Merhaba sevgili NFLTR okurları, bir buçuk ayı geçen bir süredir Viyana, Avusturya’da bulunuyorum. Tabii bir Amerikan futbolu sever olarak ucundan da olsa buradaki Amerikan futbolu ortamını da tatmaya çalışıyorum…

Neredeyse dört sene önce Viyana’dayken, Avusturya’nın en önemli takımlarının başında gelen, Danube Dragons forması giyen Türk Amerikan futbolu severlerin de yakından tanıdığı bir isim olan Uras Aslan ile bir video röportajı yapmıştık. Uras, Avusturya’daki Amerikan futbolunu videoda anlatırken, off-season olduğundan ben kendi gözlerimle görme imkanı bulamamıştım, Danube Dragons’ın parti evi Bogen dışında… :)
Şuana kadar Viyana’da geçirdiğim süre boyunca Danube Dragons’ın iki idmanına gitme fırsatı buldum, iki de AFL (Avusturya Amerikan Futbolu Ligi) maçına gittim. Avusturya’daki Amerikan futbolu hakkında kısa olarak bilgi vermem gerekirse, Avusturya, Almanya ile birlikte Amerikan futbolunun Avrupa’da en üst düzeyde oynandığı iki ülkeden biri. Ancak Avusturya’da Amerikan futbolu, ülkemizde olduğu gibi üniversiteler bazında gelişmiş bir spor değil. Toplam beş kulüpler ligi bulunuyor, bu beş ligdeki toplam takım sayısı ise 40. Liglerin oldukça organize bir şekilde işlediğini anlatmaya gerek yok sanırsam…
Süper Lig olarak adlandırabileceğimiz AFL’de dört farklı şehirden beş takım bulunuyor. Danube Dragons, Vienna Vikings (Viyana), Swarco Raiders (Tirol), Graz Giants (Graz) ve Çek Cumhuriyeti’nden Prague Black Panthers. Her iki takım birbiriyle ikişer defa oynuyor, ilk dördün playoff’a kaldığı lig Haziran ayında sonlanıyor.

AFL’deki takım sayısının neden bu kadar az olduğunu sorduğumda ise aldığım cevap, alt liglerdeki takımlarla olan seviye farkının fazla olması oldu, hem sahadaki oyun hem de maddi destek açısından. Öyle ki alt liglerle aradaki seviye farkını indirmek için AFL’de üç olan yabancı oyuncu hakkı, geçtiğimiz yıllarda bir oyuncuya indirilmiş, bunun üzerine bir alt lig olan Division I’dan iki takım AFL’e çıkacağına taahüt etmiş ancak bu gerçekleşmeyince iki alt lige düşürülme gibi ağır bir yaptırıma maruz kalmışlar. Anlayacağınız federasyonun takımlar üzerinde oldukça büyük bir yaptırım gücü var, federasyon başkanın Avusturya’da yayınlanan NFL maçlarında yorumcu olduğunu da burada ufak bir anektod olarak vermek istiyorum…

Gelelim, Uras Aslan’ın oynadığı Danube Dragons’a. Uras sağolsun en çok Danube Dragons’ı gözlemleme fırsatı buldum. Dragons, maddi olarak ligin en güçlü takımları olan Vienna Vikings ve Swarco Raiders’ın ardından Avusturya’nın üçüncü takımı diyebilirim. Vikings ve Raiders için (ki Raiders’ın anasponsorunun Swarovski olduğunu öğrenince bayaa şaşırdım) maddi olarak güçlü derken, Danube Dragons’ın da sponsorları arasında Skoda ve LG gibi dev firmaların yer aldığını söylemekte fayda var.
Ortalama bir TAFL izleyicisini (bu kadroya ben de dahilim) nizami sahalar, zamanında başlayan maçlar, NFL standartında goal post’lar bile şaşırtsa da benim en çok ilgimi çeken Danube Dragons’ın idmanlarının üç farklı kamera ile çekilmesi oldu. Gittiğim ikinci idmanda ben de takıma receiver’ları çekerek yardımcı oldum, ancak idmanların üç kamera ile çekilmesi ve daha sonra her drill’in her play’in coaching staff tarafından, sadece takım erişebildiği gayet profesyonel, hudle adlı bir video programına yüklenmesi beni oldukça etkiledi. Bu sayede oyuncular tüm hatalarını görme fırsatı bulduklarını ve koçlar da işlerinin oldukça kolaylaştığını söylediler. Oyunculara gelince, takımın size’ı genel olarak bana ufak geldi. Genel olarak bu bakımdan Türkiye’ye oldukça benzerler diyebilirim, hatta bu sene FB/TE oynayan Uras Aslan, tight end olarak sahaya girdiğinde adeta arada tight end’e geçen bir J.J. Watt gibi kalıyor diğerlerinin yanında… :)

Gittiğim ilk maç AFL sezon açılışı olan Vienna Vikings – Swarco Raiders maçıydı. Sadece iki tarafında tribün bulunan stadyumda yaklaşık 2,500 seyirci vardı. Maçlara giriş ücretli, öğrenci bileti 11 Euro, normal bilet 17 Euro, VIP bilet 25 Euro. Biletler online olarak da alınabiliyor, hatta beni maça götüren Uras, biletini online almıştı bile, ben de biraz bilet kuyruğunda bekledikten sonra stada girebildim, havanın oldukça soğuk olmasına rağmen pre-game show’lar adeta içimizi ısıttı.

Maç organizasyonlarında ufak bir NFL, NCAA ortamı var diyebilirim, ev sahibi takımın starter’ları teker teker anons ediliyor, alevler, hatta havai fişekler eşliğinde sahaya çıkıyorlar, maçlar televizyondan canlı olarak yayınlanıyor, ev sahibi takımın 15 dansçı kızı danslarıyla, 30 kişilik cheerleader kadrosu da akrobatik hareketleriyle seyirciyi tüm maç boyunca ateşliyor.

Vikings touchdown yaptığında tüm tribünün beraber touchdown dansları yapması, bir Harley’nin saha etrafında turlaması, müzikler, maç boyunca olan bira, sosis servisi bilete verdiğiniz paranın karşılığını aldığınızı hissettiriyor. Tabii tüm bilet fiyatlarını, maç esanında bir seyircinin yeme, içmeye de ortalama 15 Euro para harcadığını düşünürsek, takımlara buradan ciddi bir hasılat kalıyor. Buna maç günü satılan takım ürünlerini, cheerleader ve danscı kızlardan alınan aidatları (Evet! Yanlış okumadınız cheerleader’lar takıma para ödüyorlar) da eklersek, maç hasılatı olarak oldukça büyük bir rakam ortaya çıkıyor. Maç orgazinasyonu konudaki benzer şeyler Danube Dragons için de geçerli.

Sahadaki oyuna gelirsek, ilk maçta oldukça iki iyi takımı izlediğim için bir kıyaslama yapmak oldukça zor oldu. Zaten sadece iki maç izleyip Avusturya’daki Amerikan futbolu hakkında çok ahkam kesemem ancak genel olarak söyleyebilirim ki oyun tarzları NCAA’den daha çok NFL’e yakın. Yani günümüz NFL’i gibi pasa dayalı bir oyun, dual-threat quarterback’ler, option şemalar dikkat çekiyor.

Özellikle Vikings – Raiders maçında fumble’ların interception’ların havada uçması beni biraz şüphenledirse de tribünden bunun sebebinin ilk maç olması, Vikings’in yeni bir yapılanmaya gitmesi, normal sezonun o kadar ciddiye alınmaması ve iki takımında quarterback’lerinin oldukça genç oyuncular olduğu söylendi. Zaten izlediğim ikinci maç olan Danube Dragons – Swarco Raiders maçında hiç interception olmadı, fumble sayısı yanlış hatırlamıyorsam bir idi. Son olarak, sürenin istinasız olarak gösterilmesi, hakemlerin headset ile sesini tribünlere duyurması da eklersek maçın oldukça izleyici açısından oldukça anlaşılır olduğunu söyleyebilirim. Özetle, sezon açılışında, Vienna Vikings’in üç çeyrek boyunca rahat geçirdiği maçta Swarco Raiders’ın son çeyrekte muhteşem bir geri dönüş yapmasına rağmen, son saniyelerde başarısız olan onside kick ile 26 – 21’lik mağlup olduğunu belirteyeyim. Sözün özü, hem sahadaki heyecan açısından hem de organizasyon olarak oldukça güzel bir gündü.

Danube Dragons’ın sezon açılış maçı ise iki hafta sonra yine Swarco Raiders karşısındaydı. Karşılarında yorgun bir Raiders buldular ancak idmanlarında gözlediğim kadarıyla Vikings karşısındaki Raiders’ı da rahat yenecek güçteydiler, öyle de oldu. Dragons rahat bir galibiyet aldı, 42 – 23. Farkın bu derece olmasının sebebi ise Swarco Raiders’ın kendi şehri Tirol’de ertesi gün oynacağı maç sebebiyle birkaç as oyuncusundan yoksun olmasıydı. Raiders, ayrıca Avrupa genelinde kendi organize ettiği “BattleForTirol” adlı ligde de mücadele ediyor, öğrendiğime göre bir gün sonraki maçlarını kazanmışlar…

Özellikle Danube Dragons’ta takımın tek yabancısı olan quarterback Alex Good oldukça dikkatimi çekti diyebilirim. NCAA’de Division II quarterback olarak oynayan Alex Good’ın Michael Vick tarzı bir stile sahip olduğunu söyleyebilirim, dolayısıyla game changer bir oyuncu ancak maçın genelinde blocking tight end olarak oynayan Uras Aslan’a müsait pozisyonda attığı yüksek pas ile Türk Amerikan futbolu severlerin kalbini kırdı. Uras pası yakalayabilse Odell Beckham tarzı bir catch yapmış olacaktı. Uras’ın maç boyunca hiçbir blok kaçırmazken, special team’lerde de sürekli olarak sahadaydı. Kendisi artık takımın veteranlarından biri olmuş durumda.

Maçın ilk çeyreğinin büyük bölümünü yolda kaybolduğumdan kaçırdığım için maç öncesi şovları malesef izleyemedim ancak bu sefer maça basın olarak akredite olduğumdan, her şeyi yakından gözlemleme fırsatı bulabildim. Saha kenarındaki elektronik reklam panolarından, maskotlardan, dansçı kızlardan, cheerleader’lara, yemek servislerine, yorumculara, sezonun ikinci maçı olmasına rağmen 1,500 kişilik seyircisine kadar keşke bir gün bunları ülkemizde de görsek demeden edemiyor insan.
Özetle, Danube Dragons, Swarco Raiders’ı farklı bir skorla yenerek AFL’e hızlı bir giriş yapmış oldu. Maç sonrası Dragons’ın Raiders’ı dört senedir yenemediğini, son yendikleri maçın ise AFL finali olduğunu öğrendim. Uras, Dragons olarak bu sene kesinlikle hedeflerinin şampiyonluk olduğunu söyledi, takım ise sezona galibiyetle başlamanın ve Avusturya’nın en iyisi olarak gösterilen Swarco Raiders’ı yenmenin mutluluğunu yaşıyordu. Maçın akşamında da ulusal televizyondan karşılaşmanın tekrarını izlemek büyük bir zevkti. Bu Pazar günü Danube Dragons, Vikings ile Viyana derbisine çıkacak. Bir haftadır çok güzel bir organizasyon olacağı söyleniyor, akredite olduk, bekliyoruz…