Neredeyse yarı sezonu bulduğumuz güzide lig NFL’de, saflar sıklaştı ve alınan pozisyonlar daha bir belirginleşti. Kendime göre sezon ortası takım değerlendirmesini yapıp, güç sıralaması yapacağım yazıya hoşgeldiniz. Futbol, bir tutku değil sadece ya da iri kıyım adamların yarı güreşle beraber yaptıkları bir spordan da ibaret değil. Ayak topunun efsane ismi Eric Cantona kendini bir sanatçıya benzetmişti vakti zamanında, haklıydı; ünlü tenisçi Boris Becker’in yaptıkları üzerine bir sanat filmi çekilebilirdi, basketbolda Jordan anlatılırken yarı tanrılaştırılması kadar sanatından da bahseder belgeseller, bizler yani izleyiciler de bu sanat filmlerini, patlamış mısır eşliğinde izleyen kişiler olarak nitelendirilebiliriz kendimizi belki de.

Yazımda, güç sıralamalarını oluştururken salt derecelerin değil, sezon öncesinde takımlardan beklentilerin de birkaç sıra oynama yapacağını eklemeliyim. Sezon içindeki beklentiler, koç kadrosundan tutun da takımın kağıt üstündeki oyuncu listesine, iç sahadaki taraftar etkisinden tutun da takım sahibinin kişiliği ve arzusuna kadar değişen birçok ögeyi barındırıyor gözümde.

Her neyse, sezona bir girelim…

32- Baltimore Ravens (1-6): Birçokları gibi ben de Marc Trestman’ın hücum koordinatörü olarak iyi iş çıkaracağını, takımın da zaten iyi bir defans takımına sahip olduğunu, normal sezonda çok parıldamasa da Joe Flacco’nun “winner” bir QB olduğunu düşünüyorduk sezon öncesinde. Hemen hepsinde yanılmışız. Ravens savunma yapamıyor, rakibe veriken toplam yard sıralamasında 26.durumdalar, üstelik Eeagles gibi de tempo oyunu oynadıklarını söylemek zor. “Benim” diyen bir WR’a sahip değiller, koşu oyununda yetersizler ve redzone verimlilikleri de gayet düşük. Hele yazının ikinci paragrafında belirttiğim “beklentiler” dahilinde değerlendirildiklerinde de burada olmaktan başka şansları yok.

31- San Francisco 49ers (2-5): Baş koçluğa Tomsula’nın geçmesi pek bir şeyi değiştirmeyecekti. Sezonun ilk karşılaşmasında Pazartesi Gecesi Futbolu’nda Vikings karşısında alınan galibiyet de sadece bir göz boyamaydı. Carlos Hyde’ın NFL’de kalıcı bir RB olmasını beklemek de öyle. Takımın yıllardır savunmasının temellerini oluşturan defans koordinatörü Vic Fagnio da California sahillerini bırakıp kendini rüzgarlı bir şehre atmayı tercih etmişti, Reggie Bush’un USC’den sonra California’ya dönüşü ise çok ama çok geç olmuştu. Sonuç; hücum edemeyen, savunmada yetersiz ve pek de izlenmesi keyifli olmayan bir takım.

30- Kansas City Chiefs (2-5): Jamaal Charles’ın sakatlığı aslında onlar için sezonu geçen hafta bitirdi. Kendilerini koç Andy Reid’in sihirli sözcüklerine de adasalar Alex Smith gibi fazla “garantici” bir QB ile peşi sıra galibiyetler elde etmeleri pek beklenmemeli. WR için Jeremy Maclin haricinde bir opsiyon geliştirmeye çalıştılar ancak muvaffak olma konusu tartışılır.

29- Tennessee Titans (1-6): Marcus Mariota çılgınlığından biraz olmuş realiteye dönmenin şaşkınlığını yaşıyorlar. Kadroları sezon başında da yetersizdi, hala da öyle. RB için sağlam bir koşucu çıkaramamış olmaları cabası. Defans ümit veriyor ancak oyunda sayı kazanmadan maç kazanmayı becerebilen bir sistem henüz geliştirilebilmiş değil. Onlar için sezonun en güzel anı muhtemelen Roger Goddell’in şu sözleri olacak : “In the 2016 NFL draft with the 1st overall pick, Tennesssee Titans selects…..” (Ohio State’den Joey Bosa’nın adının burada geçecek olmasını da muhtemel görüyorum).

28- Tampa Bay Buccaneers (2-6): Bucs defansı Lovie Smith göreve geldiğinden beri ha düzeldi ha düzelecek diye beklediğimiz bir ekip. Gerald McCoy’un olduğu defans için en başta daha “iyi” algısı oluşuyor ister istemez fakat sezona tekrar ne savunmada ne hücumda girdiğini söyleyemeyiz. Çaylak QB Jameis Winston her ne kadar zaman zaman iyi performanslar ortaya koysa da bocaladığı anları da -haliyle- fazlaca yaşıyor. Fakat yine de bu defansa bu derece hala kötü.

27- Detroit Lions (1-6): Onları buraya kadar yükseltiyor olmamın tek nedeni sezon başında da kendileri ile alakalı beklentimin yüksek olmamasıydı. Daha önce başka yazılarda belirttiğim üzere NFL’in kanımca en kötü koşuna sahipler. WR pozisyonu göz doldursa da koşu hücumu için çaylak RB Ameer Abdullah arada olumlu sinyaller verse de yeterli değiller. Yıldız DL Suh’u kaybetmek takıma hiç iyi gelmediği gibi yerini doldurmak için alınan Haloti Ngata da eski yıllarından çok uzak performans ortaya koydu. Yine de bazı karşılaşmaları başa baş oynayıp kaybettiler, hala Calvin Johnson gibi bir insan azmanına ve “kötü” olarak nitelendirilemeyecek bir QB’ye sahipler, sezonu en kötü derece ile bitirmeleri bu açılardan pek mümkün değil.

26- Cleveland Browns (2-5): Ohio eyaletinin başarısızlıklarıyla ünlü takımı direksiyonu Josh McCown’a bırakınca makus talihinden kurtulamıyor. Aslında McCown için Bears’da 2013 yılında geçirdiği yarım sezonluk dönem fazlaca abartıldı. Geçtiğimiz sezon Bucs ligin en kötü derecesine sahip olurken McCown ile yola devam etmeyi denemişlerdi, bundan sinyal alamayan Browns da aynı girişimi tekrarladı ve sonuç ortada. İstatistiksel açıdan “berbat” bir sezon geçirmese bile McCown ile nereye kadar gidebilecekleri tartışma konusu, yakın bir zamanda olay adam Jonny Manziel’in ilk 11’deki yerini alması muhtemel olandır.

25- Houston Texans (2-5): Kötü takımları yaza yaza bitiremedik, Texans da bunlardan biri. Oysa sezon öncesinde kapılarını ünlü Hard Knocks için bizlere açmış, patlamış mısır eşliğinde oyuncuların takımdan kesilişinin hüznünü, Arian Foster’ın hazırlık kampındaki sakatlığını öğrenmiştik. Neyse. J.J. Watt haricinde hiçbir oyuncusunu izlemek istemediğim, Foster’ın da aşil tendonunu koparmasıyla beraber iyice gözümden uzak olmasını istediğim takımdır kendileri. Yine de bulundukları grup itibariyle hala ve sağlam bir şansla playoff’a kapağı atabilme ihtimalleri dahi var, göreceğiz.

24- Chicago Bears (2-4): Tüm sezon boyunca zaten yazıyorum Bears’ı, tekrarlamaya lüzum yok. John Fox kötü bir koç demiyorum, nihayetinde iki defa kazanamasa bile Super Bowl görmüş bir adamdan bahsediyoruz fakat bu sezon takımı kötü yönetiyor. Alshon Jeffrey’nin uzun soluklu sakatlığı da takımı bitap düşürdü, ilk haftalara göre biraz toparlanma yaşansa da defans hala kötü. Bu kadar kötü arasından, dereceyi 3-3’e taşıma şansı da Lions deplasmanında geri tepildi, sezonun geri kalanında yeni formüller denemek gerekiyor ki en azından taraftar için umut olabilecek bir şeyler kalsın.

23- Jacksonville Jaguars (2-5): Londra’daki Bills galibiyeti onları bu güç dengesinde birkaç sıra yukarı taşımış olabilir, haklısınız ancak yine de takım, beklentinin üzerinde kalmayı başarıyor. Blake Bortles çok iyi sinyaller veriyor, Yeldon sağlıklı kaldığı sürece işi götürecekmiş gibi duruyor ve fena da olmayan bir defans takımına sahipler, Texans için söylediğim playoff şansı onlar için dahi gündemde, rekabetçi bir takım olmaktan yıllardır uzaktaydılar ve işler kızışınca gösterecekleri reaksiyon da merak konusu.

22- San Diego Chargers (2-5): Hala potansiyellerinden ötürü buradalar. QB’leri yılın en fazla pas mesafesine sahip oyuncusu, Rivers’ın kötü bir oyuncu olmadığını zaten biliyorduk, ilk tur seçimleri Melvin Gordon ise sevabını göremediğimiz hatalarıyla dolu bir oyun sergiliyor, oysa Wisconsin’de geçirdiği kolej yıllarında tam bir fenomendi, bunu NFL’e aktarmak ise zaman gerektirecek gibi. Bunun yanında da açık ara en kötü defansa sahipler sahadaki performans açısından da.

21- Indianapolis Colts (3-4): Güç sıralamasını biraz kendimin yonttuğunu söylemiştim, zira Colts normalde buralarda değildir fakat sahadaki, beklediklerimin çok altında. Andrew Luck’ın sakatlığının onları etkilediğini söylemek elbette mümkün olabilirdi ancak o iki sakatlık maçını da yedek veteran QB’leri ile kazanmayı başardılar oysa! Frank Gore da istedikleri adam çıkmadı henüz koşu oyununda ve savunmada yine zorluk yaşayan takımlardan biri de onlar, gruplarında geride kalan takımlarla beraber ilginç bir playoff yarışına imza atacaklar gibi duruyor Colts.

20- Dallas Cowboys (2-4): Romo ve Bryant (kol ve kanat) kırıksa geriye uçacak bir mekanizma da kalmıyor. Bunun yanında koşu hücumları için hala bir çözüm üretebilmiş değiller, geçtiğimiz seneki meşhur hücum hattının da bu sezon bocaladığını görüyoruz, acilen kolun ve kanadın sahaya dönmesine muhtaç durumdalar, yoksa tren kaçtı kaçıyor.

19- Seatthe Seahawks (3-4): Bu sezon Russell Wilson’ın performansından bahsediyor muyuz? Legion of Boom yerinde mi? Marshawn Lynch sakatlıklar haricinde de kendisinde mi? Yoksa bu takıma ruh veren 12. Adam mıydı sadece? Birçok soru ve sorunun eşliğinde ilerlemeye çalışıyor Seahawks fakat dereceleri can sıkıcı. Düzeltemeyecek durumda değiller bu durumu ancak zaten hemen herkesin yendiği takımlara karşı alınan galibiyetlerle (Lions, Bears, 49ers) bu gemi yürümez.

18- New Orleans Saints (3-4): Çok kötü başladıkları sezonu Brees ve Ingram ile düzeltme yoluna girdiler sonunda ancak grupları çok zorlu, Panthers ve Falcons’a karşı neredeyse şansları yok gibi. Savunma takımları hele ki Junior Galette’in gidişinden sonra fazla cücük kaldı, bol hücumla ve ancak bol sayıyla maç kazanacak bir yapıları var, bu da her zaman tutmayacaktır.

17- Philadephia Eagles (3-4): Chip Kelly sihirbaz mı, şarlatan mı? Sistemi devrimsel mi, diğer sistemler tarafından göçertilecek, altyapısı sağlam olmayan bir sistem mi? Eagles başarılı mı, değil mi? Hala bu sorular kafamı karıştırıyor, bir de Sam Bradford’ın daha ne kadar ilk 11’de başlayacağının merakını da yaşamıyor değilim.

16- Washington Redskins (3-4): Her hafta biraz daha toparlanıyorlar. RB’de üçlü bir top paylaşımı olmasına, herkesin tuhaf gözlerle baktığı Kirk Cousins’a rağmen gayet iyi durumdalar, üstelik iyi olmayan bir defansla beraber bunu başarıyorlar. Playoff’a kalmalarının kolay olmadığı malum fakat ağızda güzel bir tat bırakıyor Redskins.

15- Miami Dolphins (3-3): Koç değişikliğine iki galibiyet ile reaksiyon gösterdiler, unuttukları koşu hücumunu tekrar canlandırdılar, Ryan Tannehill üst üste 25 pasta isabet sağlayarak an itibariyle bir NFL rekorunu da elinde tutuyor, sinerji yakaladılar ve önlerindeki üç-dört maç nerede konumlanabileceklerini görmek açısından çok önemli. Tek hayal kırıklığı ise Kenny Stills.

14- Buffalo Bills (3-4): Ne olursa olsun takımın başında Rex Ryan var, unutmamak gerekiyor bunu. Tyrod Taylor hem koşuyor hem pas atıyor ve ne kadar değerli bir parça olduğunu da yokluğunda Jaguars karşısında anladı Bills. Defans takımları her zamanki gibi sağlam, LeSean McCoy olduğu sürece koşu hücumunda da fazlaca sıkıntı yaşamıyorlar. Beklentiler belki de daha yüksekti onlarla alakalı ancak dereceyi de toparlayacak bir kadroya, koça sahip olduklarını unutmamak lazım.

13- St. Louis Rams (3-3): Biraz daha fazla defans hareketliliğinden, savunmanın etkin-baskın oluşundan hoşlanıyorsanız eğer izlemeniz gereken takım Rams. Bir de 2015 draf’tı ilk tur seçimi RB Todd Gurley’nin sakatlıktan dönüşten sonraki performanslarını da göz önünde bulundurursak, kesinlikle korkutucu bir takım var karşımızda. Biri ligin savunma MVP’si adayı kim dese, net olarak ona da yanıtım belli, Aaron Donald.

12- Oakland Raiders (3-3): Chargers ve Chiefs’in an itibariyle grupta üstündeler, sezon başladığı ve bu haftaya geldiğimiz zaman böyle bir dereceyi beklemem mümkün de değildi. Chicago’daki Bears maçını son andaki alan golü ile kaybettiklerini de düşünürsek, dereceleri daha bile iyi olacaktı belki. Ligin en çok dikkat çeken genç QB’sine, canavar bir çaylak WR’a, iyi bir defans takımına, deli taraftarlara sahip, uzun süredir de başarıya aç bir başarılı geleneğe sahipler. Daha ne olsun?

11- New York Giants (4-3): Koşu hücumları yeterli olmamasına rağmen iyi kotarıyorlar bu durumu şimdiye kadar, beklediklerimden iyi bir defansa sahipler ve Eli Manning’i koruma konusunda da geçtiğimiz senelere göre daha iyi oldukları da kesin, “görece” zayıf bir gruptalar ancak grup olarak da takımların derecesi birbirlerine çok yakın vaziyette.

10- Pittsburgh Steelers (4-3): Çelikçiler, Big Ben’in sakatlığına rağmen potada kalmayı başarıyorlar. Bell, inanılmaz bir atlet olduğunu her hafta izleyenlere kanıtlıyor, Roethlisberger’in dönüşü de yakındır, oldukları yerden yukarı gidecekleri, aşağıya düşmeyeceklerinin habercisi!

9- Minnesota Vikings (4-2): Tek sorunları belki de Adrian Peterson’un bir sezon kaçırdıktan sonra hala NFL’e adapte olamaması ya da yaşlanması. Peterson bile yaşlanabiliyorken Vikings gençlerden medet umup ipleri biraz daha Teddy Bridgewater’ın eline bırakmış -ki bence de doğru olanı yapmış- durumda. Çok iyi bir defans takımları var ve Zimmer zaman geçtikçe oyunda defans takımının ağırlığını da hissettiriyor. İzlenmesi gereken bir takım, Lions ve Bears ile aynı grupta bulunmasından ötürü playoff şansı da hayli yüksek.

8- New York Jets (4-2): Todd Bowles’a altı maç sonunda 4-2 dereceniz olsa ne kabul eder misiniz diye sorsanız muhtemelen kabul ederdi sezon başında. Darralle Revis, Jets formasına harikulade bir dönüş yaptı, defans hatlarındaki kabiliyetli oyunculardan bahsetmeye bile gerek yok, eksikleri olan QB pozisyonunu ise Fitzpatrick hiç de fena doldurmuyor, koşu için ise Ivory belki de potansiyelinin tavanını sunuyor takıma.

7- Denver Broncos (6-0): Nazarımda burada olmalarının tek nedeni dereceleri. Bunun haricinde evet, kesinlikle ligin en iyi savunma takımına sahipler fakat Peyton Manning tanınamayacak halde. Koşu oyunu, bir Kubiak takımını andıracak biçimde değil, iki sezondur rakiplerini hücumda eze eze kazanan Broncos, bu sezon bir anda kimlik değiştirdi.

6- Arizona Cardinals (5-2): Carson Palmer bitmemiş. Larry Fizgerald bitmemiş. John Brown cidden süratliymiş. Onu geçtim, Chris Johnson dahi bitmemiş. Bruce Arians diye bir adam varmış, bu oyuncuların hepsini kırmızı beyaz bir formada, Arizona eyaletinde toplamış, her maç neredeyse yapabileceklerinin en üst seviyesini de onlardan almayı başarmış. Masal olarak algılanacak durum, gerçek oldu ve Cardinals kadrosunda gerçekleşiyor şu anda, izlemek de takip etmek de çok keyifli.

5- Atlanta Falcons (6-1): Yeni koçlarıyla beraber başarıya aç olan bu takım, kağıt üstünde de kendilerinden bekleneni sahaya yansıtmakla kalmıyor, bir de geçtiğimi sezon arada top oynadığında izlediğimiz ancak pek de faydalı olacağını düşünmediğimiz Devonte Freeman denen özgür adamı ligin en değerli oyuncusuna dönüştürüyor hatta lig bugün bitse belki de ligin MVP’si olacak oyuncu demek çok da kolay olur hakkında. Matt Ryan, şüpheye mahal bırakmayacak şekilde saf bir oyun ortaya koyuyor, eklemek lazım.

4- Carolina Panthers (6-0): Rivera gerçekten iyi bir koç, neredeyse WR olmadan oynuyorlar, Cam Newton muazzam bir performans sergiliyor, defans takımları Rivera’nın istediği gibi ve Greg Olsen de ligin en önemli target’larından biri haline dönüştü bu sezon. Panthers, düşük skorlarla da olsa maç kazanmayı biliyor ancak yine de yenilgisi olmayan takımlar arasında en zayıf gördüğüm kadroya sahipler.

3- Cincinnati Bengals (6-0): Andy Dalton bu sezon ne yapıyor öyle? Oyunun da, kariyerinin de en olgun sezonu yaşıyor sanırım, RB’de inanılmaz doğru, akıcı bir top paylaşımı mevcut. Hücum olarak NFL’deki hiçbir takımdan geride değiller ancak onların düşünmesi gereken nokta, savunma. Belki de playoff içinde -ki bir sakatlık olmazsa şimdiden playoff’a girmelerine kesin gözüyle bakıyorum- tek sorun yaşayacakları nokta bu olacak, armut olsak bunu anlarız.

2- Green Bay Packers (6-0): NFC’nin net en iyi takımı, Aaron Rodgers orada olduğu sürece bu takım iyi ilerlemeye devam edecek. Lacy’den performans alamıyorlar, Starks’ı çıkarıyorlar mesela, her olumsuzluğa karşı bir duruş sergileyebiliyorlar.

1- New England Patriots (6-0): Bahsetmeye gerek yok, cidden, AFC, NFC, NFL, tüm evrende bu sporu yapan takımlar arasında, en iyi durumda olanlar onlar…