Merhaba sevgili okurlar, NFL’de dördüncü haftayı da geride bıraktık. Bol bol touchdown gördük, tamı tamına 82 tane TD. Haftanın açılış maçında sezona iyi başlangıç yapamayan NY Giants’ın Washington Redskins karşısındaki patlayışını seyrettik ki bu maç kendisinden çok şey beklenen Kirk Cousins açısından hiç de iyi olmadı. Genç oyuncu dört interception ile maçın yıldızı oldu (45-14). Diğer önemli performanslardan biri de eski takımına karşı oynayan Steve Smith’ten geldi ve deneyimli oyuncu Baltimore Ravens’ı eski takımı Carolina Panthers karşısında 139 yard ve iki touchdown ile galibiyete taşıdı. Haftanın belki de en önemli karşılaşmasında ise Chicago Bears evinde ezeli rakibi GB Packers’ı ağırladı ve 38 – 17’lik skor ile ağırda bir mağlubiyet aldı.

Haftalar ilerledikçe NFC North’da işler daha da karışacağa benziyor çünkü geçtiğimiz hafta da Detroit Lions evinde Green Bay Packers’ı ağırlamış ve Matthew Stafford’ı draft ettiğinden beri geçen süreçte (2009’dan beri) Green Bay karşısındaki ikinci galibiyetini almıştı (Altı mağlubiyet, iki galibiyet). Packers da Chicago’yu yendi yendi, ee Vikings de gitti sürpriz bir şekilde Atlanta’yı yendi. Sözün özü bu köprünün altından daha çok sular akar. Diğer maçlara girmek istemiyorum ancak şu kadarını söylemek lazım ki dört takımın 40 sayıyı, beş takımın da 30 sayıyı aşacağı başka bir haftayı yaşamamız o kadar da kolay olmayacaktır. Bu sezon hücum anlamında gayet iyi gidiyor, sayılar havada uçuşuyor.

Gel gelelim asıl meseleye yani Detroit Lions – New York Jets maçının detaylarına. Herkesin beklediği gibi defansların savaşına dönen maçı Detroit, altın çocuğu Golden Tate’in yarattığı bariz farkla 24 – 17 kazanmasını bildi.

Ligin istatistiki anlamdaki en iyi iki defans takımının karşılaşmasında beş sack, bir interception ve bir de forced fumble gerçekleşti. Jets koşu oyunlarında daha etkindi, Detroit pas oyunlarında. Calvin Johnson’dan sakatlığı sebebiyle neredeyse hiç yararlanılamadı. Yıldız oyuncu maçı sadece 12 yard ile tamamladı ki normalde bunu gözü kapalı elleri bağlı yapan bir oyuncudur kendisi. Ama yukarıda söylediğim gibi Golden Tate’in oyunun sıkıştığı anlarında ki mükemmel catch’leri sayesinde Detroit önde gittiği maçı önde bitirmeyi başardı. Her iki takımda maçı çevirmek veya kopartmak anlamında pek çok şans yakaladı. Örneğin Detroit Lions ofans hattı dördüncü çeyrekte yapılan interception sonucunda sahaya çıktı ama tek bir first down dahi elde edemeden bench’e geri döndü. Hemen ardından sahaya çıkan Jets hücum hattı adeta böyle olmaz dedi ve fumble sonucu topu tekrar Matthew Stafford’ın ellerine teslim etti. Ama nafile! Yine tek bir first down dahi elde edilemeden top Jets’e geri gönderildi ki tüm bunlar olurken maçın son 10-12 dakikası oynanıyordu ve Detroit 24-10 öndeydi. Ardından Jets skoru 24-17 ye getirdiyse de daha fazlasını yapamadılar ve Detroit önemli bir galibiyet aldı.

Detroit son anlarda bir interception veya fumble yapmış olsaydı tüm maç boyunca harcadığı emeği son anlarda heba edebilirdi ki bu denli sağlam defanslar karşısında bunun gerçekleşme olasılığı oldukça yüksek. Detroit’in en büyük eksiği de burada ortaya çıkıyor zaten. Öldürücü vuruşu yapamamak. Ben öldürücü vuruşu yapamıyoruz diyorum ama gelin görün ki bizim kicker hiçbir vuruşu yapamıyor. Türkiye’de olsa diyeceğim ki kesin mahalleden buldu getirdiler adamı ama hakikaten nerden buldunuz bu adamı?! Abimiz (ismini de vereyim muhterem Alex Henery) Field Goal ustası. Saha 25. yard çizgisinin orda bitiyor, öyle öğretmişler herhalde. Daha üç sayılık vuruşlardan faydalandığımızı bir defa gördüm. Sağolsun kicker’ımız maşallah dağlara daşlara :) Elin Matt Prater’i 64 yarddan vuruyor. Bizimkide 24 yarddan taraftarlara armağan yolluyor. Bunları niye yazdım şimdide onu yazayım tam olsun. Playoff’larda tarihinde tek galibiyeti olan bir takımın bir ikincisini elde edebilmesi için bu kadar saçma sorunlarının olmaması gerekiyor. Böyle şeyler belki kazanırken göze batmaz ama 2012 sezonunda Baltimore Ravens’ın deneyimli kicker’ı Billy Cundiff’in son saniyede kaçırdığı field goal’ün nelere mal olduğunu hatırlamayan yoktur. (Super Bowl’a gidemediler gidemediler)

Biraz geriye dönersek iyi bir defans hattına sahip Carolina Panthers karşısında ligin ikinci haftasında çok da varlık gösteremeyen ve yalnızca yedi sayı bulabilen Lions ofansı son iki haftadır yaptığı işlerle henüz alışma sürecinde olduğunu ve daha çok canlar yakacağını herkese gösterdi diye düşünüyorum. Geçen yazımda da belirttiğim gibi takımın potansiyeli senelerdir olduğu gibi yine çok yüksek. Takım olmayı başarabilirsek playoff’lardaki anlı şanlı mazimize(!) yeni bir galibiyeti daha ekleyip kendimizi ikiye katlayabiliriz.

Ufak bir not daha aktarayım bu arada. Detroit geçmiş yıllardaki gibi her maç rakibine neredeyse bir saha boyu kadar penaltı yard avantajı artık vermiyor. Bu ilk dört haftada gözüme çarpan en önemli değişikliklerden birisi.

Unutmadan başlık defans savaşları ama bu sene çok açık, bariz belli ki “Ofans Savaşları Sezonu” sezon olacak. Bir Süleyman Seba sezonu değil belki ama bu da bize yeter…

Zaman ayırdığınız için teşekkürler. Görüşmek üzere…