Röportajlar serimize kaldığımız yerden devam ediyoruz. Bu seferki konuğumuz Bilgi Hunters ve İstanbul Cavaliers’ın eski oyuncusu olan şuanda kariyerine İngiltere’nin London Blitz takımında devam eden başarılı savunma oyuncusu Ömer Tahsin Sayıl. London Blitz, İngiltere Amerikan Futbolu Ligi’ni 2009 ve 2010 sezonlarında şampiyon olarak tamamladı. Ömer Tahsin Sayıl ise 2010 sezonuda şampiyon olan kadroda yer alıyordu. Kendisiyle Türkiye’deki ve İngiltere’deki kariyerinden başlayarak iki ülkenin Amerikan futbolu seviyesine uzanan keyifli bir sohbet gerçekleştirdik…

Adı: Ömer Tahsin Sayıl

Doğum Tarihi:
22 Kasım 1986

Pozisyon:
DL/LB

Forma Numarası:
39

Boy/Kilo:
1.83 / 93

Tecrübe:
6

NFLTR: Ömer, Amerikan futboluyla nasıl tanıştın kısaca anlatır mısın?

Yaklaşık 12, 13 yaslarındayken bir yakinimizi ziyaret etmek için Amerika’ya gitmiştik, orda ilk izlediğim Amerikan futbolu maçı Superbowl idi. O yaşımdan itibaren bu spora ilgi duymaya başladım. Bilgi Üniversitesi’ndeki ilk günümde orda mevcut bulunan Amerikan futbolu takımıyla tanışıp idmanlara çıkmaya başladım.

NFLTR: Uzun süre Bilgi Hunters ve ardından İstanbul Cavaliers takımlarında forma giydin. Türkiye kariyerinde unutamadığın maçlardan bahseder misin?

Gazi Warriors ile yaptığımız bütün maçlar en zevk aldığım maçlar olmuştur, kar fırtınası altında çamura boğulmuş bir Kurtköy Erdoğan Demirören Stadı stadında onlara karşı oynadığımız maçı unutmam mümkün değil. Ayni sezon içinde Hacettepe Reddeers karşısında
yarı finalde yaptığımız maç da unutulmaz idi.

NFLTR: Türkiye kariyerinde karşılıklı oynamaktan en çok zevk aldığın takımlar ve oyuncular kimlerdi?

Gazi Warriors ve Hacettepe Reddeers, bu iki takım benim Türkiye’de en çok saygı duyduğum takımlar. Bu iki takıma karşı yapılan her maç benim için herhangi bir final maçı kadar heyecanlıydı. Yine karşılıklı oynamaktan en çok zevk aldığım oyuncular da bu takımlarda
Gazinin bütün O-Line’ı, adamlar iyi çarpışıyor vallahi. Hacettepe’den de #5 QB Ozan, #90 Mert Abi ve ismini hatırlayamadığım 81 numaralı RB’leri idi.

NFLTR: 2009 – 2010 sezonunda İstanbul Cavaliers’da TAFL Kulüpler Ligi şampiyonluğu yaşadın ve ayrıca birçok Avrupa maçına çıktın. O sezondan ve sana kattıklarından bahseder misin?

O sezon gerçekten de futbol dolu bir sezon idi. Bir taraftan Cavaliers’ın maçlarını takip ediyordum, Londra’da kendi maçlarıma çıkıyordum. Burada pozisyon koçlarının olması oynayışımı bir hayli etkiledi sanırım. Eskiden koçumuz antremanın 20 dakikası
yanımıza gelir çalıştırırdı ve D-Line idmanı biterdi. Buradaysa üç saatlik idmanın neredeyse bir buçuk saatini işini bilen pozisyon koçuyla geçirmek inanılmaz bir fark yarattı.

NFLTR: Şuanda İngiltere’de London Blitz takımında forma giyiyorsun. Kıyaslama yapman gerekirse, İngiltere’deki Amerikan futbolu seviyesi ülkemizdeki Amerikan futbolu seviyesine göre ne durumda?

İki ligde de oynamış biri olarak İngiltere’de seviyenin biraz daha yüksek olduğunu söyleyebilirim. Bir kaç sene geriden takip ediyoruz burayı. Ama burada oynarken gördüğüm en büyük fark bütün takım oyuncularının ağırlık çalışması. Takım halinde olmasa bile herkesin kendine özel bir düzeni var. Aynı zamanda buradaki pro-lig oyuncularının çoğu çalışıyor, yaş ortalaması biraz yüksek ve bu adamların çoğu eski sporcu. Kadronun çok kalabalık olması ve her pozisyonun ayrı koçunun bulunması iki lig arasında çok fark yaratıyor.

NFLTR: Bir Türk oyuncu olarak İngiliz ekibine girmekte zorlandın mı, takım içindeki rolün hakkında neler düşünüyorsun?

Takıma girmek için çok çabaladım diyebilirim. Hatırladığım kadarıyla ilk girdiğim antrenmanlar rookieler içindi ve asil kadronun yarısı yoktu, ona rağmen her pazar yaklaşık 100 kişi ile idmana çıkmak üzerimde büyük baskı yarattı. Ama sonunda sezon için kadro açıklaması yapıldığında DL pozisyonunda kendime bir yer bulabildim. Ammavelakin oyunda kalma sürem Cavaliers’dakine göre çok azdı. Türkiye’de maçtan hiç çıkmayan bazen çift mevki oynayan biri olarak bu durumu biraz yadırgadım açıkçası ama ufaklığımdan beri sevdiğim bu sporu, başka bir ülkede yapıyor olmanın keyfini hala çıkarıyorum.

NFLTR: Formasını giydiğin London Blitz, 2010 yılında İngiltere şampiyonu oldu. Kariyerine Avrupa’da devam eden bir oyuncu olarak ilk sezonunda şampiyonluk yaşamak nasıl bir duygu?

İngiltere’de maçlar devam ederken, Türkiye’de de Cavaliers’ın durumunu takip ediyordum. Final maçına çıktıklarını öğrendiğim vakit hemen kendime bir uçak biletimi aldım, aslında maçı izlemeye gelmeyi düşünüyordum ama sağ olsun o zamanki koçumuz Hayden Flowers
bana kadroda yer verdi, oynadık ve şampiyon olduk. Yaklaşık iki ay sonra da İngiltere’de de şampiyonluk maçına çıktık ve burada da kazandık. İlk senemde namaglûp bir şekilde şampiyonluk yasamak çok keyifliydi gerçekten. Bir senede iki şampiyonluk yaşamak da sanırım herkese nasip olmaz.

NFLTR: Sürpriz bir şekilde oynamak final maçındaki performansını nasıl etkiledi?

Maçların yarısını NFLTR’den, yarısını telefon görüşmelerinden takip etmek çok kötü bir şey, doğrusunu söylemek gerekirse İstanbul’a gelirken aklımda sadece oynamak vardı, bütün bir seneyi bench’te geçirip son maçta şans verilen bir oyuncu gibi hissettim kendimi. Bu yüzden maçı maksimum seviyede oynadım diye düşünüyorum, daha doğrusu hatırlıyorum. :D

NFLTR: Bir oyuncu olarak final maçındaki NFLTR organizasyonları hakkında ne düşünüyorsun?

Gözümün önünden gitmeyen sahnelerden biri Burak Korkmaz ile Bora Tamer Yılmazın takım elbiseler içinde maç öncesi röportajlarını yapmaları. Kendimi gerçekten profesyonel bir oyuncu gibi hissetmiştim o an. Her tarafta kameralar tribünler dolu, half-time show’lar. Sizin heyecanınızdan ve azminizden biz bile etkilenmiştik saha kenarında, gerçekten çok güzel bir organizasyondu. İnönü’deki finalden daha iyi bile diyebilirim.

NFLTR: İngiltere’de de takımının şampiyon olduğunu söyledin. Oradaki final organizasyonunda da biraz bahseder misin?

İngilterede’ki final organizasyonu buradaki ile çok benzerdi. Maçı çekenler galiba özel bir kanaldı, Londra’ya uzak olduğu için tribünler biraz boş kaldı ama yine de organizasyon çok başarılıydı. Ama en önemli fark cheerleader takımının olması idi. NFLTR ekibinden bunu da beklerdik. Bir dahaki final maçına artık…

NFLTR:
Bildiğimiz kadarıyla İngiltere’de bir Amerikan futbolu federasyonu bulunmuyor. Takımlar federasyona ihtiyaç duyuyor mu yoksa federasyon olmadan da organize bir biçimde ligler yürüyebiliyor mu? –yanlışım varsa soruyu editleyip cevaplarsın-

Bunun üzerine çok da fazla soru sormadım ama bildiğim kadarıyla bir ara bir federasyon varmış. Sonra takımlar ve bu federasyon arasında anlaşmazlıklar çıkmış ve pro-lig takımları işleri kendileri halletmeye karar vermişler. Ertelenen maç yok her maç ambülans sahada hazır, her maç 7 tane olmasa bile 4-5 hakem sahada hazır, maçlar tam vaktinde başlar. Yani anlayacağınız federasyonsuz da bu iş halloluyor, hem de bazı ülkelere göre daha güzel halloluyor, bilmem anlatabildim mi?

NFLTR: NFL International Series kapsamında Londra’da yapılan NFL maçları sonrasında İngilizlerin Amerikan futboluna ilgisi arttı mı? Maçlarınızı boş tribünlere mi oynuyorsunuz yoksa sizi takip eden bir taraftar kitlesi var mı?

Bu seneki 49ers – Broncos maçına gittim ve ilgimi çeken ilk şey, etrafta çok fazla Amerikalı olduğuydu. Yani sorunuza cevabım hayır, İngilizlerin sevgilisi hala rugby gibi gözüküyor, Londra’da yapılan maçlar da eş, dost bir kaç izleyici 100-150 kişi belki toplanıyor ama başka şehirlerde seyircisiz çıkılan maçlarda oldu. Burada da bu sporun biraz reklamının yapılması gerekli sanırım.

NFLTR: Son olarak organizasyon bakımında İngiltere’deki Amerikan futbolu ile Türkiye’deki Amerikan futbolunu kıyaslaman gerekirse…

İngiltere de bu organizasyon saat gibi işliyor, fikstür düzgün bir tarihte açıklandı, maçlar firesiz oynandı, final organizasyonu büyük tribünleri olan bir sahada oynandı canlı yayında bildiğim kadarı ile. Yani anlayacağınız bu adamlar isi iyi yapıyor ve bunların hep gönüllü adamlardan olması, bir yerden para kazanmadan bu isi yapmaları ayrıca örnek alabileceğimiz bir şey bence.