Her yıl draft sonrası yazdığım -geçen yıl hariç- ve daha sahaya bile çıkmamış oyuncular için ciddi ithamlarda bulunduğum, son derece mantık içeren kazananlar ve kaybedenler yazıma hoş geldiniz. Biliyorsunuz, bir NFL Draftı’nı sağlıklı bir şekilde değerlendirmek için en az üç sezona ihtiyacımız vesaire vesaire ama onu herkes yapar değil mi? İşin asıl eğlenceli kısmı hemen şimdi değerlendirmek. Yoksa Cowboys’un 2013’te yaptığı Travis Frederick seçimini yerden yere vurarak kendimi nasıl rezil edebilirdim? Ya da Vikings’in 2015’te beşinci turdan seçtiği Stefon Diggs adındaki çocuğu dikkat etmenizi söylediğim için göğsümü gererek ben demiştim diyemezdim.

2019 NFL Draftı için daha önce olmadığım kadar heyecanlıydım. Bunun nedeni çok süper bir draft olması değildi, aksine yetenek pozisyonları açısından oldukça zayıf olduğunu bile söyleyebiliriz. Nedeni, Raiders’ın bir milyonuncu kez yeniden yapılanmaya benzer bir şeyler yapması ve ilk turda üç tane draft hakkına sahip olmasıydı. Raiders’ın seçimlerini başka bir zaman uzun uzun konuşuruz ama şunu diyebilirim ki hayallerimi süsleyen seçimler olmalarsa da yine de beğendim. Fakat draft hakkında genel olarak aynı düşüncelere sahip değilim. Zevk almasına aldım ama beklentimin çok altında sakin bir draft oldu. Takas yapması beklenen takımlar uğruna takas yapmayı düşündükleri oyuncuları oldukları yerde kalarak yine de seçtiler (merhaba Redskins). Her yıl olduğu gibi beklenen ve beklenmeyen düşüler gördük. Sonuç olarak bu da geldi bu da geçti ve şimdi sıra, gözüme kestirdiğim bazı takımlar için kanaat notlarımı kullanmakta…

KAZANANLAR

Denver Broncos

Draft sonrası yapılan yorumlarda Broncos’un hakkının yeterince verildiğini düşünmüyorum. Çok az yerde onlara draft’ın kazanını olarak rastlıyorsunuz ve bu, bana kalırsa büyük haksızlık. Elway’in üç gün süren draft boyunca yaptığı hamleleri maalesef çok beğendim. Orijinalinde ilk tur 10. sırada seçim hakkı olan Broncos’un QB seçmesini bekliyordu büyük bir kesim. Ancak onlar Steelers ile takasa girerek sonraki turlarda ekstra bir seçim hakkının yanı sıra 20. sıraya gerilediler ve buradan da QB harici en büyük ihtiyaçlarını çok kaliteli bir oyuncu ile giderdiler. Noah Fant, Broncos’a ellerinde olmayan atletik profildeki bir tight end sunuyor. Receiver grubu olarak geçiş döneminde olan Broncos için çok kısa sürede go-to target’a dönüşmesi muhtemel. Herkesin ilk turda seçmelerini bekledikleri adamı ikinci turda seçerek bir başka büyük ihtiyacı da kaliteli bir şekilde giderdiler. Drew Lock’un ikinci tura düşmüş olması ilk günün en büyük sürprizlerindendi ve Elway, 52. sıradan 42. sıraya takasla çıkarak ayağına gelen fırsatı bu kez es geçmediğinden emin oldu. Lock, fizik, karizma ve kol kuvveti gibi koçluk edilemeyecek yeteneklerde üst seviyede olsa da oyununda önemli teknik eksikler mevcut. Broncos’un daha önce benzer profillerdeki QB’lerle şansının pek yaver gitmediğini biliyoruz ancak Lock, bir kez daha şanslarını denemeye değer bir potansiyel.

Lock’un hemen arkasından seçtikleri Dalton Risner da hücumu pekiştirmekten başka bir şey değil. Kolej kariyerinde center ve tackle olarak oynayan Risner’ın NFL’de guard oynaması bekleniyor. Sonuç olarak tüm offensive line pozisyonlarında oynayabilecek bir oyuncu. Broncos’un yıldız center’ı Matt Paradis’i serbest oyuncu olarak kaybettiğini hatırlayacak olursak Risner’ı center olarak görmemiz de az bir ihtimal değil. Sırasıyla yapılan bu üç seçim yeterince etkileyiciyken Elway pastanın üstüne çileği üçüncü turda Dre’Mont Jones ile koydu. Nick Bosa’nın geçtiğimiz sezonun büyük kısmını kaçırması nedeniyle Ohio State’in savunmadaki yıldızı olan Jones, pozisyonu için bir miktar undersize olduğu için düşüş yaşadı. NFL seviyesinde pas down’larında pass rusher bir iç çizgi oyuncusun fazlası olması beklenmeyen Jones’un yine de büyük bir potansiyeli var. Broncos’un ilk üç turda yaptığı bu dört seçimin hepsi ilk turda seçilse şaşılmayacak oyunculardı. Elway en sonunda etkileyici bir çaylak sınıfı toparlamış gibi görünüyor.

Washington Redskins

İyi bir hazırlık kadar şansın da draft gecesi önemli bir faktör olduğuna bir kez daha tanık olduk. Alex Smith’in muhtemelen kariyerini bitirebilecek sakatlığının ardından Redskins’in bu draft’ta QB istediği aşikardı. Hedefledikleri Dwayne Haskins için ilk üç sıraya takas yapabilecekleri bile konuşuluyordu. Ancak draft gecesi oldukları yerde kalmayı tercih ettiler ve şans Haskins’i onlara 15. sıradan getirdi. Ohio State gibi koşu odaklı bir hücumda geçtiğimiz sezon 50 touchdown pasına karşılık sadece sekiz interception’ı bulunan Haskins’in yaşadığı bu anlamsız düşüş ilerleyen zamanlarda onu es geçen takımları üzebilir. Özellikle orta ve kısa mesafedeki isabet oranıyla Haskins’in daha ilk sezonunda Keenum’ı yenerek starter olmasını bekleyebiliriz.

İlk seçimde ayağına gelen şansı değerlendiren Redskins, ikinci seçimiyle de kendi şansını kendi yarattı. Haskins gibi draft gecesi düşüş yaşayan bir başka isim olan Montez Sweat’i 26. sıraya gelindiğinde hala tahtada gören Redskins bu sefer tetiği çekti muhteşem bir değer seçimi yaptı. Kalp rahatsızlığı öncesi ilk 10’da seçilmesi beklenen bir oyuncudan bahsediyoruz. Preston Smith’i de kaybetmişken Montez Sweat hamlesi hem bu boşluğu doldurmak hem de defensive line’ı pekiştirmek açısından çok güzel bir hamle oldu. Üçüncü turdaki Terry McLaurin seçimi takımın büyük receiver ihtiyacını düşünecek olursak çoğu kişi tarafından burun kıvrılan bir seçim oldu ancak McLaurin, Haskins’in bildiği bir reciever olması, etkileyici hızı ve liderliği ile artı bir seçimdi bana kalırsa.

Dördüncü turdan yapılan Bryce Love seçimi Redskins çaylak sınıfının wild card’ı. Love, çok sakatlanan ve sakatlanınca da ciddi sakatlanan bir oyuncu olmasa çok daha üst sıralardan seçilebilecek bir running back’ti. İki sezon önce Heisman finalisti olduğunu hatırlayacak olursak büyük bir potansiyele sahip olduğunu söyleyebilirim. Ancak bunun için sağlıklı kalabilmesi lazım. Redskins’in kazananlar arasında asıl yerini pekiştiren seçim ise altıncı turda muhteşem bir değer barındıran Kelvin Harmon seçimi. Beni sosyal medyadan takip ediyorsanız draft öncesi Harmon’ı ne kadar beğendiğimden zaten haberiniz vardır. Bana kalırsa bu sınıfın en iyi beş receiver’ından birisiydi ancak yavaş bir reciever olmasından dolayı hiçbir takım onu üst sıralarda seçme riskine girmedi. Bunun ana nedeni de yavaş olduğu için savunmacısından sıyrılmakta NFL seviyesinde sıkıntı yaşayacağının düşünülmesi. Ancak daha önce de bahsettiğim gibi Harmon, fizik gücü ve yapışkan elleriyle bu açıkları kapatabilen bir oyuncu. Tüm draft’ın en büyük steal’i o olabilir.

MANSİYON ÖDÜLÜ

Indianapolis Colts

Colts’un draft sınıfı onları kazanan olarak ilan etmek için bir takım riskler barındırsa da kesinlikle bahse değer. Birkaç oyuncunun göstereceği gelişime bağlı olarak iki tarafa da gidebilecek bir draft sınıfı bir araya getirdiler fakat şuan bulunduğumuz noktada potansiyel olarak kazanan olmaya daha yakınlar. İlk turdaki seçim hakkını takas eden Chris Ballard, ikinci turdan yaptığı üç seçimle bu sınıfın kaderini belirleyecek. İkinci turda yapılan ilk seçim olan Rock Ya-Sin, tüm draft’ın en iyi ismine sahip olmasının yanı sıra en iyi cornerback potansiyellerinin başında geliyordu ve şahsen benim Raiders için istediğim isimlerden biriydi. Cornerback pozisyonunda komple bir paket olan Ya-Sin iyi bir oyuncu olmasının yanı sıra Colts’un önemli bir ihtiyacını da gideriyor. GM Ballard, bu turda ihtiyaç ve yetenek orantısını çok iyi tutturarak seçimler yaptı ve benim Colts’un draft sınıfını beğenmemin en büyük nedenlerinden birisi de bu.

Ya-Sin’den sonra yine ikinci turda seçilen receiver Parris Campbell, son zamanlarda draft sıralarında yükselmeye başlayan bir oyuncuydu. T.Y. Hilton dışında bir tehdide sahip olmayan Colts için, Hilton ile benzer özelliklere sahip Campbell seçimi potansiyel olarak hücumda daha tehlikeli bir Colts demek. Hilton’ın aksine Campbell aynı zaman kısa ve orta mesafede de çok iş yapan bir oyuncu. Öldürücü hızıyla birlikte ciddi bir potansiyelden bahsedebiliriz burada. İkinci turdaki üçüncü ve son seçim olan pass rusher Ben Banogu, benim gelişimini özellikle takip edeceğim bir oyuncu olacak. Fiziksel olarak yapabileceklerinin sınırı olmayacak derecede atletik ve patlayıcı bir oyuncu ancak pozisyonu daha çok yeni öğreniyor. Dolayısıyla iyi bir koçluğa ihtiyaç var. Colts’un onu pass rusher’dan ziyade SAM linebacker olarak kullanma planı olduğu söyleniyor ki bu pozisyonu oynayabilecek temele de sahip. Colts’un bu draft’ta kazanmakla kaybetmek arasındaki çizgisini büyük ihtimalle çekecek isim Banogu olacaktır. Son olarak üçüncü turda seçilen Bobby Okereke de benim Stanford’da büyük keyifle izlediğim bir oyuncuydu. Aynı pozisyonu oynayan Darius Leonard’ın geçen sezon gösterdiği performansı görünce Okereke için de güzel bir gelecek görüyorum.

KAYBEDENLER

Dallas Cowboys

Amari Cooper takası nedeniyle ilk tur seçim hakkı bulunmayan Cowboys’u kaybeden olarak ilan etmek biraz haksızlık olsa da ikinci tur seçimlerini beğenmediğim için biletlerini kestim. Draft haftasına girerken Cowboys’un en büyük ihtiyacı safety idi ve seçim sırası onlara geldiğinde Taylor Rapp ve Juan Tornhill gibi bu sınıfın iki tane iyi safety potansiyelleri beklenmedik bir şekilde hala seçilmeyi bekliyordu fakat Cowboys bunun yerine saha dışı sorunları olan tartışmalı bir defensive lineman draft etti. Trysten Hill seçimi aslında sürpriz bir seçim değildi, bekleniyordu ancak Rapp ve Tornhill dururken yapılacak seçim değildi. Özellikle Marinelli’nin 3-tech bir defensive tackle’ı çok istediği biliniyordu ama burada biraz fazla risk aldılar bence. TCU kariyeri boyunca yeteneğinden hiçbir zaman şüphe edilmese de koçlarıyla sürekli sorun yaşayan bir oyuncuydu Hill ve son sezonunda bu sorunlar nedeniyle tek bir maça dahi starter olarak başlamadan rotasyon oyuncusu olarak kullanıldı. Dediğim gibi yetenek olarak eksiği olmayan bir oyuncu ancak ilk tur seçim hakkı olmayan bir takım için ikinci turdan çok riskli bir seçim.

Dördüncü turdaki Tony Pollard seçimine de pek anlam verebildiğimi söyleyemem. Pollard, bir third down back olarak daha düşük turlarda da bulunabilecek bir oyuncuydu. Kaldı ki Elliott’ın running back snap’lerini domine ettiği bir ortamda onu dinlendirmek için sadece üçüncü haklarda oynayacak bir running back’ten ziyade Elliott’ı birkaç seri kenarda tutabilecek bir running back daha mantıklı olurdu. Neyse ki bunu akıl ettiler ve yedinci turda Mike Weber’ı seçtiler. Weber, Ohio State’te Zeke’in yedeğiydi ve şimdi de Cowboys’ta yedeği olabilmek için iyi bir şansa sahip. Bu seçim benim Cowboys adına beğendiğim bir seçim oldu.

Houston Texans

Deshaun Watson, geçtiğimiz sezon açık ara ligin 62 ile ligin en fazla sack olan oyuncusu olduğu için Houston Texans, bu draft’a offensive line ya da hiç parolasıyla girdi. Buraya kadar her şey doğru ancak o parolaya o kadar kilitlenmişlerdi ki A planları suya düşünce bir miktar paniğe kapıldıklarını düşünüyorum. Draft gecesi her şey Texans’ın istediği gibi ilerliyordu. En çok istedikleri ve kilitlendikleri OT olan Andre Dillard onlara düşmek üzeriydi ki Eagles’ın yaptığı takasla hemen önlerine geçip Dillard’ı seçti. Texans’ın bu kadar ölümcül bir ihtiyaç için hamle yapmayıp kalan en iyi oyuncuyu bir sıra ile kaybetmesi onları kaybeden olarak sınıflandırmamıza yeter ve artarken hemen ardından yaptıkları seçim büyük bir panik hamlesi gibi görünüyor…

Bir FCS okulundan gelen Tytus Howard, en iyi ihtimalle ikinci turdan seçilmesi beklenen potansiyelli ama bir o kadar da riskli bir oyuncuydu. İlk turdan genelde daha kesin ve ilk günden katkı verecek oyuncuları seçersiniz. Howard, potansiyeline ulaşıp iyi bir left tackle oluncaya dek Watson bir 60 kez daha sack olursa bunun bir değeri yok. Texans, offensive tackle ihtiyacının giderildiğinden emin olmak için ikinci turda bir tackle daha draft etti. Ancak burada şöyle bir sorun var ki Max Scharping de Northern Illinois gibi küçük bir okuldan geliyor ve dolayısıyla kendisini üst seviye rekabete karşı ispatlamış bir oyuncu değil. Ben en azından bir tane kendini kanıtlamış güvenilir bir tackle seçimi bekliyordum Houston Texans’tan…