Avusturya Amerikan Futbolu Ligi AFL’de geçtiğimiz hafta Viyana’da oynanan Vienna Vikings – Danube Dragons derbisini izleme fırsatı buldum. 2009 senesinden beri Blue River Bowl olarak adlandırılan bu derbi Viyana şehrinin en büyük Amerikan futbolu olaylarının başında geliyor. Öyle ki geçtiğimiz Pazar günü 14.sü gerçekleştirilen Blue River Bowl öncesi gazetelerde tam sayfa maç haberleri dahi görmek mümkündü.

Maç öncesi Vienna Vikings ile iletişime geçip, takımın halka ilişkiler departmanın başında bulunan Kevin sayesinde karşılaşmaya basın olarak akredite oldum. 5,500 seyirci kapasiteli Stadion Hohe Warte’ye ulaştığımda, güzel havanın da etkisiyle tam bir festival ortamıyla karşılaştım. Stada ulaşım metro ile çok kolay, metrodan indiğinizde Vikings formalı taraftarları takip ederek sahaya gidebiliyorsunuz. Maçın 15.00’da başlayacak olmasına rağmen ben 14.00 gibi stada gittim, maç öncesi şovlara bir göz atmak için. Karşılaşma öncesi iki takımın da cheerleader’ları sahada adeta bir showdown yaparak izleyicileri coşturdular. Arından konuk ekip Danube Dragons, seyirciye tanıtıldı ve sahaya görkemli bir giriş yaptı. Tabii ev sahibi Vienna Vikings’in girişi oldukça epikti. Hücum takımında starter’lar teker teker tanıtılırken, özellikle takımın yıldız wide receiver’ı Stefan Postel ve genç quarterback Alexander Thury’e izleyicilerin ilgisi büyüktü…
Derbi öncesi Vienna Vikings, iki maçta iki galibiyet ile AFL’in zirvesinde bulunuyordu. Danube Dragons ise oynadığı tek maçta aldığı galibiyet ile Vikings’in hemen arkasındaydı. Vikings’in yendiği takımlar Swarco Raiders ve Prague Black Panthers’tı. Swarco Raiders’a karşı oynadıkları sezon açılış maçını izlemiş ve bu karşılaşma hakkındaki görüşlerimi sizlerle paylaşmıştım. Vikings’in Swarco Raiders karşısında zorlanması ve Danube Dragons’ın Raiders’ı oldukça kolay ve farklı bir skorla geçmesi sebebiyle ben oldukça ortada bir karşılaşma bekliyordum. Yalan da söylemeyeceğim Uras Aslan’ın takımı olmasından dolayı hafiften Danube Dragons’ı destekliyordum. Ancak işler Danube Dragons için hiç iyi gitmedi ve tüm oyuncuları dahi şaşırtan bir skor ortaya çıktı: 47 – 10.
Vienna Vikings karşılaşmaya oldukça hızlı başladı, ilk drive’larında Islaam Amadu’nun üç yardlık touchdown koşusuyla ilk skorlarını buldular. Ardından Dragons hücumu three-and-out olacakken gelen Roughing the Kicker cezasıyla, first down’ı aldılar ancak drive’ları punt ile sonuçlandı. İlk çeyrek 7 – 0 sonuçlanırken, Dragons’ın son hücumunda Amerikalı oyun kurucuları Alex Good’un attığı interception, işlerin Dragons adına nasıl gideceğinin adeta bir işaretiydi. Dragons ilk çeyrekte hücumda hiçbir varlık gösteremedi desek, abartmış olmayız heralde. Vikings ikinci çeyreğe de hızlı başladı ikinci çeyreğin ilk dakikası içinde QB Alexander Thury’nin Dominik Bundschuh’e attığı 14 yardlık touchdown pasıyla skoru 13 – 0’a getirdi, arından tek sayılık ekstranın kaçması Vikings adına şanssız bir andı.
Dragons hücumu yine sahada fazla kalamazken, Vikings, Thury’nin wide receiver Stefan Postel’a attığı touchdown pasıyla skoru 20 – 0’a getirdi. Bu Postel’ın bu maçta yapacağı üç touchdown’ın ilkiydi. Burada Postel’a bir parantez açmak istiyorum, fiziğiyle olsun, footwork’uyle olsun, run after catch’leriyle olsun gerçekten fark yaratan bir isim. Sezon açılış maçında Swarco Raiders secondary’sini adeta domine edip, maçın MVP’si seçilmişti. Şu anda da AFL’in hem receiving yards ve hem de receiving touchdowns istatiklerinde lider konumda. 2015 sezonu, Postel’ın Vikings’teki ilk sezonu ve kendisi şu ana kadar hep alt liglerde oynamış bir veteran. Üç maçta 23 reception, 303 yard ve tam altı touchdown ile oynuyor. Tarz olarak Tampa Bay Buccaneers’ın genç receiver’ı Mike Evans’ı andırıyor diyebilirim. Bir ilginç dipnot ise bu sezon öncesi AFL takımlarıyla görüşürken, son anda Danube Dragons yerine Vienna Vikings’i seçtiğini öğrendim. Öyle ki Postel, Pazar günü Vikings yerine Dragons forması giyiyor olsaydı skor oldukça farklı olabilirdi çünkü Dragons hücumunun varlık gösterememesinin başlıca sebebi pas hücumunun aksamasaydı. Tüm maç boyunca pas hücumundan sadece 89 yard kazanabildiler, bu rakam Vikings adına ise 285 idi.

Maça geri dönecek olursak, Dragons hücumun ilk yarının sonunda Vikings’in 20 yardına kadar gelmeyi başardı ancak sürenin erimesi sebebiyle alan golü ile yetinmek zorunda kaldılar ve ilk yarı 20 – 3 sona erdi. Yine de ilk yarının sonunda skor bulmaları sebebiyle ikinci yarıya moralli girip, sezon açılışında Swarco Raiders’ın çok yaklaşıp ancak başaramadığı tarzda bir comeback yapmaya çalışacaklarını düşünüyordum. Ancak yanıldım, ikinci yarının ilk iki dakikasında sahada kalan Danube Dragons hücumu kendi 23 yardından punt yaparak topu Vikings’e teslim etmek zorunda kaldı. Üçüncü hakta QB Alex Good’un -3 yardlık koşusu sonrası Dragons molası geldi ve mola sonrası yapılan yard sadece sekiz (8) yardlık bir punt oldu. Uzun süre sonra gördüğümen kısa punt’tı sanırım.

Doğal olarak bu punt sonrası Vikings oldukça iyi bir bölgede topa sahip oldu ve touchdown’ı buldu. Postel’dan bir touchdown daha geldi, 26 – 3, ekstra yine kaçtı. Buradaki punt bence maçın kırılma anıydı. Postel’ın touchdown’ından sonra Dragons return’de fumble yaptı. Oldukça fazla sahada kalan ve yorulan Dragons savunması adına da işler kötüye gitmeye devam ediyordu. Savunmada takımın dört starter’ı bu maçta oynamazken, hücumun pek varlık gösterememesi defans adına da oldukça kötü oldu. Fumble recovery sonrası Vikings hızlı bir touchdown daha yaptı: 33 – 3. İkinci yarıda tight end Uras Aslan savunmada daha çok görev aldı, karşılaşmayı iki tackle ile tamamladı.

Dördüncü çeyrek artık “Garbage Time” olarak geçecekti ki bir Amerikan futbolu sever olarak fantasy football’da değilsem, bir “Garbage Time” izlemeyi veya anlatmayı hiç sevmem. Ancak burada dikkatimi çeken iki takımında as oyuncularını aradaki 30 sayılık farka rağmen son çeyrekte sahada tutmaları oldu. Maçın bitimine beş dakika kala Postel bir touchdown pası daha yakaladı ve 40 – 3’e getirdi. Ardından bitime dört dakika kala Danube Dragons’ın tek touchdown’ı geldi. İki hafta önceki Swarco Raiders maçının kahramanı quarterback Alex Good’dan 66 yardlık bir touchdown koşusu. 40 – 10. Ancak Vikings kendi seyircisi önünde durmak bilmedi, bir touchdown daha ve 47 – 10. NFL’de bildiğiniz üzere skor açılmışken halen bu tarz touchdown’lara oynayan Pete Carroll, Sean Payton gibi koçlar zamanında çok eleştirilmişlerdi ancak AFL’de böyle bir durum yok, sanırım.

Özetle Dragons’ın bu denli farklı yenilmesi herkesi şaşırttı diyebilirim. Bu maç sonrası Vikings yoluna AFL’deki tek yenilgisiz takım olarak devam ederken, Dragons, bir sonraki hafta Prag deplasmanın Prague Panthers karşısında bir sayı fark ile 35 – 34 yenildi. Ancak bunun sebebini AFL’in sürekli sürpriz sonuçlara gebe olan bir lig olmasına bağlayabiliriz. Örneğin Danube Dragons’ın rahat yendiği Swarco Raiders, bu Pazar, Vikings’i yenmeyi başardı. Sonuçta beş takımlı ancak ilk dördün playoff’lara kaldığı bir ligden bahsediyoruz. Hangi takımın daha üstün olduğu kanısına ancak playoff’larda varabiliriz…

Sonuç olarak geçen Pazar, her şeye rağmen Blue River Bowl’da farkın açılmasına rağmen izleyiciler eğlenmeye devam ettiler. Gerçi bunda çoğunluğun Vikings taraftarı olmasının da etkisi olabilir, bilemiyorum :) ama dediğim gibi Hohe Warte stadındaki maçlar adeta şenlik havasında geçiyor. Sözün özü, eğer fırsatınız olur ve Blue River Bowl XV tarihinde Viyana’da olursanız bu derbiyi kaçırmayın derim…