O nasıl bir finaldi öyle? Emin olun, İTÜ Stadyumu’nu dolduran hiç kimse bu karşılaşmanın böylesine heyecan vereceğini düşünmemişti çünkü bu finalin, geçtiğimiz sezonlarda oynanan finallerin aksine çok daha baskın bir favorisi vardı ki o da tahmin edileceği üzere Koç Rams’ti. Nitekim Koç Rams, o kadar formda ve galibiyete alışkındı ki bu sene ne TAFL’de ne de Avrupa Şampiyonlar Ligi’nde -hem de rakiplerden birisi geçtiğimiz yıl liginde şov yaparak şampiyon olan Carlstad Crusaders olmasına rağmen- bileğini büken bir baba yiğit çıkmamıştı.  Kaldı ki finaldeki rakip Boğaziçi Sultans, bundan sadece iki hafta önce, normal sezonun son karşılaşmasında,  Rams ile karşı karşıya gelmiş ve o maçta fark daha fazla açılabilecekken iptal edilen touchdown’lar ve oldukça gerilen sinirler skorun 32-18’de kalmasına neden olmuştu.

Hal böyle olunca, durumu biraz sarih bir kafayla değerlendiren Amerikan futboluseverler için sonucun tahmin edilebilir olduğu bir karşılaşma bizleri bekliyordu. Ancak hiç de öyle olmadı çünkü Rams’in karşısında, onları iyi okuyan ve dersine çalışmış bir Sultans vardı. Ayrıca, iki takım da, şuan için Türkiye Amerikan Futbolu’nun en büyük rekabetinin odağında olduklarının ve oldukça önemli bir final maçına çıktıklarının farkındaydı. Sultans maç boyunca çok direndi, hatta sadece direnmekle kalmadı yeri geldi öne de geçti ama şampiyonu belirleyen “yetenek faktörü” oldu ve Rams’in skill position’ları özellikle skorun kilitlendiği anda daha iyi çalışınca finali kazanan son dakikalarda bulduğu touchdown ile 21-14’lük üstünlüğü yakalayan Koç Rams oldu.

Öte yandan sadece yaşanan heyecan ve sahada gösterilen mücadeleyle değil; taraftarın büyük coşkusuyla, çalışan scoreboard’uyla ve touchdown’lardan sonra çalan patlayıcı müzikleriyle de unutulmaz ve bir o kadar da zevkli bir final yaşadık.

Maçtan öne çıkan bazı önemli noktalar ise şöyle:

– Bu maçla birlikte şu bir kez daha anlaşıldı ki Koç Rams’in Amerikalı running back’i Steven Lee Strother bu lige bir boy büyük bir oyuncu. Eğer fiziksel bir running back değilseniz, harikalar yaratmanın yolu aware (farkında) ve agile (çevik) olmaktan geçer ki Strother, bu özelliklerin ikisine de sahip. Koşarken bir an için bile Strother’ın başını kaldırmasına izin verirseniz, muhtemel tackle’ın kimden ve nereden geleceğini anlayabiliyor ve tanrı vergisi atletizmi sayesinde adeta gaza basıp savunmacıların kendisine yetişmesini imkansız bir hale getiriyor. Dolayısıyla böyle bir oyuncuyu contain edebilmek bir hayli zor bir işti ve kendisine biçilen bu görevi tam anlamıyla yerine getiremediği için suçu Sultans secondary’sine atmak bence biraz insafsızlık olur. Sonuç olarak Strother, hem maçın başında kısa mesafeden yaptığı touchdown koşusu hem de son çeyrekteki kickoff return touchdown’u ile bence bu final maçının MVP’si oldu.

– Strother’ın aksine Rams’in bir diğer import yıldızı, wide receiver Paul Morant ise maç boyunca suskun kaldı. Daha doğru bir ifadeyle suskun bırakıldı çünkü Sultans’ın Morant’a karşı double coverage’lar üzerinden şekillenen sağlam önlemleri vardı ve maçın henüz başlarında, Rams’in 19 numaralı wide receiver’ının ettiği küfür sebebiyle oyundan atılmasının ardından Sultans secondary’si biraz daha rahatladı ve Morant üzerine yardım göndermek de böylelikle kolaylaştı.

– Rams adına maçın en ilginç olayı ise sürenin büyük bir kısmı quarterback Burak Şenyuva ile oynanmasına rağmen galibiyeti ve şampiyonluğu getiren son touchdown pasının Amerikalı quarterback Palmer Wilsie’dan gelmiş olmasıydı. Özellikle oyunun Sultans lehine geliştiği ikinci yarıda sahaya giren Wilsie, sert Sultans savunması karşısında yard almakta zorlanan Rams hücumunu rahatlattı. Bitime doğru da, maç boyunca pek fazla öne çıkmayan ve dolayısıyla rakip savunmanın önlem almayı ihmal ettiği Saygun Ofluoğlu’na attığı kısa mesafe touchdown pası ile takımı şampiyonluğa taşıdı.

– Sultans cephesinde ise değinilmesi gereken önemli bir nokta quarterback Emre Sezgin’in performansıydı. Nitekim Emre aslında, import quarterback Omar Kharroub’u sakatlığı sebebiyle ABD’ye yollayan Sultans’ın quarterback koçuydu ve durum böyle olunca final karşılaşmasında sorumluluk almaktan çekinmedi. Bence sahadaki performansı da gayet olumluydu. Lisko Malina önderliğindeki Rams D-Line’ının bunaltıcı hale gelen pass rush’ları karşısında Emre, oldukça akıllı bir şekilde zaman zaman kendisini cebin dışarısına attı ve son yıllarda NFL’de görmeye alışık olduğumuz, “modern” option hücumlarını andıran bu çabası sonucunda deep route koşan receiver’ları topla daha rahat buluşturabildi. Sultans’ın maçtaki ikinci touchdown’u da böyle bir stratejiyle birlikte geldi.

Sonuç olarak bu iki ekibin yavaş yavaş ezeli bir hal alan rekabetinde, son düelloyu kazanan ve TAFL’nin 11. sezonunda şampiyonluğa uzanan Koç Rams oldu. Sonuna kadar hak edilmiş bir başarı. Sonuç olarak yıllardır azimle kovalanan bir şampiyonluk hayalinden bahsediyoruz. Şunu da söylemeden geçmeyelim ki buraları oynamayı iyi bilen Sultans, beklenenin aksine, sahada sergilediği mücadele ile bir kez daha Rams’i şampiyonluktan etmeye yakındı ancak başarılı olamadı ve geçtiğimiz iki sezon Sultans’a kaybedilen şampiyonlukların ardından Rams, nihayet şeytanın bacağını kırmayı başardı.

İki takımımıza da bu muazzam final için teşekkürlerimizi iletiyor ve şampiyon Koç Rams ve lig ikincisi Boğaziçi Sultans’ı gönülden tebrik ediyoruz. Bu muhteşem maç ile bir TAFL sezonunun daha sonuna geldik. Seneye tekrardan TAFL yazılarında görüşünceye dek hoşça kalın…

Maçın fotoğraflarını http://sport.cards adresinden ulaşabilirsiniz.