Miami Dolphins yazılarının bir başkasından daha herkese merhaba değerli NFLTR okuyucuları. En son iki ay önce kaleme aldığım turkuaz beyazlı takımın bu gidişatına sessiz kalamayarak tekrardan kolları sıvamaya karar verdim.

En sonki Dolphins yazımda, ilk üç maçlık periyodda neler olduğundan bahsetmiştim. O üç maçlık periyodu tek galibiyette geçen Dolphins’in dördüncü haftadaki Seahawks mağlubiyeti kırılma noktası oldu. Beşinci haftadaki 49ers zaferinin beklenenden daha baskın şekilde gelmesi takıma ciddi bir momentum kattı. Peşinden oynanan Jets maçı ise rölantide geçen rahat bir maç olmuştu.

Ardından girilen bay haftasında ise Tua’nın starter olacağının açıklaması Dolphins’i bir anda ilgi odağı yaptı. Çaylak oyuncu sahaya adım attığı ilk karşılaşmada Los Angeles Rams karşısında fazla bir şey yapmasına gerek kalmadan savunmanın ve özel takımın yüksek katkısıyla birlikte starter olarak ilk galibiyetini aldı. Peşinden gelen Cardinals deplasmanı ise Tua’nın yeteneklerini ortaya koyduğu bir karşılaşma oldu ve Dolphins zorlu dış saha maçından galibiyet çıkararak NFC Batı ekipleriyle oynadığı dört maçın üçünü kazandı. 10. haftada oynanan Chargers maçı ise galibiyet serisinin altı maça çıktığı müsabakaydı. Lakin bu seri bir sonraki hafta oynanan Broncos karşısında son bulurken Tua hem hücum hattındaki sıkıntılardan ötürü fazla temas alması hem de başparmağındaki sakatlıktan dolayı kolay kazanılan Jets maçında kenara alınıp yerini Ryan Fitzpatrick’e yeniden bıraktı. Ancak geçtiğimiz hafta oynana Bengals maçıyla birlikte yeniden sahalar döndü ve takımıyla bir galibiyet sevinci daha yaşadı.

Sürecin özetini geçtikten sonra bireysel anlamda performanslara bakacak olursak ilk önce Tua Tagovailoa’dan başlamak gerek. Starter olduğu ilk maç olan Rams karşısında savunmanın ekmeğini yiyen genç oyun kurucu, ilk TD pasını attığı endzone hücumunda kalitesini ortaya koydu. Ancak Tua sahaya tam anlamıyla ağırlığını Cardinals maçında koydu. O maçta kötü başlamasına rağmen hızlı paslarla takımını ilerleten Tua, özellikle coverage altındaki Preston Williams ve Devante Parker’ı topla buluşturma konusunda iyi işler yaptı. Pas yeteneklerinin yanında hücum hattının açtığı koridorlara koşması da fark yaratan özelliği olarak öne çıktı. Ancak bu maçtan sonra Preston Williams’ın sakatlanması Tua’nın da oyununu doğrudan etkilerken pas oyunlarında çoğunlukla Devante Parker üzerine yoğunlaşmasına neden oldu. Nitekim bu durum Tua’nın pas opsiyonunu iyice kısıtlarken topu elinden hızlı çıkarma konusunda da elinde tek bir isim olması işleri zorlaştırdı. Hele ki kaybedilen Broncos maçında olduğu gibi önünde oynayan hücum hattı da bireysel anlamda günlerinde olmayınca Tua, sıradan bir oyun kurucuya dönüştü. Jets maçında sahalara dönen Ryan Fitzpatrick’in standart oyunu yeterli olurknen Bengals karşısında tekrardan sahneye çıkan Tua, ilk yarısına tutuk başladığı maçın ikinci yarısında kendisine hedef olarak Mike Gesicki’yi seçerek galibiyette pay sahibi oldu.  

Hücumun diğer bölgelerine baktığımızda ise biraz önce bahsettiğim gibi Preston Williams’ın sakatlığı takımı ciddi şekilde etkiledi. Her ne kadar Jakeem Grant ikinci receiver olarak Williams’ın yerini doldurmaya çalışsa da özellikle Cover-2 oynayan savunmalara karşı Williams kadar etkili olmadı. Öte yandan sakatlıklardan sonra çaylak Malcolm Perry ve Mack Hollins’te snap sayısını arttırarak son haftalarda top yakalayan isimler oldular.

Koşu hücumunda ise Myles Gaskin’in diz sakatlığı kendisini dört hafta kadar kenarda tutarken Cardinals maçında sahneye çıkan Salvon Ahmed, takımın birinci top taşıyıcısı olurken Matt Breida ve takas döneminde takıma katılan DeAndre Washington geri planda kaldılar. Bu geride kalmalarının bir sebebi olarak bu iki oyuncunun da özellikle inside koşularda bir hayli verimlerinin düşük ve pas oyunlarında kullanımların kısıtlı olması gösterilebilir. Gaskin ve Ahmed’in bu manada hücuma kattığı çeşitlilik ise receiverların sınırlı olduğu şu sıralarda hücumun aradığı bir durum olarak öne çıkıyor. Nitekim Ahmed yaşadığı sakatlıktan dolayı iki maç kaçırırken; Myles Gaskin’de son oynanan Bengals karşısında yeşil sahalara dönüş yaptı ve zor anlarda sorumluluk alarak iyi işler yaptı.

Bununla birlikte tight end pozisyonda Mike Gesicki’nin kullanımı Ryan Fitzpatrick döneminin aksine Tua döneminde kullanımı azalmıştı. Ancak son oynanan Bengals maçında özellikle line arkası doğru koşularla istediği alanları bulabilen Gesicki, receiver eksikliğinin ön planda olduğu süreçte dikkat çeken bir isim olarak öne çıktı ve bu şekilde sezon sonuna kadar devam edecek gibi gözüküyor. Yine bahsi geçen süreçte yeni kontrat alan Adam Shaheen, genellikle endzone’da bir hücum planı olarak kullanıldı. Takımın üçüncü tight end oyuncusu olan Durham Smythe ise daha çok zone bloklarda kullanılan bir isim olarak takımda yer etti.

Takımının en sıkıntılı yerlerinden olan hücum hattı ise sezon ortasında yakaladığı ritmi Broncos maçıyla birlikte kaybetti. Sakatlıktan dönen çaylak sol tackle Austin Jackson’un eski ritminde olmaması ve fiziksel anlamda geri gitmesi sol koridordaki Ereck Flowers’ı da etkilerken o bölgeden Tua’nın ciddi temas almasına neden oldu. Sağ tackle Jesse Davis ise yanındaki Solomon Kindley ile yakaladığı uyumu diğer sağ gard olan çaylak Robert Hunt ile yakaladığını söylemek zor ki Dolphins’in koşu oyunlarının büyük bir bölümünün buradan geldiğini belirtmekte fayda var.  Center Ted Karras’ın gardlar ise anlaşamaması ise yine bu süreçte saha içi eksilerden biri oldu. Lakin çaylak sağ gard Solomon Kindley’in, Ereck Flowers sakatlığından sonra sol gardda özellikle koşu da yaptığı olumlu işlerden sonra sezonun geri kalanında burada oynaması muhtemel gözüküyor. Genel anlamda bakıldığında ise hücum hattı zone blok konusunda Gaskin’e koridoru yeteri kadar açık tutabilirken pas oyunlarında Tua ile henüz net bir uyum sağladığını söylemek zor.

Head koç Flores’in üzerine titrediği yer olan savunmadan bireysel anlamda bahsetmeden önce genç çalıştırıcının takım olarak savunma tercihlerinden bahsetmek gerek. Standart blitz şemalarının yanında tek savunma hattı oyuncusuyla yaptığı “ghost blitz” meyvesini birçok maçta ya INT ile ya da isabetsiz pas ile verdi. Bunun dışında safetyleri olabildiğince line of scrimmage’e yakın tutarak “cover zero” tarzı oyunlarıyla da okuması zor bir savunma dizilimi sahaya sürerek rakip hücumların sık sık oyun değiştirmesine neden oldu. Ancak bu savunmaya karşı en büyük rakip ise kuşkusuz sezon içinde yaşanan sakatlıklardı.

Pozisyon olarak bakıldığında ise ilk olarak D-Line’daki sakatlıklar bir hayli can sıktı. Beşinci haftada biceps sakatlığından dolayı sezonu kapatan Davon Godchaux’tan sonra o bölgedeki sorumluluğu iyice artan ikinci yılındaki Christian Wilkins o bölgenin sorumluluğunu iyi sırtlarken sakatlığından dolayı üç maç kaçırması, Chargers maçında Kallen Ballage; Broncos maçında Phillip Lindsay’in iç koşularda yard kat etmesine vesile oldu. Ancak Flores’in bashi geçen bölgeyi çaylak oyuncular olan Jason Strowbridge ve Reakwon Davis ile doldurmaya çalışması yavaş yavaş meyvesini vermeye başladı. Özellikle Alabama çıkışlı ikinci tur seçimi olan Davis’in beş maçta toplam 21 tackle ile öne çıkması yüreklere su serpti.

Bu sezonun en dikkat çeken savunmacılarından olan Emmanuel Ogbah ise Flores’in ellerinde parlayan bir başka isim oldu. 34 tackle, beş pas savunması, üç fumble’a zorlama, 14 oyun kurucu teması ve sekiz sack gibi son derece üretken bir oyun ortaya koyan Ogbah’ın rakip oyun kurucuya baskıları birçok maçta fazlasıyla maçın kaderini değiştirdi. Ancak Ogbah’ın bu oyununu süsleyen Shaq Lawson ve Kyle Van Noy ikilisini de es geçmemek gerek ki bu üç ismin yaptığı pas rush şemaları savunmada yüksek bir öneme sahip. Nitekim fiziksel olarak bu oyunun son haftaya hatta eğer kalınırsa playofflarda da devam edebilmesi takımın genel savunma performansının en belirleyici tarafı olacak.

Linebacker hattında ise Jerome Baker’ın o bölgeye kattığı esneklik, sıkıntılı olan linebacker hattının açıklarını bir nebze de olsa gizlerken line arkasını da şu haftaya kadar toparlayan isimlerden birisi oldu. Bu güzel oyununu 2,5 sack, 76 tackle, üç pas savunması ve bir fumble’a zorlama ile oynayarak taçlandıran genç oyunu savunma liderlerinden biri haline de geldi. Diğer bir genç oyuncu olan Andrew Van Ginkel ise 2,5 sack dışında yaptığı 78 yardlık fumble dönüşü TD ile sezonun çıkış yapan oyuncularından birisi oldu. Ancak Ginkel ve Baker’ın rakip oyun kurucu rahatsız etmesi ve özellikle dış koşularda yapacağı müdahalelerde benzer şekilde rakip hücumu kilitleyici faktörlerden birisi olacak.

Secondary hattında ise öncelikle bahsedilmesi gereken oyuncu kesinlikle Xavien Howard. Şu ana kadar sekiz INT ile lig lideri olan 26 yaşındaki oyuncu aynı zamanda pass coverage’da ligin en az yüzdeyle rakibe pas yakalatan isim olarak da yine ligde üst sıralarda yer alıyor. Ancak Cardinals maçında Hopkins’e karşı peş peşe cezalar alıp Cardinals hücumunu ilerletmesi bu sezon oynadığı en kötü maç oldu. Diğer yıldız cornerback Byron Jones ise coveragelarda hata yapmadan oynamasının yanında arada sırada da olsa blitzlere katılmasıyla savunma katkısını sürdürdü. Nickelback Nik Needham ise sezona kötü başlamasına rağmen son haftalarda toparlayarak özellikle tackle konusunda takıma daha fazla katkı sağlamayı başardı. Yine de Needham’ın tight endlerle eşlemesi kendisine fiziksel olarak bir dezavantaj yaratması savunmanın defolarından biri olarak gözüküyor. Safety’de Bobby McCain yine arka tarafı toparlama görevini üstlenmeye devam ederken, strong safety olan Eric Rowe ise D-Line ve linebacker’dan oluşan boşlukları doldurarak secondary’nin en çok tackle yapan oyuncusu olarak öne çıktı.

Özetle toparlamak gerekirse bu dokuz maçlık süreçte takım savunmasındaki oyun Miami Dolphins adına belirleyici etmen oldu. Hele ki rakibi durdurmak dışında skor üretmek hücumun acayip derece işine geldi. Fakat hücumunda sezonun kalan bölümünde bir şekilde devreye girmesi lazım ki bu noktada sağlam bir Gaskin, Gesicki ve Ahmed üçlüsüyle birlikte Devante Parker oyunu Dolphins’i yarışta tutacaktır. Kalan dört maça bakıldığında ise on dördüncü haftadaki Chiefs maçı bu sezon ki en zor sınav olarak öne çıkarken Raiders ve Bills maçları direkt olarak yarıştaki rakiplerle oynanacak maç olacağından onların önemi bir tık daha öne çıktığı söylenebilir.

Adam Gase sonrası Brian Flores ile playoff’a beş yıl sonra yaklaşan Miami Dolphins’in playoff mücadelesi izlenmeye değer. Başlıkta da belirttiğim gibi bu sene playoff: Olacak! Olacak!

Bir sonraki Miami Dolphins yazısında görüşmek üzere…