Sonunda futbol… Evet, yaklaşık 6 ay uzak kaldığımız NFL, Çarşamba günü oynanan Cowboys-Giants maçıyla geri döndü. MetLife Stadium’da çok iyi bir açılış maçı izledik diyebilirim. Son şampiyon Giants’ın sezonu böyle büyük bir maçla açması ister istemez ilgiyi arttırdı. Doğrusunu söylemek gerekirse maçtan önce Dallas adına bir galibiyet için fazla umudum yoktu. Geçen sezon iki maçta da hem yerden hem havadan darmadağın etmişti Giants, Cowboys’u. Preseasonda baş gösteren sıkıntılarda bu maç öncesinde son şampiyonu favori yapmıştı. Ancak hesapta olmayan birkaç nokta vardı ki bu noktalar maçı Cowboys’a kazandıran etkenler oldu.

Maçta ilk hücumu yapan taraf Eli Manning’in Giants’ıydı. İlk hücumlar maça ısınmakla geçti ama Dallas maçın başında hücumlarda zorlanan taraftı. Bunun en büyük nedeni çok yeni bir Offensive Line ile oynamalarıydı. Bu Linemanların çoğunun preseasonı sakat geçirdiklerini de düşündüğümüz zaman birbirleriyle ilk defa birlikte maça çıkıyor gibiydiler. Yazının ilerleyen kısımlarında O-Line hakkında daha detaylı konuşacağım. İlk önce maçın kırılma anına gelmek istiyorum. Pek şaşırmadığımız üzere maça daha çabuk ısınan QB Manning oldu ve takımını biz daha ne olduğunu anlayamadan Dallas 10 yardına kadar getirdi. Gerçi bunda Romo’nun attığı interception’ın da payı büyüktü. Şimdi geçen seneki o rezil savunmayı hatırlayan bizler kesin TD yiyeceğimizi düşünmeye başlamışken işler beklediğimiz gibi olmadı. Bir benzerini preseasonda St.Louis Rams karşısında gösterdiğimiz goal line stand’ın bir benzerini yapan Cowboys savunması, red zone’u Giants’a dar ederek pozisyonu 22 yard FG ile atlatmayı başardı. Zaten pozisyon sonrasında savunma koordinatörü Rob Ryan’ın tepkisi her şeyi açıklar cinstendi.

Bu savunma duruşundan sonra Romo kendine geldi ve sazı eline aldı. Zaten Romo geçen sezon ki Giants maçlarında çok iyi oynamıştı ama bir türlü galibiyeti kazanamamıştı. O nedenle kendisinden iyi bir oyun bekliyordum. Dediğim gibi kendisi beni yanıltmadı ve çok iyi bir oyun ortaya koydu. 22/29 isabet, 307 yard pas ve üç TD pası tam bir elit QB rakamları. Aradaki bir INT ise nazar boncuğu. Pas reytingi ise 129.5. İşe Romo’dan her zaman beklenen oyun bu. Eski yazılarımda da bahsettiğim gibi Romo’nun en sevdiğim özelliği ayak hareketleri. Çok gelişmiş bir fundamentale sahip. Bunda yıllarca Doug Free gibi blind side’ı yolgeçen hanına çeviren bir LT’nin altında oynamanın da payı büyük. Doğal olarak sack tehdidine karşı her zaman tetikte.

Neyse, Giants’ın hesaba katmadığı noktalar demiştik. Romo hesapta olan bir nokotaydı, hesaba katmadıkları ise DeMarco Murray’di. Genç RB geçen yıl ilk Giants maçının başında sakatlanmıştı ve Cowboys koşu hücumu büyük bir darbe yemişti. Daha sonra sezonu kapatan Murray ile doğal olarak tanışamadılar. Geçen yıl ki çaylak sezonunda yaptığı beklenmedik çıkış ile ligi kasıp kavuran Murray için ayak bileğini kırmak kuşkusuz büyük bir felaketti. Ben de dahil olmak üzere nasıl döneceği hakkında pek çok kişinin aklında soru işaretleri vardı. Preseasonda koç Garrett’ın ona çok az top vermesi bu bilinmezliği daha da büyütüyordu. Ancak Murray, Giants karşısında öyle bir oyun oynadı ki kaldığım yerden devam ediyorum mesajını verdi. Giants savunması gibi ligin sert savunmaları arasında yer alan bir ekibe karşı 131 yard koşmak büyük bir olay. Bunu 20 taşımada yapması ve her taşımada ortalama 6.6 yard koşması daha da büyük bir olay. Murray’nin sağlıklı bir biçimde dönmesi ve formundan hiçbir şey kaybetmemesi gelecek adına Cowboys’u umutlandıran çok önemli bir etken. Kendisi yıldızlaşmaya başladığından beri “Yeni Emmitt Smith” yakıştırmaları yapılıyordu. Bense böyle devam ederse neden olmasın diyorum. Eğer yeni Emmitt Smith olamasa bile ondan beri Cowboys’un sahip olduğu en iyi RB olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim.

Maçı Dallas’a getiren faktörlere en büyük faktörle devam ediyoruz. Nedir o? Savunma. Cowboys’un yaptığı savunma çok etkileyiciydi. Savunmanın ne kadar geliştiğini görmek için açın son iki Giants maçına bakın. Manning bu sefer daha çok baskı gördü. Ware ve Spencer sonunda kağıt üzerinde vadedilen baskıyı sahaya yansıtmayı başardı. Ware tarafından zaten yıllardır sorun yok. Efsane LB yine işini en iyi şekilde yaparak Manning’e iki kez yeri öptürdü. Efsane diyorum çünkü kendisini artık tanımlamaya yetecek başka söz bulamıyorum. Dallas’ın bu etkili pas savunmasını yıldız NT Jay Ratliff’in yokluğuna rağmen yapması da ayrı bir sevindirici olay. Asıl olay ise secondary’nin mükemmel performansıydı. Sansabough haricinde tamamen değişen secondary meyvesini daha ilk maçtan verdi. Daha ilk maçtan Nicks ve Cruz gibi en dinamik WR ikililerinden birinin karşısına çıkmalarına rağmen çaylak Clairborne ve 10MD’lik adam Carr çok iyi oynadılar. Bire bir coverage’larda birkaç hataya rağmen çok iyiydiler. Özellikle Clairborne Dallas’ın kendisi için draftta neden üst sıralara çıktığını kanıtladı. Safetyde Sansabough’nın yeni partneri Church de ilk 11’e alışmış gözüktü. Ne yalan söyleyeyim bu yeni secondary’nin Giants pas hücumu gibi bir hücum karşısında başarılı olması beni çok umutlandırdı. Bu sezon artık play off bekliyorum.

Gelelim Kevin Ogletree’ye. Gecenin en büyük süprizi hakkında birkaç şey yazmasak olmazdı. Geçen akşama kadar belki de bir çok NFL sever kendisinin varlığından bile haberdar değildi. Ligde dördüncü ezonunu geçiren WR, geçtiğimiz üç sezon boyunca çok kısıtlı süreler almıştı. Laurent Robinson’ın ayrılmasından sonra No3 WR kim olacak tartışmaları Dallas’ın en büyük gündem maddesiydi ve Ogletree Giants karşısında ortaya çıkarak ‘Hey aradığınız adam benim’ dedi resmen. Üç senelik kariyerinde tutmadığı pası tutarak 2 TD ile maçı getiren isimler arasına adını yazdırdı ve üç numaralı WR pozisyonunun yeni sahibi oldu diyebiliriz.

Bu kadar artılar arasında eksiler de yok değildi. Benim gözüme çarpan en büyük eksi bu sezonda başımızı ağrıtacağa benzeyen O-Line. Dallas maç boyunca 13 kez penalty flag ile cezalandırıldı ve bunun bir kaçı hariç tamamı Offensive Line’daki false start’lar sonucunda geldi. Bu flaglar takıma tam 86 yarda mal oldu. Bu böyle bir maçta oldukça yüksek bir sayı, özellikle Giants’ın sadece dört penalty da kaldığını düşünürsek. Bunda en büyük nedenin çok yeni bir line’a sahip olmanın olduğunu düşünüyorum. Bir ara öyle bir tablo oluştu ki Murray koşuyor, lineman’ların yaptığı hatalar takımı tekrar başladığı noktaya getiriyordu. Tabi bir de Right Guard ile Left Guard’ın değişimi de var. Geçen sezon RT oynayan Tyronne Smith, Doug Free’nin kabiliyetsizliği nedeniyle LT’ye kaydırılmıştı. Bu maç Smith için de zor bir test oldu çünkü karşısında Jean Pierre Paul gibi bir oyuncu vardı. Çoğu kez ona karşı başarısız oldu ama bu kabul edilebilir bir şey.

Birkaç cümle de Jason Witten ile ilgili söylemek istiyorum. Witten maçı sakat sakat oynadı ve tam bir hayal kırıklığıydı. Maç boyunca aksayan parçanın kendisi olduğunu söyleyebilirim. Bloklarda başarısız oldu ve bir çok kez Romo’yu sack tehlikesiyle karşı karşıya bıraktı. Kendisinin fedakarlığına ve profesyonelliğine çok büyük saygı duyuyorum ama bu maçta oynamasa daha iyiydi.