Uzuuunca bir aranın ardından yeniden merhabalar sevgili okurlarım. Takdir edersiniz ki içinde bulunduğumuz ölü sezonun en ölü dönemlerinden geçiyoruz ve bu yazarlar olarak bize de yansımış durumda. Pekala, en azından bana yansımış durumda, düzenli yazan arkadaşlarımın hakkını yemeyeyim. Peki çok durgun olan NFL sularında nelerden bahsedelim? Aslına bakarsanız üzerine yazılacak güncel bir mesele yok fakat kendi tembelliğim nedeniyle Raiders’ın nasıl bir off-season geçirdiğini vaktinde irdeleyememiştim. O yüzden bu yazıda konumuz Raiders. Türkiye’de bir Patriots, bir Packers kadar seveni olmasa da son yıllarda çoğu izleyenin sempati ile baktığı bir takıma dönüştüğü için bu yazıyı okumak için Raiders taraftarı olmanıza gerek yok. Bu arada aramızda kalsın, vagonumuzda kalan son yerlerimiz de dolmak üzere. Elinizi çabuk tutup atlayın.

Taşınma Mevzusu

Raiders’ın gündemini en çok meşgul eden konu şüphesiz takımın taşınma meselesiydi. Konuyla fazla alakalı olmayanlar tüm olayların taze olduğunu düşünebilir fakat Raiders’ın ‘stadyum’ rahatsızlığının kökleri 2009 yılına kadar dayanıyor. Raiders ile Oakland-Alameda County Colliseum yetkilileri stadyumun son kez çok yıllı olarak kiralanması konusunda 2009 yılında anlaştılar ve anlaşma üç yıllıktı. Başta rahmetli Al Davis olmak üzere bu süreçte Raiders yönetimi takımı uzun süreli bir şekilde Oakland’da tutabilmek için elinden geleni yaptı ki NFL standartlarına göre gayet mütevazı olan 800 milyon dolarlık yeni inşa edilecek bir stadyuma bile olur verdiler. Ancak Raiders, ne yatırımcılardan ne de yerel yönetimlerden beklediği desteği bulamadı ve 2012 yılından itibaren her yıl Colliseum kirasını birer yıl olarak yenilerken bulduğu ilk fırsatta taşınacağının sinyallerini zaten veriyordu. Sonrasında bildiğiniz, önce Rams ve sonra da Chargers’ın taşınmasıyla sonuçlanan Los Angeles olayları yaşandı. Los Angeles için çabalayan üç takımdan belki de bu şehre taşınmayı en çok hak eden taraf olan Raiders, diğer 31 takımın yöneticilerinin neredeyse hepsi tarafından saf dışı bırakıldı.

Şunu hemen belirteyim, Raiders, NFL genelinde ligin pek de yönetimsel güce sahip takımları arasında değil. Bu olay sonrası Mark Davis’in resmen küçük düşürülmesinden bile bahsedebiliriz. Aynı şekilde Davis ailesi, takım sahipleri arasında en zengin ve güçlüler sıralamasında son çeyrekte kendine yer bulabilir. Los Angeles olmayınca Santa Clara’da San Francisco 49ers ile ortak stat kullanımından San Antonio’ya taşınmaya kadar onlarca fikir ortaya atıldı. Nihayetinde Las Vegas fikri geldiğinde kimse bir NFL takımının böyle bir şehre hazır olduğunu düşünmüyordu. Hepsinden ziyade Mark Davis’in böyle bir hamleyi yapabilmesi için kendisini küçük gören takım sahiplerini ikna edebilecek bir finansal destekçiye ihtiyacı vardı. Aslında tam olarak da bunu yaptı Davis. Amerika’nın en büyük kumarhanesi Las Vegas Sands’in sahibi ve Nevada’da kelimenin tam anlamıyla bir kral olan milyarder Sheldon Adelson’ın desteğini almayı başardı. Bu aşamadan sonra Raiders’ın Las Vegas’a taşınmasının önünde hiçbir engel de kalmamıştı zaten. Oakland’da 800 milyonluk stadyuma eyvallah diyen Davis, Adelson’ın da etkisiyle Las Vegas’ta inşa edilecek olan 1.7 milyar dolarlık stadyum projesine imza attı. Daha sonrasında Adelson stadyum planlarındaki desteğini çekmiş olsa da Raiders’a Las Vegas kapılarının açmıştı bir kere. Onun bıraktığı yerden finansal desteği Bank of America sağladı ve takım sahiplerinin 31-1 oylaması ile Raiders resmi olarak Las Vegas’ın yolunu tuttu. Ancak bu taşınma, bildiğiniz taşınmalara benzemiyor. Raiders, hali hazırda Las Vegas’ta NFL standartlarında bir stadyum bulunmadığı için üç sene sonra tam anlamıyla taşınma işlemini gerçekleştirecek. Raiders, yıllar sonra Super Bowl kazanabilecek kalibrede bir takım kurmuşken oyuncuların geleceklerindeki belirsizlik bakalım onların performansını ne yönde etkileyecek…

Koç Değişimleri

Bir önceki sezon başarılı olarak playoff yapan bir takımın koç kadrosunda ciddi değişikliklere gitmesi pek görülen bir durum değildir. Hele ki ligin en iyi beş hücumundan birine sahip bir takımın hücum koordinatörünü değiştirmesi size saçmalık olarak gelebilir. Raiders, tam olarak bunu yaptı. Hücum koordinatörü Bill Musgrave, yeni sezonda takımla birlikte olmayacak ve yerini alacak isim QB koçu Todd Downing olacak. Musgrave iyi işleyen bir pas hücumu yönetiyordu fakat Derek Carr’ın gelişimindeki en büyük pay Downing’e ait ve zaten sistemin içinden gelen biri olması nedeniyle Raiders hücumunun daha kötüye gitmesini beklemiyorum.

Diğer bir önemli koç eklemesi de Chargers’ın savunma koordinatörü John Pagano’nun asistan koç sıfatıyla kadroya katılması oldu. Sezon bittikten sonra eğer bir Raiders koçu kovulacak diye bahis açılsaydı herkes parasını savunma koordinatörü Ken Norton’a yatırırdı ki haksız da sayılmazlardı. Fakat Jack Del Rio, eski dostunu kovmak yerine yetkilerinin bir kısmını elinden aldı diyebiliriz. Hala kağıt üzerinde Norton savunma koordinatörü olarak gözüküyor ve tüm yetkinin hala kendisinde olduğunu iddia ediyor olabilir ancak ortada bir Pagano gerçeği var. Yaka kartında asistan koç yazıyor olsa da önümüzdeki sezon Norton ve Pagano ikilisinden bir co-defensive coordinator’lık göreceğiz.

Serbest Market

Serbest oyuncularla sözleşme imzalama süreci başladığında Raiders, ligin en fazla salary cap boşluklarından birine sahip olsa da takımın yapı taşları Derek Carr ve Khalil Mack’in yaklaşmakta olan kontratları nedeniyle beklenilen agresiflikte değildi. Yine beklenti, kötü durumda olan savunmaya takviyeler yapılması yönündeydi ancak takıma katılan serbest oyuncuların neredeyse hepsi hücum oyuncuları oldu. Geçtiğimiz sezonu Giants ile geçiren offensive tackle Marshall Newhouse, geçen sezon takımın en zayıf offensive line karnı olan right tackle pozisyonu için mücadele verecek. Benim pek beğendiğim bir tackle değil açıkçası ancak en kötü ihtimalle rekabeti arttıracak bir isim ve tecrübeli. Hiçbir zaman draft edildiği birinci tur etiketinin hakkını veremeyen Cordarelle Patterson, Raiders ile yeni bir başlangıca hazırlanıyor. Hali hazırda ligin en tehlikeli returner’larından olan ve iyi bir özel takım oyuncusu olan Patterson, hala daha fazlasını verebilecek potansiyele sahip olması nedeniyle gayet olumlu baktığım bir transfer. Raiders wide reciever chart’ında Amari Cooper ve Michael Crabtree sonrası büyük bir kalite düşüşü var. Seth Roberts, slot reciever ve üçüncü WR olarak iyi işler yapsa da Patterson’ın yetenek eşiği çok daha fazla ve son yıllardaki düzenli gelişimini sürdürürse üçüncü WR olabilmek için ciddi bir şansa sahip.

Kağıt üzerinde pek seksi olmayan ama sahada çok şeyleri değiştirebilecek bir hamle olarak Jared Cook transferini de beğendiğimi söylemeliyim. Derek Carr’ın kariyerinin başından beri sahayı genişleterek eşleşme problemi yaratan bir tight end ile oynamadığını belirteyim. Aslında Raiders hücumunun geçen sene yaşadığı en büyük problem de buydu. Rakip savunmalar Cooper’ı double coverage ile savunup Crabtree’yi de bire bir adaya aldığı zaman arada Roberts dışında üçüncü bir seçenek bulmakta zorlandı Carr. Jared Cook, kariyerinin büyük bölümünde bekleneni veremeyen bir tight end olarak anılsa da Raiders’a ihtiyaç duyduğu pas tutan tight end katkısını verebilir. Ayrıca geçen sezon Rodgers gibi iyi bir QB ile fark yaratan bir tight end olabileceğini de gösterdi. Raiders’ın bu off-season’da kadrosuna kattığı hayal kırıklığı yaratan tek eski birinci tur seçimi Patterson değildi. E. J. Manuel, aslında Connor Cook ile rekabete girerek onu bir üst seviyeye taşımak amacıyla sudan ucuza yapılan bir hamle ancak gelen bilgiler Manuel’in şu anda Cook’tan daha iyi durumda olduğu. Bunu artık “Cook çok kötü” veya “Manuel kendini geliştirmiş” şeklinde yorumlamak size kalmış. Diğer bir önemli hamle ve savunmaya yapılan tek serbest oyuncu takviyesi de Dolphins’ten linebacker Jelani Jenkins oldu. Kariyeri sakatlıklarla baltalanmış bir oyuncu olsa da hala genç ve sadece bir yıllık kendini kanıtlama kontratıyla takıma katıldı.

Gelelim büyük balığa… Marshawn Lynch’in adı ilk olarak ortaya atıldığında işin ciddiye binebileceğini çok düşünmüyordum. Her ne kadar Lynch ve Raiders, Oakland gibi ortak bir payda da birleşiyor olsa da burada bahsettiğimiz isim Lynch’ti. Ne kadar rahatsız bir karakter olduğunu anlatmama gerek yok. Zaten normal şartlarda Lynch’in emeklilikten dönmesi bana imkansız geliyor. Sonradan kendi açıklamasıyla da öğrendik ki Raiders’ın Oakland’dan taşınıyor olması, Lynch’in emeklilikten dönmesindeki en büyük etkenmiş. Bu birlikteliğin hikaye kısmına bakacak olursak rahat bir şekilde film senaryosu yazabiliriz. Bir zamanların yıldız esas oğlanı doğup büyüdüğü şehrin, profesyonel futbol takımına iki sene sonra veda edeceğini öğrenir, emeklilikten döner ve şehre son bir Super Bowl kazandırarak sonsuza dek emekliliğe ayrılır. Peki işin gerçekçilik boyutu bu senaryoya ne diyor? Marshawn Lynch, bir tam sezon futbola ara vermiş bir running back. Bunun yenilenme ve dinlenme gibi olumlu etkileri olabileceği gibi futbol kondisyonundan uzaklaşma gibi dezavantajları da olabilir. 30 yaşının yukarısı, running back’ler için kariyerlerinin ışık hızıyla bitmeye başladığı dönemler ayrıca ve Lynch, 32 yaşına girmek üzere. Yine de tüm olumsuzluklara rağmen Raiders’ın elinde tam Lynch’in rakibini ezen koşu tarzına uygun ve Seahawks kariyeri boyunca hiç sahip olamadığı bir offensive line var. Ayrıca Lynch, tüm kariyeri boyunca olduğu gibi hücumu sırtlamak zorunda kalmayacak. Raiders’ın zaten iyi bir pas hücumu ve koşu oyunlarında yük hafifletecek DeAndre Washington ve Jalen Richard gibi zıpır running back’leri var. Yani Lynch’ten ve bu hücuma katacaklarından umutlu olabilmek için her türlü sebebimiz var. Şahsen ben 1,000 yard’lık sezon bekliyorum.

Draft

Offseason’da serbest oyuncu haklarını ağırlıklı olarak hücumu mükemmelleştirmeye harcayan Reggie McKenzie, draft sermayesinin ise büyük bölümünü savunma için kullandı. Birinci tur seçimi olan cornerback Gareon Conley için birçok açıdan sürpriz bir seçim diyebiliriz. Birincisi Conley, draft’ın en iyi cornerback’lerinden birisiydi ve ilk 15 sırada kesin seçilmesi bekleniyordu. İkincisi, draft’a çok kısa bir süre kala maruz kaldı tecavüz suçlaması sebebiyle hakkında açılan polis soruşturması sonucu ilk turdan kesin düşmesi bekleniyordu. McKenzie’nin en önemli draft politikası yüksek karaktere her şeyden çok önem vermesidir. O nedenle eğer o, Conley hakkındaki tüm araştırmalarımızı yaptık diyor ve bu kadar değerli bir seçimi harcıyorsa ona güvenirim. Burada tartışılacak tek nokta Rueben Foster da hala tahtada dururken acaba Conley bu seçime değer miydi? Eğer Foster, beklendiği gibi NFL’in sıradaki büyük linebacker’ına dönüşürse bu tercih yıllar boyu konuşulacak. Ancak Conley de aklandığı zaman çok farklı işler yapabilecek bir potansiyel. Kısacası hem Foster hem de Conley bana göre bu draft’ın en büyük değer seçimleri oldular.

İkinci turda tekrar secondary’ye yönelindi ve draft’ın en acayip atleti olan safety Obi Melifonwu draft edildi. Bir önceki sezon ilk turda Karl Joseph ile zaten safety seçen Raiders’ın hemen ardından yine yüksek turda safety seçmesi yadsınabilir fakat kadroya baktığımız zaman Joseph ve 34 yaşına giren Reggie Nelson dışında sahaya sürülebilecek safety olmadığını görüyoruz. Ayrıca Obi, 1.95 cm boyu, 100 kilosu ve 40 yardı 4.4 saniye altında koşabilmesi sayesinde Raiders’ın savunmakta en çok zorlandığı tight end’leri savunabilmek adına kullanabileceği silah olabilir. İlk iki seçim pas savunmasında ligin en kötü çeyreğinde yer alan Raiders için gayet mantıklı hamlelerdi.

Üçüncü turdaki Eddie Vanderdoes seçimi biraz riskli olsa da ödülünün daha da büyük olma ihtimali var. Zamanında beş yıldızlı bir lise oyuncusu olarak UCLA ve Notre Dame arasında savaş başlatan Vanderdoes, UCLA’de geçirdiği ilk iki sezonda da geleceğin NFL yıldızı izlenimi veriyordu ta ki diz sakatlığını yaşayana kadar. Sakatlık sonrası eski patlayıcılığını yitirmiş görünse de biraz form tutmaya başlayınca eski gücüne kavuşamasa bile ona yakın bir yerlere gelebilir. Dördüncü tur seçimi OT David Sharpe ise Raiders’ın bu draft sınıfının sürprizi olabilir. Florida’da right tackle oynayan Sharpe, Penn’in altında geçireceği birkaç sezonda left tackle’ı devralacak potansiyele sahip. Diğer seçimler arasından ise Treyvon Hester’ı öne çıkarabilirim. 3-teknik defensive tackle Raiders için büyük bir ihtiyaç ve Hester, yedinci turda seçilen bir oyuncu olsa da şimdiye kadar savunma koçlarını oldukça etkilemiş görünüyor.

Sonuç

Genel olarak Raiders’ın geçirdiği off-season’dan memnun kaldığımı söyleyebilirim. Her taraftar transferi sever, o yüzden serbest oyuncu dönemindeki pasiflik biraz canımı sıkmış olsa da Carr’ın uzun soluklu bu takımda kalması, yapılacak diğer tüm off-season eklemelerinden önemliydi. Nitekim öyle de oldu ve Derek Carr, yeni sözleşmesiyle birlikte NFL’in en pahalı oyuncusu oldu. Dolayısıyla buna ne kadar değeceği konusunda tartışmalar da başladı. Burada sorulan soruların yanlış olduğunu düşünüyorum ben. Değip değmeyeceğini mutlaka zaman gösterecek ama sonuç ne olursa olsun bu Raiders’ın kesinlikle yapması gereken bir hamleydi, bu değişmeyecek. Evet, Carr daha Super Bowl bile oynamadan diğer tüm efsanelerden daha fazla para kazanacak ama Carr gibi ölü bir franchise’a yaşam pompalayan ve gelecekte en iyilerden biri olma potansiyeli gösteren bir oyuncuya piyasanın gerektirdiği parayı ödemeniz gerekiyor. Nihayetinde 32 takımlı bir ligde 32 tane bile franchise quarterback yok. Bir tanesini uzun yıllar sonunda bulmuşken adama parasını ödemeniz gerekiyor.

Öte yandan Gabe Jackson’ın da sözleşmesinin uzatılması takımın başarı grafiğini direkt etkileyecek bir hareket. Koskoca ligde tüm sezon boyunca bir tane bile sack izni vermeyen üç tane guard var ve ikisi Osemele ile Jackson. Gabe Jackson, hem Carr hem de geriye kalan tüm Raiders hücumu için kilit bir eleman. Şimdi geriye sadece bir sonraki sene sonunda kontratı bitecek olan Khalil Mack kalıyor. Dikkat ettiniz mi, Mack-Carr-Jackson üçlüsü sırasıyla 2014 draft seçimleri. Belki de Raiders tarihinin en iyi draft sınıfıydı bu…