Bekledik ve izledik. Nihayet sahne bizim. NFC’nin zirvesinde bitirdiğimiz normal sezon sonrası New York biletini alacak mıyız? Bunun cevabının verileceği playoff başladı, yarın sıra bizde. New Orleans ile konferans yarı final maçı öncesi yakın geçmişteki anılarımızdan tadımlık bir kesit sunalım.

7-9 ile Kumda mı Oynanır, Playoff’ta mı?
2010… Çiçeği burnunda hocamız Pete Carroll ile ilk sezonumuz. Son altı maçın sadece birini kazanmışız, 6-9 galibiyet/mağlubiyet durumuyla evimizde Rams ile win&in maçına çıkıyoruz. Maçı kazanarak 7-9 yapıp tarihin en rezil rüsva derecesi ile “limiti düşük” wild card alıyoruz. Maç statü gereği evimizde fakat rakip son şampiyon Drew  Brees ve arkadaşları. Playoff’a çıktığımıza mı sevinsek son şampiyonla eşleştiğimize mi üzülsek, bilemiyoruz. Üstelik New Orleans’ta sezon içi maçında 34-19 yenilmişiz.
8 Ocak 2010 Cumartesi günü oynanan maça sezonun genelinde yaptığımız gibi kötü başlıyoruz, savunma golü de eklenince ilk iki pozisyondan boş dönmeyen New Orleans 10-0 öne geçiyor. 12.adamımızın gazıyla Matt Hasselbeck hava trafiğini düzeltince ilk yarıyı 24-20 önde bitiriyoruz. Soyunma odasına gidildiğinde  iki takımında ilk yarıda 20 ve üzeri sayı attığı ilk ve tek NFL playoff maçı olarak tarihe geçiyor.

İkinci yarı başladığında ibre az da olsa New Orleans’tan yana. Drew Brees (QB), Reggie Bush (RB), Devery Henderson (WR) ile saldırdıkça savunmamız direniyor. Karşılıklı 10-0’lık seriler ile maçın son 3.5 dakikasına girerken öyle bir şey oluyor ki maçın önüne geçiyor. NFL tarihinde yerini altın harflerle alıp New Orleans’ın kalbinde hala dinmeyen ince bir sızı olarak kalıyor. O büyüleyici an gözlerinizin önüne gelmiştir… 34-30 öndeyiz fakat Drew  Brees bu, son anlarda eli ayağı rahat durmaz, tur sallantıda. Green Bay’ın şampiyonluğuyla birlikte o seneki playofflara damgasını vuran iki şeyden biri oluyor: Marshaw Lynch 67 yardlık inanılmaz ve başkası tarafından benzeri muhtemelen bir daha yapılamayacak koşusuyla skoru 41-30’a getiriyor. Tracy Porter’ın uçma yeteneğine sahip olduğu söylenir, bunu da Lynch koşarken onu yaklaşık beş yard eliyle uçurmasına borçluymuş. New Orleans’ın sonraki hücumdan sayı çıkarması yeterli olmayınca 2009 şampiyonluk yüzüklerine bakarak teselli bulup Louisiana’ya dönüyorlar.  Bu maçtan sonra wildcard statüsü değişmediyse bilin ki bundan sonra da kolay kolay değişmez.

Yok Yok Pazartesi Sendromu Değil, Pazartesi Hezimeti Bunun Adı

2 Aralık 2013 Pazartesi, 13.haftanın en önemli maçında evimizde NFC ikincisi New Orleans’ı ağırladık. 10-1’lik derecemizin bir maç gerisindeler ve yenildiğimiz taktirde muhtemelen NFC birinciliği yalan olacak, NFC West birinciliğinde ise kuvvetli bir Colin Kaepernik tokatı bizi bekleyecekti. “Burası Centurylink Field, buradan çıkış yok” sloganlarıyla maça başladık.  Bu üç yıl içinde Seattle’da köprünün altından az Kuro-Şio ile Alaska Okyanus akıntıları geçmemişti. Bu dönemde teknik kadromuz besili hale gelmiş, başta atom karınca oyun kurucumuz olmak üzere hücum ve savunmaya kaliteli parçalar eklendi.

Hep destek, tam destek veren seyircimizin etkisiyle açılış oyununda bocalayan New Orleans hücumunu dinlenmeye gönderiyoruz. Rakibin biletini erkenden kesmeye kararlıyız: QB koşu oyunlarıyla ilk hakları kazanıyor ve alan golü ile öne geçiyoruz. Drew Brees’in alışkın olmadığı  soğukta üşümesini istemeyiz. Nitekim ikinci hücumlarında Drew Brees’in elinden topu alıp 22 yardlık koşuyla sayıyı yapıyoruz ve misafirimizi üşütmüyoruz. Anasınıfındaki hiperaktif çocuğuz, savunmamız dursa hücumumuz rahat durmuyor ve Miller’ın 60 yardlık uzun pas ile açtığı TD kapısından içeri giriyoruz. 13 dakika oynandı ve skor 17-0. Koşu oyununa izin vermeyince ilk periyodun sonuna kadar ilk hak yapamayan New Orleans yangın alarmını devreye sokuyor ve Jimmy Graham’ın iki kez top tutuşu ile  skoru 17-7 yaptı.

Marshaw Lynch korkusundan ötürü blitz üstüne blitz yapılınca biz de büyük düşünüp uzun paslarla skorlar buluyoruz. İlk devre 27-7.

İkinci yarıda ivmemizi kaybetmeyip momentumu da kapımızda uşak yaparak çeyreğin ortasında bulduğumuz TD ile maçın skorunu belirliyoruz 34-7. Zaten o bölümden sonrası bitse de gitsek havasında oynandı. Hücumdaki ilk altı hakkımızda biri hariç 61 yardın altına düşmedik. Savunma cephesinde başlarda koşu oyunlarını kitledik, ilerleyen dakikalarda pas trafiğini de İstanbul trafiğine çevirince Dan Fouts’a ait 45 maçlık 200+ yard pas rekonunu 147 yardlık performansıyla Drew Brees’in 43. maçında kursağında bıraktık. Yedi sayıya izin verip New Orleans’ı 84 maç sonra tek hane ile tanıştırdık. Sezon genelinde TE savunmasında bocalamadık değil fakat ligin en elit oyuncularından biri olan Jimmy Graham’i bazen ikili bazen de üçlü yardım savunmasıyla kitledik.  Drew Brees’i rekordan ettik, kendi adımıza da boş durmadık. 137,6 desibel… Bize ait olan stat seyirci gürültü rekorunu 137,7 ile geliştirdik.

Kuzey Güney: Yeni Bölüm

Yukarıdaki harika maçları hatırlamak bile keyifli. Cumartesi akşamı keyif bitecek ciddiyet, heyecan başlayacak. 40 gün sonra yine ve yeniden. Son dört maçta 2-2’lik derece, Wilson’ın  171.3’lük maç pas performansı, 14 sack ile indirilmesi takım için soru işaretleri.

2005’ten beri altıncı sıra takımlarının ilk sıra takımlarıyla oynadıkları maçları kazanma yüzdesi %56. Son üç sezonda ise iki kez bunu başardılar.  Doug Baldwin (WR) bunu birinci sıra takımlarlarının rehavete kapılması, altıncı sıra takımlarının da wildcard galibiyetiyle kazandıkları adrenalin ve odaklanmaya bağlıyor.

Soğuk hava ve gürültü Drew Brees’in hazzetmediği şeyler. Gürültü dersen bizden kralı mı var? Soğuk havaya gelince maç saatinde ara ara yağmurlu ve ortalama sıfır derecelik bir hava Drew Brees’i içliklerini giymeye mecbur edecektir. Gürültüden ötürü rakibin hücumuna kritik anlarda hatalı başlangıç yaptırabiliriz. Belki yeni bir desibel rekoruna da imza atılır, göreceğiz! Özellikle Drew Brees – Jimmy Graham ortaklığını engellemeliyiz, bu elzem. Drew Brees’in pas uzunluğunu 7 yarddan ileri taşımamak ve koşu oyunlarında rakibe nefes aldırmamak, bunları da maçın genelinde istikrarlı yapmak zorundayız. Son maçta 10 ve üzeri pas girişimlerinde savunmamız üzerine düşeni yaptı.  Bunda Pete Carrol’ın üçgen(triangel) savunmasının payı büyüktü. Şematize edilirse: Üçgen içindeki strong safety ile free sagety ve haliyle çizgide başlayıp oyunkurucu hareketine göre geri bölgeye destek verip üçgeni oluşturan cornerback. Bu üçlünün en az ikisi, geçtiğimiz maçta uzun pasların hemen hemen hepsine elini uzattı. Richard Sherman ve Earl Thomas’ın hızı ve top hassasiyetleri savunmamız için nirengi noktalarından.

Hücumda ise oyun kurucumuz Wilson’ın oyunu okuması ve ilk haklara gidebilecek koşu oyunlarıyla desteklemesi gerekiyor.  Rakip defans koçu Rob Ryan pas hattımızı kilitlemek son maçın ortalarından itibaren  son savunmacı sayısını arttırmıştı. 4/3/4 bile görmüştük. Bu hususta oyun kurucu ve koşucu oyunlarının daha güçlü ve etkili olması gerekiyor. Dört maçta 14 sack yememizden ötürü hücumdaki ön hat savunmayla görevli büyük ağabeylere ağır iş düşecek. Maça hızlı başlayıp farkı açmalıyız. Tutucular işlerini eksiksiz yapacaktır. Tate ve Sherman ağızdalaşlarını abartmadan yapmalı. Uzattıklarında takıma zarar verebiliyor.

Rakibin önemli savunmacısı Keanu Lewis muhtemelen maçta olacak, bizde de uzun süre sonra Harvin’in sahalara dönmesi bekleniyor.  Maçı savunmamızla kazanacağımıza inanıyorum. Yine bir Ocak ayı, yine bir cumartesi ilk maçı, yeniden Seattle – New Orleans maçı. Kuzey Güney: Yolları, yöntemleri ayrı; hedefleri aynı. Hafta sonunda NFL keyfini sonuna kadar sömürmemiz dileğiyle herkese sevgilerle.