12. Adamın başkentinden herkese merhaba. San Francisco 49ers, Seattle kulübü, taraftarları için diğer yirmi dokuz NFL şehrinden farklı (New York’ta iki takım olduğunu anımsayalım) , ayrıcalıklı bir şehirdir. Her yılın ilkbahar döneminde fikstürümüz açıklandığında ESPN’deki kulüp sayfamıza tıklayıp ilk olarak San Francisco ile oynayacağımız iki maçın haftasına bakardım. Fikstürde beni en çok heyecanlandıran eşleşme hep 49ers eşleşmeleri olmuştur.

“Son yılların” en ateşli, epik NFL rekabeti Seahawks – 49ers arasındaydı, tartışmasız; açık ve net. Sitemizde yoğun bir taraftar grubunun desteklediği Green Bay Packers’ın Chicago Bears ile olan rekabetini göz ardı ettiğimi düşünüp bana kızanlar olabilir. Tırnak içindeki ibareyi düşündüğümüzde cevap aşikâr. Tüm yılların deseydik cevap açık ara Green Bay Packers – Chicago Bears olurdu. Tennessee – Jacksonville’in en ateşli, kızışan rekabetinin olduğu bir dünyadan bizleri Arrow, Flash veya “Dünya’yı Kurtaran Adam” kurtarsın!

Seattle Seahawks takipçisi ve yazarı olarak en heyecanlı Seattle maçları sıralaması yapacak olsam: Üçüncü sıraya 2011 wildcard New Orleans, ikinci sıraya 2015 NFC finali Packers ve ilk sıraya bir iki sene öncesinin NFC Finali 49ers maçlarını koyardım. Sezon içindeki 49ers maçlarımız heyecanlıdır ama konferans finalindekiyle mukayese edilemez. O anın şevki ve heyecanıyla Kaan Özaydın’dan fırça yemeyi göze alıp upuzun maç öncesi ve sonrası yazısı yazacak kadar coşmuştum. Bu iki takımın eşleşmeleri son zamanlarda o haftanın en izlenebilir, en dikkat çekici maçı olurdu. Seattle ve San Francisco koçlarının (Pete Carroll – Jim Harbaugh) kolej koçluklarından yaşadığı rekabet, Russell Wilson ile Colin Kaepernick’in ligin en düşük maaşlı starter quaterback oluşları, play option koşularında ligin o dönemdeki en iyi sayılarına sahip olmaları; iki ekibin savunma ekolüyle ve Richard Sherman – Navarro Bowman gibi “şahsına özel” savunmacılara sahip olması, “bad boys” denilecek saha içi şımarıklık ve saha dışı vukuatlı oyunculardan oluşması rekabeti kaynama noktasına getiren maddelerin başındaydı. Sıraladığım bu hususları eski yazılarımda dönem dönem irdeledim, yorumladım. Futbol öğelerinin biçimsel ve içeriksel özelliklerinden ötürü benzer bu iki ekip Amerikan futbolu liginde soyut bir “kovalent bağ” oluşturmuştu.

Geçtiğimiz Cuma sabahı maçı izleyip işine, okuluna, sıcacık yatağına giden Seattle Seahawks seyircileri kovalent bağın koptuğu, “bad boys” kıvamında iki takım arasındaki elektronegatifliğin (rekabetin) kaybolduğunu, kovalet bağın kopup enerjinin tavandan tabana vurduğunu anladı. Tatsız tutsuz ve heyecansız bir maçtı. San Francisco 49ers offseason’daki kayıplarını sahada fazlasıyla hissediyor. Yeni stadyum onlar için başlangıçtan beri (açılış maçı Bears yenilgisi) itici güç olmadı. Super Bowl’un yeni sahibi orada belli olacak, San Francisco ise Kasım ortası, bilemediniz Kasım sonu gibi sezonu matematiksel olarak noktalayacak.

Takımımızın gece ile gündüzü bünyesinde barındırdığını, şampiyonluk adaylarından biri olabileceğimizi, aynı zamanda San Francisco ile NFC West üçüncülük yarışına girecek kadar da düşebileceğimizi geçen haftalarda dile getirdim. Gürbüz bir şekilde maçlara damgasını vuran Sakızlı Adam ve oyuncuları; son çeyreklerde Hulk’tan “mazlumu getirin bana”daki mazlum karakterine bürünüyorlardı. Chicago Bears’i üstün bir oyunla yendik ama rakip as quaterback’inden yoksun ve turistik amaçla gelmişçesine karşımıza çıkmıştı. Detroit Lions’ı yendik ama hakem faktörünün etkisi aşikar, galibiyete gölge düşürdü. Dört mağlubiyet de güçlü takımlara karşı (bize karşı Super Bowl oynarcasına mücadele eden Rams de dahil) son çeyreklerde üstünlüğü koruyamamaktan gelmişti. Ligin ikinci yarısı daha kolay bir fikstüre sahip. Tersyüz edebilseydik fikstürü +.500 derece ile ve Jimmy Graham gibi yıldızları takım kimyasına adapte ederek güçlü rakiplere karşı dördüncü çeyreklerdeki taktiksel ve mental yenilgileri yaşamazdık. Çatışmayı kazanıp savaşı kaybetmezdik.

Galip geldiğimiz maçlarda görüldü ki zayıf rakiplere karşı savunma sağlam duruyor, topu kontrol süresi bizden yana oldukça hücumlarımız akışkan hale geliyor. San Francisco maçının anlatılacak, irdelenecek teknik analizi çok fazla yok. Rakibi koşturmadık. Rakip D-Line’daki sızıntıları fırsat bilerek bu sezonki en yüksek sack sayımıza ulaştık, Colin Kaepernick’e isabetli pas atma, görüş açısına sahip olma ve can yakıcı play option koşularına çıkma izni vermedik. Bizim istediğimiz ve bizim izin verdiğimiz kadar sahada kalabildi Niners hücum takımı. Burada övgüyü fazlasıyla hak etmiyoruz, yanlışlık olmasın. Böylesi zor durumdaki, kadro ve teknik ekip çaresizliği içindeki Niners’i 16 maçımızın hepsini onlara karşı orada oynasak yine rahat yenebilirdik, bundan emin olun. Bizim sıkıntımız güçlü silahları, teknik manevraları olan takımlara karşı son çeyreklerde basiretli duruş sergileyememek.

Neyse ki bu maç 17-0’dan dönmedi, kaybedilmedi. 17-3’e gelip top tekrardan rakibe geçince peşi sıra dördüncü çeyreğe başlayınca içimizde “acaba” sorusu ve eşliğinde korku baş göstermedi değil. Kontrolün kaybedilmemesi, hücumda topun tutularak sürenin eritilmesiyle rakibin direncini nihayet kırmayı başarmamız ve savunma zırhımızı delecek kalibrede silahlarının bulunmaması 20-3’lük galibiyetimizi, bu sezonki ilk deplasman sevincimizi getirdi.

Marshawn Lynch, 127 yard koşarak bu sezonun kendi adına açık ara en iyi performansını sergiledi. 17-0 ile birlikte Beast Mode koşularıyla first down kazandık ve süreye oynayıp tempoyu düşürdük. Rakibin direncine, umuduna ve süre sermayesine inen çekiçti Lynch. Bir taşla iki kuş… Son dört sezonda on birin üzerinde koşu TD’si ile on yedi haftalık dönemi tamamlayan 24 numaranın bu sezonki ilk ve tek koşu TD’sini bu hafta izledik. Kalan dokuz maçta en az on koşu touchdown’ı daha yapıp serisini devam ettirebileceğini düşünmüyorum. Değinmek istediğim husus kuru sayısal değer değil, Lynch ve Lynch’e sunulan koşu oyunlarının verimsizliği. Sözümüz meclisten içeri, Will Tukuafu’dan dışarı. Takımın her maçta gizli kahramanı, teklemeyen dinamolarından biri. Tam bir görev adamı. Koşu oyunlarında parkur açmada, pas oyunlarından Wilson’ı korumada gayet başarılı.

Otuz iki takımı yakından takip edebilseydim daha net ve sağlıklı bir sav oluştururdum. Şimdilik bununla yetinelim, Seattle severler olarak buna bel bağlayalım: Tyler Lockett yılın en iyi hücum çaylağı olabilir. Hücumda, koşu hariç her türlü touchdown yaptı, kendini boşa çıkarabilen, ele avuca sığmayan yapısıyla 50+ touchdown gösterimizde Russell Wilson’ın fantastik pası kadar Lockett’ın endzon’a intikali, zamanlaması fantastikti. Russell Wilson’a saldırı olmayınca ve/veya saldırı engellenince pas hücumlarımız ne kadar da güzel işliyor değil mi? Yağmur damlası misali ortadan bombeli paslarla ilerliyoruz. 49’ers safety’sinin yetersizliğini de ekleyelim bu satırlara. Jimmy Graham geçen haftaki gibi maksimum düzeyde kullanılmadı ama önceki maçlarda olduğu gibi hepten unutulmadı da. Jimmy Graham bu takımın önemli bir dişlisi artık.

Son iki maçını kazanıp hafiften toparlayan San Francisco 49’ers ve Colin Kaepernick beklediğini bulamadı. Koşamadılar, first down almakta zorlandılar, punter sürekli degaj yapmaktan sakatlanabilirdi. TE Vernon Davis’i birkaç dakika hatırlayan San Francisco saman alevi gibi parladı. Bunun ötesinde bir iki Anquan Boldin tutuşu, rakip hücumun özeti… Richard Sherman en formsuz sezonunu yaşıyor. Spacing’te sıkıntısı olmayan arkadaşın; markajda aksayan yönleri, yardım savunmasında ve tackle’da zayıflıkları ve zaafları gözden kaçmıyor. Sanırsam bu sene çenesini kolay kolay açamayacaktır, iddialı konuşmalarını şimdilik rafa kaldırması gerekiyor.

Pazar akşamı, geçen senenin rövanşını almak için, rakibe üst üste beşinci mağlubiyetini yaşatmak için Teksas’a gidiyor ve Dallas’ın rakibi oluyoruz. Savunmamızın gerçek anlamda test edileceği bir maç. Sözlerimi bitirirken olası ve tekrarlanası bir “ dördüncü çeyrek hezimetinin” endişesini taşıyor, artık takımın bundan beri olmasını bekliyoruz. Dördüncü çeyrekteki hezimetler Seattle Seahawks ile başladı Los Angeles Lakers ile NBA’e taşındı. Tuttuğum takımların dördüncü çeyrek fiyaskoları, maçı koparamamaları NFL’den sonra NBA’de de karşıma çıktı. Bizi bu sene de playoff’a götürecek uzun galibiyet serimizin ilk maçını geride bırakıp ikinci maçına çıkacağımızı ümit ediyorum.

Haftaya zevkli bir maçın satırlarında buluşmak dileğiyle…