“What a come back????” diyesim geliyor içimden!!! (Yazımı maçtan 5 dakika sonra yazdım, aklımda ne varsa yazıyorum. Çok feci coştum, mazur görün abartmalarımı!)

Eğer maçı izlediyseniz dostlar, Detroit tarihinin en büyük geri dönüşlerinden birine (en büyük geri dönüş bumu henüz kesinleştiremediğimden böyle muallâk konuşuyorum, kesinleştirince sizlerle tekrar paylaşacağım) şahit oldunuz demektir. Bunu bir kenara koyuyorum ve diyorum ki ne maçtı! Baştan sona ne maçtı öyle. Bir daha izlemek istiyorum. Tekrar tekrar tekrar. Biz ne yaptık öyle ya. Her taraftarın takımının böyle bir maçına şahitlik etmesi gerekli diye düşünüyorum.

Takıma olan sevgim, saygım tavan yaptı şu anda. Önceden neredeydi ki diye sorarsanız? (ki ben olsam sorardım), NFL ile olan geçmişim çok eskilere dayanmadığı için öyle bir holiganizm yoktu içimde diyebilirim. Ama artık var, çok şükür… NBA’i yakından takip etmem ve Detroit Pistons taraftarı olmam NFL’de de “Biz Detroit çocuğuyuz abi, başka takımlar bize gelmez” diyerek Detroit Lions’u seçmemde en büyük etken oldu. Başlardaki büyük Green Bay Packers sevgisinide inkâr edemem. NBA’i 2004 sezonunda takip etmeye başladım ve o yıl 3. şampiyonluğumuzu aldık dersem, herhalde bu anlattıklarım dahada bir anlam kazanmış olur.  Formula 1’i 1998’de takip etmeye başladım o sezonda şampiyon olduk (Mclaren Mercedes taraftarıyım). Yani ben bir takımı tuttum mu o yıl başarı patlaması yaşıyoruz demeye getiriyorum lafı. :)

Şimdi gel gelelim benim açımdan maçın özetine. Maçın başını izleyemedim ki bu benim için artık bir klasik haline dönüştü. Bir geliyorum bilgisayarın başına; direkt ilk tepkim yinemi kaçırdım… :) Hele ki bu defa bir geldim adeta şoka girdim. İlk yarı bitmişti. Belli ki baya bir dağıtılıyorduk. Durum 20-3 olmuştu bile. İki hafta üst üste insan half time’a 20-3 le girince böyle olması da normal tabi. :) Bu arada bir yandan doğru düzgün bir link bulmak içinde büyük bir çaba sarf ediyorum. Neyse bir link buldum. Daha doğrusu bulduğumu sanıyordum. (Maç o linkten hala devam ediyordur herhalde, 20 dakika geriden geliyordu çünkü:) ) Büyük bir heyecanla maçın başlamasını bekliyorum. O arada NFL.com’a gireyim de bi bakayım diğer maçlarda skorlar nedir ne değildir dedim. Bide baktım ki bizim maç başlamış. O da yetmezmiş gibi üstüne bir de TD yemişiz. Anlayacağınız skor olmuş 27-3. Bende ki moral iyice yerlere indi. Çünkü hafta boyunca aklımdan 4-0 yaparsak ne süper olur diye geçirip duruyordum. İyice bu hedeften uzaklaşıyorduk. İşte tam o anda sanki maçı yayından kaldırdılar da maçın özetini koydular yayına. Biz başladık interception show’a.

Detroit adına ilk interception LB Bobby Carpenter’dan geldi. Buda yetmezmiş gibi var gücüyle koştu, ha düştü ha düşecek ha düştü ha düşecek derken umutları yeşerten 36 yardlık interception return touchdown’ı yaptı. Skoru 27-10’a getirmeyi başardık. Hemen ardından bir interception daha geldi bu sefer Detroit CB’i Chris Houston’dan. Bu onun dördüncü maçta üçüncü interception’ıydı.. Ve bu yetmez dedi sanki. 56 yardlık koşusunun ardından bir TD’da ondan geldi. Skor artık 27-17 olmuştu. Üçüncü çeyreğin son sayısı Dallas’dan geldi. Atılan FG ile skor 30-17 oldu.

Başladı son çeyrek. Tabii ben kara kara düşünüyorum. Buraya kadar getirdik burdan da bu maçı bırakmamalıyız. Üç çeyrek boyunca 17 sayı yapan Detroit son çeyrekte de 17 sayı yaptı, mükemmel bir oyun ortaya koydu ki aslında bir numaralı aktör kesinlikle WR CALVIN JOHNSON’dı. Dallas defansını resmen bitirdi. Darmaduman etti. Yıktı geçti. Hele ki üç oyuncunun ortasından tuttuğu TD pası gecenin en unutulmaz hareketiydi. Hiç beklenmeyen bir şekilde TD yaptı Detroit. Ben bile beklemiyordum o sırada. :) 23 yardlık pas sonucu Detroit gecedeki kendi adına ilk pas TD’ını yapmış oldu ama Dallas için bu sadece bir TD değildi. Moral bozucu bir savunma performansıydı da.

Tabii burada şunu da söylemeliyim. Her maçın bir kırılma anı vardır derler ya. Bu maçta ki kırılma anı (tam olarak az önceki pozisyondan önce miydi sonra mıydı şuanda hatırlayamıyorum ama ikisinden biriydi) QB Tony Romo, WR Dez Bryant’a bir pas attı yaklaşık 30-40 yardlık. Bryant topu tuttu. İkide adım attı ve dışarı çıktı. Ki böylece endzone’a 20 yardları kalmış oldu. Yani maçı bitirecek fırsatı yakalamışlardı. Ama Detroit koçu Jim Schwartz pozisyonun tekrar izlenmesi için kırmızı bayrağını fırlattı. Sonuç olarak catch tamamlanmamış sayıldı. Dallas başladığı noktaya geri döndü. Pozisyon sonunda sayıya ulaşsalar maç bitmiş olacaktı. Detroit defansı bu pozisyonda Dallas’ın first down yapılmasına izin vermedi.

Ardından gelişen hücum oyunlarında biraz ileri biraz geri derken K Jason Hanson’dan 51 yardlık bir FG seyrettik. Burada Hanson’a bir parantez açmak istiyorum. Çünkü kendisi şuanda NFL tarihinde bir takım adına en fazla maça çıkan oyuncu unvanına sahip. 299 maça çıktı Lions formasıyla 20 yıllık kariyerinde. Saygıyı en fazla hak eden oyunculardan biri. Çünkü çoğu maçta attığı 50 yard’ın üstündeki FG’lar ile maçların kaderini değiştiriyor.

Aslında asıl bombanın maçın sonunda patladığını söyleyebilirim. Tony Romo başarıyla attığı interception paslarına bir yenisini ekledi ve gönüllerde taht kurdu. LB Stephan Tulloch pası tuttu, koşamadan durduruldu ama maç burada Detroit’in tamamen lehine dönmüş oldu. Detroit ofansı Dallas endzone’una kadar geldi. İlk üç denemesinde TD yapamadı ama Cowboys oyuncularının hatası bize first down kazandırdı. İlk denemede QB Stafford WR CJ’e pasını attı. O da bu pası kaçırmadı ve NFL tarihinde ilk dört maçta ikişer TD yapan ilk oyuncu unvanını kazandı. Detroit’te maçı kazanmış oldu.

Maç benim aklımda kalan kısmıyla bu şekildeydi. Belki maçı indirip bir kez daha izledikten sonra bu yazıyı yazabilirdim ama bu sefer sevincimi yazıma yansıtmak istedim. Sonuçta  4-0 yapmış takımın yazarıyım. Bu seneden umutluyum. Belki şampiyonluk için henüz erken belki de çok geç kaldık. Bunu sene sonunda göreceğiz. Dediğim gibi gerçekten umutluyum. Savaşmaktan vazgeçmiyoruz. Buda bizi kazanan taraf yapıyor. Böyle devam etmesini umuyorum. Ne demiştim bir önceki yazımda “Daha yeni başladık, Sadece 16’da 1-artık bunu 16’da 4 yapabiliriz. Belki 5,6,7,8 diye gidecek…………………..! Kim bilebilir ki?

Haftaya Detroit evinde Chicago’yu ağırlayacak. Geçekten çok önemli bir maç. Bir o kadarda zor. Bu hafta Chicago, Panthers’i 34-29 yendi ve galibiyet sayısını ikiye çıkardı. Çok parlak bir görüntü çizmedikleri açık ama düşene bir tekmede siz atmazsanız kalkar o size bir tekme atar. Detroit’in bu maçı alıp Chicago’yu yolunun üstünden kaldırması lazım. Grubumuzdaki rakibimiz bizim için önemli bir engel. Maçın sonucunu merakla bekliyorum. İyi bir maç olması dileklerimle!

Zaman ayırdığınız için teşekkürler. Haftaya görüşmek üzere, hoşça kalın.