Değerli Amerikan futboluseverler, off-season dönemlerinde NFL takımlarının kutsal bir ödevi vardır: Kadrolarındaki pozisyonel eksiklikleri kapatmak ve halihazırda eksiği bulunmayan pozisyonlara derinlik (depth) kazandırmak. Öyle ki, bir sonraki sezon hangi takımın post-season görebileceğini hangi takımın ise ligin dibine demir atacağını belirleyen faktör bu sorumluluğun ne derece yerine getirildiğiyle alakalıdır.

Tabi her takımın, bu konuda farklı stratejileri vardır. Kimisi, “Para bende huzur bende kardeşim.” der ve iş yükünün büyük bir bölümünü draft’a bırakmadan serbest oyuncu piyasasında halleder (Bkz. New York Giants), kimisi “Ben öyle abartılan yıldızlara çok para vermem güzelim gençler varken.” (Bkz. Buffalo Bills) veya “Salary cap’te boşluk (space) vardı da biz mi doldurmadık?” (Bkz. Denver Broncos) diyerek draft’ı bekler ve kadro eksiğinin büyük kısmını Nisan sonu Mayıs başı gibi genç oyuncularla güçlendirir. Kimisi de off-season boyunca ne draft’ı düzgün kullanır ne de serbest oyuncu piyasasını (Yıllardır Cleveland Browns’un yapmış olduğu gibi). Bu stratejiler takımdan takıma değişebileceği gibi aynı takım, farklı off-season’larda farklı stratejiler e belirleyebilir.

Ancak bu iş sanıldığı kadar kolay değildir çünkü ya olumsuz faktörler (sakatlıklar, cezalar, takımın yaşadığı maddi sıkıntılar) ya da her basın toplantısında “Takımı cillop gibi yaptık, yeni sezona ancak bu kadar hazır olabilirdik.” gibi büyük yalanlar söyleyen front office’inizin gerçekte hiç de düzgün kararlar vermemiş olması, kadronuzun yeni sezonda rakipler karşısında tutunamamasına sebebiyet verebilir.

İşte bu yazıda da 2016 sezonuna bir aydan az bir zaman kala, büyük problemlerini yedi aydır süregelen off-season sürecinde halledememiş veya kendi çapında halletmeye çalışsa da kimseyi tatmin edememiş beş NFL takımını inceleyeceğiz.

5) Carolina Panthers – Secondary

Bundan iki ay önce sitemizin değerli yazarları Görkem Şahinoğlu ve Kaan Özaydın, “NFL 2016 Sezonu’nun En İyi 10 Transferi” adlı yazılarında off-season’ın en önemli transferlerini değerlendirirken Görkem Şahinoğlu, Josh Norman’ın geçtiğimiz sezon NFL’de yaptığı patlamayı Panthers’ın front seven’ına (ön yedilisine) ithaf etmiş ve kelimesi kelimesine şu ifadeleri kullanmıştı: “Panthers secondary’si geride kalan sezonda front seven’ın çok ekmeğini yedi ve kendini en çok ön plana çıkartan ise Norman oldu. Misal Norman’ın paralelinde oynayan diğer cornerback kimdi hatırlıyor musunuz?” Kendisine cevabım şu: “Evet hatırlıyorduk. Bahsi geçen şahıs, kariyeri boyunca sergilediği istikrarı, sakatlanıp sezonu kapatana kadar Panthers’ta da gösteren koskoca Charles Tillman’dı.”

Panthers’ın geçtiğimiz sezonki backfield’ını değersizleştirmek adına Görkem Şahinoğlu’nun sorduğu ikinci sor ise şuydu: “Roman Harper ve Kurt Coleman’ı en iyi safety’ler listenizin kaçıncı sıralarına yazarsınız?” Bu soruya ise şöyle bir cevap vereyim: “NFL tarihinin en atletik safety ikililerinden, zamanında (2009 sezonu) New Orleans Saints’in şampiyonluk yaşamasında büyük pay sahibi olan Roman Harper ve Malcolm Jenkins’i unutursak ciğerimiz kurusun.”

Bu goygoy cevabı bir kenara bırakırsak Harper ve Coleman ikilisi ile ilgili söylenebilecek en önemli şey şu, bu oyuncular kariyerleri boyunca zaten hep belli bir çıtanın üzerindeydi. Bu ikili bir Patrick Chung-Devin McCourty veya Kam Chacnellor-Earl Thomas değildi. Coleman, geçtiğimiz yıl kariyer sezonunu yaşadı ve coverage’da kusursuza yakın oynadı ama Harper, uzun zamandır bildiğimiz Harper değil ve dolayısıyla coverage ve koşu savunması performansı da son yıllarda bir düşüş yaşıyor. Buna rağmen 33 yaşındaki oyuncu, bu açığını tecrübesi ve akıllı oyunuyla kapatmayı da fazlasıyla iyi başarıyordu ki geçtiğimiz sezon 1000 snap’in üzerinde forma giyen yaşlı kurt, yalnızca altı tackle kaçırarak halen güvenilir bir oyuncu olduğunu herkese gösterdi.

Bu sebeple geçtiğimiz sezon aslında Panthers backfield’ı, her ne kadar front seven’ın harika oyunu sebebiyle biraz gölgesinde kalmış olsa bile, aslında hiç de fena değildi. Hele ki bu ünitenin; sezon boyunca ikişer kez Julio Jones, Mike Evans ve muhteşem bir O-Line’ın arkasında oynayan Drew Brees ile karşılaştığını ve o karşılaşmalarda iyi bir oyun sergilediğini düşünürsek.

Ancak off-season’da bu grup adeta dağıldı; Tillman emekliye ayrıldı, ilk başta franchise tag ile koruma altına alınan Norman ile anlaşılamayınca takım tag’i iptal etti ve yıldız oyuncu, Washington Redskins ile anlaştı, Harper da Saints’e geri döndü derken bu kadrodan yalnızca Coleman kaldı.

Hal böyle olunca Panthers bu seneki draft’ta tam üç cornerback seçti. O da yetmedi bir de veteran Robert McClain ile kadro derinliği yaratılmaya çalıştı. Ancak bu hamleler, uzun vadede etkisini gösterecek hamleler. Bu yüzden önümüzdeki sezon Panthers secondary’si, birçok farklı rotasyonun denendiği ve dolayısıyla istikrarın bir türlü sağlanamadığı bir ünite olacak. O zaman da ligin belki de en iyi front seven’ı, secondary’sinin eksiğini ne kadar kapatabiliyormuş bunu göreceğiz.

4) Dallas Cowboys – Pass Rush

Cowboys, bu ligin en komplike ve en hazır hücumuna sahip. Akıl almaz bir jenerasyon yakalayan O-Line’ı, önemli maçların son drive’ında interception atmayıp muazzam istatistiklerine gölge düşürmese kendisini NFL’in ilk beş quarterback’i arasına atabilecek oyun kurucusu, en parlak dönemini yaşayan yıldız wide receiver’ı ve de daha bu yıl draft edilmesine rağmen şimdiden ligin en iyileri arasında gösterilen genç running back’i ile bu hücum takımı rakiplerine korku salıyor.

Ancak oyunun diğer tarafında Cowboys için işler hiç de yolunda değil. Özellikle de edge rusher’lar konusunda. Hâlihazırda sağlam bir kadro derinliği olmayan bu ünite, off-season döneminde en iyi iki oyuncusu, DeMarcus Lawrence ve Randy Gregory’nin uyuşturucu madde kullandıkları (Adamlar içinde yatıştırıcı ailesinden kodein var diye öksürük şurubuyla kafa buluyorlarmış) gerekçesiyle aldığı dörder maçlık cezalar ile ciddi anlamda sarsıldı.

Vasat çaylak sezonun ardından geçtiğimiz yıl büyük çıkış yakalayan Lawrence, rakip quarterback’lere karşı bulduğu altı sack ile bu istatistikte Cowboys savunmasının başını çekti. 2015 draft’ı ikinci tur seçimi Gregory ise, her ne kadar sakatlıkların pençesinde geçirdiği ilk sezonunda çoğu maçı kenardan izlemek zorunda kalsa da, süre aldığı dönemde rakip oyun kurucuları en çok rahatsız eden Cowboys savunmacılarından birisi olarak gelecek vaat ediyordu.

Gregory ve Lawrence yerine oynayacak olan isimler ise David Irving ve Ryan Russell gibi ligde birçok takımın 53 kişilik resmi kadrosuna bile giremeyecek iki defansif end. Öte yandan sorun sadece Lawrence ve Gregory ile ilgili değil, D-Line’ın bir diğer önemli ismi tackle Tyrone Crawford’ın da ciddi bir sakatlıktan döneceğini ve bir pass rusher olmasa da savunmanın bel kemiği middle linebacker Rolando McClain’in de cezası sebebiyle 10 maç kaçıracağını hatırlatmakta fayda var.

Bu durumda Cowboys’u oldukça zorlu bir dört hafta bekliyor. Üstelik bu dört haftada Cowboys, division rakibi Giants ve Redskins ile altın değerinde iki maç oynayacak. Giants da Redskins de off-season’ı verimli geçiren ekipler ki Giants’ın özellikle savunmaya ne kadar çok para döktüğüne hepimiz şahidiz. Cowboys savunmasının şu son halini de göz önünde bulundurursak ben Dallas ekibinin bu iki karşılaşmadaki şansını pek de yüksek görmüyorum. Sebebi ise, secondary ne kadar sağlam olsa bile, ki Cowboys’un böyle bir secondary’si de yok, NFL quarterback’leri topu elden erken çıkarmaları için rahatsız edilmedikleri müddetçe çoğunlukla receiver’ları topla buluşturmayı başarıyorlar.

Bu sebeple eğer Cowboys, yalnızca birkaç galibiyet eksikliğiyle playoff’tan uzak kalırsa bu eksikliğin sebebi, çok büyük ihtimal bu iki karşılaşma olacak.

3) San Diego Chargers – Joey Bosa’nın Kontratı

“Ee Chargers, Bosa’yı seçmemiş miydi draft’ta? Bosa, Chargers ile anlaşmayıp ne yapacak?” diyor olabilirsiniz. Ancak teorik olarak Bosa’nın takımla anlaşamayıp bütün sezonu kenarda bekledikten sonra seneye yeniden draft’a girme ihtimali var.

2011 öncesinde NFL’in çaylak kontratları ile ilgili herhangi bir sınırlandırması yoktu. Bu sebeple de özellikle ilk tur oyuncuları, neredeyse franchise quarterback’i kadar fazla paralar alıyorlardı. 2010 yılının bir numarası Sam Bradford’ın, St. Louis Rams ile imzaladığı 76 milyon dolarlık kontrat (50 milyon doları garanti) bunun çok önemli bir örneğiydi.

Ancak 2011 yılında NFL, NFLPA ile imzaladığı toplu iş sözleşmesinde (collective bargaining agreement) draft’ın her sırasına (toplamda 256 sıra) maaş olarak bir değer biçti ve hiçbir şekilde aşağısına inilemeyen veya yukarısına inilmeyen bu ücretler, takımlar için oldukça “makul”du. Mesela bu sözleşmeye tabi olan 2016 draftı’nın bir numarası Jared Goff’un Los Angeles Rams ile imzaladığı sözleşme yalnızca 27 milyon dolar (Eğer bu konu ilginizi çektiyse merak etmeyin, çaylak kontratlarının tarihsel süreçteki evrimi ve her değişimin beraberinde getirdiği avantajları ve dezavantajları bir sonraki yazımda inceleyeceğim…).

Dolayısıyla, bu sayede çaylak oyuncuların takımlarıyla anlaşma süreci de oldukça kısaldı çüünkü, ücret konusu önceden belli olduğu için elde, üzerine müzakere edilecek pek bir enstrüman kalmamıştı. Ancak bütün bunlara rağmen Chargers ve Bosa, yine anlaşamamanın bir yolunu buldular ve Ohio State çıkışlı defansif end, 2016 draft sınıfında takımıyla anlaşamamış tek çaylak olarak kaldı.

Görünen o ki, Bosa ve Chargers’ın üzerinde anlaşamadığı konu şu: Bosa, hem 17 milyon dolarlık imza priminin 2017’den önce ödenmesini hem de üzerindeki offset language’in kaldırılmasını istiyor (eğer Bosa, çaylak kontratı bitmeden serbest kalırsa offset language takıma, defansif end’e o zaman kadar verdiği bütün garanti ücreti geri talep etme hakkı veriyor). Chargers’ın oyuncuya cevabı ise şöyle özetlenebilir: “Yok öyle dünya Bosa’cım, bunlardan ancak birisini seçebilirsin.”

Hal böyle olunca, iki tarafın arasındaki müzakere süreci de tıkanıyor. Ancak bu inatçılığın sonu, özellikle Chargers için hiç iyi olmaz. Nitekim Bosa, şu an bile takımın savunması için çok büyük bir önem ifade ediyor. Geçtiğimiz sezon zaten kötü olan Chargers savunmasının en kötü ünitesi D-Line’dı. Corey Liuget dışında NFL seviyesinde performans veren herhangi bir oyuncu yoktu. Bu off-season’da tackle Barndon Mebane’in takıma katılmış olması da bu sorunu çözebilmek için yeterli değil. Kendisi, artık 31 yaşında ki zaten kariyerinde de hiçbir zaman iyi bir pass rusher olarak öne çıkmadı. Bu yüzden Bosa gibi bir yeteneğin takımda olması çok önemli. Eğer Chargers, Bosa ile anlaşamaz ve bir nevi ikinci “Eli Manning vakası”* daha yaşarsa, bu sefer bu yükün altından kolay kolay kalkamayabilir.

(*Eli Manning vakası: 2004 draft’ı öncesi Eli Manning, bir numaradan seçecek Chargers kendisini alsa bile takımda oynamayacağını söylemişti. Eli’ın bu kararında, “Ülkenin bir ucuna gidip ne yapacaksın, ağabeyin gibi şöyle yakın bir eyalette oyna.” diyen “Baba Manning” Archie’nin büyük etkisi vardı. Ancak Chargers, yine de kendisini bir numaradan seçti ve akıllı davranıp Manning’i o senenin dördüncü sırasına sahip New York Giants’a göndererek, karşılığında Philip Rivers ve ileriki yıllarda Shawn Merriman gibi bir yıldızı da seçeceği birkaç pick aldı.)

2) Seattle Seahawks – Ofansif Line

Bundan yalnızca iki sene öncesinde Seahawks, ligin en iyi ofansif line’larından bir tanesine sahipti. Max Unger, Russell Okung, J.R. Sweezy ve James Carpenter gibi starter’lara sahip bu grup, quarterback Russell Wilson’ın 2012 çaylak sezonundan itibaren yakaladığı çıkışın en büyük sebeplerinden de biriydi.  Öyle ki, Wilson’ın elinde hiçbir zaman yıldız kategorisine sokabileceğimiz bir receiver olmadı, (oyuncunun en iyi receiver’ı bir dönem -2012- Sidney Rice, geride bıraktığımız son iki sezonda da Doug Baldwin’di), ancak buna rağmen Seahawks iki Super Bowl ile geçtiği bu dönemde en kötü Divisional Round oynadı.

Bununla birlikte, bu ofansif line Marshawn Lynch’in de ligin en iyi running back’leri arasına girmesinde önemli bir paya sahipti. Lynch, 2011’de Bills’den ayrılıp Seahawks’a geldiğinden beri adamın adeta bahtı açıldı. Sakatlıklar sebebiyle sahada kalmakta zorlandığı geçen sezon hariç 1,000 yard ve 10 touchdown’un altına düştüğü tek bir sezon bile yok.

Ancak bu grup, 2014 sezonunun sonundan beri bir dağılma sürecinin içerisinde. Geçtiğimiz yıl takım, bir tight end sevdasına kapıldı ve Unger gibi, NFL’de her takıma nasip olmayan bir center ile birlikte 2015 NFL Draft’ındaki ilk tur hakkını da New Orleans Saints’e gönderdi. Bu takas NFL çevrelerinde büyük yankı uyandırdı çünkü Seahawks’taki karşılığı Jimmy Graham gibi isimdi. Ancak sitemizde de defalarca yazıldığı üzere Graham, Seahawks ofans sistemine çok da uygun bir tight end değildi. Tabi ne kadar uygun olup olmadığını daha göremedik çünkü geçen sezon tendonundaki sakatlık sebebiyle uzun süre oynayamadı. Ancak olur da önümüzdeki sezon böyle bir sıkıntı yaşanmazsa, Seahawks’ın Graham kumarında niye kaybeden taraf olduğu anlaşılacak.

Neyse bu kadar fazla Graham muhabbeti yapıp yazının eksenini kaydırdıktan sonra biz dönelim Seahawks ofansif line’ına. Bu ünite; bu sene de J.R. Sweezy’i serbest bıraktı ve altı yıllık çaylak kontratını bitiren Okung da serbest oyuncu piyasasını deneyip soluğu Broncos’da aldı.

Tabi Seahawks’ın dağılan bu O-Line karşısında verdiği belli başlı reaksiyonlar da oldu. Mesela kadroya J’Marcus Webb katıldı. Ancak keşke Webb’in sahadaki oyunu da adı gibi havalı olsa. Kendisi, ligin en iyi O-Line’larından birisine sahip Raiders’ın, geçtiğimiz sezon açık ara en çok sırıtan en kötü ismiydi. Pas korumasında çok ciddi problemleri vardı. Seahawks, buna rağmen eski takımında sağ guard gibi daha mütevazı bir pozisyonda oynayan Webb’i aldı ve sağ tackle gibi önemli bir pozisyona koydu.

Takımın, O-Line’ı düzene sokmak için bir hamlesi de draft’ta geldi ve ilk turdan Germain Ifedi seçildi. Ancak, “2016 Sezonu Öncesi Ligin En İyi Sağ Guard’ları” adlı yazımda da belirttiğim gibi Ifedi’nin kendisini iyi bir ofansif lineman olarak kabul ettirebilmesi için önünde çok uzun bir yol var. Seahawks’ın bu iki yetersiz off-season hamlesinin dışında ise bana göre dağılan O-Line’ı ile ilgili yaptığı tek düzgün iş veteran guard Jahri Evans’ı kadrosuna katmak oldu. Evans, NFL’de 10 sezon geçirmesine rağmen halen ilk günkü fiziksel performansını sahaya yansıtabilen bir oyuncu. Ancak bu kadar kötü bir line’ı, bir guard olarak içinde bulunduğu durumdan çıkarabilir mi, bu pek de olası gözükmüyor.

1) San Francisco 49ers – Receiving Corps

Ve geldik listenin birinci sırasına. Malum 49ers’ın iki muhteşem (!) quarterback’i, Colin Kaepernick ve Blaine Gabbert (Bu yazı yazılırken üçüncü bir bomba isim buraya katıldı, Christian Ponder, artık onu da podcast’lerde konuşuruz – Kaan Özaydın) arasında tarihi bir ilk 11 mücadelesi yaşanıyor. NFL.com başta olmak üzere bütün spor ajanslarının takımla ilgili gündemi bu. Hatta artık o kadar çok saçmalamaya başladılar ki olur da head koç Chip Kelly “Gabbert da amma komik çocukmuş, Jaguars’dayken suratının güldüğünü hiç görmediydik.” dese bunu bile ilk 11 yarışında Gabbert’ın önde olduğuna dair bir kanıt sayan haber yapacaklar.

İşte bu fazlasıyla şişirilmiş Kaepernick – Gabbert balonu arasında 49ers’ın wide receiver kadrosunda yaşadığı büyük sorun da kaynayıp gitti. Hatta iki hafta önce Anquan Boldin gibi 49ers’ta forma giydiği üç sezonun ikisinde 1,000 yard’ın üzerinde pas tutmuş bir adam ayrıldı takımdan ancak hiç kimsenin umurunda bile olmadı.

Tecrübeli receiver’ın ardından 49ers’ta bırakın 1,000’li yard’ları “Top tutsun yeter.” diyebileceğiniz tek bir isim kaldı, o da Torrey Smith. Ancak Smith de, yaşı henüz 27 olmasına rağmen performansını çok düşürdüğü bir sezondan geliyor.  Onun dışında takımdaki diğer wide receiver’lardan ise çok büyük ihtimal bir tek Jerome Simpson’ın ismini duymuşsunuzdur. Onu biliyor olmanız için de NFL’i en az bir beş altı yıldır takip ediyor olmanız lazım çünkü Simpson, 2011 NFL Sezonu’nda rakibinin üzerinden attığı taklayla end zone’a ulaşarak ünlü olmuş ve o gün bugün ligde bir daha adı anılmamıştı.

Öte yandan depth chart’ta Smith’in arkasından gelen isim Quinton Patton’ın geçtiğimiz sezon yalnızca 394 yard ve bir touchdown’u bulunduğunu söyleyelim. Tabi bu istatistiğin sebebi biraz da sezonun büyük kısmını yedek olarak geçirmiş olması. Ancak starter olunca bu istatistiğe siz deyin 100 yard bir touchdown ben diyeyim 200 yard iki touchdown koyabilir en fazla. Patton ile beraber, kadronun dikkat çeken diğer bir ismi de Eric Rodgers. Son iki sezonda Kanada Futbol Ligi’nin (CFL) altını üstüne getirmiş bir oyuncu. Ancak NFL, CFL’den ithal edilip de 53 kişilik kadroya dahi giremeyen çok oyuncu gördü. Rogers’ın kaderi de şüphesiz buna benzer olacak. Bu rezalet wide receiver kadrosuna rağmen sezon öncesi takımdan kesilirse şaşırmamak lazım.

Bir takımın, herhangi bir ünitesiyle ilgili bir sorun yaşaması gerçekten normal. Kaldı ki yeni sezona eksiksiz girilecek diye bir şey de yok. Ancak bahsi geçen takımın, koskoca off-season’da eksiğini gidermek için neredeyse hiçbir şey yapmaması akıl almaz bir durum. 49ers da böyle bir durumun içerisinde şu anda. Wide receiver’da yaşadığı inkar edilemez problemi çözmek için ne serbest oyuncu piyasasını ne de draft’ı etkili kullandı. Öyle ki, draft’ta tek bir receiver seçti ve o seçim de altıncı turda geldi. Burada anlayamadığım şey şu: Acaba Kelly, Gabbert ve Kaepernick’i, kıyıda köşede kalmış receiver’ları bile çalıştırıp onların NFL’de bir yer edinmesini sağlayan bir Tom Brady ve bir Drew Brees olarak mı görüyor? Özetle, bu receiver kadrosuyla yola devam edilmesinin başka hiçbir açıklaması olamaz.

Jüri Özel Ödülleri

Bu yazıda bahsi geçmemiş bile olsa Alfred Morris takımdan ayrıldıktan sonra running back pozisyonunu Matt Jones’a emanet etmek zorunda kalan Washington Redskins, yıllardır D-Line’ını toparlayamayan Saints ve tabi ki, O-Line’ı dışında ayrı ayrı her ünitesiyle bu yazıya konu olabilecek Cleveland Browns’un da hakkını teslim etmeden geçmeyelim… Bir sonraki yazıda görüşmek üzere…