Merhaba sayın NFLTR okurları, 2019 NFL Draftı’nı da geride bıraktığımıza göre artık hepimiz için zorlu bir bekleyiş süreci başlamış oldu. Sezon öncesi hazırlık maçlarına kadar üç aylık kocaman bir boşluk var. Bu üç ay nasıl geçecek hiç bilmiyoruz. O yüzden şu aralar bir şeylerle ilgilenmenin veya hobi edinmenin tam vaktı diyebilirim. Spor salonuna yazılmak, ekip biçme işine girişmek veya Johnny Manziel’in skandalları listesine bir göz atmak bunlardan bazıları… Ya da en iyisi Dolphins’in draft seçimlerini ve son gelişmelerini ele almak…

2019 NFL Draftı’na birinci tur 13. sıra seçimi ile başlayan Dolphins’te, Ryan Tannehill’in gidişinden sonra bariz bir şekilde oyun kurucu eksiği olduğu gözüküyordu ve bu alanda  Dolphins’in en büyük adayları Drew Lock, Dwayne Haskins veya Will Grier’dan biriydi. En azından öyle tahmin ediyorduk. Fakat Dolphins beklenenin aksine savunmaya yönelik bir hamle yaptı ve Clemson Tigers’ın D-Line oyuncusu Christian Wilkins’i seçti. Cameron Wake’in Titans’a, Robert Quinn’in Cowboys’a gidişinden sonra line’da ciddi açığı bulunan Dolphins’in gayet yerinde bir seçim yaptığını söyleyebiliriz. Özellikle savunmada ciddi bir yapılanmaya giden Dolphins için ilk eksiklik tackle olarak gözüküyordu. Dolphins yönetiminin  en büyük adaylarından biri olan Ed Oliver dokuzuncu sıradan Buffalo Bills tarafından seçilince B planı devreye sokulmuş oldu. Ayrıca Dolphins, Cameron Wake’in gidişinden sonra yaptığı bu seçim ile sadece saha içinde etkili bir oyuncu kazanmadı aynı zamanda soyunma odasına da büyük bir hareket getirdi. Çok renkli bir kişilik olan Wilkins bunu bize draft edildikten sonra Rodger Goodell’in üzerine atlamasıyla kanıtladı. Kolej kariyerini 16 sack ile tamamlayan Wilkins toplamda 192 tackle ile Clemson savunmasının en etkili isimlerindendi. Wilkins’i bu kadar özel yapan yetenekleri arasında kesinlikle el ve ayak çabukluğu, vücut yapısına göre atletik yapısı ve oyun takibinin son derece yüksek olmasını söyleyebiliriz. Zaten kolej kariyerindeki QB savunmasına baktığımızda da bu saydığımız özellikleri belirgin bir şekilde görebiliyoruz. Dezavantajı ise defensive end pozisyonu için biraz yavaş olması. Clemson’da zaman zaman end olarak oynasa da NFL seviyesi için bariz bir şekilde yeterli değil. Bu yüzden Wilkins ile 3-4 oynamak ne kadar sağlıklı orası büyük bir soru işareti. Lakin Brain Flores’in elinde ideal bir end haline gelir mi dersek bence gelir ama bunun içinde ciddi bir zaman gerekiyor. Bu dezavantajına rağmen bu seçime beş üzerinden dört veriyorum.

Dolphins’in ikinci hamlesi ise offensive tackle Micheal Deiter… Geçen sene Ryan Tannehill’i yerden yere vursam da bunun tek suçlusu Tannehill değildi. Aynı zamanda Dolphins’in hücum çizgisi hattı da Tannehill kadar kötüydü ve ciddi anlarda oyun kurucularını koruyamadılar. Özellikle Vikings karşısındaki kötü performansları Tannehill’in dokuz kere sack olmasına sebep olmuştu. Bu kadar eksik varken üstüne Ja’Wuan James’i de Denver Broncos’a gönderen Dolphins için tackle seçmek gereklilik haline gelmişti. Micheal Deiter ise bu pozisyonu doldurabilecek bir isim olarak göze çarpıyor. Oyun kurucusunu pocket içinde tutmada işini en iyi yapanlardan olan Deiter’ın koşu oyunlarında running back için ideal koridoru açma görevinde de bir hayli iyi gözüküyor. Kolej kariyeri boyunca sadece sol tackle olarak oynayan Deiter’ı öne çıkaran bir diğer özellik ise blok yaparken rakip savunmayı izleyip çabuk karar vermesi ve ardından bloklara başlaması. Yani sadece oyun kurucunun yanında dikilip onu korumak yerine dışarıdan veya kenardan tehdit olan oyuncuyu hemen fark edip hamle yapması. Son derece akıllı bloklar yapan Deiter’ın dezavantajı ise ters ayakta yakalanması. Eğer Deiter’ı geçmek isteyen bir defensive end veya tackle varsa tek yapması gereken ayaklarının çabukluğunu kullanması gerekir yoksa bu adamı geçmek biraz zor. Bu seçime de beş üzerinden üç veriyorum. Deiter ile ilgili küçük bir not verecek olursak da kolej kariyeri boyunca çıktığı dört bowl maçında da galibiyetle ayrılmış. Ne diyelim darısı Super Bowl’a, tabii görebilirse…

Beşinci turdan ise OLB olan Andrew Van Ginkel’ı seçen Dolphins düzenli olarak 11 başlaması şu an zor olsa da gelecek yıllar için potansiyelli bir oyuncu seçti. Ginkel için söylenebilecek ilk şey kesinlikle hızlı olması. Pocket dışına çıkan oyun kurucuları çok rahat yakalayabilmesi en dikkat çeken özelliği. Fakat Ginkel’i eksik kılan şey ise ilk olarak fiziksel yapısı.OLB pozisyonu için biraz daha güçlü olması gereken Ginkel’in hem fiziksel özelliklerinin ortaya çıkması hem de Flores’in istediği yüksek football IQ’sunu elde etmesi biraz zaman alacak gibi. Eğer Dolphins’in Ginkel aşısı tutarsa olası bir 4-3 savunma düzeninde de end olarak rahatlıkla forma giyebilir. Bu seçime de 3/5 puan veriyorum…

Bir diğer tackle seçimi olan Isaiah Prince ise Dolphins’in sağ tackle’ı olarak iş başı yapacak. Prince için de 2019 NFL Draft’ının offensive tackle sınıfı içinde en iyilerinden biri dersem umarım yanılmam. İri fiziği ve güçlü kollarıyla dikkat çeken Prince geçen yıl Ohio State’de Dwayne Haskins’i pocket içinde tutmada gayet başarılı bir iş çıkardı. Fakat Prince’i alt sıralara kadar düşüren dezavantajı ise ilk olarak istikrarsızlığı diyebiliriz. Özellikle karşısındaki iyi pas rusher’lara karşı ayakları son derece yetersiz kalan Prince’ın bu alanda biraz daha fazla çalışması gerekecek. Bu seçime de puanım 2.5/5.

Running back eksiği açıkça gözüken Dolphins’in bu alanda benim de çok beğendiğim hamle olan Myles Gaskin’i yedinci turdan seçti. 2015 yılında girdiği Washington Huskies’te geçirdiği dört yıl boyunca toplam 57 TD yaptı ve toplamda 5,323 rushing yard ile kolej kariyerini tamamladı. Ayrıca Gaskin, dört yıl üst üste 1,000+ rushing yard sezonu geçirerek Pac-12’te bu başarıyı elde eden ilk oyuncu oldu. Fakat bu kadar başarı elde eden bir oyuncu neden yedinci tura kaldı derseniz ilk olarak fiziksel yapısı diyebiliriz. NFL için running back pozisyonunu göz önünde bulundurduğumuzda yeri geldiğinde savunma hattı oyuncularıyla yeri geldiğinde de secondary’lerle mücadele etmesi gerekecek. Nitekim Gaskin’in kas kütlesi bakımından bu konuda epey bir eksiği bulunuyor. Bir diğer sebep ise Gaskin’in sadece çok fazla hızıyla ön plana çıkmasıı. Bunun neresi eksik derseniz, kolejden gelen running back’ler genellikle kolej yıllarındaki gibi rahat koşu alanlarını NFL’de bulamıyorlar. O yüzden kolej kliplerini izlediğimiz ve çok beğendiğimiz running back’ler lige girdiklerinde deyim yerindeyse duvara çarpıyorlar. Gaskin’in de boş koşu alanlarını çok iyi değerlendiren bir oyuncu olarak göze çarpsa da NFL için yeterli fiziksel yapıya sahip değil. Ayrıca fiziksel yapısının yanında aynı zamanda ayaklarını da geliştirmek zorunda olan Gaskin çabukluğunu ve atletizmini geliştirirse belki sezon içinde rotasyon oyuncusu veya slot receiver olarak forma şansı bulabilir. Lakin bunun içinde pas yakalama işine biraz daha odaklanması gerekecek. Bu seçime de puanım 3/5.

Şimdi gelelim asıl konumuza yani Josh Rosen’a…

Arizona Cardinals sezon sonunda koç değişikliğe gittikten sonra tekrardan bir yapılanma işine girişti. 2018 yılında ilk tur onuncu sıradan seçtiği Josh Rosen ile devam etmek istemeyen yeni koç Kliff Kingsbury’i Kyler Murray için baya ısrarcı oldu ve istediğini de aldı. Aldı ama deyim yerindeyse Josh Rosen’ın ahını da aldı. Geçen sezon Rosen ile yapılanmaya giden Cardinals, Rosen’ı büyük umutlarla ve vaatlerle seçmişti fakat ne yazık ki geçtiğimiz yıl hücum gücü felaket ötesi kötüydü. Elinde doğru düzgün diye adlandırabileceğimiz receiver sadece Larry Fitzgerald olan Rosen, 35 yaşındaki recevier’ı ancak 112 pas denemesinde 69 kere buldu. Fitzgerald’dan sonra ki ikinci receiver’ı ise geçen sene 47. sıradan seçtiği Christian Kirk. Koşu oyunlarında ise tüm yükü Pro Bowl running back David Johnson çekti. Lakin Cardinals sezon boyunca elde ettiği 1,342 rushing yard ile sezonun en kötü koşu oyunu performansını gösteren takım oldu. Tüm bu olumsuzluklara ve kötü hücum performansına rağmen Josh Rosen, 393 pas denemesinde 217 yard pas atarak yüzde 55’lik bir oran yakaladı. Sezonu 11 TD pası ve 14 interception ile tamamlayan 22 yaşındaki oyun kurucu, takımı kötü gitse de otoritelerden geçer not almıştı. Fakat bu performans bile takımda kalmasına yeterli olmadı ve Cardinals yönetimi kolejden gelen genç bir koçun ısrarı sonucu belki de ligin en potansiyelli genç oyun kurucularından birini hiç düşünmeden harcadı.

Dolphins’in Rosen’a ilgisi de aslında Cardinals’ın Kyler Murray’e olan ilgisini açıkladıktan sonra başlamıştı. 11 Mart’taki yazımda Dolphins’in Rosen takası için görüşmesinde Cardinals’ın birinci tur draft hakkı istediği fakat genel menajer Chris Grier’ın bu istek doğrultusunda vazgeçtiğini belirtmiştim. Gerçekleşmeyen takas sonrası diğer takımlarla da görüşen Cardinals bir türlü istediğini alamadı çünkü kimse ilk tur draft karşılığında takasa girmek istememişti. Bu noktadan sonra takımların Rosen ilgisi bir nebze azalmıştı ve herkes draft’a odaklanmıştı. Draft’ta ise herkesin de bildiği üzere Cardinals Kyler Murray’i ilk sıradan seçti ve takasın ilk adımı atılmış oldu. Kyler Murray’i seçen Cardinals’ın da Rosen’dan deyim yerindeyse “kurtulması” gerekiyordu ki bu yüzden Florida ekibini tekrardan pazarlık için masaya çağırdılar. Fakat bu sefer masaya oturan Cardinals,  mecburen Dolphins’in ikinci tur ve 2020 beşinci tur teklifini kabul etti. Not olarak eklemek gerekirse, Dolphins Rosen takası öncesi Saints’e 48. ve 116. sıra draft hakkını verip karşılığında ise 62. sıra ve 202. sıra seçimlerini elde ederek takası gerçekleştirdi.

Dolphins’in Rosen seçimi aslında birçok yorumcu tarafından yerinde bir hamle olarak değerlendirilse de yine de bazılarının aklına “Miami Tua için tanking yapacak mı?” sorusunu da getiriyordu. Zaten Cardinals’ın aceleci çözümlerinden dolayı apar topar takımdan gönderilen 22 yaşındaki oyun kurucu için Dolphins kariyeri de aynı olabilir düşüncesi akıllara yerleşmiş durumda. Fakat takımın head koçu Brain Flores’in verdiği demeçte, takıma yeni katılan Ryan Fitzpatrick’in ve Josh Rosen’ın da formasının garanti olmadığını bu formayı sezon öncesi antrenmanlarda ve hazırlık maçlarına göre karar vereceğini belirtti. Rekabet ortamının başarıyı getirdiği bir gerçek var ama acaba Dolphins yönetiminin B planı ne?

Bu sorunun cevabı aslında çok basit. Dolphins bu sene deneme-yanılma yapacak. Birçok pozisyon için elinde oyuncu bulunduran Miami ekibi gelecek yılların kadrosunu kurmaya bu sene başladı. Tam da bu nokta da oyun kurucu içinde elinde iki adet aday bulunuyor. Ryan Fitzpatrick için kendisini bu ligde kanıtlamış bir oyuncu fakat Fitzpatrick’in ipiyle kuyuya inilmez. Bir maç çıkıp inanılmaz bir geri dönüşe imza atar diğer maçta da tarihin en farklı mağlubiyetine. O yüzden Fitzpatrick geçiş QB’si olacaktır. Zaten kendisinin de tatili baya bir güzel geçmişe benziyor ki sezon başı ilk antrenmanda epey bir kilo aldığı da görülmüştü. Yine de Fitzpatrick gibi bir oyun kurucunun yedek bile olması birinci oyun kurucuyu her zaman tedirgin edebilir. Ayrıca iki yıllık 11 milyon dolarlık sözleşme yaparak takıma katılan Fitzpatrick’in de muhtemelen son sözleşmesi olacak. Bu nokta da Rosen gelecek yıllar da starter olmasını beklemek mantıklı.

Josh Rosen takasındaki bir diğer önemli nokta ise Rosen’ın kolay harcanabilecek bir oyun kurucu olması. Kolay harcanabilir olmasının ilk sebebi Rosen’ın sözleşmesi. Draft edildikten sonra Cardinals ile dört yıllık 17 milyon dolarlık bir sözleşme yapan Rosen, bu paranın 11 milyon dolarını zaten Cardinals’tan geçen sene kazandı. Dolphins’in ödemesi gereken şu an sadece altı milyon dolar. Biraz da bu sebepten dolayı elleri rahat. Eğer olası bir kötü sonuçlar neticesinde kolayca takımdan gönderebilir ya da takımdan kesebilir ve Dolphins hayali olan Tua’sına kavuşabilir… Fakat tam tersi olarak, Rosen için Dolphins büyük bir şans. Kariyeri bir anda düşüşe geçen 22 yaşındaki oyun kurucu eğer Miami’de bu şansı iyi kullanırsa Dolphins’te uzun yıllar forma giyebilir…

Son olarak değinmek istediğim konu ise Xavien Howard’a verilen kontrat. Geçen yıl yedi interception ile bu alanda lig lideri olan ve göstermiş olduğu performansla alkış toplayan Howard aynı zamanda Pro Bowl’a da seçilmişti. Fakat sakatlıklardan dört maç kaçıran ve sezonun son bölümünde forma giymeyen Howard bu sezon hazırlıkları başlarken Dolphins ile yeni kontratına imza attı. Beş yıllık 75 milyon dolarlık sözleşme yapan 25 yaşındaki cornerback yedi milyon dolarını imza bonusu ve yaklaşık 40 milyon dolarını da garanti para olarak alacak. Xavien Howard, aynı zamanda imzaladığı bu kontratla ligin en fazla kazanan cornerback’i de oldu ya da Dolphins, Howard’ı ligin en çok kazanan cornerback’i yaptı da diyebiliriz.

Howard’ın sözleşmesi konusunda koç Flores, “Howard soyunma odasının lideri ve kendisi burada yapmak istediğimiz şeyin merkezi. Onu burada tutmaktan çok mutluyuz” açıklamasını yaptı. Flores, Howard gibi akıllı oyuncuları sever bunu kendisi de ifade etmişti fakat onu takımda tutmak için genel menajeri Chris Grier’ın ilk icraatının Howard’a 75 milyon dolarlık kontrat verip ligin en çok kazanan cornerback yapması pek doğru değil gibi. Ne kadar iyi bir performans gösterse de Howard geçtiğimiz yıllarda diz sakatlığından çok çekmişti. Eğer bu sakatlık bir daha başlarsa ikinci bir Tannehill vakası kaçınılmaz olur. Ayrıca daha Miami’nin Suh’un gidişinden sonra bulunan 13 milyon dolarlık ve Tannehill’in ayrılışından sonra oluşan 18 milyon dolarlık dead cap’i bulunduğunu da hatırlatalım. Bu rakamları görünce de peki ya Josh Rosen takımda kalacak mı kalacaksa ne kadarlık bir sözleşme imzalayacak sorusunu akıllara getiriyor. Bakalım onu da bize Rosen’ın elde etmiş olduğu ikinci şansı nasıl kullandığı gösterecek…