Evet yanlış duymadınız Miami Dolphins bu hafta maç kaybetmedi çünkü takım “bye” haftasındaydı. Oyuncular, teknik ekip hatta muhabirler bile tatile çıkmışken sezon başında neler oldu, 11. haftayı geride bırakırken öne çıkan olaylar, hücum ve savunma performanslarına değinmek istiyorum.

Geçen sezonu 6-10 ile bitirip playoff’u kaçıran Dolphins’te ilk ayrılık Jarvis Landry’den gelmişti. Bu yılın şubat ayında Dolphins ile bir yıllık 16 milyon dolar sözleşme imzalayan Landry, Mart ayında 2018 NFL Draftı’nın dördüncü ve yedinci tur draft hakkı karşılığında Browns’ın yolunu tuttu. İkinci büyük değişiklik ise Ndamukong Suh’tan geldi. 2015 yılının mart ayında altı yıl 114 milyon dolarlık sözleşme imzalayan Suh biten sezonun ardından bu sezon çok iyi bir kadro kuran Los Angeles Rams’e bir yıllık 14 milyon dolarlık kontrata imza attı. Bu iki yüksek kontratlı oyuncularını gönderdikten sonra salary cap’te büyük bir yer açan Dolphins’te, bu sezon 2018 NFL Draftı’ndan seçtiği oyunculardan önce çıkanlar ise; birinci tur 11. sıradan Minkah Fitzpatrick (S), ikinci tur 42. sıradan Mike Gesicki (TE), üçüncü tur 73. sıradan Jerome Baker (LB) ve yedinci tur 229. sıradan Jason Sanders (K) oldu. Özellikle Jason Sanders çaylak sezonunda yüzde 93.8’lik alan golü tamamlama yüzdesiyle biraz daha öne çıkan isimlerden biri oldu. Takıma katılan diğer isimler ise Detriot Lions’tan 2019 NFL Draftı’nın yedinci tur seçimi hakkı karşılığında Akeem Spence (DT), Los Angeles Rams’ten Robert Quinn (DE), New England Patriots’tan wide receiever Danny Amendola (WR) ve Kansas City Chiefs’ten Albert Wilson (WR) idi.

Tüm bu gelen gidenlerden daha çok önemli olan geçtiğimiz sezonu IR’de geçiren Ryan Tannehill’in takıma dönüşü olmuştu. Geçen sezonu QB olarak Ryan Tannehill’in yerine oynayan Jay Cutler ise sezonu yüzde 62 pas tamamlama (266-429) ve 19 TD sezonu ile tamamlamıştı fakat Tannehill’in takıma dönüşü ile birlikte ilk üç maçını kazanan Dolphins’te rüzgâr takım lehine esiyordu. Bu üç maçta Tannehill yüzde 73 pas tamamlama ve yedi TD pası ile oynadı ve taraftarlar Jay Cutler ve Matt Moore’dan sonra gerçek oyun kurucusuna kavuştu demişken araya giren New England Patriots mağlubiyeti biraz o rüzgârı kesti. Ardından gelen Bengals mağlubiyeti ise Dolphins adına sadece bir mağlubiyet değildi aynı zamanda Tannehill’i de bu maçla beraber kaybeden Dolphins ne yazık ki tekrar başka bir yedek QB ile oynamak zorunda kalmıştı. Mart ayında sözleşme imzalanan Brock Osweiler takımda birinci QB olarak ilk çıktığı maçta herkesi şaşırttı. Chicago Bears maçında etkili bir performans gösteren Osweiler o maçı 28-44 pas tamamlama ve üç TD pası ile tamamlamıştı. Bu performans Osweiler adına kariyerini tekrar canlandırmak için büyük bir ışık olmuştu fakat oynadığı diğer dört maçta bu performansına yaklaşamadı (hatta son üç maç TD pası bile atamadı).

Geçen sezon Chicago Bears’ın hücum koordinatörü Dowell Loggains ile anlaşan Dolphins’te bu sezon hücum performansları da büyük eleştiriler arasında. 2017-2018 NFL sezonunu genel hücum performansı adına 30. sırada tamamlayan Chicago Bears’ın hücum koçunu takıma getirmek pek doğru bir hamle gibi gözükmedi. En azından ilk 11 hafta için bunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Şu an ligde hücum performansı olarak 28. sırada olan Dolphins, bu cümleyi kanıtlar nitelikte. Hücum adına en etkili isim olan Albert Wilson’ın IR’ye gönderilmesi tam bir şok etkisi yarattı. Wilson sakatlandığı Lions maçına kadar Dolphins adına en etkili isimdi. 29 pas yakalama, 391 yard ve dört TD ile yedinci haftaya kadar takımın en önemli hücum yükü olan Wilson özellikle Bears maçındaki performansı çok büyük alkış toplamıştı. Albert Wilson ile beraber Danny Amendola ve Kenny Stills’te hücum yükünü çeken oyunculardı. İki oyuncu da 11. haftaya kadar dörder TD ile oynadı.  Özellikle Amendola’nın tecrübesi zayıf olan hücum gücüne büyük katkı sağladı. Fakat hücum adına sürpriz olarak çıkan oyuncu ise Texans maçında kadar takas listesinde olan DeVante Paker’dı. Albert Wilson’un IR’a gönderilmesinden ve Kenny Stills’in sakatlığından dolayı oynamadığı sekizinci haftadaki Texans maçında bir anda ilk 11’de forma şansı bulan DeVante Parker, altı pas yakalama ve 134 yardlık koşu ile bu sezonki en iyi maçını oynamıştı ve takımda kalmıştı. Fakat o günden sonra DeVante Parker’ın da performansı düştü.

Şu ana kadar takımın koşu oyunlarındaki en büyük kozu ise 35 yaşındaki Frank Gore. 528 yardlık top taşıma ile lider bulunan Gore, en kritik hücumlarda Dolphins hücumunun güvendiği isimlerin başında gelmekte. Frank Gore’u 376 yardlık top taşıma ile Kenyan Drake takip etmekte. Sakatlıkların son kurbanı ise WR Jakeem Grant. Geçen hafta oynanan Packers maçında sakatlanan Grant IR’a gönderilmesi muhtemel gözüküyordu ki öyle de oldu. Bu sezonu 21 pas yakalama, 268 yard koşu ve iki TD ile tamamlayan Grant’ın sezonu kapatması Dolphins hücumu adına büyük bir kayıp oldu diyebiliriz.

Sezon genelinde eleştirilerin oklarının diğer hedefi ise Dolphins savunması… Bu sene öyle bir Dolphins savunması izliyoruz ki her rakipten bir oyuncu mutlaka kariyer gecelerinden birini geçiriyor. Texans maçında genç QB Deshaun Watson, Packers maçında Aaron Jones bunlara en büyük örnek.  2016 yılında Cincinnati Bengals’ın LB koçu iken Miami’ye LB koçu olarak gelen Matt Burke, 2017 yılında ise Dolphins’in savunma koordinatörlüğü görevine getirildi. Geçen sezonu genel savunma istatistiklerinde 29. sırada bitiren Dolphins, pas savunmasında 16. sırada, koşu savunmasında ise 14. sırada bitirmişti. Bu maçlarda rakiplerine normal sezonda koşu yardlarında 1,768 koşu yardına izin vermişti. Pas hücumlarında ise rakiplerine ortalama yüzde 64’lük pas tamamlamaya izin vererek tamamlamıştı. Fakat daha bu sezonun bitmesine altı maç varken Dolphins savunması oynanan 10 maçta yüzde 65’lik pas tamamlamaya izin verdi bile. Koşu hücumlarında ise şu ana kadar rakiplerini 1,413 yardda tutabildi ve bu alanda 29. sırada kaldı. Son sıralardaki iki takımın Oakland Raiders ve Arizona Cardinals olduğunu düşünürsek bu gerçekten çok kötü bir performans Dolphins savunması adına…

Hücumda verdiği sakatlara nispeten savunmada daha az sakatı bulunan Dolphins’te savunma adına öne çıkan isimlerden ilki Kiko Alonso (LB). Bu sezon üç interception ve 56 tackle ile oynayan Kiko Alonso savunmayı ayakta tutan isimlerin başında geliyor. İkinci olarak ise Cameron Wake gelmekte. QB savunmasında çok eksik olan Dolphins’te bu sezon 3.5 sack ile en fazla sack yapan Cameron Wake’i 2.5 sack ile Robert Quinn ve iki sack ile Akeem Spence takip etmekte.  Savunma da en yüksek kontratla oynayan Reshad Jones ise bu sezon iki interception ile oynamakta. Geçen sezonu 1.5 sack ile tamamlayan safety Reshad Jones bu sezon oynadığı sekiz maçta hiç sack yapamadı. Savunma adına da sakat isimler arasında ikişer sack ile oynayan Vincent Taylor (DT) ve Williams Hayes’ın (DE) isimleri dikkat çekiyor.

Fakat bir başka önemli nokta olarak düşündüğüm şey ise savunma oyuncularının performans-garanti para ekseninde incelediğimizde yüksek kontratlı oyuncularından beklenen performansın alınmadığı açıkça gözüküyor. Örnek olarak şöyle söylersek yanlış olmaz, salary cap’in yaklaşık 42’sini dolduran Dolphins savunmasında oyuncuların kontratlarını bu sezonun en favori takımlarından Saints ile karşılaştırdığımızda bu sayı yüzde 35.5 olarak gözüküyor. Yani Saints’in savunma oyuncularının kontratları salary cap’in sadece yüzde 35,5’uğunu dolduruyor ve Saints’in de bu sezon sadece hücum ile değil savunmasının da ön planda olduğunu görüyoruz. Açıkçası Dolphins’te savunma koordinatörü ve savunma oyuncuları arasında problem olduğu gözüküyor. Zaten bunun için istatistiklere bakmaya gerek bile yok. Texans maçında savunma oyuncularının performansına sinirlenen Matt Burke maçın son çeyreğinde elindeki tableti sinirli bir şekilde yere atması ve maç sonunda oyuncularını açıkça suçlaması ve bir sonraki hafta Jets ile oynanan maçta Reshad Jones’un kendisini yedeğe çekmesi ve oyuna dönmemesi bu iletişimsizliğin en gözüken örneklerinden. Her ne kadar koç Adam Gase, savunma takımıyla iletişimi daha fazla arttıracağını söylese de sezon sonunda Matt Burke ile devam edileceğini zannetmiyorum. Ayrıca sezon sonundaki duruma göre savunmada yüksek kontratlı bir veya iki oyuncu ile yollar ayrılabilir.

Tüm bu bilgilerin dışında sezonun bitmesine altı maç var ve ilkini 12. haftada Indianapolis Colts ile oynayacak Dolphins’in bu maç için sakatlar dışında endişelendiren bir diğer bir yan ise takımın Miami dışında maç kazanamaması. Açıkça gözüküyor ki Dolphins’te de bir dış saha fobisi oluşmuş. Kalan altı maçın üçünün dışarıda olduğunu düşünürsek bu maçlardan çıkaracak iki galibiyet sezonu playoff yaparak bitirmek demek. Fakat bu maçlarının birinin Colts ile diğerinin Vikings ile olması bu ihtimalleri azaltıyor. Özellikle Colts’da QB Andrew Luck son yedi maçta üçün üstünde TD pası atarak oynaması zaten QB savunmasında kötü olan Dolphins için maç önü tahminleri kolaylaştırıyor. Son dört maçını kazanan Colts’ta evinde oynadığı son üç maçı kazanması da zaten dış saha da maç kazanamayan Dolphins için bir başka olumsuz istatistik. Fakat bu maçtaki tek umudum hafta içindeki koç Gase’in Ryan Tannehill’in sahalara döneceğini söylemesi… Hücumda ne kadar sakatı olursa olsun gerçek bir saha içi lideri ile oynaması takım adına önemli bir artı. Tüm umutlarımızı Ryan Tannehill’in dönüşüne bağlamış olsak da takım içi iletişiminde daha iyi olması gerekiyor. Bu sorunlar büyür ise sezonun kritik maçlarında mağlubiyetler kaçınılmaz olabilir. Bakalım kritik altı hafta neler gösterecek.  Oyuncuların bu aradan en iyi şekilde faydalandığı ve kafalarının rahatladığın düşünüyorum. O zaman şov başlasın…