Sezon bitmeye yüz tutuyor, playoff için herkes birbirinin üstüne basıp geçmeye çalışıyor. Tüm bu hengâme içinde kafa karıştırıcı bir “güç sıralaması” yazısı yazmanın vakti gelmişti, iyi okumalar sevgili NFLTR.com takipçileri…

32- Cleveland Browns (2-10): Kurtarıcı Johnny Manziel mi? Mike Pettine eli yüzü düzgün bir takım kuramayan yönetimle beraber ömrünü ne zaman tamamlayacak? Browns, film malzemesi olmaktan ne vakit kurtulur? Cleveland şehri bu kadar azap mı çekmeli? Nitelikli QB seçmekte zorlanan Browns bu sezon muhtemel birinci sıra seçimini yine bir hayal kırıklığı QB için mi kullanacak? Tüm bu soruların yanıtını ilerleyen süreçte Browns’ı takip ederek bulabilirsiniz zira sahada gösterdikleri pek de bir şey yok.

31- San Diego Chargers (3-9): Bireysel olarak Philip Rivers iyi bir sezon geçiriyor olmasına rağmen, takım kötü, koçluk kötü, çaylak RB Melvin Gordon kötü, Los Angeles’a taşınmak isteyen patronaj takımı kötü, bir yukarıdaki satırlarda adı geçen takımdan tek farkları QB kalitesi, bunun haricinde hiç de uzak değiller birbirlerine.

30- San Francisco 49ers (4-8): Bears galibiyeti bir şeyi değiştirmedi aslında, takım hala iyi değil, Colin Kaepernick aldığı kontrat sonrasında yedek kulübesine oturtuldu, yerine başlayan Blaine Gabbbert’ın “şaheser” bir performans sergilediğini de henüz gören olmadı. QB sıkıntılı, RB sıkıntılı, birkaç yıldır onları sırtlarında taşıyan defans takımı stabil değil, Anquan Boldin haricinde güvenecekleri WR yok ki kendisinin de yaşı kemale erdi. Tomsula için dua etmeli.

29- Tennessee Titans  (3-9): Marcus Mariota geçtiğimiz haftaya kadar oynadığı “tüm” karşılaşmalarda 137 yard koşmuştu, Jaguars karşısında biri 87 yardlık koşu TD olmak üzere karşılaşmayı 112 koşu yardı ile tamamladı. Mariota ışık veriyor, tıpkı kıyaslandığı rakibi Jameis Winston gibi. Takımda WR, RB gibi yetenek gerektiren pozisyonlarda eksik olunca pek bel doğrultmak mümkün olmuyor, zamana ihtiyaçları var, bir sonraki sene görmek lazım.

28- St.Louis Rams (4-8): Bir takıma karşı bu denli karmaşık duygular beslediğim az olmuştur. Koçları Jeff Fisher’ı çok seviyorum ancak yıllardır Rams’i bir yere getiremedi. Defans takımları çok iyi oyunculardan oluşuyor, dinamizmlerine hayranım ancak hücum takımdan da bir o kadar nefret ediyorum. Rams izlemek azap veriyor bana, iki sezondur bildiğimiz Nick Foles dışında birini izliyormuşum gibi de bir hisse kapılıyorum zaman zaman sahada. Tek artıları “bu çocuktan adam olmaz artık” denen Tavon Austin’e çare bulabildiler.

27- Baltimore Ravens (4-8): Joe Flacco sakatlandı ve sezonu kapadı, Harbough ailesinde sıkıntılar var, 2013 Super Bowl’unda oynayan koçları önümüzdeki sezonda hiçbir NFL takımında görmeyeceğiz gibi. Bunun yanında Ravens’ın yıllardır haklı olarak övündüğü savunma takımı da eskisi gibi değil, draft’tan ilk 10 içinde bir seçim kötü giden yılın ardından bir şekilde belki de yüzlerini güldürecek.

26- Jacksonville Jaguars (4-8): Blake Bortles’ın bu kadar iyi performans sergileyeceğini ikinci senesinde kimse ummuyordu muhtemelen, bulundukları grup nedeniyle hala playoff şansları var, sezon içinde uzatmada kaybettikleri maçları bu derece ile hali hazırda fazlaca arıyor olmalarına rağmen, gelecek için “en sonunda” Jaguars bir ışık verebiliyor.

25- New Orleans Saints (4-8): Jazz müziğinin başkentinde orkestra şefi Drew Brees kariyerinin pek de verimli olmayan sezonlarından birini yaşıyor ancak sorumluluk onun omuzlarında değil. Saints, geçtiğimiz sezon cap boşaltma işlemleriyle uğraştığı gibi bu ölü sezonda da aynı şeyleri yapacak gibi duruyor, Graham ayrıldıktan sonra belirgin bir skor üreticisi – top yakalayıcısı çıkarabilmiş değiller, savunmaları ise vasatın da altında, bol skorla kazanıyor, bol skorla kaybediyorlar, kendileri açısından unutulması gereken bir sezonun sonuna hazırlanıyorlar artık.

24- Miami Dolphins (5-7): Interim koçları da miadını dolduracak muhtemelen sezon sonunda. Yazın en sansasyonel transferi Ndamukong Suh, takıma hiç alışabilmiş değil, Cameron Wake’in de performansı düşmüş durumda. Neredeyse tüm sezonu koşu hücumunu unutarak geçirdikten sonra son kazandıkları karşılaşmada Lamar Miller’dan iyi bir performans almışlardı ancak onu da uzun vadede düşünmedikleri belli. Açıkları çok, iyi bir koşucu, yıldız bir wide receiver eksikliğini yaşıyorlar.

23- Detroit Lions (4-8): Packers karşısında Kutsal Meryem yardım etmese maçı kazanacaklardı muhtemelen. Baş koç haricindeki tüm koç kadroları değişti, Matthew Stafford geçtiğimiz sezonlardan pasajlar sunmaya başladı ve bunun peşi sıra galibiyetler de geldi. Çok şey beklenen çaylak koşucu Ameer Abdullah ise henüz beklenen performansı sahaya koyabilmiş değil, çok da önemli de değil aslında, sezon çok önceden kaybedilmişti, onur savaşından da galip çıktılar.

22- Chicago Bears (5-7): Sezona üç yenilgi ile başladıktan sonra takım hem hücum hem savunmada toparlandı. Broncos’da Pro Bowl olduğu yıldan sonra Jay Cutler’ın bu denli bir performansına ilk kez şahit oluyoruz, Cutler deyimin tam anlamıyla “aklıyla” oynuyor, daha önce neredeyse Bears forması altında hiç yapmadığı gibi. Matt Forte dönemi sonrası için çaylak Jeremy Langford gayet güzel sinyallere veriyor, defans oyununda işler çözüme kavuşuyor, bir de veteran kicker Robbie Gould, 33 yarddan maç kazandıracak alan golleri kaçırmasa…

21- Dallas Cowboys (5-7): Bu kadar yukarda yer almalarının tek bir nedeni var, playoff için hala ciddi anlamda umutları var, gruptaki rakiplerine karşı da 3-2 öndeler galibiyet derecelerinde. Gerçeklere dönecek olursak Tony Romo olmadan Cowboys’un playoff oynaması tat vermeyecektir, Darren McFadden eski günlerinde olmasa bile vasat üstü performans sergileyebiliyor, hücum hatları geçtiğimiz seneki sağlamlıklarına da dönmüş durumda, bir de Matt Cassell sanıldığı kadar iyi bir oyun kurucu olsa sorunları kalmayacaktı.

20- New York Giants (5-7): Küçük Manning ve Amerika’nın Zlatan Ibrahimovic’i Odell Beckham mucizeler sunduğu zaman maçları kazanmakta zorlanmıyorlar. Neredeyse bir koşu hücumları yok, bunun üzerine plan geliştirecekleri, strateji kuracakları oyunculara da sahip değiller. “Kaptan Kanca” gibi bir misyonu üstlenen Jason Pierre-Paul’un dönüşüyle savunma da toparlanmış görünüyor ancak bulundukları grup çok enteresan, batabilirler de çıkabilirler de.

19- Philedephia Eagles (5-7): Cowboys, Redskins ve Giants ile aynı grupta olmalarından mütevellit ne denli kötü olurlarsa olsunlar gruptan çıkma şanslarını sürdürüyorlar, hele de Patriots karşısında alınan galibiyet şaşırtıcı oldu. Sene başına nazaran Sam Bradford daha statik bir görünüme sahip, RB sakatlıkları olmadığı zaman yollarını daha rahat bulabiliyorlar. Ancak Chip Kelly de bir nebze de olsa ödün veriyor şu mucizevi sisteminden, zaten rüştünü ispat etmesi gereken bir sezon oynuyor Eagles, Kelly’nin kararlarının sorgulandığı zamanlardan geçiyorlar, playoff’a kalmak kendileri açısından büyük öneme sahip, bir de Derren Sproles vardı ya bir aralar, adam hala var.

18- Oakland Raiders (5-7): Toy bir takım olmalarına rağmen şimdiye kadar işleri güzel kotardılar. Onlar için “büyük başarı” sınırının playoff değil, sezonu 8-8 gibi bir dereceyle bitirmek olduğunu sanıyorum, bundan sonraki fikstürleri buna pek elverişli olmasa da Derek Carr şapkadan tavşan çıkarabilecek meziyetlere sahip bir oyuncu olduğunu gösterdi.

17- Washington Redskins (5-7) : Kirk Cousins neden starter olduğunu birkaç haftadır bize kanıtlarken en son karşılaşmada Cowboys karşısında takımın bocalamasının sorumlularından biriydi. RB için rotasyonda bir aralar üç isme de eşit miktarda top dağıtırken şimdilerde bunu ikiye düşürmüş durumdalar. Gruden’in koçluk kapasitesi hakkında aklımda soru işaretleri olmadı değil daha öncesinde ancak şu anda takımın bulunduğu yer itibariye, takım yapısını da göz önünde bulundurursak hiç de fena bir iş çıkarmıyor ki, gruplarından birinci sırayı alıp playoff’a kalma yolunda en büyük avantaja sahip takım olduklarını da düşünüyorum. Ha bir de, DeSean Jackson, iki çift lafım da sana var, kendine mukayyet olmayı öğrenebilirsen belki senden iyisi olmayacak ancak hırsının kurbanı olmayı da sürdüreceksin bu kafayla.

16- Indianapolis Colts (6-6): Sezonlarına baktığım zaman “at nalı”nın şans getirdiğine dair inancım giderek artıyor, beklenmedik maçları kazanmayı başarabiliyor, uzatmaya götürdükleri maçlarda da kaybetmemeyi becerebiliyorlar. Çok şanssız bir sezon geçirdiklerini de eklemek lazım, takımınızda Andrew Luck varsa, yedeği kim olursa olsun onu kaybetmek büyük dert. Grupları karışık, bir önceki güç sıralaması yazımda o sıralar çok kötü giden Texans’ın gruptan çıkmaya aday olduğunu yazıp şaşırtmış olabilirim birçok kimseyi ancak nezdimde değişen pek de bir şey yok.

15- Houston Texans (6-6): Çok kötü başladıkları sezonda gayet iyi gidiyorlar, “J.J. Watt- You’re so hot!” tabirini Hard Knocks’da seslendiren kadının söylemine katılıyorum (J.J. Watt’a bakışımız aynı olmasa da, en azından futbol sahasındaki duruma istinaden katılıyorum, her defasında rakip oyun kurucunun kabusu olduğu için, anamali taşıyan bir vücut yapısına sahip olduğu için; bu konuda iki cümle daha yazarsam o kadınla aynı nedeni de taşıyacağım galiba, her neyse). Standartların altında QB’ler ile karşılaşmalara çıktılar şimdiye kadar, defans takımları çıldırmış gibi oynuyor, geçtiğimiz haftaki maçta Bills’e kaybetmeselerdi çok daha farklı şeyler de konuşuyorduk haklarında.

14- Atlanta Falcons (6-6): Büyük düşüş içindeler, Matt Ryan şimdiye kadar yaptığı her şeyi unutmuş, yetenekleri çalınmış gibi (gizli bir Space Jam filmi mi çekiliyor acaba?). Diğer yandan beyin sarsıntısı geçirene kadar ligin en sansasyonel oyuncularından olan Devonte Freeman’ın sahada verdiklerinden de mahrum kaldılar bir süre, döndüğünde de pek iyi bir şey koyamadı ortaya, rakipler için de Falcons’ın sistemi çözülmüş gibi, playoff’a çok sağlam adımlarla yürüyorlardı ancak karizmalarını fena çizdiler.

13- Tampa Bay Buccaneers (6-6): Bears’dan yakın takip ettiğim Lovie Smith’e çok uygun bir defans takımı var (gerçi hala Chris Conte saçmalığından vazgeçmiş de değil kendisi) ve Gerald McCoy da “benim” diyen sonuçlar koyuyor sahaya adımını her attığında. Jameis Winston bir çaylak olarak doğal karşılanabilecek biçimde çok inişli çıkışlı performans sergiliyor, beş TD pası da atıyor, ertesi hafta yokları da oynadığı oluyor ki bu gayet doğal, şaşırdığım nokta ise Doug Martin. Martin’in de kariyerinin düşüşte olduğunu düşünürken, bu sezonki oyunundan sonra ağzımı bıçak açmaz kendisi hakkında. Oldukları yeri hak ediyorlar ve kendilerini ispat edebilmek için çok zorlu bir dört maçlık seri önlerinde duruyor, izlenmeleri gayet keyifli.

12- Buffalo Bills (6-6): Bu takıma sempati duymam için birçok nedenim var. LeSean McCoy’u adamakıllı kullanamadılar bir kere ve bu nedenle mağdurlar, çok uzun yıllardır playoff’a kalamıyorlar, sadık ve çok sempatik bir seyircileri var, ayrıca kar-buz her şeyin düştüğü bir iklimde maçlarını oynuyorlar. Bir de Tyrod Taylor gibi komple bir QB’ye sahipler (bu adamın starter olarak ilk senesi, tekrar hatırlatırım) ancak en güzel tarafları da koçlarının Rex Ryan olması. Playoff’a kalmalarını öznel olarak çok istiyorum, başaracaklar mı bilmiyorum ancak özellikle Buffalo’daki maçlar rakipler için çok zor geçecek bunun da farkındayım. Eksikleri ise tek, geçtiğimiz senelerdeki kadar defans oyuncularının etkin olamadığını görüyoruz, üstelik Rex Ryan’ın takımında oluyor bu!

11- New York Jets (7-6): Savunması ve hücumuyla dengeli, oyun kurucusu Harvard mezunu kafadan çatlak, head koç çaylak, sürekli sakatlıklarla boğuşan bir RB’leri var. Defans arka alanı ya da defans çizgisi oyuncuları olarak inanılmaz kaliteli olan Jets, varını yoğunu ortaya koyuyor, buna şüphe yok. Bills ile kanlı bıçaklı olan bu takım playoff’a kalmak için çok çaba sarf edecek olmasına rağmen biraz daha da şanslı işin gerçeği. Önümüzdeki maçları Titans ve Cowboys ile, bunlardan iki galibiyet ile çıkarlarsa yolu yarılamışlar demektir.

10- Minnesota Vikings (8-5): Çözemediğim takımlardan. İyi defansları var dediğim zaman Seahawks gelip kendi sahalarında defansı parçalıyor mesela. Hücumları iyi, Teddy Bridgewater güvenilir, Adrian Peterson efsanesi geri dönmüş desem, bir sonraki hafta altı sayı bile kaydedemedikleri oluyor. Bir tuhaf takım. Özellikle kendi evlerinde kaybettikleri Seahawks, Packers maçları çok yara almalarına neden oldu, NFC North’da birinciliği elde edemezlerse (ki zor görünüyor, deplasmanda Packers maçları var en azından) işleri cidden zor.

9- Kansas City Chiefs (7-5): Jamaal Charles’ın sakatlığını mı beklediniz? Alex Smith, adını bilmediğim WR’lar, Justin Houston ve Tamba Hali önderliğindeki defans ve yine çok saygı duyduğum koçlardan Andy Reid’in yönetimi takıma ne yaptı, ne etti bilmiyorum. Sezon içinde kendi sahalarında kaybettikleri bir Bears karşılaşması vardı ki Bears’ın da en kötü zamanında Charles’ı kaybettikleri maç. Kansas City için üzülmüştüm açıkçası ancak şimdi de şehri bayram yerine çevirmeyi başardılar. Taraftar playoff bekliyor, çok zor karşılaşmalar da takvimde duruyor.

8- Pittsburgh Steelers (7-5): Yıldız running back Le’Veon Bell sezonu kapatmasa nerede olacaklarını çok merak ediyordum, ha bir de Big Ben sakatlıklar geçirmese… Ancak sorun yok, her şey düzeltildi. WR çekirdeği açısından NFL’in en iyi durumunda olan takım, her daim arkalarını yaslayacağı bir QB’ye de sahip, sene başına nazaran defans da düzeldi üstelik. Playoff’un çok büyük adayı ve can yakmaya hazırlar.

7- Seattle Seahawks (7-5): Toparlanmaları hiç fena olmadı. Marshawn Lynch’in sakatlığında Rawls inanılmaz başarılı bir iş gördü, Jimmy Graham sisteme monte edildi (ancak sonra sezonu kapattı), Tylor Locckette’den bir yıldız yaratacak gibiler, defansları zaten bildiğimiz gibi. Sorun mu? Var. Russell Wilson ligin en çok sack edilen oyun kurucusu, kendi hatası mı? Asla! Berbat bir hücum hattına sahipler ve önümüzdeki dört karşılaşma için önlerindeki en büyük risk de bu.

6- Green Bay Packers (8-4): Ara bir bocalama dönemi geçirdikleri muhakkak. Kendi sahalarında Bears’a kaybetmiş olmaları neredeyse affedilmez onlar açısından ancak hala sağlam bir Aaron Rodgers’a sahipler. Lions’a son saniyede kazandıkları maç olmasaydı Vikings’in ağzı çok daha fazla sulanacaktı grup liderliği için ama mucizelerin adamı şu Rodgers. Onların da bir sıkıntısı var, RB pozisyonu. Ne yapacağını bilmez, hiç güvenilmez Eddie Lacy mi, James Starks mı? Bu ikilemi, paradoksu Yunan filozoflarına bırakıyorum.

5- Denver Broncos (10-2) : Peyton Manning ile alakalı haberler pek iç açıcı olmuyor ancak Brock Osweiler da şu dönemde hem gelecek için umut verirken hem de takımın gününü kurtarıyor. Koşu hücumunun varlığını Peyton sonrası daha fazla keşfetmiş durumdalar. Defansları konusunda kötü laf edeni hemen tutup yere indiriyorlar, bir de Von Miller olayı var, pozisyonunun muadil oyuncularına göre çelimsiz dahi görünebilen, kemik gözlüklü bu arkadaş koskoca Broncos’u sırtında taşıyor neredeyse.

4- Cinncinati Bengals (10-2): Jeremy Hill’den son karşılaşmada istedikleri performansı aldılar sonunda, Andy Dalton en muhteşem bir kariyer sezonunu geçirmeye devam ediyor, A.J. Green istikrarsız dahi olsa diğer WR’lar istikrarlı durabiliyor. Yalnız unutmamak gereken bir şey var, bu takım son dört sezonda playoff’a kalmayı başardı, saha avantajı dahi olsa ilk karşılaşmada da evlerinin yolunu tuttular, bu sezon aynı şey yaşanacaksa eğer önemli değişimler Bengals’i bekliyor demektir. Logodaki kaplanın filan rengini değiştirsinler bari.

3- New England Patriots (10-2) : Aslında ikinci değil de üçüncü sırada olmalarının tek nedeni kanadı kırık Eagles’a kaybetmiş olmalarından. Hala şampiyonluğa en yakın, en komple, en iyi koça sahip, en düzenli sisteme sahip, en aklı başında oyuncu kadrosuna sahip, top havası indirmek için en iyi personele sahip takım olduklarına şüphe yok. Super Bowl’da bir kez daha kendilerini göreceğimizi düşünüyorum.

2- Arizona Cardinals (11-2): Bruce Arians çok saygıdeğer bir adam. Olmaz, bitmiş, tükenmiş denen Carson Palmer’dan bir mucize çıkarıyor, rakiplerine kök söktürüyor takım. Aslında aklımda bir senaryo var, NFC şampiyonluğu için Cardinals ve Panthers karşılaşırsa ibrenin Arizona’dan taraf olacağını düşünüyorum (takımı da hemen NFC Finali’ne çıkardık gerçi de neyse). Arians öyle bir sihirbaz ki, Cam Newton olası böyle bir karşılaşmada kaybolabilir bile.

1- Carolina Panthers (12-0): Perfect Season’a doğru koşuyorlar, sağlam koşuyorlar hem de. Cam Newton hakkında yazılan çizilen tüm eleştirilere yanıt veriyor, yıldız bir RB olmadan bunu yapıyorlar üstelik, defans takımı için söz söyleme niyetinde değilim, her maçta ayrı bir resital sunuyorlar. Aldıkları dereceyi hak ettiklerine dair en ufak bir şüphe yok aklımda. Gruptaki yerleri de garanti, playoff yapmış olmaları da, yolları da gayet açık.