17 haftalık normal sezon ve üç haftalık post-season maratonun neticesinde beklenen sona ulaşmış bulunmaktayız değeri football severler. Geçtiğimiz Pazar günü konferans finallerinin tamamlanmasıyla birlikte artık Super Bowl takımları da nihayet belirlendi ve pandemiden dolayı da epey sıkıntılı geçen yılın ardından Tom Brady ve Patrick Mahomes ikilisi Super Bowl’a yükseldi.

NFC Finali: Tecrübe Büyüktür Yetenek 

Kuşkusuz finaller öncesi tüm gözler doğal olarak bu karşılaşma üzerindeydi. Maçın adının Tampa Bay Buccaneers – Green Bay Packers olmasından çok Tom Brady vs. Aaron Rodgers olarak okunduğu bir gerçekti. Bununla birlikte Aaron Rodgers’ın MVP olarak bitirdiği sezonun ardından divisional turunda Los Angeles Rams karşısında da iyi bir oyun sergilemesi playoff profesörü olan Tom Brady karşısında da kağıt üzerinde başa baş ve üst düzey bir maç vaat ediyordu.

Kariyerindeki 44. playoff maçına çıkan Tom Brady, tabii ki yine formundaydı. Maçın başından itibaren risk alan bir oyun tercih etmesine rağmen skorun açılmasında büyük rol oynadı. Özellikle daha henüz maçın başında Mike Evans’a üçüncü hakta attığı pas aslında Tom Brady’nin odak seviyesinin arşa ulaştığının bir göstergesiydi. Bununla birlikte playoff’larda eski bilindik haline geri dönen Leonard Fournette de takımına yardım eden isimlerden birisiydi. Yaptığı koşular dışında yakaladığı paslarla da fark yaratan isim oldu ki maçın başında skor berabereyken 20 yardlık koşu TD’si takımının tekrardan momentum kazanmasına neden olan etmenlerdendi. Oyun kurucuları peş peşe üç interception atmasına rağmen demoralize olmayan savunma ise divisional maçında olduğu gibi yine turnover’lar üretmeyi başardı. Üstelik bunu da sezonun gözde çaylak savunmacılarından olan Antonie Winfield Jr. olmadan yaptılar. Hele ki üçüncü çeyreğin başında Jordan Whitehead’ın yaptığı fumble, maçın kaderini belirleyen nokta olduğunu söylenebilir. Benzer şekilde savunmanın yıldızlarından Shaquil Barrett de ön tarafta rakip hücumu durdurucu müdahalelere imza attı.

Ev sahibi hakkında iki kelam etmeden önce bu maçın sonunda aklıma gelen ilk şey 2014 sezonu sonrası oynanan Seahawk – Packers konferans finali olduğunu söyleyeyim. O sezon benzer şekilde Rodgers MVP’lik yıl geçirmiş ve Packers’ta ligin en iyi hücumlarından birisi olarak playoff’a giriş yapmıştı. Nitekim maçın gelişimi bu seneki gibi olmasa da neticede Packers’ın eline geçen fırsatları harcayıp başladığı işi bitirememesi başına bir kez daha başına iş açılmasına neden oldu. Bununla birlikte altı yıl önceki maçın önemli anlarını tekrar hatırlamak dışında biraz da geçmiş yazıları karıştırmaya karar verdiğimde bulduklarım sanki bugün için bire bir yazılmış gibiydi. Çok fazla uzatmak istemiyorum ancak Görkem Şahinoğlu’nun 2014 yılında yazdığı şu yazıya gidip, Seahawks olan yerleri Buccaneers olarak değiştirip tekrar yayınlasak işte alın size maç yazısı. Hem de yedi yıl önce yazılmış! İşi biraz abarttığımın farkındayım ancak buradan Packers’ın kazanma kültürünü bir türlü elde edemediği de anlaşıldı ki bu durum yarın öbür gün Aaron Rodgers emekli olduğunda muhakkak dile gelecektir.

Maça gelirsek ise Aaron Rodgers da aslında benzer şekilde maça iyi başlamıştı. Topu elinden hızlı ve isabetli çıkarmasının bir avantajı olarak Marquez Valdes-Scantling’e attığı 50 yardlık pas daha maçında başında iyi başlayan rakibine cevap niteliğinde olmuştu. Nitekim sonrasındaki Rodgers performansı yine kendi kalibresine hiç yakışmayacak şekilde düştü. Kendine gelmesi fark 18 sayı iken olsa da skorun bir pozisyona kadar düşürülmesinde yine kendisi başrol isimdi. Ancak farkı bu denli azaltmışken tercih edilen oyun planlarından dolayı üst üste sack olması Packers’ta bir türlü aradığı skoru bulamamasına neden oldu. Hele ki maçın çok tartışılan son pozisyonu uzun yıllar hatırlanacaktır. Olmuş bitmişin üzerinden incelemeye pek gerek yok ancak şunu söylemek gerekir ki maçın bitmesine iki dakika kala dördüncü hakkı oynamayıp saçma bir alan golü denemek ve topu rüzgarı arkasına alan takıma bırakıp kaderin bir sürpriz yapmasını beklemek pek akıl karı iş değil. Lakin burada sadece Rodgers’ın olduğu kadar LaFleur’un da payı var. Diğer taraftan LaFleur demişken bol play action’lı hücum planı Rodgers’ı birçok pozisyonda rakip pass rusher’lar ile başa baş bıraktığını da söylemek gerek. Savunmada ise olan cornerback Kevin King eleştiri oklarının hedefi oldu. Çok basit şekilde rakip receiver’ın kendisinden kurtulması Packers’ın rakip hücumları TD ile savuşturmasına vesile olurken takımın momentum kazanmasının da önüne geçti.

Genel anlamda bakıldığında Bucs hücumun tıkır tıkır işlemesi farkı açarken savunmanın da yeri geldiğinde denkleme dahil olması Tom Brady ve arkadaşlarının sahada tam bir takım görüntüsünü vermesini ve bu sayede adını finale yazdırmasının nedenlerinden belki de ilkiydi. Bu takımı takım eden de saha içi ve dışı liderliğiyle Tom Brady olduğunu da açık yüreklilik ile söyleyebiliriz diye düşünüyorum.

AFC Finali: Finallerin Takımı 

Finallerin kapanış maçında ise son üç yıldır buranın müdavimi olan Patrick Mahomes’un Kansas City Chiefs’i, sezonun en formda takımlarından olan Josh Allen’ın Buffalo Bills’e şans tanımadı. Aslında bakıldığında bu mücadele kağıt üzerinde iki efektif hücum takımının kapışması olarak gözüküyordu ancak karşılaşmanın başından itibaren sahaya ağırlığını koyan Patrick Mahomes ve arkadaşlarının oyunun her iki tarafında rakibine üstünlük sağlamayı başarması ve Bills hücumunun verimini düşürmesi çift haneli farkla kazanılan bir galibiyet ile maçın kazanılması anlamına gelmekteydi.

Chiefs’in özellikle sezonun son bölümündeki oyunuyla kazanmasına rağmen pek beğenilmemişti. Ancak playoff için her zaman başka planları olan Andy Reid, bu planlarını elindeki üst düzey oyuncu grubu ve değerli yan parçalarıyla yine kazanan taraf olmayı başardı. Tyreek Hill’in olağanüstü hızı ve Travis Kelce’nin eşleşmelerine büyük üstünlük sağlayıp her zaman doğru yerde olması bu takımın bilindik süper gücü. Fakat sezon boyunca pek ortalıkta gözükmeyen Mecole Hardman’ın, line arkasında Hill tarzı toplar alıp koşması ve motion’da kullanılması kırmızı beyazlı takım için öne çıkan olumlu ayrıntılardan biriydi ki playoff döneminde takımların bu tarz farklı varyasyonlara kesinlikle ihtiyacı var. Bunu da biraz önce saydığımız gibi Kelce ve Hill’in yüksek performanslarıyla birleştirince alın size Chiefs hücumu. Nitekim madalyonun diğer yüzü olan savunma da tebrikleri hücum kadar hak ediyor. Savunma koordinatörü Steve Spagnuolo’nun ön alanda Josh Allen’a mümkün mertebede en hızlı şekilde ulaşma ve arka alanda da sık sık ikili coverage planını işe yaradı. Özellikle sık sık üç safety ile oynayan Chiefs savunmasında Tyrann Mathieu ve Daniel Sorensen’in ön alana verdiği destek ve yapıkları blitz’ler Josh Allen epey terletirken diğer taraftan da snap öncesi sürekli coverage değiştiren safety’ler, Allen’ın sahayı okumasına mani olması da maç özelinde öne çıkan noktalardan biriydi. Bu hususta dört pas savunması yapan safety Juan Tornhill, belki de savunmanın en iyi ismiydi.

Bills hücumu ise bu sezon en zorlandığı maçlardan birini oynadı. Josh Allen sürekli blitz’lerle baskı altında tutulmasına karşın koşmayı denemesiyle bu sezonun en yüksek rakamı olan 88 koşu yardı elde etse de özellikle kritik yerlerde istediği oyunu sahaya yansıtamadı. Stefon Diggs’in rotalarında daima iki secondary oyuncusunun olması ve diğer receiver’ların da maç boyunca coverage’lardan kurtulamaması da Bills hücumunu etkileyen durumlardan biri oldu. Öte yandan takımdaki dengeleri bozan bir diğer bence en önemli durum ise Chiefs’in her drive’nın TD ile sonuçlanmasıydı. Bu da Bills’i ciddi bir baskı altına koyarken savunmanın da bir türlü rakibi durduramayışı mavi beyazlı takımı mental olarak da bozulmasına neden oldu. Hele ki Mahomes’u yavaşlatmanın en temel prensibi olan ön alanda ki baskından hiç verim alınamayınca zaten tüm momentum rakibe geçmiş oldu. Nitekim Bills takımının da biraz tecrübesizlikten kaybettiğini de söylemek gerek. Playoff’ta kazanmak bir başarı ancak burada önemli olan ilk şey savunma olduğu bariz bir durum. Sonuçta Chiefs takımının bu maçta sadece bir kez punt ve bir kez de spike yaptığını düşündüğümüzde toplam dokuz drive’ın beşinden TD ve birinden de alan golü bulmayı başardılar. Son drive’da da zaten akıllıca süreyi erittiler. Yani Chiefs gibi bir rakip topla bu kadar haşır neşir olusa kazanmak epey zor hale geliyor.

Nitekim finallerde alınan sonuçlar ışığında Tom Brady’nin bir daha asla herhangi bir şart altında tartışılmayacağı ve sadece Amerikan futbolunda değil aynı zamanda yeryüzündeki tüm sporlar baz alındığında çok önemli bir karakter olduğu tüm çevrelerce net olarak anlaşılmıştır diye düşünüyorum. Öte yandan ilk yılında yedekte oturduğunu düşündüğümüzde henüz üçüncü yılında ikinci kez Super Bowl oynayacak olan Patrick Mahomes ise geleceğin “winner”ı olma yolunda kariyerine bundan daha iyi bir başlangıç yapamazdı herhalde. Fakat onunda şansızlığı üç yıl önceki AFC finalinden sonra yine karşısına çıkan isim Tom Brady oldu. Super Bowl ile ilgili de şunu söyleyebilirim ki iki takımında gerek hücumu gerek savunması olsun hiçbir eksiğinin bulunmamasıyla her snap’i yüksek dozda mücadele eden bir karşılaşma izleyeceğimizi umuyorum. Hele ki bir tarafta “GOAT” diğer tarafta da “mini GOAT” rekabetini bir de Super Bowl’da izlemek enfes bir durum olacak. Hoşça kalın…