Bir önceki hafta yaklaşık altı aydır beklediğimiz NFL sezonu açılmış, takımlar yeni kadrolarıyla ilk kez sahada yerlerini almışlardı. Kazanmanın ikinci planda olup, bireysel performanslar ve oyuncu gelişimlerinin önemli olduğu NFL pre-season’ının ikinci haftasından herkese tekrar merhaba…

New England Patriots: 23 – Chicago Bears: 22

Yine en detaylı izlediğim karşılaşma ile başlamak doğru olur diye düşündüm. Bears geçtiğimiz hafta hiç sayı kaydedemeden hazırlık karşılaşmalarını kendi evinde Denver Broncos’a karşı açmış ve her ne kadar galibiyeti çok önemsemesem de şahsımın eleştirilerine de maruz kalmıştı. Bu hafta Patriots karşısında başı ve sonunu iyi götürdükleri bir karşılaşma oynadılar. Jay Cutler, Jeremy Langford, Alshon Jeffrey gibi bu sezon Bears ofansının lokomotifi olması gereken oyuncuların hepsi, aldıkları süre boyunca iyi bir performans ortaya koymayı başardılar. Yedek QB Brain Hoyer ise geçtiğimiz sezon AFC Wild Card Playoff karşılaşmasında Kansas City Chiefs karşısında ortaya koyduğu “meşhur” performanstan henüz bir şey kaybetmiş değil gibi gözüküyor, bu karşılaşmada rakibin kucağına attığı interception’ı görürseniz ne demek istediğimi anlayacaksınızdır. Ayrıca Hoyer, Bears hücum düzenine de ayak uydurabilmiş gibi değil, sadece 4/14 pas isabetiyle oynarken hiç güven veren bir görüntü sergilemedi. Dört periyodun son iki dakikasında oyuna giren ve iki dakikalık bir drive için kullanılan diğer yedek gibi Connor Shaw ise bu takımda Jay Cutler’ın arkasında beklemeyi hak eden isim olduğunu gösterdi. Shaw, gayet başarılı bir drive kaydederek takıma sayı kazandırmayı bildi ancak süre galibiyet için yeterli olmadı.

Patriots’a baktığımız zaman ise Tom Brady’den Rob Gronkowski’ye, ondan Julian Edelman’a ve ofans-defans için daha birçok ilk 11 oyuncusuna kadar eksik bir kadro ile Bears karşısına çıktılar. Gel gelelim geçtiğimiz hafta da yazdığım üzere Jimmy Garroppolo dört maç boyunca takımı “en azından” idare edebilecek olduğunu göstermişti, bu maçta bu görüşümü perçinlemeyi de başardı. Pats, çok eksik olmasına rağmen kazanılmış iyi alışkanlıkları var ve bu alışkanlıklar yedek oyuncusundan takıma yeni katılana kadar oyuncusuna kadar herkese çabuk sirayet ediyor, ülkemizde çok sözü edilen “sistem takımı” tabiri NFL’de New England Patriots ile vücut buluyor. Örneğin geçtiğimiz sezon Bears’da kötü bir dönem yaşayan, her ne kadar çok yetenekli ve iyi bir oyuncu olsa da kötü bir karakter olan Martellus Bennett’ın Patriots’a çok çabuk adapte edilebildiğini görüyorum. Bennett bu yapı içinde kendini ve takımı huzursuz eden şeyleri ortaya çıkarmaya fırsat dahi bulamayacaktır. Xira sonucunun ne olacağını bilecektir, ha bir de şu var, New England Patriots, Tom Brady’nin son sezonlarına girilirken daha evvel çok başarılı oldukları çift TE sistemine dönme çabalarında. Bu sezon Martellus Bennett ile başarı sağlayacaklar gibi, Gronkowski ve Hernandez’in yerine Gronkowski ve Bennett hem daha olgun hem de çok daha komple bir paket sunuyor Bill Belichick’in eline. Bu arada bu iki takımın karşılaşmadan önceki üç gün, beraber antrenman maçları yaptıklarını da anımsatalım.

Pittsburgh Steelers: 0 – Philadelphia Eagles: 17

Chicago Bears bu hazırlık sezonunda evinde sayı dahi kaydedemeden kaybeden tek takım olmayacak bunun için pek sevinçliyim. Şaka bir yana, Steelers zaten çok kısıtlı ve çok fazla yeni isim denediği bir takım ile sahaya çıktı, kabul. Fakat kabul edilemeyecek bir şey var, o da geçtiğimiz sezon hem Roethlisberger, hem Vick sakatlanınca bir karşılaşma esnasında kendisini sahada bulan ve o maçı da kazandıran yedeğin yedeği QB Landry Jones’un dört interception ile oynaması. Bir buçuk, iki maç dahi olsa NFL deneyimi yaşamış Jones’un en azından daha stabil olabilmesini beklerdik. Philadelphia Eeagles cephesinde ise Sam Bradford geçtiğimiz haftaya göre daha da fazla süre aldı ve iyi denecek bir performans ortaya koydu. 2016 NFL Draftı’nda ikinci sıradan seçtikleri QB Carson Wentz ilk hazırlık karşılaşmasında bir sakatlık yaşamıştı ve belki de hazırlık maçlarının dördüncü haftasına yetişebileceği söyleniyor. Bu nedenle sahadaki yerini alamadı, Chase Daniel ise sağlam bir yedek QB, geçtiğimiz hafta da bu hafta da olumlu sinyaller verdi ve fakat yine de aldığı ücreti hak ediyor demek güç.

Detroit Lions: 14 – Cinncinati Bengals: 30

Hem Lions hem Bengals beni korkutuyor, neden olduğuna önce Bengals ile başlayalım. Bengals, dört sezondur playoff’a kalmasına rağmen wild-card’ın ötesine geçemedi, öncesinde Andy Dalton’ın olgunlaşması ve oyununu bir tık yukarı taşıması gerekiyordu, taşıdı ve hemen playoff öncesi sakatlandı, bu sefer onun yokluğunda serüvenlerine devam edemediler. Şu andaki durumuyla NFL’de her listede ilk 15 QB arasına girecek bir QB’leri var bu bir. Hem tackle arası koşacak güçte hem pas tutup çevikliğiyle fark yaratacak biçimde iki RB’leri var ve sürekli biri diğerine dinlenme zamanı sağlıyor bu iki. Hali hazırda zaten üst düzey olan bir receiver çekirdeğine de Tyler Boyd adında ikinci turdan bir ekleme yaptılar ki iddialı olmasın belki bu sezon adını pey duyamayız ancak sakatlık görmezse eğer önümüzdeki birkaç sezon kulaklarımızda yer edinecektir kendisi bu da üç. Defanstan elbette Reggie Nelson gibi önemli bir oyuncu kaybettiler ancak, doldurulmayacak bir pozisyon değil ve sağlıklı kaldıklarında, AFC’de rakiplerine korku salacaklar. Gelelim ikinci mesele olan Lions’a. Detroit Lions’dan korkma sebebim ise 0-16’lık sezonu (şaka yapıyorum aslında o denli bir performans bir daha gelmez) tekrarlama ihtimallerinden ötürü. Ofansta “bu adam” diyebileceğin fark yaratacak oyuncudan mahrumlar, hele ki Matthew Stafford gün olur da sakatlanırsa topu emanet edecekleri adamlar da felaket. Defansta Ziggy Ansah dışında (belki biraz Haloti Nagata) fark yaratacak adamları yok. Üstelik şaka değil gerçek, Calvin Johnson emekli oldu “ha” deyince de yeri dolmaz…

Cleveland Browns: 13 – Atlanta Falcons: 24

Robert Griffin III ilk kez yeni formasıyla yeni seyircisi karşısına çıktı ve evet Browns taraftarına “acaba” demeyi de becerdi. Griffin, iki TD pası ve üç koşusu ise çaylak sezonundan, hatta Baylor yıllarından esintileri anımsatmayı başardı, arkasından gelen yedek Josh McCown ve Cody Kessler hakkında bir şey söylemeyeceğim zira Browns açısından sezonun anlamı Griffin olacak. Şu karşılaşmada gösterdiği birkaç pırıltıyı sezon içinde birkaç maçlık pırıltı olarak bile yansıtsa “Believeland”e bir başka umut ışığı olmayı başaracaktır. Eski quarterback yeni wide receiver Terrelle Pryor’ın da Robert Griffin’in en favori WR’larından olması ilginç. Şimdi Browns ve Griffin’e bu kadar methiye düzdük fakat maçın kazananı Falcons, her ne kadar şu maçlarda skora bakmayın desem de sayısal bir veri var elimizde ve Falcons lehine. Nedeni de, onların da Bengals gibi bir adım daha ileriye atmak için hemen hemen her şeylerinin (aslında savunma hariç, Bengals savunması ile Falcons savunması kıyas kabul olmaz gözümde) olması. İyi bir QB, yedek seviyesine göre gayet iyi bir yedek QB, durdurulması güç bir WR’ın yanına iyi eklemeler, RB’de ise bol seçenek, farklı tipte oyuncular. Geçtiğimiz sezonun 8-8’ini geliştirmeye çalışacaklar ancak Carolina Panthers’a rakip olabilirlerse, o zaman şansları var denebilir, o yol için de daha çok adım atmak gerek.

Green Bay Packers: 20 – Oakland Raiders: 12

Kendine bir kimlik edinmeye çalışan takım ile kendine zaten bir kimlik edinmiş olan takımın bir hazırlık maçındaki sonucunu yukarıda görmüş bulunmaktasınız. ‘Derek Carr ve Connor Cook interception’ları çaktı, Green Bay müthiş bir maç çıkardı akabinde’ minvalinde cümleler kullanmam mantıksız olur. Dikkat ettiğim olaylar şunlar, sezon öncesi kaç kilo aldı kaç kilo verdi muhabbeti sürekli dönen Packers RB’i Eddie Lacy, dokuz defa top taşıdı, 45 yard kaydetti “eh işte” dedirtti. Aaron Rodgers’ın yedeği Brett Hundley bu sezon ilk defa sahaya çıktı ve o da “hım, fena değil” dedirtti. Oakland Raiders defansının ikinci ve üçüncü opsiyonları biraz soru işareti bıraktı akıllarda. Nihayetinde bir topun bir tarafında 11 diğer tarafında 11 kişi koştu, Lambeau Field’da kazanan yine Cheesehead’ler oldu.

Seattle Seahawks: 11 – Minnesota Vikings: 18

Geçtiğimiz sezon NFL tarihinin en soğuk üçüncü karşılaşmasında, içecekler tribünde buz tutar iken, 28 numaralı mor formalı adam istediği gibi koşamaz iken, yine de sahasında oynayan o mor formalı takım karşılaşmayı kazanmak için çok büyük bir avantaj yakalamıştı. Blair Walsh topun başına geçti, ekstra sayı için topa vurulan yerden daha da yakın bir mesafeden sayıyı kaydedemedi, Seahawks karşılaşmayı kazandı. Yürekler burkuldu, Vikings taraftarları çok üzüldü ve bu maçın rövanşı bu hazırlık sezonunda Seattle’da oynandı. Elbette bir wild card karşılaşmasındaki mağlubiyet bir hazırlık maçında giderilemez fakat yine de Vikings oyuncuları bir nebze daha rahattır artık. Karşılaşmaya geçecek olursak, aslında iki takımda da bildiğimizden öte bir şey yoktu, o nedenle biraz masalsı, hikâye gibi girmek istedim. Seattle Sehawks için bu sezon en ölümcül pozisyon RB gibi duruyor ve bu karşılaşmada özellikle Christine Michael ve Troymaine Pope’u denediler ve Pope daha çok beğenimi kazandı diyebilirim. Jacksonville State çıkışlı ve draft edilmemiş Pope, 10 denemede 86 yard mesafe kaydederek bir de TD kaydetmeyi başardı. Yine de Seahawks açısından sezon başlayana kadar deneme bitmeyecek gibi duruyor, geçtiğimiz sezonun büyük bölümünü Thomas Rawls ile geçirmelerine rağmen bu sezon değişiklik yapmamaları için Rawls’a verilmiş bir sözleri yok. Vikings ise QB ve RB pozisyonlarında as oyuncularını oynatmadı, geçtiğimiz sezon iyi bir takım olmalarına rağmen onları izlerken sıkılıyordum, belki koşu oyununun fazlalığından, belki Adrian Peterson haricinde “patlayıcı” bir oyuncuları olmamasından belki de defanslarının rakipleri zaten oynatmamasından ancak bu karşılaşmada da aynı hissiyata kapıldığımı söylemeliyim.

Washington Redskins: 22 – New York Jets: 18

Karşılaşmanın ilk periyodunda hiç sayı çıkmazken ikinci periyot Redskins, Colt McCoy önderliğinde iki TD kazandı (McCoy 13/16 pas isabeti, 159 pas yardı, iki TD pası, bir interception ile karşılaşmayı tamamladı bu arada), karşılaşmanın devamında ise Jets’in cevap verme çabası ancak maçın süresi ve Jets’in soluğunun yetmeyişi. Colt McCoy ne kadar gözüme çarpıp ve iyi bir performans sergilediyse karşısında da Baylor çıkışlı ikinci senesini geçiren QB Bryce Petty bir o kadar iyi oynadı diyebiliriz (16/26 pas isabeti, 242 pas yardı, iki TD pası). QB’lerin bu performansı haricinde bir diğer Jets, QB’si ve hatta Ryan Fitzpatrick dönmeseydi muhtemel starter olacak QB Geno Smith’e biraz dikkat vermek istedim ancak eski West Virginia yıldızı kolej günlerini çok geride bırakmış, NFL’e üçüncü sezonunda dahi hala adapte olamamış olarak duruyor.

Dallas Cowboys: 41 – Miami Dolphins: 14

Los Angeles’a Rams’in geri dönüş karşılaşmasında takımdaki yerini almayan Tony Romo, 2016 sezonunu kendi taraftarı önünde açtı fakat maç sonunda spotlar onun üzerinde değil, hemen arkasındaki yedeğinin üzerindeydi, Dak Prescott. Geçtiğimiz hafta Rams karşısında ilk 11 başlayan Prescott gayet iyi bir performans ortaya koymuş ve dikkatleri üzerine toplamayı başarmıştı. Yine de hazırlık sezonlarında bu tür olaylar fazla olur, benim hazırlık maçları hakkındaki yorumlarıma da bakarsanız birçok iyi yedek QB varmış gibi görürsünüz ancak bunların birçoğu sezon içinde sahayı göremezler. Zira performansları bir hazırlık maçında birkaç down ile sınırlıdır aslında, gelişmeleri için zaman lazımdır.  Prescott’da ise farklı bir olay var, Los Angeles’da o atmosfer içinde, Rams tekrar oraya dönmüşken, bir California QB’sini Rams birinci sırada draft etmişken ve herkes onu beklerken Prescott kendinden söz ettirdi, bunu Dallas’ta da devam ettirmeyi başardı. Nasıl mı?

Prescott, 12/15 pas isabeti, 199 pas yardı, iki pas TD’ı attı ve hiç sack yemedi, evet Dallas NFL’in en iyi o-line’ına sahip ancak o oyuncuların yedekleri de korudu Prescott’u karşılaşma içinde ve hiç sack yemedi. Bunu geçiyorum, üç defa koşu denemesi yaptı ve iki de koşu TD’ı var! Maç içinde ne fumble ne de interception, top da kaybetmedi, bilhassa play action oyunlarında dikkatimi çekiyor çok başarılı. Tamam, Dallas’ta Romo’yu sezon içinde belki keser diye bir şey atamam ancak artık Dallas’da Romo sakatlanırsa hem interception hem de intentional grounding gibi saçma sapan pas atacak bir QB yok gibi duruyor. Diğer yandan herkes Ezekiel Elliot’ı merak ederken (haklı olarak), unutulan Alfred Morris de henüz “ben bitmedim” dercesine bir performansla oynadı, not olarak düşelim. Dolphins ise daha maçın başında bir kasırgaya yakalandı, bilhassa ikinci çeyrekte Ryan Tannehill’in aslında beklenenden daha fazla oyunda kalması ve iki TD pası atmasıyla maça tutunmaya çalıştı ancak Texas’da kasırga çok kuvvetli oluyor. Doplhins formasıyla Arian Foster’ı iki koşu denemesinde gördük ama Foster’ı şu biçimde görmektense anılarımda anımsamayı tercih ederim.

San Diego Chargers: 19 – Arizona Cardinals: 3

İlginç biçimde Cardinals ikinci hazırlık maçında da az skorlu bir karşılaşma geçirdi. Az önce Patriots, Packers gibi takımları analiz ederken bu takımların “sistem”lerinin oturmasından ötürü yedek oyuncularının da bu tür karşılaşmalarda bir şeyler başarabildiğinden, sırıtmadıklarından bahsetmiştim ki Cardinals bilhassa Bruce Arians nedeniyle benim öyle gördüğüm bir ekip fakat bireysel oyuncu performansı açısından da ilk iki karşılaşmaları hayal kırıklığına neden oldu. İki takım açısından da koşu olayının bir türlü başarılamadığı bir karşılaşma oldu esasen, Chargers için maçın tek fark yaratan olayı bir interception ardından Brandon Flowers’ın TD yapması oldu ki maçın kaydedilmiş tek TD’ı da bu defansif TD oldu. Kısır bir karşılaşmaydı, koşamayan takımlardan Cardinals pas oyunlarında da etkili olamazken Chargers’ın Cardinals’a nazaran bir tık daha iyi pas oyunu yapması da en azından alan golü denemelerine girmelerine neden oldu ve 19 sayılarının 12’sini alan golü ile kazandılar. Geçtiğimiz hafta beğendiğim Chargers RB’i Melvin Gordon bu hafta neredeyse varlık gösteremedi, bunun yerine Chargers açısından gözüme çarpan ise geçtiğimiz sezona göre defanslarının daha iyi bir duruma gelmesi.

Tennesee Titans: 16 – Carolina Panthers: 26

Geçtiğimiz sezonunun finalisti Panthers, gücünden bir şey kaybetmemiş gibi duruyor. Üstelik daha bir sene daha olgunlaşmış ve artık Super Bowl deneyimi olan Cam Newton ile sezona girecekler, bu da ayrı bir avantaj. Defans takımlarının gücünden de kaybetmiş değiller ve aslında geçtiğimiz seneye göre haklarında söylenebilecek şeyler kısıtlı. Belki de en önemlisi geçtiğimiz sezonun başında sakatlığa kurban verdikleri Kelvin Benjamin’in sahalara artık sağlıklı olarak dönüyor olduğu. Tennesee Titans ise bir şeyler inşa etmeye çalışıyor habire, QB tamam gibi, RB konusunda DeMarco Murray ve Derrick Henry takıma katkı sağlayacaklar, WR pozisyonlarına genç-veteran ayrımı yapmaksızın eklemeler yapıyorlar, defanslarına da bir çeki düzen verme girişimindeler ancak hala defansif açıdan yeterli olduklarını söylemek güç. Marcus Mariota hazırlık sezonunda yer aldığı sürelerde 2016 sezonu için olumlu sinyaller vermekte.

 

 

Buffalo Bills: 21 – New York Giants: 0

New York Giants ile alakalı geçtiğimiz hafta yazdığım yorumda yedek QB Ryan Nassib’in nasıl hala NFL’de yer bulabildiğine şaşırdığımı belirtmiştim, bu hafta da görüşümün perçinlendiğini söylemek isterim. Bu karşılaşmada hatırı sayılır bir süre alan Nassib 2/12 pas isabetiyle oynamayı başardı, başardı diyorum çünkü NFL hazırlık karşılaşmalarına çıkacak kalibreye erişen bir QB için yine o seviyeye çıkmaya başarmış top tutuculara bu denli kötü top dağıtmak bir meziyet. Nassib’in yedeği (yedeğin yedeği) QB Logan Thomas da karşılaşma içinde dört pas denemesinde bulunup ikisini interception ile sonuçlandırınca Giants ister istemez “0” puan kaydetmiş oldu bu karşılaşmada. Buffalo Bills cephesinde ise bol sıfırlı yeni kontratını alan QB Tyrod Taylor başarılı bir performans ortaya koyup yerini önce E.J Manuel’e sonrasında da Cardele Jones’a bıraktı. Belki yine geçtiğimiz hafta yazdığımı tekrarlamak gibi olacak ancak üç QB’sinin de tavanı ve tabanı belli Bills’in, bu adamlardan stabil bir performans alındığı takdirde başarı şansı elbette var ve bu performansı alacak isim Rex Ryan’dan başkası değil.

Indianapolis Colts: 18 – Baltimore Ravens: 19

Colts taraftarları, 2015 sezonu gibi bir sezon yaşamayacaklarından emin olmalılar zira Andrew Luck döndü, hem de çok iyi görünerek döndü. Ravens karşısında sekizde sekiz pas isabetiyle oynayan Luck, sezona ve futbola aç görünüyor. Indianapolis Colts’u en çok zorlayacak şeylerin başında ise koşu hücumu geliyor desem yanlış bir şey söylemem. Sezonun Frank Gore ile götürülemeyeceği aşikar olduktan sonra Robert Turbin’e şans vermeyi düşündüler Ravens karşısında ancak Turbin’den de pek fazla ışık alabildiklerini söylemek güç. Ravens cephesinde ise Joe Flacco sakatlığından dolayı hala hazırlık karşılaşmalarında yer almış değil, onun yerine mor forma altında bolca Ryan Mallett ve Josh Johnson izliyoruz, maçın sonunun heyecanlı geçtiğini de eklemek gerek bu arada.

Jacksonville Jaguars: 21 – Tampa Bay Buccaneers: 27

Hafta boyunca beraber idman yapan iki güzide Florida takımı Jacksonville’de karşılaştılar ve gülen taraf deplasmandaki takım oldu. Jacksonville Jaguars, Blake Bortles’la beraber maça çok hızlı girmesine rağmen Tampa Bay ikinci çeyrekte oyuna ağırlığın koymayı bildi. Maçın devamında ise Tampa Bay koşmaya çalıştı, koştu-koşamadı ayrı ancak koşmaya çalıştı, bu sezon öncesi hazırlık maçlarında izlediğim en fazla koşu hücumunu yapmış olabilirler maçta (ki kontrol ettiğimde 44 koşu denemeleri var, gayet fazla bir rakam). Bunun karşısında ise Jaguars, zamanı gelip de Blake Bortles’ı kenara alınca, aslında artık bir nevi “mentör” görevi üstlenmesi gereken Chad Henne’yi sahaya sürdü, o da neden Jaguars’ın yıllar boyu kendisinden ziyade genç bir QB aranıp durduğunu iki interception’ı ile bana tekrar hatırlattı. Öteki yandan geçtiğimiz sezonun ilk sıra seçimi Jameis Winston oyunda kaldığı kısıtlı süre içinde açıkçası vasat ve vasatın altı denebilecek bir oyun sahneye koydu ancak çok da önemli değil, geçtiğimiz seneden ne olduğunu biliyoruz kendisinin. 2014 sezonunda üçüncü turdan draft edilmesinin ardından Josh Freeman’ın takımla ilişiğinin kesilmesiyle beraber uzun süre Bucs dümeninde izlediğimiz QB Mike Glennon (olimpiyatları izlerken ne zaman İskandinav bir uzun atlamacı filan görsem hemen yüzü gözümün önüne geliyor nedense) başarılı bir performans sergileyerek takımını galibiyete ulaştıran isim oldu. Ayrıca Bucs, Glennon ile NFL’in en kötü takımı olup da draft birinci sıra haklarını aldığı o sezon dahi benim gözüme kötü gelmemişti, QB için iyi bir fiziğe sahip, çok kötü kararlar vermiyor, o zamanda bile “game manager”lık yapmayı başarıyordu ayrıca. Jacksonville Jaguars adına bu seneki draft’taki en iyi oyuncu olarak nitelendirilen Jalen Ramsey ve ikinci tura düşmesi şaşkınlıkla karşılanan LB Myles Jack’i beraber sahada gördük. “Olumlu performans”ını gördüğümüz bir QB, Chris Ivory gibi sakatlık riski olsa da (sakatlık riski olsa da T.J Yeldon ile başlayan kıyamet kadar RB var ayrıca arkasında) çok güçlü bir RB, ayrıca geçtiğimiz sezon “nereden çıktı bu adamlar” dediğimiz inanılmaz patlayıcı –genç bir WR çekirdeği söz konusu. Jaguars’ın kendi evinde bu karşılaşmayı kaybettiğine bakmadan, haklarında düşünecek çok olumlu şey var aslında.

Houston Texans: 16 – New Orleans Saints: 9

Houston taraftarları en azından bu sezon takımı emanet edecekleri QB Brock Osweiler’ı ilk kez sahada gördüler, herhangi bir endişeye kapıldıklarını düşünmüyorum ancak “bizi uçurur bu adam” diye hisseden olmadığına da eminim. Texans için ölümcül noktalardan biri Osweiler olduğu kadar Arian Foster’ın yokluğunu doldurması beklenen (gerçi bir dakika, Arian Foster yokluğunu sakatlık belalarıyla kendisi de yaratıyordu bolca) Lamar Miller’ın performansı olacak ve henüz “tam” hazır görünmediğini sezonun bu kısmına kadar aldığı sürede söyleyebilirim. Bir diğer yandan Texans, DeAndre Hopkins’in yükünü azaltmak adına bu sezon ve geçtiğimiz sezon WR’lar draft etti, en azından bu karşılaşmada gördük ki, Will Fuller, Braxton Miller gibi adamlardan iş çıkabilir, hatta Fuller iki haftadır iyi performans sergileyip göze çarpmakta. Saints cephesine geçtiğimizde ise 2015 draftında 3.turdan aldıkları ve Brees’in arkasında gelişime bıraktıkları Garrett Grayson hakkında okuduklarım ve dinlediklerimin de etkisiyle birşeyler bekliyordum açıkçası fakat bu sezon yerlerde sürünen bir performans gördüm onun yerine, alışması hala zaman alacak gibi duruyor. Diğer yandan ikinci senesini yaşayan oyuncu Brandon Coleman’a 10 pas atılırken Coleman bu pasların 6’sını tutmayı başararak 47 yard mesafe kaydetti, özellikle kısa mesafe oyunlarında, perde oyunlarında adını çok duyduk Coleman’ın.

Denver Broncos: 24 – San Francisco 49ers: 31

Şampiyon sahasına döndü, tabi 18 numaralı formanın eksikliğiyle… Tüm Broncos taraftarları biliyor ki bu sezon o formanın yeri dolmayacak ancak yine de yeni umutlar beslemelerini sağlayacak bir adam var aslında, Paxton Lynch. Lynch için 2016 sezonunda gerçekleşmesi muhtemel bir senaryo var, o da şu; halihazırda starter QB olması kesin olan Marc Sanchez bir maçta sakatlanır veya bir iki maçta çok kötü performans ortaya koyar, sezonun ilk ayı geçilmiştir ve Lynch starter olarak koç Gary Kubiak tarafından açıklanır. Bu muhtemel senaryonun da iki etkisi var, birisinde Lynch kahraman olur, birisinde ise taraftarlar onun da kellesini isterler. İkinci seçeneğin gerçekleşmemesini umuyorum. Şu anda sezonun ilk karşılaşmasında sahaya çıksa takımı idare edebilir diyemem Paxton Lynch için ancak örneğin iki ay sonra o seviyeye gelemeyeceğini de söyleyemem. Çok yönlü bir oyuncu, heybetli fiziğine rağmen koşmaya da meraklı, NFL’i öğrenmesi için süreye ihtiyacı var ama. Bu karşılaşmada iki TD pası ve bir interception ile oynarken, fiziği ve bazı becerileri nedeniyle gözüme “en QB” görünen Broncos formalı oyuncu oydu. Maçı kazanan 49ers ise aslında bunu ilginç bir adamın önderliğinde yaptı, Christian Ponder. Eğer son iki sezondur NFL’i takip ediyorsanız bu ismi bilmemeniz doğal, Ponder, Brett Favre’ın 74.dönüşünden ve artık Vikings forması ile emekli olmasından sonra, harıl harıl QB arayan ve Adrian Peterson ile şampiyonluğa “idare eder” bir QB kadar uzak olduğunu düşünen Minnesota Vikings tarafından 2011 draftı birinci tur 12.sıra seçilmiştir. Kariyerinde sakatlıklar vsç ile mücade ettiği doğrudur ancak Vikings’den kovalanarak Minnesota eyalet dışarısına atılmıştır. Bu karşılaşmada 49ers formasıyla şans bulan Christian Ponder, neredeyse “perfect QB” istatistiği yakaladı ve üstelik takımla bir haftadan az süredir idman yapıyor olmasına rağmen. 7/8 pas isabeti ve bir TD pası, üstelik iki koşu denemesinde alınan bir koşu TD’ı, gözüme çarpmaktan çok gözlerimi fal taşı gibi açtı azizim, kendisinin herhangi bir NFL takımının 53 kişilik nihai kadrosunda yer alacağını hala sanmıyorum fakat forma giymesini geçtim, performans sergilemesine insan gerçekten hayret ediyor.

Los Angeles Rams: 21 – Kansas City Chiefs: 20

Los Angeles’a Rams’in dönüşünün ikinci maçı, yine kalabalık olan tarihi stat ve yine bir geriden geliş, kazanılan galibiyet. İki karşılaşmayı da evinde oynayan Rams için hemen herşey Hollywood senaryosu gibi oldu evet. Bunun yanında ilk karşılaşmada henüz ilk pasında interception ile topu kesilen draft’ın bir numaralı QB’si Jared Goff, bu karşılaşmada daha hazır göründü bunu mutlaka belirtmek lazım. Diğer yandan maçın hikayelerinden biri de 2015 off-season’ında eski birinci sıra seçimi Sam Bradford karşılığında Eagles’dan takıma alınan ancak 2016 hazırlık sezonu başında da takımdan kesilen Nick Foles’un, Rams’e karşı oynayacak olmasıydı. Nick Foles bu karşılaşmada da yüksek pas isabeti yakalamayı başararak iyi oynadı. Nick Foles zaten iyi bir oyuncu fakat Rams ile inanılmaz bir kan uyuşmazlığı yaşadı, işler daha fazla sarpa sarmadan da takımdan ayrıldı. Jared Goff, Nick Foles ve Rams’in yine geriden gelip karşılaşmayı seyircisi önünde kazanması haricinde de maçın bir hikayesi yoktu.

Üçüncü hazırlık maçlarının ardından oyuncu kadrolarında önemli kesilmeler yaşanacak, bu hafta geçtiğimiz haftaya göre daha iyi görünen takımlar, haftaya bir tık daha yukarıda görünecekler geçirilen antrenmanlarla beraber ve o maçların ardından tekrar görüşmek dileğiyle, esen kalın…