Fenomen dizi Game of Thrones’un önemli karakterlerinden Arya Stark’ın “Joffrey, Cersei, Walder Frey, Meryn Trant, Tywin Lannister….” diye uzayıp giden ve yol boyunca mırıldanıp durduğu bir intikam alınacaklar listesi vardı. Giants maçı öncesi Garoppolo, Bosa, Kittle, Sherman, Mostert, Deebo Samuel, Dee Ford, Dre Greenlaw, Tevin Coleman, Jalen Hurd, Weston Richburg, Ronald Blair, Ahkello Witherspoon ve Solomon Thomas isimlerini okurken Arya Stark’ın listesi geldi aklıma. Bu saydıklarım bir intikam listesi değil ama Giants maçı öncesi 49ers’ın sakat listesiydi. Tam 15 as takım oyuncusu. Bir takımın başına daha ne kadar kötüsü gelebilir ki dememek lazımmış. Bu maçta da Emanuel Moseley (üzüldük desen yalan olur), Jordan Reed ve elde kalan son iki running back’ten biri olan Jerick McKinnon’ı sakatlığa kurban verdi Niners. Geçen iki hafta receiver’ı olmayan takım bu kez de koşu oyunundan mahrum, yine neredeyse tek tabanca çıktı sahaya. Ancak en çok merak edilen ise Garoppolo’nun yokluğunda, bir yıl aradan sonra dümene geçen Nick Mullens’in Aiyuk, Bourne ve Sanu’ya pas atıp atamayacağı idi. Attı…

Geçen hafta 11 denemede sekiz isabet ve bir top kaybıyla sezona giriş yapan Mullens, Giants karşısında 36 denemede 25 isabet, 343 yard ve bir touchdown pası ile gözümüzün pasını silmeyi başardı. Çok derin toplar kullanmadı, cepten çabuk ayrılıp, hücum hattının da kendisine tanıdığı zamanı iyi değerlendirerek genelde line of scrimmege’ın arkasına sarkan WR, RB ve birkaç kez de TE’leri 10’ar, 15’er yardlık paslarla topla buluşturdu. Kulağa basit gibi gelse de savunma oyuncusundan sıyrılıp top bekleyen receiver’dan çok markaj altında koşan adama, gunslinger paslarını başarıyla atmak hiç de kolay bir iş değil. Üstelik de bir sezondan fazla bir süre boyunca gerçek bir maçta elinize top değmemişken. Üstelik topu running back’e teslim ettikten sonra öyle saçma sapan feyk pas hareketleri yaparak izleyenleri de sinir etmedi. Yedek ya da çaylak oyun kurucular lige alışana kadar iyi running back’ler olsun, topu onlara vereyim de fazla pas riskine girmeyeyim ister. Mullens’ın bu maçta elinde fazla running back opsiyonu da yoktu. Mostert ve Coleman’ın yokluğunda iki yıldır oynamayan McKinnon ve fazla snap alma şansı bulamamış Jeff Wilson’a rağmen pas oyunundan alnının akıyla çıkmayı başardı. Evet, rakip hem hücumda hem savunmada ahı gitmiş vahı kalmış Giants olsa da takımının yarısı olmayan bir QB için oldukça iyi bir başlangıç gerçekleştirdi.

Pas oyununda herkesin merak ettiği kişi ilk tur seçimi çaylak oyuncu Brandon Aiyuk’tu. Aiyuk’u izlemek Deebo Samuel’i izlemek gibiydi. Sekiz pastan beşini yakalayarak 70 yardlık mesafe kat etti. Kariyerindeki ilk touchdown’u ise pas ile değil koşu ile gerçekleştirdi. Koşuda üç kez top alan Aiyuk 31 yard koşarak takıma önemli sayılacak koşu katkısı da sağladı. Deebo Samuel ile birlikte sahada iken hem koşu hem pas tehdidi oluşturan iki receiver olacak gibi görünüyor. Mullens’in bir diğer pas seçeneği de Kendrick Bourne oldu. Geçen hafta Jets karşısında da takımın tek receiver seçeneği olan Bourne altı pastan dördünü yakalayarak 64 yardlık bir performans ortaya koydu. Pas oyununun sürprizi TE Ross Dwelley oldu. Kittle’ın yokluğunda geçen hafta muhteşem bir maç çıkaran Jordan Reed bu maça da iyi başlayıp end zone’da touchdown kovalarken sakatlanınca oyuna giren Dwelley maçın ilk yarısında dört kritik top tutarak takımına 49 yardlık mesafe kazandırdı. İkinci yarıda Mullens’in hiç tercih etmediği Dwelley ihtiyaç duyulduğunda ben buradayım dedi. Nick Mullens maç boyunca 25 pası 10 farklı isme postalarken takıma 10 gün önce katılan Muhammed Sanu tek top tutuşunda takıma firsth down kazandırdı.

Geçen yılın ağırlıklı hücum silahı koşu oyunu Breida’nın gidişi, Mostert ve Coleman’ın sakatlıkları ve Kittle’ın blok katkısı olmayınca bu yıl kadük kaldı. 14 kez top alan Mckinnon 10 yardlık koşu touchdown’ını saymazsak neredeyse ortalama koşu başına iki yard mesafe kat edebilirken burada sürpriz 19 yardlık koşu touchdown’ı dahil üç seferde 31 yard mesafe ile receiver Brandon Aiyuk’tan geldi. Ancak tüm bunlardan bağımsız birer tane koşu ve pas touchdown’ı ile sahanın yıldızı running back Jeff Wilson oldu. Belli ki tıpkı geçen yıl gibi bu yıl da 49ers’ın receiver’ı koşacak, koşucusu pas tutacak. Shanahan’ın çok opsiyonlu oyun planları sayesinde Aiyuk ve Samuel gibi koşabilen receiver’lar Jeff Wilson ve McKinnon gibi pas tutan koşucular görmeye alıştık. Mostert’in da pas tutma özelliğinden sık sık faydalanıldığını unutmamak lazım. Giants maçında da Jeff Wilson üç pas tutarak 34 yard ve bir touchdown ile oynarken McKinnon da üç pas ve 39 yard ile maçı tamamladı. Hücum hattı Nick Mullens’ı koruma konusunda ne kadar başarılı gibi görünse de (iki sack verdiler) rakip savunmaya tam dokuz kere yard kaybettirme şansı (tackles for loses) tanıyarak daha zorlu rakipler karşısında tanrı korusun dedirtti. Jeff Wilson ve Aiyuk’un touchdown’larındaki blok katkıları iyi olsa da maçın genelinde koşucuların ihtiyaç duyduğu blok ve delikleri açma konusunda herkesten çok Kittle’ı bekler durumdalar.

Savunma yine bildiğiniz gibiydi. Olmayan Giants koşucularını 17 yardda tutmayı başarırken rakibin en çok koşan ismi 49 yard ile yine oyun kurucu pozisyonundaki oyuncuları oldu. Daniel Jones iki kez sacklendi. Bosa ve Dee Ford gibi iki önemli oyuncunun yokluğunda savunma hattında Edge Kerry Hyder bir sack ile ayağına gelen şansı geri tepmezken bu yılın ilk tur ilk seçimi Javon Kinlaw da NFL’e ısınma turlarını görece zayıf rakiplere karşı atmanın ekmeğini yedi. Linebacker pozisyonunda Fred Warner yine savunmanın en iyisiydi. Yedi tackle yanında bir kez de top çalmayı başardı. Sadece Darius Slayton, Evan Engram ve Golden Tate gibi rakiplerin olması değil aynı zamanda Emanuel Moseley’in de maçı erken terk etmesi sayesinde Savunmanın gerisi uzun zamandır görmediğimiz kadar iyi bir maç çıkardı. Tabi bunda uzun zamandır sakatlıklarla adı camdan adama çıkan Jason Verret’ın takıma katılmış olmasının da etkisi yadsınamaz.

Değil 49ers’ın belki de sahanın en kötüsü long snapper Kyle Nelson’dı. Allahtan 1993’den bu yana ilk kez bir maçı punt yapmadan bitirdik de Robbie Gould gibi punter Mitch Wishnowsky de Nelson’un kurbanı olmadı. Nelson topu ya kısa, ya uzun ya da olması gereken yerin haricindeki her yere yolladı. Kâbus gibiydi. Nelson’a rağmen Gould dört field goal’den üçünü, üç ekstranın da tamamını sayıya dönüştürmeyi başardı. Sonuç olarak takım tarihinde sekizinci kez, 1993 den bu yana ilk kez punt vurmadan sekiz hücumun yedisinden sayı birinden kaçan field goal ile ayrıldığımız, tüm sakatlara rağmen rahat ve garbage time’da bile rakibe şans tanımayan bir maç geçirdik. New York takımlarının her ikisi de çok kötü olsa da sonuçta yine de bir NFL takımı. Bu kadar eksik kadroyla her ikisinin de üstünden geçmiş olmak insanda ister istemez minare yıkılmış olsa da mihrap hala yerinde atasözünü akla getiriyor. En azından benim gibi yaşını başını hayli almış olana.

Titans sempatizanı olduğumu bilen bilir. Profil resmimde bile Tennesse Titans tişörtümleyim. Haydi itiraf edin, bu seneyi hiç seyretmemiş olsanız, “Bir insan nasıl olur da Titans sempatizanı olur?” diye sormadan edemezdiniz. Ben olsam ben de sorardım bu soruyu kendime. Benimkisi aile baskısı. Kız kardeşim Tennessee eyaletinde yaşıyor ve ne kadar söylesem de sadece Titans tişört ve formaları getiriyor. Neyse asıl konuya gelecek olursak, yukarıdaki soruyu sanırım bu sene, hatta Ryan Tannehill’in takıma katılışından bu yana sorma ihtimalimiz her geçen gün azalıyor. Bu sene muhtemelen oynadığı üç maçı da bu kadar heyecan içinde ve yakın sonuçlanan Titans’dan başka takım yoktur. Haydi Cowboys ve ne kadar fark atsa da bir şekilde kaybetmeyi başaran Atlanta Falcons’u da bu gruba ekleyelim. Titans bu hafta da Vikings deplasmanında bir kez daha Stephen Gostkowski’nin 55 yardlık field gol vuruşuyla kazandı. Gostkowski sadece bu vuruşla değil toplam altı field goal ile kendisini fantasy takımında almış olanların bir kez daha yüzünü güldürdü. Tannehill ilk iki çeyrekte Miami’deymiş gibiydi. Tek kelimeyle “Tıkanık!”. İkinci devre Derrick Henry kıpırdayınca Tannehill de ona ayak uydurdu.

Kirk Cousins da maç sonu garbage time olmayınca standardı olan vasat altı QB performansı ile maçı Titans’a hediye etmeyi başardı. Tannehill touchdown pası verememiş olsa da 37 denemede 23 pas, 321 yard ve bir top kaybıyla topu altı kez Gostkowski’nin vuracağı mesafeye getirmeyi becerdi. Derrick Henry 119 yard, iki touchdown ile yine Titans’ın en büyük silahıyken sürpriz katkı receiver A.J Brown’ın yokluğunda sahaya çıkan Kalif Raymond’dan geldi. Sadece üç pas ile 118 yard ve 39.3 yard ortalaması ile takımı ileri taşımayı bildi. Vikings’e gelince hem Dalvin Cook’un 181 yard, bir touchdown hem de 2020 yılı draftı birinci tur 20. sıra seçimi Justin Jefferson’un 175 yard bir touchdown’ına rağmen Kirk Cousins’ın kritik son topta yaptığı top kaybı ile yakın giden maçı kaybettiler. Özellikle Justin Jefferson o kadar iyi bir maç çıkarı ki Cousins yıldız receiver Adam Thielen’a sadece üç kez yönelme gereği duydu. Jefferson zayıf, uzun boylu fiziği ve fuleleri ile bana Juju Smith-Schuster’i hatırlattı. Titans üçüncü kez son hücumdaki field gol ile çekirge gibi üçüncü kez sıçradı. Bakalım bunu daha ne kadar devam ettirecek. İnanılmaz zor bir fikstür ile sezona 0-3 başlayan ama asla 0-3’lük takım olmayan Texans ve bir günü diğerine uymayan Colts’un önünde AFC güney’i lider bitirip geçen seneki başarının tesadüf olmadığını gösterebilecekler mi? Unutmadan Super Bowl LIV’un kahramanı Malcolm Butler da pas savunmasında ufak ufak kıpırdanmaya başlamış. 2015’den bu yana yeterince yattığını o da fark etti sanırım…