Hangisi daha güzel diye düşünürüm bazen. Louis Armstrong’un o muhteşem trompetiyle çalıp, çatallı sesiyle söylediği meşhur What a Wonderful World’ü mü, yoksa Black’in o kadife sesiyle, sürekli aynı tempoda ama asla sıkıcı olmayan, insana huzur veren Wonderful World’ü mü? Her ne kadar Black’in şarkı sözleri biraz yalnızlık ve sitem içerse de, her iki şarkıyı da dinlerken sebepsiz yere dünyanın aslında çok güzel bir yer olduğunu düşünmemek imkânsız. Tıpkı bu hafa Cumartesi’yi Pazar’a bağlayan gece benim hissettiğim gibi. Sanırım sezon başında birisi çıkıp da 49ers NFC’den, Titans da AFC’den konferans finallerine çıkacak dese neremizle güleceğimiz bilemezdik. 49ers’ın sezona iyi giriş yapıp bunu devam ettirdiğini düşünsek de altıncı haftayı Mariota ile geçen Tennessee Titans’ın buralara geleceğini tahmin edip para yatıran var mıdır çok merak ediyorum. Öyle ya da böyle, NFC Divisional’da 49ers, AFC Divisional’da da Titans rakipleri Vikings ve bir numaralı Super Bowl favorisi Ravens’ı yenerek son dört takım arasına girmeyi başardılar. Benim için harika geçen bu hafta sonunun bir tık üstü sanırım bir 49ers – Titans Super Bowl’u olur. Yok artık mı dediniz? Peki, o kısmı haftaya bırakalım.

NFC Wild Card haftasında Vikings, New Orleans Saints’i sahanın her yerinde kilitlemeyi başararak görkemli bir şekilde yenince o maçın gazıyla 49ers için zor ve hatta Vikings için yeni bir underdog galibiyeti beklentisi ile geçen bir maç önü haftası oldu. 49ers savunması, özellikle pass rush’ı son haftalarda aksıyordu. Gerek running back gerekse wide receiver kadrosu olarak bire bir baktığımızda Vikings’in daha kaliteli görünen oyuncuları vardı. Böyle bakıldığında da kâğıt üstünde bu beklenti içi boş bir beklenti değildi. Ancak bir haftalık dinlenme aralığında önemli gelişmeler oldu ve 49ers savunmasındaki kilit sakatlar geri döndü. Dee Ford ve Jaquiski Tartt’ın zaten var olan maça yetişme ihtimalinin üzerine sezonu kapattığı düşünülen Kwon Alexander’ın sahadaki varlığı ile birlikte tüm ibreler ve maç içindeki gidişat tamamen 49ers lehine işledi ve 7-7’lik karşılıklı ilk drive’lardan sonra neredeyse tek taraflı bir maç izledik. 49ers savunması yine o en dominant olduğu dönemlerdeki gibiydi. Hem koşu hem pas hücumu işledi ve sonuçta 49ers pek de zorlanmadan 27-10’luk galibiyetle, 5 yıllık, yenilgilerle dolu çileli bir sürecin ardından NFC konferans finaline yükselmeyi başardı.

Savunmada, her ne kadar hafta içi “Diğer tarafta All-Pro Richard Sherman olduğu için rakipler genelde benim kanadımdaki receiver’ları tercih ediyor” demiş olsa da sadece bu sebepten değil aynı zamanda sakatlık sonrası geri dönüşü kötü olduğu için de rakiplerin maden olarak gördüğü Witherspoon dışında aksayan olmadı. Bunu sezonun son haftası Seahawks maçında da görmüşken bu maçın daha ilk drive’ında Kirk Cousins da Ahkelo’nun üstünden Stefon Diggs’i topla buluşturup tocuhdown’ı kazandırdığı an Shanahan, Ahkelo Witherspoon’u anında oyundan alarak Emmanuel Moseley’i sahaya sürüp neşteri çabuk vurdu. Zaten bu da maç boyunca Vikings’in görüp göreceği son touchdown oldu. Bunun dışında, yukarıda da dediğim gibi maçın ve belki de playoff’ların bundan sonraki sürecinin en önemli etkeni 49ers savunmasında sakatlıktan geri dönen oyunculardı. Savunma hattında Dee Ford, linebacker Kwon Alexander ve secondary’de Tartt’ın kadro derinliğine girmesi, bu oyuncuların birer birer istatistiklerine bakıldığında çok bir katkı sağlamamış gibi görünse de sahada kapladıkları alan, daha çok dinlenme şansı ve takım arkadaşlarına verdikleri güven açısından o kadar fark yarattı ki Vikings maç boyunca sadece yedi kez first down alabildi. Dalvin Cook gibi bir running back ve Diggs, Thielen gibi wide receiver ikilisinin olduğu bir hücum gücüne maç boyu sadece yedi kez firsth down şansı tanımış olmak rakipler açısından endişe verici olmalı. Haftalardır ‘Yılın çaylak savunma oyuncusu bu mu?’ denilmeye başlanan Bosa iki sack, üç QB hit, Armstead, Buckner, Ford bir sack ve hatta uyuyan güzel Solomon Thomas bile üç solo tackle, bir QB hit ve bir sack ile maçı tamamladı. Bir hafta önce Saints savunmasını durdurmuş bir Vikings hücum hattını böyle paspas etmek ürkütücü olmalı.

Her zamanki gibi takımın savunma lideri Fred Warner, Dee Ford’un dönüşüyle birlikte sezon başındaki ürkütücü pass rusher performansına dönüş yapan Nick Bosa, Ahkelo Witherspoon yerine daha maçın başında sahaya sürülen Emmanuel Moseley ve kendi üst sınıf standardında oynayan Richard Sherman’ın çok iyi bir maç çıkardığını söyleyerek Hücum bölgesine geçelim.

Jimmy G? Artık alıştığımız üzere yine bir tane daha mükemmel olmayan ama iyi bir maç çıkardı. Attığı tek interception dışında hata yapmadı. İkinci çeyrekte 14-7 öne geçtikten sonra ağırlıkla koşu oyunu tercih edilen maç boyunca Kittle’ın ikili markajından ötürü boşa çıkan o receiver’ı hep topla buluşturmayı başardı. Bu yapı ile Kittle’a da değinecek olursak, rakam olarak çok bir şey üretmemiş gibi görünse de koşu oyunu bu kadar büyük başarı gösterdiyse bunda kuşkusuz Kittle’ın blok katkısının da etkisi yadsınamazdı. Hem pas hücumunda rakip savunmanın ilgi odağı oluşu hem de blokları ile hücumun bir diğer kilit ismiydi. Deebo Samuel ve Emmanuel Sanders ortalama 15 yardlık top tutuşlarla az ama öz iş çıkartırken, az ama öz iş tanımının ustası Kendrick Bourne üç pas yakalamalık oyununu bir touchdown ile süslemeyi başardı.

Hücumun bu maçtaki ağır topu koşu oyunu ve bu kez de haftalardır sesi soluğu çıkmayan Tevin Coleman’dı. Öncelikle şunu belirtmeliyim ki kadrosunda Danielle Hunter ve Everson Griffen gibi iki insan azmanı rusher’ın bulunduğu bir rakibe iki sack ve sadece dört QB hit şansı tanımak merkezde Richburg gibi bir center’ın yokluğunda gayet güzel bir iş olarak tanımlanabilir. Hücum hattı sadece Garoppolo’yu korumakta değil aynı zamanda running back’lere gedik açma konusunda da oldukça başarılı bir maç çıkardı. San Fransisco running back komitesi Mostert, Breida ve Coleman’dan birini ya da bazen iki kişiyi mutlaka her maçta öne çıkaracak oyun planını uygulamayı başarıyor. Bu maçta da Tevin Coleman 105 yard iki touchdown, Raheem Mostert da 58 yard ile 4.8 yardlık ortalama koşuyla maçı tamamladılar. Elindeki yetenekli oyuncu sayısı artınca Robert Saleh’in savunma takımı da maça damga vurmayı bildi. Ne Dalvin Cook’un koşmasına ne de receiver’ların boşa çıkmasına izin vermediler. Yapılan ilk hatayı da daha maçın başında düzelterek maç boyunca rakibi boğdular. Shanahan’a gelince. Head koç olarak ilk playoff maçı olsa da daha önce hücum koordinatörü olarak bu seviyelerde görev almış ve Atlanta Falcons ile de Superbowl’un son iki çeyreğine kadar başarılı hücum oyunları tasarlayıp uygulamıştı. Ancak onunla ilgi olarak akıllarda hep o 28-3 lük farkı koruyamamış, bu kadar başarılı koşu oyunları varken koşmak yerine hala pas oyunu ile süreyi eritememiş olmanın yaftası var. Umarım sezonun kalan iki maçını da oynayabilir ve bu kez geçmişten ders çıkarıp sezon boyunca ortaya koyduğu başarıyı taçlandırmayı becerir.

Şimdi konferans finalinde rakip Aaron Rodgers’lı Green Bay Packers. Bu sezonun 11. haftasında, yine kendi sahamızdaki maçta olduğu kadar kolay bir maç olmayacaktır. Evet, muhtemelen o maçtaki bariz üstünlüğün yaratacağı bir psikolojik avantaj olacaktır. Ancak rakipte Aaron Rodgers’ın oluşu ve bu sene Patriots, Saints ve Ravens’ın yaşadıklarını da gördüğümüzde playoff’ların önceden kazananının olmadığını düşünerek hareket etmek gerekiyor. 49ers 11. haftadaki kadrosundan pek farklı değil, ancak Packers’ın o maçtan çıkarılmış çok fazla dersi olduğu ve bunları çalışarak çıkacakları kesin. Öne geçseler bile yavaşlıyorlar. Bu hafta koşu oyunu olmadığı halde ahı gitmiş vahı kalmış Marshawn Lynch’den medet uman Seahawks’a bile 21-3 öndeyken maçı zora sokmayı başardılar. Aaron Jones koşuyor, Devante Adams tutuyor (bu arada Adams’ı bu kadar boş bırakan Seahawks savunmasına da ayrı bir aferin). Ben daha çok silahı ve daha iyi savunması olan 49ers’ı favori görüyorum. Umarım Super Bowl’a çıkan taraf oluruz.

2019 playoff’ları muhtemelen Tennessee Titans takımı ile hatırlanacak. En azından Patriots ve Ravens taraftarları için. Titans’ın sezon içindeki bir QB değişikliği ile biri sallansa bile her daim Super Bowl favori listesine gözü kapalı yazılan, diğeri ise normal sezon lig lideri olan iki takımı da kendi sahalarında yenip AFC Konferans Finali’ne gitmesini olsa olsa Hollywood spor filmlerinde olur. Hatta böyle bir film izlesek muhtemelen “Hadi canım!’ der geçeriz. Ancak bir olağanüstü running back, bir hatasız oynayan quarterback ve eli yüzü düzgün bir savunma ile bunu başardı Titans. Üç maç üst üste 185 yard ve üstü koşan, bunlardan ikisini playoff maçlarında yapmayı beceren Derrick Henry ile birlikte, üst üste iki playoff maçında 95 yard altında pas atıp kazanan Ryan Tannehill tüm rakam ve rekorları da alt üst eden bir takım olup çıktı. Maç içindeki bir istatistiğe göre NFL tarihinde üst üste iki playoff maçında 100 yard altı pas atıp kazanan iki takım var. 1972 Miami ve 1974 Pittsburg ki her ikisi de o sene Super Bowl’u kazanmışlar. Tabi ki başarının bir numaralı etkeni Henry. Her yıl olduğu gibi sezonun ikinci yarısından itibaren akıl almaz bir form yakaladı -Tannehill’in gelişiyle kim yakalamadı ki?-. Öne geçtikten sonra ver topu Henry’ye yat aşağıya. Ancak bu demek değil ki takımın kalanı vasat. Öncelikle Tannehill’i de övelim. Hem Patriots hem de Ravens maçlarının her ikisinde de lazım olan her dakika pas olarak katkı koydu. Ravens maçında topu Henry’e teslim etmeden önce Jonnu Smith’e attığı 12 yardlık ve Kalif Raymond’a attığı 45 yard’lık touchdown pasları ile 14-0 öne geçirip maçı koparan Tannehill’di. Üstelik İki maçtaki toplam top kaybı sayısı da sadece bir. Gerçi pas atmayan biri için bu bile çok elbette ama ne top düşürenler, ne rakibe topu verenler gördük sonuçta.

Titans için mümkün olduğunca erken öne geçip Ravens’ı Lamar Jackson’un nispeten zayıf olduğu pas atmaya zorlayacak bir oyun planını başarı ile sahaya yansıttığı bir maç oldu diyebiliriz. Bir diğer başarı da Ravens hücumunu third down ve son periyotta fourth down’larda durdurmak konusundaydı. 365 yard pas ve tek başına 143 yard koşu mesafesi kat eden bir quarterback’in takımının sadece 12 sayıda kalması da bu yüzden getirip getirip topu rakibe teslim etmiş olmak şeklinde açıklanabilir. Ravens sadece maçın son beş dakikasında bile biri red zone, diğeri de red zone’un dibinden iki kez fourth down çeviremeyerek topu kaybetti. Daha doğrusu Titans defansına takıldı. İki skor farkla biten bir maç için önemli bir detay. Tennessee savunmasında Vaccaro ve Byard birer interception, Jurrell Casey iki sack ve Logan Ryan dokuz tanesi solo 13 tackle ile öne çıkan isimler oldu. Bu arada maçın ilk devresinde Mark Ingram’ın baldırındaki sakatlığın nüksedip oyunu terk etmesinin de Lamar Jackson’ın play action’larını zora sokup Ravens’ın kaybında etkili olduğunu söylemek gerek.

Sonuç olarak, 24-0’dan gelerek yedi üst üste hücumda da touchdown yapmayı başaran, Mahomes, Kelce, Watkins ve Damien Williams gibi hücum silahı olan, çok üretken bir Chiefs’i Arrow Head gibi zor bir deplasmanda yenmek çok daha zor olacak. Ancak sezonun sayı, puan ve galibiyet rekortmeni Ravens ve yılların Patriots’unu yenerek geliyor olmanın da özgüvenini küçümsememek lazım. Hele Derrick Henry gibi bir cheat code’u asla. Gönlümden geçen tabi ki 49ers – Titans Super Bowl’u. Ancak yetenekli bay Mahomes’un da Super Bowl’u almasına çok üzülmem. Yeter ki 49ers, Packers’ı geçsin. Hafta sonu iki haftalık bir tatile çıkacağım ve yazı yazabilecek bir bilgisayarım olmadığından konferans finallerini yazamayacağım ama Super Bowl’u kaçırmam. Görüşmek üzere…