NFL’de ligin dokuzuncu haftası da tarihin tozlu sayfalarına gömüldüğüne göre, ligin yarısını geride bıraktık demektir. Şimdi bir bakalım durumlar neymiş…

ANA BAŞLIKLAR:

Green Bay Packers: Hayırdır, hangi takımdan başlamamı bekliyordunuz? Geçen senenin şampiyonu, Pazar gecesi San Diego Chargers ile olan düellosunu 45-38 kazandı. Top, havayolu hostesi gibi yer görmedi resmen. Rivers ve Rodgers pas yardlarını ipe dizerken aradaki tek fark Rivers’ın ikisi touchdown ile sonuçlanan üç interception’ı idi. Rodgers interception atmamış olabilir, ama dört kere sack oldu ve bir sürü kez de bir yard koşu sonrası yere indirildi. Riskli pas atmak yerine topu bir saniye daha elinde tutmak faydalı olabilir, ama geçen sene birden fazla beyin sarsıntısı geçiren bir QB’nin topu müsait bir takım arkadaşının ayaklarının dibine atması bence daha caizdir. Yeri gelmişken, ligin ilk yarısı bitti ve şu ana kadarki oyunuyla Rodgers MVP’dir diyorum. Karşı çıkan?

Tim Tebow: Üç maçtan iki galibiyet çıkarınca bir anda kral oldu bu arkadaş. Kardeşim, Cam Newton’u bir kenara bırakalım, Andy Dalton da çaylak ve takımı 6-2’ye getirdi sene başından beri. Bu adamı kimse sallamıyor, varsa yoksa Tim Tebow. Emeğe saygı biraz lütfen…

Playoff’lar: Sene ortası geldi, kara kaplı çıksın meydana bakalım. Playoff’lara katılma ihtimali olarak NFC’de Green Bay 8-0 ile en önde…diye atlamayın hemen! Green Bay’in peşinden NFC North’da Detroit Lions 6-2 ile koşuyor. 7-1’lik San Francisco’nun ise division’ında en yakın takipçisi 2-6 ile Seattle. Yanlış okumadınız, NFC West şu şekilde: SF 7-1, SEA 2-6, ARI 2-6, STL 1-7. Muhteşem division. Yani teoride San Francisco kalan 8 maçının hepsini kaybetse hala division lideri olarak playoff’lara çıkabilir. Green Bay ve San Francisco dışında Detroit Lions, New Orleans Saints ve New York Giants’ın playoff’ları kaçırma ihtimalleri az. Diğer takımlar için heyecan sürüyor. AFC’de ise Baltimore Ravens, Cincinnati Bengals ve Houston Texans işi biraz daha kolaylamış görünüyor. Onun dışındakiler için daha rahat nefes almak zor.

NE YAPIYORSUN GÜZEL KARDEŞİM???

Philadelphia Eagles her ne kadar sene başında Vince Young tarafından “Rüya Takım” ilan edilse de, 3-5’lik puan durumu ile büyük hayal kırıklığı. Üçün beşin hesabını yapmayalım ama bu takımın playoff şansı %15 görünüyor. Neymiş, paraları free agent’lara basmakla adam olunmuyormuş.

Minnesota Vikings yıllardır “Ya bütün takım tamam, bir QB eksik” modelinde. Brett Favre’ın kariyerini yediler yetmedi, Donovan McNabb’i de ezdiler. Kardeşim line delik deşik, defensive backfield (cornerback ve safety’ler) abidik gubidik, sen olayı neden QB’ye yüklüyorsun ki? Neyse, Christian Ponder fena değil gibi. Packers’ı evinde epey zorlayan bu arkadaşın sıradaki rakibi bu sefer deplasmanda yine Packers. Göreceğiz, bu sene playoff’lar da yattı zaten…

St. Louis Rams, şahane RB’leri Steven Jackson ve büyük ümitle draft edilen QB Sam Bradford’a rağmen yine diplerde geziniyor. Sağlam cornerback’in kalmamış olabilir ama doğru düzgün hücum da yapamıyorsun ki? Yani “Bir kaç sene daha ligin dibinde duralım, draft’le takımı düzeltelim” diye bir mantık olamaz ki…

Indianapolis Colts diye bir takım var zannederdim eskiden, ama takım değil tek bir adam varmış: Peyton Manning. Yıllardır hep playoff’larda, zirvedesin; ama tek bir adam sakatlanınca 9’da 9 nagalipsin (böyle kelime var mıydı?). Peyton zaten gelmiş 35 yaşına; sakalları çıkmıyor diye çocuk sanmayın yani. Bu sene geçmiş olsun, seneye de Andrew Luck’ı draft edip Favre-Rodgers tarzı Manning’in dibine ekersiniz, Yeşerince de yerine oynatırsınız…

Miami Dolphins buraya yazılırdı aslında ama yeni QB’leri Matt Moore’da iş olabilir gibi. Gözüm üstünüzde, size iki hafta mühlet. 1-7’lik durumunuzla playoff falan yalan oldu tabi, geleceğe oynuyorsunuz…

Cleveland Browns, Jacksonville Jaguars ve Washington Redskins takımlarından en son ne zaman cacık oldu hatırlamak güç gerçekten. Bunları geçelim ama;

Arizona Cardinals, güzel kardeşim siz iki sene evvel Super Bowl oynadınız. Bir Kurt Warner gitti diye bu kadar salınmaz ki. Gidin bir yüzünüzü yıkayın, açılırsınız…

Seattle Seahawks, Tarvaris Jackson’ı getirirken hiç maçını seyretmediniz mi? Yoksa bunun maç görüntüleri diye Vick’inkileri mi gösterdiler size? Neyse Tarvaris konusu kapandı ama sizin de playoff konusu kapandı.

Carolina Panthers, “Süper QB bulduk, yıllarca bu poziyonda sorun yaşamayacağız” diye seviniyorsunuz ama 8 maçtan 2’sini kazanmanın sevinecek bir yanı yok. Takım dediğin önce QB ise sonra line’dır. Düzgün kurun takımı kardeşim!

Tennesse Titans
 olacak arkadaşlar; 4-4 oldunuz diye gözümden kaçabileceğinizi mi sandınız; dört dörtlük futbol oynamıyorsunuz ki? Bastınız paraları Chris Johnson’a, adam paraya doydu düzgün oynamayı bıraktı.

ÇEVİR KAZI YANMASIN:

“Interception” yerine “pas arası” çevirisini kullanan Öz Türkçeci arkadaşlara selam edeyim: Orta Asya’nın bozkırlarında Göktürkler Karahanlılar’a karşı Double Wing mi oynuyordu kardeşim, nedir bu çabanız? Hayır, size faydası olsun diye “Super Bowl”u “Şahane Kase” diye de çevirdik… Ha, eğer hala çeviri yapmada diretiyorsanız aşağıdakiler de kamu hizmeti olsun benden size, hem de alfabetik olarak:

Counter: Tezgah. Yani sağ gösterip sol koşma. Birebir çevirdik kardeşim hayret bir şey…

Cut Block:
 Kat Bloğu. Yani adam birinci kattan gelirken sen zemin kattan blok yapıyorsun.

Delay of Game:
 Yani topu oyuna sokacağına, huddle’ı halay’a çevirip “diloy diloy yaylalar” şeklinde zaman kaybetmek.

Eligible Receiver: Eli cıbıl receiver. Yani adam receiver oynuyor ama eldiven alacak parası yok, eli cıbıl.

Fair catch: İyi tuttu lan yine…

Free Kick:
 Frikik, yani line’dan birinin eğilince çatalının görülmesi. Niye herkes QB oynamak istiyor sanıyorsunuz?

Holder: 
Tutucu. Bu adamlar çok tutucudur, hiç riske girmez. Rakibin end zone’una yaklaşınca her dördüncü hakta field goal atalım isterler.

Horse Collar:
 At Rengi. Koşan adamın yakasından tutup tackle edersen nefes alamaz, morarır, at rengine bürünür.

Linebacker:
 Layn Bekir! Bu lafı aslında ben icat ettim. Line’ın arkasında Bekir diye bir oyuncum vardı, her tackle kaçırdığında böyle bağırırdım. Zamanla laf yerleşti tabi.

Long Snapper:
 Uzun atıcı. Bir de bunun kuzeni vardır; “wide receiver” yani “geniş alıcı”. O konuya hiç girmiyorum RTÜK sayfayı kapamasın…

Safety: 
Seyfi T. Bu arkadaş Mr T.’nin kardeşidir, defansın en gerisinde oynar.

Shift:
 Birden fazla oyuncunun motion yapması. Yani SHIFT’e basıp motion yapınca iki oyuncu birden motion yapıyor, CTRL’a basılı tutup motion yapınca bütün takım…

West Coast Offense:
 Batı Yakası Hücumu. Tony diye bir çocuk Maria diye bir kıza aşık olur. Bacıya yan bakılınca bütün Porto Riko’lular hücum eder.

EKSTRA’YI VERMİYORUZ BEYLER:

Burada ekstra üç beş cümle sıkıştıralım:

Joe Paterno efsanesi, defans koçunun sübyancılığı yüzünden sona erdi. Yoksa daha devam ederdi bu amca, 84 yaşındaymış kim takar?

Lombardi’nin hayatını okudum şu kitaptan: “When Pride Still Mattered”. Şunu farkettim ki koçların hayatını okumak taktiksel olarak bir şey kazandırmıyor ama kitap güzel. Bitince başladığım kitap “Blood, Sweat and Chalk”. Taktik sistemlerin nereden geldiğini makale formatında anlatıyor. İkisi de tavsiye, lise çocuklarının üniversiteye devşirildiği “Meat Market” az da olsa yine tavsiye.

Terrell Owens sakatlığından kurtulmak için özel bir idman yaptı, ancak medya dışında gelen olmadı. Şahsi fikrim, Owens’ın playoff’lara giden bir takımda sakatlık olmazsa forma yüzü göremeyeceği yolunda.

Green Bay bütün maçlarını kazanıp 19-0 yapar mı, o konuşuluyor her yerde. Onu bırakın da geçen sene bu takım Wild Card da oynadığı için 20 maç yaptı (Dostluk maçlarını saymıyorum). 19-0 mümkündür ama 20-0 olur mu onu çalışalım. Namağlup giden bir takımın Wild Card oynama ihtimali gerçekten astronomik: aynı konferanstan (NFC, AFC) iki tane daha namağlup takım çıkması lazım. Olmaz mı derseniz fikstür çekimi yardımıyla o da olur.

Haftaya artık playoff’a gitmesi matematiksel olarak imkansız olan takımlar birer ikişer belli olmaya başlar. Zaten Perşembe maçları da başladı ligin yarısı geçtiği için. Havalar bozuldu, pas atmak zorlaşıyor. Sakatlıklar artıyor, rakipler birbirini çözüyor. NFL’de heyecan artıyor, ve bu heyecanı beraber göğüslemek üzere bir sonraki yazımda görüşürüz.

O zamana kadar Porto Riko’lular üzerinize hücum etmesin ve futbol zevkiniz azalmasın; yazının tamamını okumayanların yüzündeki “Ne Porto Riko’su ya?” ifadesini görebilmek de nasip olsun…