Değerli Amerikan futbolu severler, Haziran ayının başında bir haftalığına Kanada’nın en büyük eyaleti Ontario’nun en küçük şehirlerinden birisi olan Waterloo’ya gitme fırsatı buldum (Hah bu yazıyı niye bu kadar geciktirdiğin belli oldu). Gitmeden önce oldukça hevesliydim, şimdi orada herkes futbol delisidir, her gün terden sırılsıklam olana kadar flag futbol tarzı oyunlar oynarız, e bir de bildiğiniz üzere NFL’in bir zamanlar sansasyonel oyuncularının başında gelen Chad Johnson (Nam-ı diğer Chad Ochocinco, bizim şu Real Madrid hayranı, İspanyol özentisi olan kardeşimiz) geçtiğimiz aylarda Montreal Alouettes (Bu adın nasıl okunduğu hakkında hiçbir fikrim yok, büyük ihtimal siz de okuyamadan geçtiniz o yüzden sorun değil) ile anlaşıp CFL’in (Kanada Futbol Ligi) yolunu tutmuştu, biz de Kanada’ya gitmişken bir t-shirt’ünü alırız diye düşünüyordum. Ancak, ne zaman Kanada’ya ayak basıp birkaç insan ile sohbet etme fırsatı buldum o zaman büyük bir hayal kırıklığı yaşadım. Bırakın Chad Johnson’ı veya Montreal Alouettes’i, bazılarının CFL’den haberi yok.

Kanada’da futbol ile ilgilenenler de CFL’e demediğini bırakmıyor, yok NFL özentisi lig, yok hep Amerika’nın oyunları bunlar, yok CFL’in en iyi oyuncusunu Jags’e koysan bile oynayamaz… (Bizzat Jags demediler tabi de, zaten diyemezlerdi, çünkü karşılarında takımını gönülden desteklediği halde her nasıl oluyorsa bütün yazılarında Jags’in  bir tek yedi sülalesine sövmediği kalan bir adam vardı. Eee biz severiz de, yereriz de) Bereket bu adamlar NFL’i de çok takip etmiyorlardı da, “Ben Jags taraftarıyım.” diyince benle dalga geçmediler. Gerçi oradaki futbolseverlerin haline acımadım değil, yazık tıpkı benim gibi bir kara sevdaya tutulmuşlar…Waterloo, Amerika-Kanada sınırına oldukça yakın ve bilin bakalım sınırın hemen ötesinde hangi Amerikan şehri varmış: Buffalo. Waterloo’daki futbolseverlerin NFL’de destekledikleri takım da Buffalo Bills. Adamların Bills’i desteklerken hangi kafada olduklarını anlamak zor tabi çünkü en başta Bills’in kötü bir takım olma konusunda Jags’den bir farkı yok ikinci olarak ise ya kardeşim bu takım senin ülkende bile değil. Hem ülke dışında bir takımı destekle, hem de her sezon “Allah’ım ne olur bu sezon altı galibiyetin üstüne çıkalım.” diye dua et, oldukça kaotik bir durum. Gerçi NFL’de Packers, 49ers, Steelers gibi ekol olmuş takımlar varken insanların niçin Bills gibi, Jags gibi ligin nal toplayan takımlarına gönül verdiklerini hep merak etmişimdir ve düşün düşün sadece şu sonuca ulaşabildim: “Ee kardeşim, gönül bu; ota da konar…” Waterloo’lu futbolseverler, Bills’i destekliyorlar ama takımın halinden oldukça muzdaripler, tıpkı benim gibi. Ayrıca adamların her nedense Ryan Fitzpatrick’e karşı bir zaafları var, bizim yüzüne bakmadığımız oyuncuyu öve öve bitiremiyorlar, “Aslında çok zeki bir oyuncu ya, Harvard mezunu. Bakma kol kuvveti çok yok ama oynadığı takımların hep bel kimliği oldu.” cinsinden şeyler söylüyorlar. Fitzpatrick neymiş de yıllardır biz bilmiyormuşuz demek ki. Fitzpatrick’in bile adam yapıldığı bu ortamda, ben de başladım bizim takımı övmeye. Yok işte en nihayetinde Gabbert gibi bir ayak bağından kurtulduk da rahata erdik, (Gerçi Gabbert’ın kim olduğunu da bilmiyorlardı da, artık bütün kirli çamaşırını dökmedik ortaya yoksa beni tefe koyup oynarlardı valla) Jones-Drew gibi bir üstadı da gönderdik ama büyük potansiyelli bir running back olan Toby Gerhart’ı transfer ettik falan dedim sonra da başladım bu seneki draft’tan bahsetmeye. Sahi ya biz ne yapmıştık bu seneki draftta?

Jags, kedi olalı ilk kez bir draft’ta fareyi yakaladı…

Bildiğiniz gibi Jags, bu seneki draft’ta ilk tur üçüncü sıra seçim hakkı ile, yıllardır kapanmayan ve artık takıma “İllallah” dedirten yarasına derman olması için quarterback Blake Bortles’ı seçti ve genç quarterback bence bu ulvi sorumluluğun altından kalkabilecek bir potansiyele sahip -o kadar da abartmayım tabi de, son birkaç sezonda quarterback pozisyonunda yaşadığımız rezillikleri yaşatmasın, o bizim kanaatkar Jags taraftarına yeter-. Bortles her ne kadar, geniş omuzları, uzun boyu ve kalın gövdesiyle Blaine Gabbert’ın kayıp kardeşi imajını sergilese de kolej kariyeri ile (Özellikle geçtiğimiz sezonki performansı kolay kolay unutulmayacak cinsten) oldukça göz dolduruyor. Bortles’ı ilk gördüğüm andan itibaren her nedense kafamda bir anda “Big Ben” profili oluştu. Atletizm daha doğrusu mobilite yok denecek kadar az ama sağlam kol kuvveti, cebin içerisini etkili bir şekilde kullanma, receiver’ları tam zamanında topla buluşturabilme yeteneği ve bunların sonucunda sergilenen istikrarlı performanslar ile takımının gelecekteki fenomen yüzü. Tabi Bortles daha çömez, gelecek ise bir muamma o yüzden adamı şimdiden göklere çıkartmanın pek bir alemi yok. Hem sonra genç quarterback Gabbert vari bir performans sergiler sonra maazallah Kaan Özaydın’ın diline düşeriz. Düşmüşlüğüz de yok değildir, mesela geçtiğimiz sezon Fantasy ligi draftında dokuzuncu turdan büyük umutlarla Bears savunmasını seçtikten sonra, sağ olsun Bears savunma oyuncularının çoğu bütün sezon adeta bana nispet yaparcasına sakatlıktan kırılmıştı ve bunun üzerine Sayın Özaydın geçmediği dalgayı bırakmamıştı. Neyse, yine daldık geyiğe…

Tabi Bortles her ne kadar gelecek vaat etse de Jags,  daha 2011 sezonunda çaylak bir quarterback’i daha hiçbir tecrübesi yokken ilk 11’de sahaya sürmenin bedelini fazlasıyla ağır bir şekilde ödedi ve sonuçta ortaya Gabbert gibi facia çıktı -Neredeyse bütün yazı da Gabbert üzerinden gitti, adamı takımdan yaka paça göndersek bile fayda etmedi, ruhu iliklerimize kadar işlemiş, bundan sonra kurtuluşumuz yok- o yüzden takım  bu sefer toy bir quarterback’i daha çaylak sezonunda hemen ilk 11’de başlatmayacak. Bu yüzden Bortles, sezonu Chad Henne abisinin yedekliğini yaparak geçirecek, zaman zaman da maçlarda forma şansı bulacak. Henne, daha henüz 28 yaşında ancak bu sezon büyük bir çıkış yakalayamaz ve bununla birlikte Bortles, birkaç maç kendini göstermeyi başarırsa Henne’yi bir sonraki off-season’da takım ararken görmemiz çok olası.

Gelelim asıl meseleye, dakikalardır yazıyı okuyorsunuz ve içinizden “Hadi be abi gel artık kız arkadaşa, bu yazıyı niçin okuduğumuzu sen de biliyorsun, uğraştırma bizi daha fazla.” dediğinizin farkındayım. Size katılıyorum, Bortles falan hikaye de kız arkadaşı Lindsey Duke tam bir şahane. Muhteşem fiziğiyle futbolseverlerin ağzının suyunu akıtan Lindsey Duke’un, Google’a Blake Bortles yazınca genç quarterback’ten daha çok resmi çıkıyor. Bununla birlikte draft döneminde Bortles’ın adı Google’a 225.000 sefer yazılırken Lindsey Duke’un adı tam 6.000.000 kez yazılmış. Valla kız güzelliğiyle popüler etti bizim takımı, bir baktık draftın ardından herkes Jags’i konuşuyor, Jags’in draft karnesini değerlendiriyor. Ya kardeşim bizim takımın farkına varabilmeniz için illa da böyle bir şeyin mi olması gerekiyordu? Ha tabi biz ne olursa olsun, dünya ahret yengemiz der bağrımıza basarız Duke’u, orası ayrı. Duke’un Jags’e bir diğer katkısı ise bilet satışlarında olacak gibi geliyor. Geçtiğimiz sezon, Jags taraftarları maçlara gelmiyordu, 10.000 kişiye maç oynanıyordu ama artık özellikle erkek taraftarlar, Lindsey yengelerini hırlıdan hırsızdan korumak, e bir de tabi canlı canlı görebilmek için bile doldururlar o stadyumu. Sonuç olarak Bortles gibi gelecek vaat eden bir oyuncunun ve de tabi ki yenge hanımın takıma katılması oldukça takdir ettiğim bir hamle oldu, tebrik ettim GM’i.

Değişen Receiver Hattı…

Jags, draft’ın ikinci ve üçüncü turunda öyle radikal adımlar attı ki bu hamleler, artık takımda eskinin yerine yenisini koyma çabasının adeta vücut bulmasını sağladı. Bildiğiniz gibi takımın genç ve inanılmaz yetenekli receiver’ı Justin Blackmon, üst üste ikinci kez performans artırıcı hap kullanınca süresiz olarak NFL’den ihraç edilmişti. Zaten Blackmon, geçtiğimiz sezon çıktığı yalnızca dört karşılaşmada toplam 415 yardlık reception yaparak (ilk iki maç toplam 326 yard), performans artırıcı ilaç kullandığını adeta NFL yetkililerinin gözüne sokmuştu. Hal böyle olunca Jags’in halihazırda oldukça dar olan receiver rotasyonu daha da daralmıştı. Bunun üzerine takım draft’ın ikinci turunda iki genç receiver’ı (Marqise Lee ve Allen Robinson) kadrosuna kattı. Lee, kolej kariyerinde geçirdiği harika iki sezonun ardından son senesinde dizinden oldukça ciddi bir sakatlık geçirmiş ve draftın 39.sırasına kadar düşmüştü. Genç receiver sakatlığını, şu an bile tamamen atlatabilmiş değil ancak zorunlu minicamp’lerde şans buldukça futbola tekrardan ısınıyor. Jags taraftarları ve doğal olarak ben de Lee’den çok ama çok şeyler bekliyoruz çünkü oyuncu, dinamizmini ve atletizmini USC’de sergilediği performanslar ile herkese kanıtlamayı başardı. Tabi ki sakatlık oyuncuyu ne kadar etkiledi, bunu bize ilerleyen süreçte düzenlenecek olan training camp’ler gösterecek. Ancak şu bir gerçek ki Lee, hücumda takımın bir diğer receiver’ı Cecil Shorts III’nin omuzlarındaki yükü ciddi bir şekilde hafifletecek.

Takımın seçtiği bir diğer receiver ise Penn State Üniversitesi’nden Allen Robinson. Şunu söylemek gerekir ki Robinson’ın da Lee’den aşağı kalır pek bir yanı yok. Hatta Robinson’ın atletik özelliklerinin, Lee’ye oranla bir adım önde olduğu bile söylenebilir. Bu iki genç ve yetenekli receiver’ın draft edilmesini oldukça yerinde bulduğumu belirtmek istiyorum çünkü, savunma savunma diyerek bir draft’ı savunma oyuncularına harcamaya kalkmak bir yere kadar ki Jags’in geçen sezonki en temel sıkıntısı sayı yememek değil atamamaktı ve takım maç başına bulduğu 15.4 sayı ile bu istatistikte lig sonuncusu olmuştu. Ayrıca şu aralar Jags kulislerinde Shorts III’nin bile takımdan gönderilebileceği konuşuluyormuş. Bunun o kadar da olası ve mantıklı bir hamle olacağına inanmıyorum. Ancak bunun konuşuluyor olması bile Jags’in bu iki genç receiver’a ne kadar çok güvendiğinin bir göstergesi.

Son Eklemeler…

Başta Blake Bortles olmak üzere, Jags bence iki potansiyelli receiver Lee ve Robinson’ı seçerek bu draft’ta benden tam not aldı. Umarım önümüzdeki sezon Jags adına her şey planlandığı gibi gider… Sağlıcakla kalın… Ha bu arada yazımızı bitirirken yenge hanıma buradan selamımızı göndermeyi de unutmayalım.