“Bu hikayeyi Washington’dan canlı bildiriyorum” demek için çok uzun zaman bekledim diyemem, zira ne yaşım, ne de Amerikan futbolu hakkında bilgi ve deneyim edindiğim yılların sayısı bu tür bir ifadeyi haklı çıkartacak kadar kuvvetli değil. Belki zamanın göreceliliğinden yırtıp bu klişeyi kullanmayı yeltenebilirdim ama bu da size farklı bir köşe sunma fırsatını elimden alırdı. İyisi mi bu cümleyi ait olduğu tozlu raflarda bırakmaktı.

Küçük not defterimi, biletimi ve formamı yanıma alıyor, maç günü barbeküsü için erkenden yola dökülen Redskins taraftarlarının oluşturduğu uzun trafiğin arkasına takılmak için yola çıkıyordum. Bu kadar kötü geçen iki sezon sonrasında hala bu kadar taraftarı FedEx yolunda görmek, çoğunun hala RGIII formasından vazgeçmediğini, yalnızca birkaçının ise güne uyum sağlayarak Kirk Cousins formalarını sırtına geçirdiğini gözlemlemek, taraftarın franchise’ın geleceği hakkında neler düşündüğünü gösteriyordu aslında.

“Kirk Cousins’ın as QB olmasını destekliyorum.” diye bir cümle kurmuştu, otoprakta sohbet etme fırsatı bulduğum bir taraftar. “Ama bu RGIII’nin takımın en iyi QB’si olduğu gerçeğini değiştirmiyor. Tabii dizi hakkında endişelenmediği zamanlarda.” Herkes durumun farkında aslında, potansiyel ortada, görmek için kör olmak gerek fakat yolunda gitmeyen çok şey var. “Bu bir kolej QB’si sendromu değil. RG çok iyi bir profesyonel olabileceğini gösterdi, ancak istikrarı konusunda aynı şeyi söylemem, ilk sezonki kendine güvenini çoktan kaybetmiş gözüküyor, nasıl toparlayabileceğini de biz öğretecek değiliz ya!” diyor bir başka taraftar. Herkesin ağzında tatil beldesinde yediği enfes dondurmanın tadı var, herkes gelecek sene yine aynı yere gelip o enfes dondurmanın tadına bakmak istiyor, fakat şans o ki kışın öyle bir fırtına vuruyor ki beldeyi, evler uçuyor, ormanlar yerinden sökülüyor, dondurmacının sahibi hayatını kaybediyor. Dondurmacıyı oğlu devralıyor, fakat geri gelenler asla o eski tadı bulamıyor. İşte Griffin’in hikayesi. Yeteneklerini son demine kadar zorlamasını sağlayan o keskin özgüveni artık yok, geri kazanabileceğine dair tek umut ise, dondurmacının oğlunun babasının dondurmasını eşsiz yapan o sırrı bulması. “RG’nin çaylak sezonundan sonra ben ve kardeşlerim Super Bowl biletleri almaya hazırlanıyorduk.” diyor barbekü alanındaki taraftarlardan biri de. “Sonra tatlı rüyamızdan uyandırdılar.”

Barbekülerle, ızgaralarla dolu otoparkları geçip stat yoluna giriyorum, herkes gülümsüyor. Umutlular, takım önemli isimlerin imzalarını kazanmış. Defans bu sene bir şeye benzeyecek gibi, “bir  de Kirk tutarsa…” lafı çıkıyor çoğu ağızdan. Ancak değerli dostum Robert, yanımda bütün bu umutları umursamazca yürüyor, takımına bağlı olmadığından değil, belki de görebileceğiniz en tutkulu Redskins taraftarı kendisi. Fakat realist, Cousins’ı desteklese de kapasitesini biliyor, ilk maçtan mucize beklemiyor. Üzerinde de gören herkesi güldüren bir tişört; “This Team Makes Me Drink.”

Tabii bu tişörtün açılış maçını özetleyebileceğini o an düşünemezdim. FedEx’in kapısından giriyorum, heybetli yapı Redskins’e gönül bağlamış herkesi etkileyecek bir görüntüde, stat içinde inanılmaz bir atmosfer var, her yerde Sean Taylor’a, John Riggins’e, Joe Theismann’a anmalar yapılıyor, bu yaz çok iyi bir takım olmuş Dolphins’e kaybedeceğimizi düşünsem de atmosfer beni 10 dakikada oyuna kilitlemeyi başarıyor, taraftarlarla daha maça yarım saat kala Hail To The Redskins’i söylemeye koyuluyoruz ve sanki tüm DC bizi dinliyor.

Oyuncuların sahaya çıkış seremonisiyle de tribünler iyice şaha kalkıyor, öyle ki, yanımda sağ kolu kırık olan orta yaşlı taraftar tutmasalar Suh’a blok yapmaya gidecek. Kickoff yapılıyor, Redskins hücum takımı sahada yerini alıyor. İlk çeyrek boyunca kısa pas oyunlarıyla ve üçüncü down koşularıyla mesafe kat etmeye çalışıyoruz. Matt Jones temas sonrası koşu kabiliyetiyle gönlümü kazanıyor, Alfred Morris hala yetersiz olan juke kabiliyetinin acziyetiyle Kelvin Sheppard’dan kurtulup 15 yardın üzerinde bir koşu yapma şansı bulamıyor. Bunun öncesinde ise daha ilk pas oyununda sakatlanarak oyundan çıkan Desean Jackson’ın yokluğu ekleniyor. Pas oyununda Pierre Garçon’dan başka güvenli bir el bulmakta zorlanıyoruz. Dolphins hücumlarını durdurmakta ise oldukça başarılıyız, Kerrigan yine dominant formunu sürdürüyor, Trent Murphy ise vasat bir oyun sergilese de açık vermiyor. Forbath’ın başarılı FG’unun ardından iyi bir passing drive’ın ardından Cousins topu Brent Grimes’e servis ediyor ve momentumu tekrar sıfıra indiriyoruz, sonraki drive’da ise Dolphins’e yine zor anlar yaşatıyor, topu geri alıyor ve Cousins’ın Jordan Reed’e 10 yardlık lazy pass’iyle skoru 10-0’a getiriyoruz. FedEx yıkılıyor, herkes bir TD dansı yapmaya koyuluyor, Suh kenarda çıldırıyor. Yarıya ise Tannehill’in Matthews’a attığı ve secondary’nin inanılmaz bir hata yaparak izin verdiği TD ile 10-7 ile gidiyoruz.

Daha fazla blitz yapmamız gerektiğini biliyor olmamız gerekiyor, çünkü Paea ve Hatcher çok hızlı olmasalar da inanılmaz kuvvetli end’ler. Kerrigan’ın da destek verdiği Weak side blitz oyunları neredeyse her denendiğinde sack ile sonuçlanıyor. Tannehill’e daha fazla baskı kurup, iç linebackerlarla Jordan Cameron’a top aldırmasak, biliyoruz ki hücumları kitlenecek. Ama sanırım bunu sadece biz biliyoruz, keza Gruden kenarda tam tersi bir strateji izleyerek secondary’sine güveniyor, daha muhafazakar bir savunma dizgesi izliyor. Ihenacho ve Hill oyunda yokken, elimizde de man-2-man coverage cornerback’i kontenjanından sadece Chris Culliver varken, neden böyle bir hamle yaptığına hala anlam veremiyorum. Bu kararın sonucunda ikinci yarıda front seven iyi iş çıkarsa da secondary yerde sürünmeye devam ediyor, ilk önce FG, ardından da inanılmaz bir Special Teams hatasıyla Punt TD yiyoruz. Defansın yaptığı tüm hamleler, tüm ekstra işleri cömertçe harcıyoruz, inanılmaz bir fumble recovery dahil. Son topta Cousins topu adeta direk arkasındaki seyircilere atıyor, baskı altında verdiği tüm kararlarda adeta büzülmeye devam ediyor. Takım geriye düştüğünde Cousins’ın grafiği gösteriyor ki, Redskins herhangi bir şekilde üçüncü çeyrekte geriye düştüğünde Cousins 14 maçlık kariyerinde sadece dört maç kazanabilmiş. Bu maçta da bu geleneği bozmayan Cousins ile beraber maçı 17-10 kaybediyoruz. Defans takdir alıyor, hücum sınıfta kalıyor, hücum hattı ise uzun zaman sonra geçer not ile sınıf atlıyor.

Maçın sonunda da Redskins taraftarları stadı Hail To The Redskins söyleyerek terk ediyorlar. Robert göbeğini biraz daha öne çıkartarak tişörtünü herkese “bakın, ben söylemiştim” demek istercesine gösteriyor. Bazısı maç bitimi bilet fiyatlarından, bazısı Gruden’dan, bazısı Snyder’dan şikayet ediyor ama asıl ilginç olanı, geçen iki sezonun aksine, bir sonraki haftaki maçtan umutla bahsediyorlar çünkü sahada değişim var, eskisi gibi sabit değil bir şeyler. Ama yine de, dondurmacının hikâyesini unutmamışlar, temkinliler, çok da kendilerini kaptırmıyorlar.

Sonra birisi tekrar RGIII’nin ismini ortaya atıyor, ufak bir sessizlik oluyor, ardından herkes ızgarasının başına dönüyor.

Bonus:

-Maç öncesi Amerikan Hava Kuvvetleri F-16’larının stadın üzerinde yaptığı uçuş takdire şayandı. Sadece Super Bowl’dan aşina olduğumuz manzaralara açılış maçında da tanık olabileceğimizi görmek güzel iş.

-Stat içindeki Johnny Rocket Hamburgers’ın işletmecisine sesleniyorum, yediğim şeyde altın tadı yoktu, lütfen biraz daha itinalı olalım.

-John Riggins’in downscale pizza reklamlarında oynadığını görmek yenilginin yanında tuz biber oldu. Hadi ben o döneme yetişemedim de, o adamı çocukluk kahramanı yapan insanlar var, adamın dilimi bir dolara pizza reklamını da stada almayıverin.

-Joe Theismann’ın Honorary Captain olarak sahaya çıkması çok güzel bir an ve hamleydi. Front Office’den çok işin mutfak kısmında onu daha çok görmek isteriz.

-Stattaki Miami Dolphins taraftarının yoğunluğu çok fazlaydı, söylentilere göre stada zorla değilse de güzellikle girenler varmış. Buradan sayın federasyon yöneticilerine sesleniyorum, lütfen deplasman yasağı gelsin. Biz FedEx’te bu kadar “neşeli” bir topluluğa henüz hazır değiliz.