Ev… Sözlükteki anlamını ve genel olarak yaşamımızdaki önemini hepimiz çok iyi biliyoruz. Ancak bunun dışında spor dünyasında da çok büyük bir öneme sahiptir ev, hatta bazı sporlarda çok daha fazladır bu önem. Evet, konumuz olan Amerikan futbolunda ve bu işin en üst seviyesi olan NFL’de ev sahibi olmak maçların kazanılması veya kaybedilmesi arasındaki çok ince çizgiyi belirleyebiliyor. Bugün bir Jaguars, bir Browns bile kendi sahasındaki maça daha bir arzulu çıkıyor çünkü ev her zaman önemlidir ve yabancılardan korunmalıdır. Wired videolarında veya Sound FX programlarında çok duyduğumuz o meşhur “Protect the house” mottosu da buradan hareketle çıkmıştır. Artık anlayacağınız üzere bu haftaki temamız ev diyor ve sizleri şöyle konularımıza doğru alıyorum.

Evi İçin Oynayanlar
Hangi sporu yaparsanız yapın, doğup büyüdüğünüz şehrin takımında oynamak ve bu şehri temsil etmek paha biçilemezdir. Herkesin de hayalidir. Bunu kimse Brian Hoyer kadar iyi bilemez, LeBron James gibi bundan kolayca vazgeçemez ve Vince Young kadar isteyemez. Haftanın hikayelerinden biri de yıllardır hayalini kurduğu formayı sonunda sırtına geçiren, şimdilik çoğumuzun tanımadığı Case Keenum’a aitti. ‘Case diye isim mi olur birader?’ diyenler için baştan belirteyim ki adamımızın adı Casey. ‘Neden Case peki?’ demeyin ben de bilmiyorum. Kısa bir özgeçmiş tanıtımı yapmak gerekirse bahsettiğimiz oyuncu NCAA’de kırılmadık rekor bırakmayan biri. Altı yıl formasını giydiği (altıncı yıl izni ile) Houston Üniversitesi ile toplamda attığı 19,217 pas yardı ve 1,546 tamamlanan pas birer NCAA FBS Division I rekorları. Ancak çoğu yetenekli oyun kurucunun hak ettiğinden az değer görmesine neden olan fiziksel yetersizlikleri onun draft edilmemesine neden oldu çünkü boyu sadece 1,88 cm. Buna rağmen Keenum, memeleketinin takımı olan Houston Texans’ta kadroya girebilme fırsatı yakaladı ve geçtiğimiz hafta daimi olma şansını eline geçirdi.

Schaub’ın kötü performansı ve sakatlığı sonrası artık mucizelere bel bağlayacağını açık açık beyan eden Gary Kubiak, takımda üçüncü oyun kurucu durumunda olan Case Keenum’ı Kansas City deplasmanında sahaya sürdü. Keenum, ilk maçı için olabilecek en büyük handikaplara sahipti. Dünyanın en gürültülü stadyumunda oynayacaktı, rakip ligin en iyi iki savunmasından biri, rakip QB üzerinde ise en iyi baskı kuran savunmasıydı. Tabi bir de büyük beklentilere sahip olan ama aynı orantıda kötü giden bir takıma liderlik etmesi istendi. Tüm bunları omuzlayan Keenum, benim görüşümce çok başarılı bir maç çıkardı. Altı kez 25 yardın üzerinde completion gerçekleştirdi, ilk NFL maçı olamasına rağmen korkusuzca oynadı. Karar verme ve sabırlı oynama konusunda da çok başarılı buldum. Oynadığı line’a güvenerek en uygun eşleşmeleri kolladı sürekli. Pocket içinde mobilitesi gayet iyiydi, bu açıdan ve diğer birkaç açıdan Texas’ın diğer tarafındaki Tony Romo’yu andırdı. Çıkış noktaları Romo ile çok benzer. Keenum da lige undraftted olarak girdi ve ilk şansını takımın kötü giden as oyun kurucusu sakatlanınca yakaladı. İlk maçına göre gayet iyi bir oyun oynadı ve muhtemelen sezonun kalanında da starter olarak kalacaktır. Asıl soru ise Romo gibi yerini koruyup, takımını franchise oyun kurucusu olabileceğine ikna edebilecek mi? Bunu bekleyip göreceğiz. Ben bu tarz hikayesi olan ve dipten gelen oyuncuları severim, sizin de bir gözünüz Case Keenum’ın üzerinde olsun.

Eve Dönenler

Bu haftanın anlam ve önemini belirten karşılaşması kesinlikle Denver Broncos ve Indianapolis Colts arasında oynanandı. Brett Favre’ın Lambeu’ya dönüşünden sonra en büyük geri dönüş Peyton Manning’in Lucas Oil’e dönüşü olacaktı. Sevgili İzge de maçtan önce durumu anlatan bir yazı yazmıştı şimdi de olayın bilirkişisi olarak benden daha detaylı yazacaktır ama ben de bu dönüş için birkaç satır ayırdım. NFL çevrelerinin daha bir hafta önceden konuştuğu tek olay Manning’in Indianapolis’e dönüşüydü. Öyle ki Colts’un sahibi Jim Irsay’in demeçleri bu tartışmaları daha da alevlendirdi. Bana kalırsa da Irsay haklı olan taraftı ama büyük tepki çekti çünkü doğru söyleyeni dokuz köyden kovarlar diye bir gerçek var.

Manning’in forma giydiği her dönemde tartışmasız en iyiydi ve çoğu zamanda çok iyi kadrolarla oynadı. Bu sezonların hepsinde Colts favoriydi ve normal sezonu domine etti. Ancak Manning ile playoff yapılan 11 sezonun yedisinde ilk turdan elenen ve sadece bir kez Super Bowl kazanan bir takım gerçeği var karşımızda. Irsay de bu gerçekleri biraz iğneleyici bir dille söyleyip, Manning’in gönderilmesini savununca tepki çekti. Tüm bunların sonunda Manning’in eve dönüş duygusallığının yanında intikam için de oynaması beklendi. Fakat maç saatine kadar sürekli ikinci planda kalan bir Andrew Luck, kendisini yeni kurtarıcı olarak kanıtlamak üzere Manning’i bekliyordu.

Her şeyden öte beklediğimiz aksine karşılıklı düellodan uzak bir maç olmasına rağmen benim beğendiğim bir oyun oldu. Luck gecede bir yıldız gibi parlasa da galibiyetin asıl mimarı Colts savunması oldu. Durdurulamaz denen Denver hücumu nasıl durdurulur daha doğrusu sınırlanır, uygulamalı olarak gösterdiler. Broncos’u durdurmanın formülü aslında KFC’nin gizli tarifi kadar gizemli ve kimsenin bulamayacağı bir şey değildi. Yani Colts savunmasının Manning’i durdururken yaptığı yeni bir şey yoktu aslında. Ön alanda sağlam baskı ve bir çift man coverage bilen corner ile bu işi her takım başarabilirdi. Colts’un yaptığı da tam olarak bu oldu. İlk olarak bu sezon Denver karşısında daha önce görmediğimiz muazzam bir pas baskısı izledik. Bunun mimarı olan adam ise Robert Mathis’ti. Zaten yaptığı safety sack maçın artık Colts’a gelmesini sağlayan olayların en başında geliyor. Ayrıca yine Mathis’in başı çektiği bir dizi etkili pass rush sonucu Manning’i bir çok hataya zorladılar. Buradan sonra devreye man coverage oynayan bilen back çiftimiz girdi. Vontae Davis ve Darius Butler. Darius Butler-Wes Welker eşleşmesi zaten beklenen bir eşleşmeydi ve Butler, Broncos hücumunun x faktörü olan Welker’ı büyük ölçüde durdurdu. Çizgideki en büyük silah DeMariyus Thomas ise Vontae Davis tarafından tam olarak susturuldu. ‘Eee, Thomas touchdown yaptı nasıl olacak?’ diyebilirsiniz. Dikkat ederseniz Thomas’ın TD yaptığı bölümde Davis bir önceki pozisyonda sakatlandığı için kenara gelmişti. Hücum yönüne hiç girmeyeceğim çünkü Denver yenmesi mümkün olan bir takım ama yalnız ve yalnız savunma ile. Colts taraftarları da Peyton’a sıcak bir karşılama yaptılar, ‘Seni özlüyoruz ama şans (Luck) artık bizim yanımızda’ pankartı gecenin en güzel hareketlerindendi. Sonuç olarak Broncos koçu John Fox, soyunma odasında ‘What’s better than six?’ diye bağıramadı ama Cory Redding, o eşsiz galibiyet dansından takım arkadaşlarını mahrum bırakmadı.

Evinde Coşanlar

Tabi bir de girişte bahsettiğim gibi evinde bir seviye yukarı çıkan takımlar var. Yedinci haftada ise bu takımlardan en çarpıcı olanların başında New York Jets geldi. Patriots-Jets derbileri her zaman özel olmuştur, gerek oynanan futbol gerekse butt fumble ile. Tom Brady’nin çaylak bir oyun kurucuya kaybetmesi her gün görebileceğimiz bir şey değil fakat Jets bunun sinyallerini Gillette Stadium’da oynanan maçta da vermişti. Jets hakkında kesin olan bir şey varsa o da bu sezon Revis’in ayrılışına rağmen çok özel bir savunmaya sahip oldukları. Koşuya karşı duvar ören ve rakip oyun kurucuya korku veren şahane bir ön alan savunmaları var. Bunu ilk Pats maçında da görmüştük. Değişen şey ise Geno Smith’in yanar döner performanslarından yanana denk gelmeleri oldu. Geno Smith de aslında çok özel bir oyun kurucu ancak daha çok olgunlaşmaya ihtiyacı var yoksa yetenek olarak sıkıntısı yok. Sonuç olarak Geno minimum top kaybıyla, topun değerini bilerek oynadı ve Jets yenmekten en çok keyif aldığı rakibini evine eli boş gönderdi.

Evinde aslan kesilerek bir başka beklenmeyen sonuca imza atan takım ise Washington Redskins oldu. Aslında her hafta savunmada kaybedilen oyuncularında etkisiyle daha kötüye giden ve bir yerde tekerleğinin patlaması beklenen Chicago Bears’ın Washington karşısında kaybetmesi pek beklenen bir şey değildi. Ancak maç içi değişen dinamikler Bears’a handikap üstüne handikap oldu. Jay Cutler ve Lance Briggs’in sakatlanması sonucu kesin favori Redskins olmuştu ama Bears bizlere güzel bir maç izletti. Hücumda Cutler’dan McCown’a büyük bir downgrade yaşayan rakibine neredeyse maçı kaybetmek üzere olan Washington’ın ise ne durumda bir savunmaya sahip olduğunu gördük. Açıkçası Skins’in bu galibiyetinin fazla göz boyamaması gerektiğini düşünüyorum çünkü bu savunma performansıyla kolay kolay kazanmaları zor. Ancak iyi haber Robert Griffin her hafta daha da sağlıklı görünüyor ve koşu rakamlarını sürekli arttırıyor. Bunun dışın geçen haftanın gündeminde bahsettiğim hücumdaki play maker sıkıntısına da ilaç olabilecek bir Jordan Reed kazandıklarını düşünüyorum.

Şampiyonun ruhunu hafife alma… Aslında son şampiyon olarak bu sözün Baltimore Ravens için geçerli olması gerekir ama rakip daha çok bu tecrübeyi yaşadığından roller değişiyor. Pittsburgh Steelers her ne kadar çok kötü bir sezon başlangıcı yapmış olsa da, Roethlisberger kendilerini ligin en kötüsü ilan etse de Steelers, Heinz Field’da Ravens’ı hala yeniyor. Big Ben ne kadar eleştirilirse eleştirilsin hala ligin en yetenekli oyun kurucuları grubunda, bu kesin. Steelers için iyi anlamda gelişen ve maçın kazanılmasında büyük önem arz eden nokta ise koşu hücumunun her hafta daha iyiye gitmesi. LeVeon Bell’in dönüşü bu adama neden bu kadar güvendiklerini anlatır cinsten. Biliyorum yazı uzadıkça uzadı, fazla deyinmeyeceğim ama bir alkış da Julio Jones, Roddy White ve Steven Jackson olmadan çok iyi bir maç oynayan ve takımını galibiyete taşıyan Matt Ryan’a.

Neler Öğrendik?

  • Peyton Manning ve Denver Broncos’ın durdurulabileceğini,
  • Tom Brady’nin de mükemmel olmadığını,
  • Kansas City Chiefs’in genelde olmasa bile ligin en iyi ön alan savunmasına sahip olduğunu,
  • Andrew Luck’ın resmen rüştünü ispatladığını,
  • Josh Freeman’ın Josh’mak (merhaba Hilmi abi) için daha zamana ihtiyacı olduğunu,
  • Philip Rivers’ın resmen aramıza döndüğünü,
  • Legion of Boom’un (Seahawks secondary) çok acayip bir şey olduğunu,

Öğrenmiş olduk. Bir sonraki yazıda yeniden buluşmak üzere, esen kalın.