Arizona Cardinals’ın yeni bir galibiyet haftasından merhaba değerli okurlar. Arizona’nın Seattle Seahawks deplasmanındaki 23-13’lük galibiyeti neticesinde, bir önceki yazımıza “Yetiş Kyler” başlığı atmış olmamızın derin bir utancı içerisinde bu haftaki değerlendirmemize başlıyoruz. Cardinals’ın bu maçın ardından bay haftasına girmiş olması nedeniyle bu yazımızda aynı zamanda bir sezon ortası değerlendirmesi de yapacağız.

Öncelikle Seahawks maçına göz atacak olursak, hafta boyunca idmanlara kısıtlı bir şekilde dönen Kyler Murray’nin oynayıp oynamayacağı maç gününe kadar belli olmamıştı. Öte yandan bir diğer önemli sakat oyuncumuz DeAndre Hopkins’in de antrenmanlara hiç çıkmamış olmasından ötürü onun oynamayacağı zaten kesin olduğu için maç öncesi bir hayli tedirgindik. Her ne kadar Seahawks da kötü bir sezon geçiriyor olsa da, onlar için de adeta tamam mı devam mı maçı olması ve Russell Wilson’un sakatlık dönüşü kendi sahalarındaki ilk maçı olması gibi nedenlerden ötürü oldukça endişeli bir şekilde maçı bekliyorduk. Panthers maçındaki kötü performansın yanı sıra hem Murray hem de Hopkins olmayınca yine hücumun tıkanacağından korkuyorduk. Ancak maç başlar başlamaz takımın geçen haftakinden çok farklı bir havada başlangıç yaptığını görünce oldukça rahatladık. Her şeyden önce geçen haftaki kötü performansı sonrasında çok eleştirdiğimiz Colt McCoy’a bir özür borcumuz var. Maç boyunca hücumu mükemmel şekilde yöneten McCoy maçı 35/44 pas isabeti 328 yard pas, 18 yard koşu ve iki TD pası ile bitirirken hiç top kaybı yapmadı ve takımı galibiyete götürmeyi başardı. Geçtiğimiz yıl New York Giants formasıyla sakat olan Daniel Jones’un yokluğunda Seattle Seahawks’a karşı oynayıp galibiyet kazanan McCoy, bu yıl da aynısını Cardinals’da başararak çok kritik bir galibiyetin kapısını açmış oldu. Kyler Murray’e yaptığı mentorluk haricinde sağlam bir back-up QB’ye sahip olmak Cardinals için bu sezonun en büyük kazançlarından biri oldu. Bu haftaki QB gelişmelerinden bir diğeri de geçtiğimiz sezonun başında Kanada futbol liginden büyük bir hevesle alınan oyun kurucu Chris Streveler serbest bırakılıp yerine Baltimore Ravens’ın practice squad’ından Trace McSorley alındı. Chris Streveler’in bir nevi kariyeri son bulmuş oldu diyebiliriz.

Cardinals hücumunun bu maçtaki en kilit isimlerinden biri takım ile henüz beşinci maçına çıkan TE Zach Ertz’dü. Ertz maçı toplam 88 yardlık sekiz top tutup tutuşuyla bitirirken yakaladığı iki TD pası ile de skora büyük bir katkı sağladı.

Chase Edmonds’un IR listesinde olması nedeniyle bir numaralı RB olarak maça çıkan James Conner da maçı 62’si koşu, 37’si pas yakalama olmak üzere toplam 99 yard ve bir TD koşusu ile bitirerek sezondaki 12.TD’una imza attı.

WR ekibinde ise Green Bay maçının sonundaki Kyler Murray ile yaşadığı anlaşmazlık sonucu maçın kaybedilmesine sebep olan ardından da COVID nedeniyle oynayamayan A.J. Green nihayet bu maçta kendine geldi ve çok kritik anlardaki 78 yardlık pas yakalayışı ile hücumu ciddi anlamda rahatlattı.

Birkaç maçtır sakatlıklar nedeniyle yedek oyuncu takviyeleriyle oynayan O-Line ekibi ise bu maçta iyi bir performans gösterdi. Ancak burda üçüncü çeyrekte skor 16-6 Cardinals lehineyken Seattle endzone’una 18 yard kala 3&5 oynanırken ve rakibin defensive pass interference ihlali yaptığı sırada yerdeki rakip oyuncunun üzerine atlayarak saldırıp “unnecessary roughness” cezası alan ve böylece endzona’a bir yard mesafeden first&goal oynayacakken bir anda rakibin cezasını ortadan kaldıran Kelvin Beachum’un bu hatası neredeyse maçın Seahawks lehine dönmesine neden oluyordu. Bu pozisyonun ardından kaçan FG sonrası drive’ında TD bulan Seahawks skoru 16-13’e getirse de sonraki drive’da Colt MCCoy soğukkanlı bir şekilde oyunu yöneterek TD’a ulaştırmayı başararak Beachum’u da kurtarmış oldu.

Sezon başından bu yana başarılı performansları ile yüzümüzü güldüren kicker Matt Prater’a ise bu maçta adeta nazar değdi. Maçta 36 ve 39 yardan kaçırdığı birer FG’ün yanı sıra bir de ekstra sayı kaçıran Matt Prater sezon başından beri ilk kez böyle kötü bir performans sergiledi. Bu da onun için nazar boncuğu olsun diyelim.

Savunma tarafına geçtiğimizde ise sezona bomba gibi giren ancak sonra pek ortalarda gözükmeyen Chandler Jones kendine gelmeye başladı ve bu maçta yaptığı 2.5 sack ile kariyerinde toplam 105 sack’e ulaşarak aktif oyuncular arasında ilk sıradaki yerini sağlamlaştırmış oldu.

Ön alanda kurulan iyi baskı sayesinde Russell Wilson’ın etkinliğini sınırlayan Cardinals D-Line’ı Wilson’u 207 yard pas yardında sınırlandırırken TD pası atmasına da izin vermedi.

Sezon Ortası Değerlendirmesi

Bay haftasına 9-2’lik bir derece ile ligin en iyi galibiyet oranı ile giren Cardinals çok başarılı bir ilk bölümü geride bırakmış oldu. Özellikle mağlubiyetsiz geçilen ilk yedi haftada oynanan oyun ile birlikte özellikle Titans, Rams ve Browns  deplasmanlarındaki ezici galibiyetler biz taraftarları adeta mest etti. Green Bay Packers maçı ile başlayan dört maçlık zorlu süreci ardarda gelen sakatlıklara rağmen en az hasarla atlatan Cardinals NFC’deki iddiasını güçlü bir şekilde devam ettiriyor.

Hücum anlamında head coach Kliff Kingsbury’nin Kyler Murray ile süregelen uyumu, performansları üst seviyeye çıkarırken geçtiğimiz sezonlarda özellikle kritik anlarda verilen yanlış kararlar bu sezon oldukça azalmış durumda. Bunun en öenmli göstergesi ise geçen sezon 27. sırada tamamlanan üçüncü hak hücum başarılarında bu sezon sekizinci sıraya yükselinmesi oldu. Cardinals aynı zamanda dördüncü haklar açısından ise Vikings’in ardından ikinci sırada yer alıyor. Bu rakamlar Kliff Kingsbury’nin büyük bir aşama kaydettiğini bize kanıtlıyor.

Kyler Murray ise başarılı geçen ilk iki sezonunun ardından bu yıl da gelişimini sürdürmeye devam etti ve Cardinals’ı kimselerin beklmediği şekilde SB yarışının içine sokmayı başardı. Sakatlanana kadarki dönemde gösterdiği performansı ile MVP adayları içerisinde ilk sıralarda gösterilen Murray sakatlık sonrası MVP aday listelerinde gerilere düşse de bay haftası sonrasında bıraktığı yerden devam eder ise hala MVP olabileceğini ve playoff döneminde takımı çok ilerilere götürebileceğini düşünüyoruz.

Chase Edmonds ve James Conner’dan oluşan RB komitesi de oldukça iyi işi çıkardı. Edmonds’un patlayıcı koşuları ve mesafe kazanmadaki başarısı ile Conner’ın kısa mesafelerde ve endzone’daki başarısının birleşimi ile etkili bir koşu hücumuna sahip olduk.

WR hattı ise gerçekten çok başarılıydı. Geçen sene tamamen DeAndre Hopkins’e bağlı kalan bu grupta bu sene A.J. Green ve Rondale Moore’un da gelişinin yanı sıra Christian Kirk’ün de artan performansı neticesinde her maç farklı isimlerin öne çıkması, rakip savunmaların tek bir oyuncuya odaklanmasını oldukça zorlaştırıyor.

Sezona oldukça iyi başlayan ve performansı ile bizleri şaşırtan Maxx Williams’ın sakatlanarak sezonu kapatmasının akabinde takas ile alınan Zach Ertz’ün varlığı da bizi oldukça mutlu ediyor. Uzun yıllardır verim alınamamış olan TE pozisyonundan böyle etkili performanslar gelmesiyle birlikte Cardinals hücumu çoğu maçta durdurulamaz bir performansa ulaşıyor. Uzun yıllar boyunca adeta boş kalan TE poziyonunun Zach Ertz gibi tecrübeli bir tight end ile doldurulması ile birlikte farklı bir oyun yapısından dolayı rakip takımların koçları önceki maçlara bakıp tight end için taktik geliştiremiyor. Bu sayede Zach Ertz hem kritik anlarda takımı için hem de kişisel performansı, istatistikleri açısından iyi gidiyor.

OL ünitesi ise sezon öncesinde beklediğimizi bize veriyor. Center pozisyonunda ligin en iyisi Rodney Hudson’ın transferi ile birlikte bir kademe daha yükselen bu ünitede Hudson’ın kaçırdığı iki maç dışında RT Justin Murray ve LG Justin Pugh’nun uzun süreli sakatlıkları ile bir miktar sıkıntı yaşansa da yine de iyi iş çıkardıklarını söyleyebiliriz. OL ünitesindeki oyun kurucuyu koruma, koşucuya yol açma konularında sıkıntısız bir şekilde ilerlediğini görebiliyoruz fakat Josh Jones, D.J. Humphries ve Justin Murray’nin yaptıkları penaltı sayıları ilk haftalarda bizleri ciddi rahatsız ediyordu hatta Cardinals toplam penaltılarda ligde birinci sıradaydı. İlk yedi hafta maç kaybedilmese de O-Line’daki bu penaltı sıkıntısı maçın en kritik zamanlarında maçın gidişatının değişmesine sebep oluyordu. Texans maçının ardından bu penaltıların azalmasıyla beraber toplam penaltılarda 18. sıraya kadar düşmeyi başardılar. Sezonun geri kalan kısmı yani Cardinals’ın NFC’deki birincilik yarışının en önemli maçlarında O-Line’ın bu performansta devam etmelerini umuyoruz.

Defansa geçtiğimizde ise sezon başında da belirttiğimiz gibi ön tarafta iyi bir baskı kurulabilirse secondary’deki yetersizliklerin fazla sırıtmayacağını belirtmiştik. J.J. Watt’ın sakatlanana kadar oynadığı yedi maç boyunca tam olarak yaptığı buydu. Her ne kadar istatistiksel olarak sadece bir sack yapmış gibi görünse de aslında rakip QB’leri aşırı rahatsız eden baskısı sayesinde Cardinals’ın savunmasının geri kalanını da ciddi anlamda rahatlatıyordu. Hala playofflarda geri dönmesi için bir umut olsa da en azından normal sezonda oynamaması defans için büyük bir kayıp oldu.

Watt’ın yokluğunda sezonun şu ana kadar savunmadaki en önemli isimleri ise 10 sack ve dört FF ile OLB Markus Golden, sekiz sack ve üç FF ile OLB Chandler Jones, bir FF ve üç interception ile CB Byron Murphy, 41 solo tackle ve iki interception ile Budda Baker, 46 tackle, 1.5 sack, üç FF ve bir interception ile ILB Isaiah Simmons ve 53 tackle, üç sack ve bir FF ile oynayan ILB Jordan Hicks oldular. J.J. Watt sakatlandığında Cardinals defansındaki secondary eksikliğinin belirginleşeceğinin farkındaydık. Houstan Texans maçı sonrası sakatlanan J.J. Watt’ın eksikliği Green Bay Packers maçında son derece baş ağrıtmıştı fakat ilerleyen maçlarda Chandler Jones ve Markus Golden gibi isimlerin artan performansları Watt’ın eksikliğini ciddi oranda gidermiş oldu.

Sezon ortası değerlendirmemizin sonuna geldiğimizde DeAndre Hopkins’in sakatlık sürecinin ne zaman biteceği belli olmasa da Cardinals halen zengin bir WR ünitesine sahip hatta Zach Ertz de bu silahlara büyük bir katkı yapmış durumda. OL ünitesinde bahsettiğimiz gibi center Rodney Hudson sakatlığından geri döndü ve penaltı sıkıntıları azalmış durumda. Defans kısmında  Chandler Jones ve Markus Golden performansları Watt’ın eksikliğini ve secondary eksikliğininin üstünü ciddi bir oranda kapatmış durumda. Bay haftasından sonra da Kyler Murray’nin tekrardan sahalara dönmesiyle beraber bu zorlu haftaların son bulacağını ve NFC’deki birincilik yarışına tekrardan devam etmesini umuyoruz.

Önümüzdeki maçlara gelecek olursak Arizona Cardinals sezonun bundan sonraki bölümünde sırasıyla Chicago Bears (deplasman), Los Angeles Rams, Detroit Lions (deplasman), Indianapolis Colts, Dallas Cowboys (deplasman) ve Seattle Seahawks ile oynayacak. Bu maçlar arasında özellikle Rams ve Cowboys maçları Cardinals’ın NFC’deki sıralaması açısından en önemli belirleyici olacaktır. NFC liderliği için iddialı olan Green Bay Packers, Dallas Cowboys, Los Angeles Rams ve Tampa Bay Buccaneers’ın  fisktürlerine baktığımızda en kolay fikstüre sahip takım Tampa Bay olarak görünüyor. Açık konuşmak gerekirse Arizona’nın kalan maçlardan dört galibiyet ve iki mağlubiyet ile çıkarması halinde NFC’yi ilk sırada bitirmesi mümkün görünse de yine de yetmeyebilir. Bu nedenle Cardinals’ın NFC ilk sırası için kalan altı maçı beş galibiyet bir mağlubiyet ile bitirmesi de gerekebilir. Artık bunu haftalık gidişata göre değerlendireceğiz

Bay haftasından sonra Chicago Bears maçıyla beraber tekrar görüşmek dileğiyle…