12. Adamın başkentinde gündem dördüncü çeyrekler. Dördüncü çeyrek hezimetleri yazılarıma sirayet etmiş durumda. Başlıktan içeriğe kadar başlıca ele aldığımız husus bu olsa gerek. Pilot bölümünden itibaren Amerika’da reytingleri kasıp kavuran dizinin, hayal kırıklığı yaşatan dördüncü sezonu sonucu yeni sezon onayı alamaması gibi şahlandığımız kırk beş dakikadan sonra dördüncü çeyreklerde kalitemiz gidiyor.

Bu güzide arenada yazarlığa başladığımdan beri Carolina Panthers’ı düşük skorlu, biraz da sıkıcı maçlar sonunda yenmemizi zevkle kaleme alıyordum. Playoff’ta Arizona’yı eleyen Panterler rakibimiz olmuştu ve “Cam to Kam” olarak dillerimize pelesenk, gözlerimize ziyafet olan interception ile NFC Finali’ne çıkmıştık. Son dönemde canını yaktığımız Cam Newton ve arkadaşları yenilgisiz biçimde ve bir hafta ense yaparak karşımıza çıkıyorlardı. Maçın ilk bölümü kavgaya, “trash talk”a bolca sahne oldu.

Devler sevilmez! Seattle Seahawks’ın sahadaki başarıları, oyuncu profilindeki “bad guys” dokusu, bariz hakem hataları sonucu gelen “sezon içi” galibiyetler ile Amerika’da ve ülkemizde seveni olduğu kadar sevmeyeni de olan bir takım Kuzey Pasifik ekibi. Bizi sevenler maçlarımızdaki ilk üç çeyreği izlesin, bizim takımı sevmeyen Amerikan futbolu izleyicilerimiz ise dördüncü çeyreklerimizi keyifle izleyebilirler. Geçen sene 3-3 derece ile çıktığımız Carolina deplasmanını kazanıp on maçlık dönemi 9-1 ile bitirmiş ve NFC’nin ilk sırasından playoff’a girmiştik. Anlayacağınız, tarih tekerrür ederin bir üst sürümüne hazırdık. 2-3 derecedeydik ve çıkış arıyorduk. Bir istatistik daha: Riverboat Ron Rivera ile Panthers bay haftasından sonra 0-4 derece yapmışlardı. Maç 12. Adamın evindeydi. İbreler bizden yanaydı. Tarih her zaman tekerrür etmiyor, istisnalar, kırılmalar yaşanıyor.

Maçın ilk on dakikası “ben savunma maçıyım, biraz da sıkıcıyım” şeklinde nida ediyordu bize. Playoff havasında geçen maçta ilk çeyreğin sonu ve ikinci çeyreğin başındaki touchdown’lar maçın sıkıcılığını giderdi. Skor yedi sayıda eşitlendikten sonra kontrolü elimize aldık. Patrick Lewis, center olarak sezonun ilk start’ını yaparken, beş maçın en iyi Seahawks oyuncusu Bobby Wagner sakatlığından ötürü takımdaki yerini alamayınca middle linebacker olarak KJ Wright görev aldı. KJ Wright’ın mevkiine de draft’tan takıma kazandırdığımız Kevin Pierre Louis geçti. Bu üç ismin maçta neler yaptığına bakalım: Snap’lerde sorun yaşamadık fakat scrimmage’lerde beklenen duruşu sergileyemedi Patrick Lewis. KJ Wright formayı gayet iyi terletti ama bir Bobby Wagner olamadı, olamazdı o mevkide. Kevin Pierre Louis ise bu çaylak sezonundan üstüne çok şeyler ekleyerek bu sezonda kendini kısıtlı zamanlarda ve pozisyonlarda gösteriyordu. Bu maçta as oyuncu olarak çıktı; koşu tackler’ında, kısa ve uzun mesafeli pas oyunlarında savunma duruşu iyiydi. Greg Olsen’a adrese teslim yollanan ilk touchdown pasını muhteşem zamanlamayla engellemesini bildi.

Cliff Avril – Bruce Irvin – Earl Thomas… Savunmanın üç bölgesinin maçtaki en iyileriydi. Cliff Avril için sezon iyi gidiyor. Bruce Irvin, sack ve interception’la 12. Adamı ayağa kaldırdı. Ancak maçı kazansaydık maçın adamı kesinlikle Earl Thomas olurdu. Bobby Wagner’ın yerine de oynarcasına sahada ayak basmadık bir yer bıraktı. O da Greg Olsen’ın maç getiren touchdown tutuşundaki yerdi. Dördüncü çeyreklerde “al gülüm, ver gülüm” olayına bağlıyoruz. Kelvin Benjamin’in sakatlığından ötürü olmadığı Carolina’da final drive’da güvenilecek isim kimdir? Greg Olsen’dir. İlk yarı kontrolümüz altında sahada sadece dolaşmasına izin verdiğimiz Carolina’nın birinci tight end’ine olan odaklanmamız koptuğunda Cam Newton-Greg Olsen ikisilisi anında bizi cezalandırdı. Greg Olsen’ın aldığı pasların çoğu ortadan aldığı paslardı.

Maçı kaybettiren ana dönüyoruz… Sıradan bir kolej takımı o anda bu tarz savunma zafiyeti göstermezdi herhalde. Kimin kimi tutacağı belli değil. Adam savunmasındaki kararsızlıktan daha elim ve vahimi end zone ‘daki alan savunmasının da o an için yok sayılmasıydı. Maç içinde birçok pozisyona imzasını atan Earl Thomas, dördüncü hak savunmasında parmaklarının ucuyla Greg Olsen’i topla buluşturmuyordu. Demek istediğim şu dur ki: O pozisyonda Earl Thomas Greg Olsen’ı alsaydı jeneriklere geçecek pas bloğu ve/veya interception ile maça galibiyet imzasını atacaktı. Pozisyonun tüm yükünü onun omuzlarına bırakmıyorum fakat interceptionla taçlandırdığı elli dokuz dakikalık performansının nihayetinde gözümüz onu aradı. Richard Sherman ise Madden’a kapak olmasının diyetini bir sene gecikmeli ödüyor sanki. “Shutdown” cornerback gitmiş yerine herhangi bir takımın sıradan bir starter cornerback’i gelmiş gibi. Eski Richard Sherman’ın adamını kaçırmaktan korkup da “holding” cezası aldığına şahit olmamıştım. Sezon öncesi minör sakatlığının etkisi midir, mücadeleci ruhunu mu kaybetmesidir bilmiyorum. Beden dili agresiflikten sakinliğe, mağlubiyet sonrası bil güler yüze sahadan ayrılan Richard Sherman için kayıp dönemde miyiz, kayıp sezonda mıyız; izleyip göreceğiz. San Francisco 49’ers ile NFC finalinde M. Crabtree’e yaptığı müdahale ile zirveye çıkan Richard Sherman geçen seneki superstar performasını bu sene aratır oldu. Beast Mode’un ise iki hafta sonra dönmesiyle koşu oyununu tamamen ona odakladık. Thomas Rawls’ın geçen haftaki performansı sonrası bu maçta bu kadar kısıtlı kullanılmasını anlamak zor. Zaten scrimmage’lerdeki kötü bloklardan ötürü Marshawn Lynch’ten Beast Mode koşuları izleyemedik. Karşıda ligin en iyi savunmacısı Luke Kuechly olunca koşu hücumunda ışık görmek çok zor oluyor. Koşu oyunları ve pocket bölgesinde her tackle’da, her savunma hamlesinde Luke Kuechly vardı. Carolina maçlarını izlemeyi sevmesem de Luke Kuechly ve Kelvin Benjamin’i izlemek ayrı bir keyif.

Öte yandan maçı kaybettik fakat Jimmy Graham’ı kazandık… New Orleans playbook’larında gördüğü merkeziyetçi anlayışı ilk defa bizim formayla tecrübe etti. Sekiz kez topla buluşturduk. Genellikle iki kişiyle markajlanan Graham, endzone yaklaşıldıkça üç kişiyle markajlanmaya başlandı. Bu formayla ilk defa mutlu gördük bu adamı. Sezonun bitimine on hafta kaldı, on maçta Jimmy Graham’ı bu şekilde beslersek Seattle Seahawks hücumuna olan iyi niyetimiz daha da artacaktır. Maç kaybedildi, playoff zora girdi fakat Jimmy Graham bir değer olarak hücumda merkezi yer alacaksa önümüzdeki on maç adım adım umutlanmamak için neden yok. Karamsarlığımıza yok etmek için yakılan bir umut ışığı diyelim. Punter’ımız Jon Ryan ve 14/14 isabetle oynayan kicker’ımız Steven Hauschka görevlerini hiç aksatmadılar. Başarıyla yollarına devam ediyorlar. Birinci çeyrek ve ikinci çeyrek üç, üçüncü çeyreklerde 31 sayı fark yakalayan ekibimiz son çeyreklerde -28 başarısızlıkla perişan oluyor. Geçen yazılarda bolca değindim: taktik zafiyetler ve mental çöküntü. Bu yazıda da anlatmaya gerek yok. Birkaç gün önce San Diego’da oynanan Lakers – Warriors maçında parkenin rezalet olmasından ötürü maç üçüncü çeyrekte oyuncular sakatlanmaması adına sonlandırıldı. Bizim maçlarda da seyircimizin psikolojisi için son çeyreklerde takım sahadan çekilse mi acaba diye düşünmeye başladım…

Son çeyreklerdeki ağır hezimetlerle yenilsek de bu bir spor ve bu sporun içindeki Seattle Seahawks’ı izlemek biz Seahawks’lılar için vazgeçilmez bir alışkanlık. Sporda her zaman kazanamıyorsunuz. Bu sezon nereye gider, nerede biter? Resim bolca siyah içeriyor, NFC ilk iki sıra hayal; beş ve altıncılıktan NFC wild card için azalan umutlar var. Playoff’a girmenin meşakkatli fakat diğerlerine göre en kısa yolu Arizona’yı geçerek NFC West birincisi olmak. Pittsburgh Steelers’a kaybeden NFC West’teki en büyük rakibimizi geçmemizin mümkünatı var. Fikstürün son haftadaki adresi Arizona deplasmanı. Biz aradaki galibiyet-mağlubiyet farkını tek maça indirirsek son haftanın Pazar gecesi prime time maçı bu maç olacaktır. 17.Hafta için dereyi görmeden paçaları sıvamalım. Önce San Francisco’yu deplasmanda hele bir yenelim de sonra konuşalım…