Değerli Amerikan futbolu severler, 2012 yılında NFLTR’ye Jacksonville Jaguars hakkındaki ilk yazımı yazdığımda takım, sezonu 2-14 ile kapatmıştı ve ciddi bir sakatlığı atlatmaya çalışan running back Maurice Jones-Drew dışında kadroda bir tane bile yıldız oyuncu bulunmuyordu. Takımın hali öylesine kötüydü ki o zamandan bu yana geçen süre içerisinde Jaguars’dan tonla ilk 11 oyuncusu ayrıldı ve hafızam beni yanıltmıyorsa cornerback Will Blackmon dışında, o da Redskins depth chart’ına zar zor girebilmişti zaten, hiçbir oyuncu yeni takımıyla doğru düzgün sahaya bile çıkamadı. Hatta buna Jones-Drew’un 2014 sezonundaki Oakland Raiders macerası da dahil.

Hal böyle olunca takım; bir anda Blaine Gabbert’ların, Chad Henne’lerin eline emanet edildi. Üstüne üstlük daha önce head koçluk tecrübesi olmayan ancak Seattle Sehawks’ın efsane secondary dörtlüsü “Legion of Boom”u, henüz “Legion of Boom” olmadığı zamanlarda çalıştırdı diye Jaguars tandanslı internet sitelerinde göklere çıkartılan Gus Bradley, takımın başına getirilmiş ve bir önceki sezon Atlanta Falcons’ta “Director of Player Personnel” unvanına sahip olsa da ne iş yaptığı belli olmayan David Caldwell, genel menajer olarak atanmıştı.

Ancak ne yalan söyleyeyim, o zamanlar Gabbert’tan da, Henne’den de, Bradley’den de Caldwell’den de fazlasıyla umutluydum. Hatta bir yazımda, o dönemler adı Jaguars ile sıkça anılmaya başlanan Tim Tebow ve Gabbert’ı karşılaştırma çabası içerisine girip “Tabi ki Gabbert” diyecek kadar bir özgüvene(!) sahip olmuştum. Ancak sağ olsun bu dörtlü, özellikle Gabbert ve Henne başta olmak üzere, benim yüzümü kara çıkarttılar ve geçen her sezon boyunca “O yazıları nasıl bir kafayla yazdım acaba?” diye kendimi sorgulamaktan alamadım. Bu sebeple, isteyen futbolseverler geçmiş yazılarımı okuyup o zamanki hallerimle diledikleri gibi dalga geçebilirler çünkü ben onların yerinde olsam bunu yapardım.

Takvimler 2015 off-season’ını gösterdiğinde ise o köprünün altından çok sular akmış, draft’larda birçok potansiyelli oyuncu seçilmiş, takım nihayet Gabbert gibi bir tarihi yanılgıdan kurtulmayı başarmış, Bradley ve Caldwell de biraz olsun palazlanmıştı. Ancak yine de pek bir şey değişmedi ve 2013 sezonunda dört, 2014 sezonunda ise yalnızca üç galibiyet alınabildi.

Hepsinden daha kötüsü ise Jaguars’ın, son yılların draft’larında ilk turdan seçtiği ve dolayısıyla çok şey beklediği oyuncuların adeta rezil rüsva performanslar gösteriyor olmasıydı. 2010-2015 yılları arasında ilk turdan seçilen altı oyuncuya sırasıyla bakalım: Tyson Alulau (2010), defansif tackle diye alındı ama sonra end’e devşirildi, şu sıralar depth chart’a girmekte zorlanıyor; quarterback Blaine Gabbert (2011), adamı daha fazla gömmeye gerek yok Allah, San Francisco 49ers’a sabır versin; Justin Blackmon (2012), yıldız adayıydı ama o kadar suç işledi ve o kadar çok ceza aldı ki sicil kaydı buradan köye yol oldu, dolayısıyla maçlarda adamın yüzünü göremedik; Luke Joeckel (2013), geçtiğimiz sezon yedeğe çekildi; Blake Bortles (2014), Henne’nin yerine ilk 11’e çıkarıldı, ilk senesinde touchdown pasından çok interception attı; Dante Fowler Jr. (2015), Jaguars ile çıktığı ilk antrenmanda aşil tendonunu yırttı ve koskoca bir sezonu kaçıracağı ortaya çıktı.

İşte durum böylesine trajikti, ne elde avuçta kalan birkaç veteran işe yarıyordu ne de draft’ın üst sıralarından seçilen genç oyuncular. Ama ne olduysa geçen sezon oldu ve Jagaurs, ikinci yılındaki quarterback Bortles ile adeta şaha kalktı. Bortles’a, NFL’in en dinamik receiver Allen Robinson ve Allen Hurns de eşlik edince, bir sezon öncesine kadar her maç kendi yarı sahasını geçmekte zorlanan takım, rakipleri karşısında 30-40 sayıları görmeye başladı. Her ne kadar sezon beş galibiyetle bitmiş olsa da kaybedilen 11 karşılaşmanın altısında fark, yedi veya yediden daha azdı ki bu da Jaguars’ın rakipleri karşısında sağlam bir şekilde durduğunu gösteriyor.

Umut aşılayan geçtiğimiz sezonun ardından da bu off-season döneminde salary cap’inin yarısı atıl duran Jaguars ve takımın milyarder sahibi Shad Khan, kesenin ağzını açmaya karar verdi ve birçok yıldız oyuncu Jacksonville’in yolunu tuttu. Tabi bunlar da yetmedi ve biraz da şans faktörünün etkisiyle inanılmaz bir draft geçiren Jaguars, bir anda kendini playoff adayı takımlar listesinin içinde buldu. Şimdi gelin bu takım, off-season’da nereden nereye gelmiş hep birlikte bakalım…

Free Agency Bereketi

Jacksonville Jaguars için “11 ayın sultanı” adeta Mart ayı oldu ve ilk top, serbest oyuncu piyasasının en tepesindeki isim Malik Jackson ile patlatıldı. Geçtiğimiz sezon playoff’larda Denver Broncos formasıyla yıldızlaşan Jackson’a altı yıl-90 milyon dolarlık dev bir kontrat verildi. İlk bakışta göze oldukça fazla gelebilir ancak bu devirde sağlam bir D-Line’ı kadroya katmak o kadar da kolay olmuyor ki geçen yıl Dolphins’in Ndamukong Suh için dünyaları verdiğini hepimiz hatırlıyoruz. “Onu bunu bırak da Jackson iş görür mü?” diye soracak olursanız, cevabım “evet” olur çünkü Jackson, 4-3 savunmalar için biçilmiş bir kaftan. Hem bir defansif end’in atletizmine hem de bir nose tackle kadar olmasa da, karşısındaki iç line oyuncusunu rezil edecek bir güce sahip ve bu sebeple Jaguars’ın tam aradığı bir oyuncu. Ancak dediğim gibi, eğer önümüzdeki sezon 90 milyon doların karşılığını kuruşu kuruşuna görmek arzusu içerisinde olup beklentiyi adeta uzaya çıkarırsanız Jackson, sezon boyunca en çok küfrettiğiniz oyuncu olur. Tıpkı geçtiğimiz sezon Suh’un yaşadığı durum gibi.

Jackson’a bir hayli değindikten sonra şimdi geçelim running back Chris Ivory’e. Amerikan futbolu muhabbeti yaparken zaman zaman “Yeldon varken ne gerek vardı Ivory’e?” benzeri sorularla karşılaşıyorum ve inanın, buna verebileceğim tek cevap “Çok gerek vardı.”. Yeldon, inanılmaz bir kıvraklığa ve ayak çabukluğuna sahip, ancak bunlar NFL düzeyinde her zaman yeterli olmayabilir çünkü sizin karşınıza oyunu çok akıllı oynayan defansif end’ler ve linebacker’lar çıkar. Onları alt etmenin nadir yollarından birisi de tackle’ları kırabilecek güce sahip olmaktır. İşte Ivory, tam da bu tarz bir oyuncu. Hiçbir zaman her oyunda sahada olabilecek bir RB kadar güven vermedi ama kendisini Yeldon gibi atletik bir running back ile kombinlediğinizde ortaya gerçekten korkutucu bir running back ikilisi çıkacak…

Şimdi de sırada bir “Secondary item pack”i olarak değerlendirebileceğimiz Tashaun Gipson-Prince Amukamara ikilisi var. Free safety Gipson, undrafted olarak başladığı NFL kariyerinde iki sezon önce inanılmaz bir çıkış yakaladı ve gerçek bir interception canavarı olmayı başardı. Söylemeden geçmeyelim Gipson, 2012’den bu yana Richard Sherman’ın ardından ligde en çok interception yapan oyuncu.

İlginç ve söylenmesi zor soyadıyla hafızalarda yer bırakan Amukamara ise, Gipson gibi bir yıldız olmasa da ligde birçok takımda rahatlıkla starter olabilecek cinsten bir oyuncu. Tecrübesiyle geçtiğimiz sezon parlayan Davon House ve tabi ki bu yıl ilk turdan seçilen Jalen Ramsey’nin arkasında fazlasıyla katkı verecektir.

Son olarak takımın, serbest oyuncu piyasasındaki en sağlam tackle’lardan Kelvin Beachum ve eski bir ilk tur seçimi olan defansif end Bjoern Werner ile anlaştığını sözlerimize ekleyeyim. Werner, her ne kadar NFL’in gelmiş geçmiş en kötü draft sınıflarından birisi olan 2013 draftı’nda ilk turdan seçilmiş olsa da, NFL kariyerinde ilk kez, kolejde yıldızlaştığı defansif end pozisyonunda oynayacak.

Ve sonra Tanrı dedi ki…

Aman Allah’ım o nasıl bir draft’tı öyle! Kutsal kitaplardan birisinin sonuna bu draft’ta yaşananları “2016 NFL Draftı Kıssası” diye koysanız ve kitabı bir Jacksonville Jaguars taraftarının eline verseniz, emin olun bu kıssanın bahsi geçen diğer mucizelerden bir farkı olduğunu anlayamaz. Gelin, haklı mıymışım haksız mıymışım hep beraber görelim:

Draft’ın ilk iki sırasından kimlerin gideceğini günler öncesinden biliyorduk ancak üçüncü ve dördüncü sıradaki San Diego Chargers – Dallas Cowboys ikilisi seçimlerini bir sır gibi saklıyordu. Ne olacağını kimse kestiremiyordu. İşte o zaman Tanrı, nasıl göğü ve yeri yarattıktan sonra insanlığın haline acıyıp, “Işık olsun, yeryüzü çimenler çıkarsın, otlar tohum versin ve meyve ağacı meyve versin.” dediyse Jaguars taraftarlarının da bunca senedir yaşadığı ızdırabı gördü ve dedi ki “Chargers, Joey Bosa’yı; Cowboys da Ezekiel Elliott’ı seçsin ve Jaguars’a bu draft’ın en iyi oyuncusu Jalen Ramsey kalsın.” Bunun üzerine her şey, NFL ile oldukça içli dışlı olan Tanrı’nın buyurduğu gibi gerçekleşti ve Jaguars’a gerçekten de Ramsey kaldı.

Ancak bu da yetmedi ve Tanrı, nasıl dünyayı altı günde yaratıp bir gün de dinlendiyse, Jaguars’a beşinci sıradan Ramsey’i seçtirdikten sonra da tam 31 sıra bekledi ve ardından bir kez daha dedi ki “Jaguars, bu sefer de UCLA’in yıldızı Myles Jack’i seçsin.”. Böylece Jaguars da draft öncesinde birinci turdan seçmeyi planladığı Jack’i, ikinci turdan, hem de önünden Ramsey’i seçerek kadrosuna katmayı başardı.

İşin uhrevi boyutu aynen böyle(!) gerçekleşti. Peki sonuçta ne oldu? Jaguars, inanılmaz dinamik ve bir o kadar da fiziksel bir cornerback olan Jalen Ramsey ve kolej kariyerinin son sezonunda geçirdiği sakatlık olmasaydı rahatlıkla ilk turun en tepelerine tırmanabilecek linebacker Myles Jack’i, oldukça kelepir bir şekilde kadrosuna dahil etti. Bu ikili şimdiden ilk 11’deki yerlerini ayırttılar. Umuyorum ki önümüzdeki sezon, geçtiğimiz yıllarda ilk turdan seçilen oyuncular gibi beklenenin altında kalmayacaklar. Tabi sonuçta bu seçimlere Tanrı önayak olduğu için bir bildiği vardır, değil mi?

Takımın diğer seçimlerini değerlendirecek olursam, şunu rahatlıkla söyleyebilirim ki Jaguars, bu sezon D-Line’ını oldukça önemsiyor. Geçtiğimiz sezon, takımın en çok aksayan bölgelerinden olan savunma hattı için son beş seçimin üçü kullanıldı ve defansif end Yannick Ngakoue, defansif tackle Sheldon Day ve defansif end Jonathan Woodard sırasıyla üç, dört ve yedinci turlardan kadroya alındı. Ngakoue ve Day’in potansiyelleri çok fazla ve Ngakoue, Jack’in bekleneni verememesi durumunda rahatlıkla outside linebacker’a çekilebilecek bir opsiyona sahip. Geri kalan iki pick, linebacker Tyrone Holmes ve Brandon Allen için ise söylenebilecek pek de bir şey yok. Allah yollarını açık etsin (“Bu da adamlar hakkında çok şey bilmiyorum” demenin bir başka şekli).

Son Eklemeler…

Bundan sekiz sene öncesinde Fenerbahçe, Şampiyonlar Ligi’nde çeyrek finale çıkıp Chelsea’ye elendiği zaman Galatasaraylı ve Beşiktaşlı taraftarlar arasında şöyle bir eski espri baya bir popüler olmuştu:

– Fenerbahçe, Şampiyonlar Ligi kupasını alsa ne yapar?

– Playstation’ı kapatıp yatar.

Espriden de anlaşılacağı üzere, Fenerbahçe’nin Şampiyonlar Ligi kupasını anca bir oyun konsolunda kazanabileceğine vurgu yapılıyor. Jaguars’ın durumu da şu an tam olarak bu. Böyle genç ve veteran yıldızlarla dolu bir kadro anca Madden NFL 2017’de takım edit’leyerek kurulabilirdi, o yüzden bırakın biz Jaguars taraftarları olarak Playstation’ımızı kapatıp uykumuza dalalım…