olmayan tek şeydir. Bu kavramı her çalışmada öne koyan bakış açısı kazanacaktır. Futbol doğru taktiği, doğru anda, doğru ekip tarafından, doğru süre içerisinde, kurallar dahilinde yapma sanatıdır. Her şeyin doğru yapıldığı fakat geç kalındığı, yada belirli süre içerisinde yapılamadığı durumlarda sonuç alınamaz.

Takım hızı, sürat antrenmanlarının beraber yapılması ile gelişir. Seksen kilogram ağırlığında bir DB ile yüz yirmi kilogram ağırlığında bir blokçu aynı mesafeyi aynı sürelerde koşamaz. Bu hızlıların setler arasında yavaşları beklemesi ile sonuçlanacaktır. Her oyuncu yüzde yüz performans verse de bu değişmeyecek yavaş olan yavaş koşacak, hızlı olan ise hızlı koşacaktır. Bunun tek telafisi zamana karşı koşulan hızlanmalardır. Takım koşu pistinde belirlenen sürelerde süratli koşacak ve dinlenme sürelerinde yürüyecektir. Bu interval çalışma prensibi ile takım hızı arttırılarak pozisyonlar içi ve pozisyonlar arası rekabet desteklenecektir.

Interval çalışmalarda yapılan ivmelenmenin iki buçuk ila üç katı kadar süre yenilenme süresi olarak değerlendirilmelidir. Yenilenme sürelerine de ivmelenmeler kadar dikkat edilmelidir.

Bu koşularda sahanın her yerinde koçların olması ve oyuncuların pozitif anlamda motive edilmesi önemlidir. Koşmak her insanın gönüllü yapacağı bir aktivite değildir. Bu aktiviteyi bir amaç uğruna yapan insanların topluluğuna futbol takımı denir. Negatif motivasyon bazı karakterlerde işe yarasada bu tür yaklaşımların teknik, taktik çalışmalarda kullanılması tercih edilmeli, hız ve çeviklik gibi antrenmanlarda sahadaki atletlerin tümüne seslenecek pozitif yaklaşımlar sergilenmelidir. Pozisyonlar arası rekabet desteklenmeli takım içinde bireylerden çok ekiplerin mücadelesine dikkat edilmelidir. Sporda zayıf halka kopar. Futbol ise zayıf halkanın kopup kalanını da yok ettiği spor dalıdır. Başarılı bireylerden kurulu ünitelerin rekabeti başarılı bir takıma giden yoldur.

Takım çalışmasının bir diğer yolu ise takımın timlere bölünmesidir. Timler sistemimizde renklerle adlandırılmakta ve çeviklik antrenmanlarında bu timler istasyonları gezmektedir. Başarılı bir çeviklik antrenmanında bireyler karışık olarak timlere bölünmeli ve değişik özellikleri olan bireylerden kurulan timlerin içinde bir örnek atlet ve bir hedef atlet mutlaka konulmalıdır.

Örnek atlet kabiliyeti en yüksek atletiniz değil en iyi çalışma terbiyesi olan atletinizdir. Hedef atlet ise kurtarılması gereken bireydir. Hedef atletler çoğu zaman takımınızın en ağır, yeterince cesareti olmayan yâda güçsüz bireyleri olmalıdır. Bu bireyleri kazanmak gerçek bir koçun ilk hedefidir. Bu atletler kazanıldıklarında en inançlı oyuncular olurlar ve diğerlerine örnek olarak takımın inancını yüksek tutarlar. Bir diğer hedef atlet grubu ise yüksek atletik kabiliyete sahip olmasına rağmen gerekli çalışma etiğine sahip olmayan sporculardır. Bu sporcular her takımda bulunan ve çalışılması en zor atlet grubudurlar. Bu sporcuların en büyük sorunu başarısız koçlar tarafından erken ve gereksiz derecede övülmeleridir.

Çeviklik antrenmanlarında timlerin başındaki koçların yaptırdıkları çalışmaya tamamen hakim olmaları gerekmektedir. Her hareket önceden planlanmış olmalı ve tüm koçlar aynı lisanı kullanarak oyunculara hitap etmelidir. Futbolda bir takım varmış gibi gözükse de iç içe geçmiş pek çok takım olduğu gibi koçlarda ayrı bir takım olarak sahaya çıkmaktadır. Oyuncular koçların bir vücut olduğunu görmeli ve duymalıdır. Her koç baş antrenörün gözü kulağıdır. Yorum farkı olsa bile uygulamada teklik esastır.

Çeviklik antrenmanlarında konu kalkmak, inmek, durmak, hızlanmak, gitmek ve dönmek gibi gözükse de aslında bütün detay yön değiştirebilmektedir. Bütün yapılan çalışmalar bu hedef doğrultusunda olmalıdır. Yön değiştirmek isteyen atletin ayaklarının çalışıyor olması gerekir ve çeviklik antrenmanında birçok spor adamının anlamadığı ayak çalışmalarının sebebi bu yeteneğin geliştirilmesini sağlamaktır.

Skill olarak adlandırılan oyuncular (RB, DB, WR) elit hızlarının dışında çabuk yön değiştirebilen oyuncu öbeğindendirler. Dünyada birçok hızlı oyuncu yön değiştirmekteki problemleri yüzünden bu pozisyonlarda oynama şanslarını yitirmektedirler.

Timlerin iç işleyişini örnek atletler sağlamalıdır. Bu bir paye değildir. Bu oyuncular bunu gönüllü yapan kişilikler olmalıdır.

Teknik saha çalışmaları bir futbol takımının geleceği için yaptığı yatırımdır. Eğer yatırım yanlış yapılırsa sonuçları kuşaklar boyunca sürecektir ve bu hatalar zinciri, başarınızı kendi ellerinizle engelleyeceğiniz bir süreci başlatacaktır.

Futbolda tek olan bir şey varsa o da tekniktir. Uygulamalar farklı olabilir ama teknik biridir, tektir. Futbol bilimdir. Oyunculara özel teknikler olmaz, koçlar doğru oyunculara doğru teknikleri öğreten kişilerdir.

Teknik çalışmalar esnasında takım yeniden timlere ayrılmalıdır. Hangi takım çalışırsa çalışsın ana kural değişmez ‘’Sahadaki her atlet işin bir ucundan tutmak zorundadır’’. Koçların görevi bunun hangi ucu olduğunu belirlemek ve son hedefe giden yolda bu kişinin yeteneklerinden en çok nerede faydalanılabileceğini tespit etmektir.

Çoğu oyuncunun üniversite yaşlarında bu spora, hatta spora başladığı ülkemizde, oyuncular birçok Amerikan lise takımında olduğu gibi çift pozisyonda oynatılmalıdır. Amerikan futbolunda oyuncuların fiziksel, atletik kabiliyetleri yanında psikolojik durumları ve eğilimleri de pozisyonları hakkında belirleyicidir. Bu bağlamda her oyuncu için bir hücum, bir defans ve bir özel takımlar pozisyonu bulunmalıdır.

Teknik çalışmalarda hücum periyodu iki ana bölümden oluşur. Birincisi koşu, ikincisi pastır. Teknik timleri pozisyonlardan oluşur. Hücum koşu periyodundayken dağılım aşağıdaki gibiyken;
•    OL (O-Line)
•    OB (RB/FB/QB)
•    WR (WR/TE)
Pas periyodunda QB’ler ayrı bir çalışmaya tabidirler.

Hücum çalışmalarında defans oyuncuları hücum tekniklerini, oynatılacakları pozisyonlarda öğrenmek zorundadırlar. Tüm DB’ler WR oynamalıdır. Bu çift taraflı yarar sağlayan bir ilişkidir. Onlar WR tekniklerini öğrenirken, WR’lar onların kontaktan kaçınmayan tavırları sayesinde blok kalitelerini arttırmaktadırlar. Top tutabilen atletik LB’lar da WR oynamalı, güçlü koşabilenler ise FB/RB olarak değerlendirilmelidir. Bazı LB’lar ise OL oynayarak takıma büyük derinlik sağlayabilir. DL tamamen OL teknik timine katılmalıdır. Hedefimiz her pozisyonda üç seviye derinliği yakalayabilmektir.

Bu çalışmalar esnasında koçların dikkat etmesi gereken en önemli nokta tekrar sayılarının dağılımıdır. Bir hücum antrenmanında hücum oyuncuları her zaman en çok tekrarı almalıdır ve bu sayılarda birinci takımdan başlayarak azalarak ilerlemelidir. Bu noktada en çok yapılan hata bir oyuncunun hatasının düzeltilmesi için bütün takıma ait olan ve yerine konulamayacak tek şey olduğunu hep tekrar ettiğimiz zamanın harcanmasıdır. Antrenmanlarımızda birinci takım oyun kurucu on tekrarın beşini alırken, ikinci takım oyun kurucu üçünü ve üçüncü takım oyun kurucu iki tekrar almalıdır.

Defans çalışmalarında ise durum farklıdır. Defansta dağılımımız oyuncuların atletik kabiliyetine göre olmakta ve en yavaştan hızlıya doğru kuzey, güney ve doğu, batı eksenlerini tutmaktadır. Fiziksel güç merkezden dış çembere dağılırken, hız dış çemberden merkeze gelmektedir. Her iki kalitede önemlidir ancak tercih edilmesi gerekirse hızı tercih etmek gerekir. Elbette her takımda bu dağılımı değiştiren atletler olacaktır. Ancak bu durum istisnaidir.

Defans çalışmalarında herkes aynı sayıda tekrar almalı ve tüm takım defans tekniklerini tam olarak öğrenmelidir. Defans çalışmalarında süre hücuma göre daha az tutulmalı ve şiddetin kontrolü tamamen koçun elinde olmalıdır. Gerçek bir defans oyuncusu vahşi bir varlıktır, ancak kendi öldürdüğü zaman tatmin olur. Bu yüzden karşılıklı çalışmalarda kolay hedeflere verilmemelidir. Defans oyuncuları birlikte hareket etmeye ve grupla saldırmaya alıştırılmalı, bireysel başarılardan çok fedakarlık ve saldırganlık övülmelidir. Bizim defans anlayışımız doğru yerde, doğru zamanda, düşmandan daha çok sayıda olmaktır.

Taktik çalışmalarında amaç her parçanın mükemmel işlediği ve ne yaptığını bildiği bir takım yaratmaktır. İnsanlar bilinmeyenden korkarlar, taktik çalışmalarda amaç çeşitli senaryolar üzerinden, yapılacak oyunun öğrenilmesi ve uygulanmasıdır.

Taktik çalışmalarda sistemimiz üç aşamalıdır. Birinci aşamada cansız sabit hedeflere, ikinci aşamada cansız hareketli hedeflere ve son aşamada ise mümkün olduğu kadar kaotik ve canlı hedeflere karşı çalışılmalıdır. Hiçbir oyun, ilk iki aşamada, ilk iki takım oyuncu tarafından tam anlamıyla yapılmadan son aşamaya geçemez. Her oyun bozulabilir. Ancak amacımız bir oyunu işletmemeye çalışmak değil en basit anlamı ile çalışmasını sağlamaktır.

Taktik çalışmalarda koçun bir sistemi olmalıdır. Atletler oyunlardan önce sistemi öğrenmeli ve oyunların isimlerini ezberlemek yerine kodların anlamını öğrenmelidir. Her anlamı ile bir savaş simülasyonu olan futbolda taktik, oyunun her fazını kapsayan bir bütündür ve son tahlilde tesisin kapısı açıldığı andan maçın son düdüğüne kadar devam eden bir süreçtir. Her maç bir çarpışma ve sezon savaşın bütünü olduğundan gizlilik esastır. Gerçek bir takımın başka insanlarla paylaşacak bir şeyi yoktur. Sezon dışında dostluklar olsa da sezonda bunun bir iş olduğunu oyunculara öğretmesi gereken kişi koçtur. İş ciddidir ve takım herkesin üzerindedir, bunun dışındaki tüm anlayışlar hedeften sapar ve zaman kaybıdır.

Sistemimizde her antrenmanda özel takımların bir parçası çalışılmaktadır. Bu periyotlarda her oyuncu çalışılan özel takımdaki parçasını çalışmalı, sonrasında parçalar birleşmeli ve takımın her bireyi her an sahaya girip performans verebilecek bir özel takımlar oyuncusu olmalıdır.

Dayanıklılık çalışmaları başlığı altında bahsedilen konu Güç çalışmaları olarak da adlandırılabilir. Burada bahsedilen konu sade futbol saha gücüdür. Bu çalışmalarda sahada bireyin kendinden sayıca fazla güçler tarafından sıkıştırıldığı ve amansızca zorlandığı anlar simüle edilmelidir. Bu çalışmanın örnekleri programımızda kullandığımız ‘’Two on One’’,’’Bull in the Ring’’ yada ‘’Bull Line’’ isimleri ile bilinen çalışmalarla açıklanabilir.

Dayanıklılık çalışmaları fiziksel olarak zor durumlarda ve baskı altındayken atletlerin doğru kararlar alabilme ve görevlerini yerine getirme eğilimlerini kuvvetlendirmeye yöneliktir. Her çalışmada olduğu gibi bu çalışmalarda da koçlar birer destekçi, taraftar yada seyirci değildir. Koçlar bilgi toplamalı ve bunları yazılı olarak tutmalıdır. Toplanan bilgi doğru analiz edilmeli ve kimin hangi noktada kırılacağı takım yönetimi açısından bir sürpriz olmamalıdır. Doğru yönetim başarısızlık olarak nitelendirilebilecek bir konunun kendi inisiyatifinde gerçekleşmesine izin veren ve bunu başarı için bir basamak olarak kullanabilen kurumdur.

Saha veya salon antrenmanlarda zaman dilimleri hayati önem taşımaktadır. Makro ve mikro anlamlarda zaman dilimleri planlanmalı ve bu planlar seneler içerisinde birbirlerine destek vererek ileriye taşınmalıdır. Makro planlamada,
•    Sezon dışı (off season)
•    Sezona hazırlık (training camp)
•    Sezon öncesi (pre season)
•    Sezon (football season)

Kavramlarına dikkat edilmeli ve bu kavramların bilimsel ilişkisine kafa yorulmalıdır. Başlı başına ‘’Sezon’’ bile kendi içinde üç ayrı parçadan oluşmaktadır. Başlangıç, Rutin ve Playoff olarak adlandırdığımız bu üç zaman dilimi, takımımızı hazırlamak konusunda bize ışık tutmalıdır.

Atletlerin zirvelerini kontrol edemeyen bir koç başarısız bir koçtur. Atletlerin zirve kontrolü için tek merci koç gözükse bile bu konuda bir diğer etkende lig üst yönetimidir. Sezonu belirsiz olan bir ligde oyuncuların uzun vadede planlamalarla yetiştirilmesi çok zordur. Bu konuda legal otoritelerin atletik kulüplerin yönetimleri ile beraber hareket etmeleri ülke sporu açısından yararlı olacaktır.

Mikro zaman planlaması ise saha ve salon çalışmalarının planlanmasına dayanır. Bu konuda her yönetim değişik anlayışlar uygulamakla beraber çalışmaların eşit zaman dilimleri üzerinde planlanması ve kronometrik çalışma prensibi ile sürdürülmesi sistemimizin en alt düzeydeki temelidir. Sistemimiz beş dakikalık dilimlerin tüm çalışmaları ve molaları kapsaması üzerine kurulmuştur.

Zaman yönetimi ile ilgili olarak ekibimizin en son tespiti ise saha kullanımının kayıp zamana olan etkisidir. Bu etki toplam antrenman süresinin 10% kadar olabilmektedir. Kabaca yaz ve geç ilkbahar şartlarında her otuz dakikada bir verdiğimiz su molaları sırasında saha kenarına giden personelin görev bölgelerine dağılımı sırasındaki kayıp zaman su istasyonlarının saha ortasına yerleştirilmesi ile aşılmış takımın etki alanından ayrılması engellenerek konsantrasyon kayıpları ile de etkin bir mücadele sağlanmıştır. Bu deneyim akşam antrenman yapabilmenin şartlarının olduğu yani ışıklandırmalı bir tesise sahip her takımda kullanılabilecek bir önerme olabilmesine rağmen gündüz yapılan çalışmalarda bu konuya ilişkin bir ilerleme kaydedilememiştir.

Tüm koçlara ve takımlara yeni sezonda başarılar dilerim.