Kısa bir süre içinde gerek 1. Lig, gerekse de Üniversite Ligi’nin sonlanacak olması ile birlikte gündemi meşgul edecek bir konu da 2010-2011 Lig fikstürlerinin belirlenmesi olacaktır. Ülkemizde bugüne kadar sürekli olarak Üniversitelerin akademik takvimlerine göre gerçekleştirilen fikstür, ne yazık ki uzun vadede, sakatlanmaya son derece elverişli bir maç programı ve sakatlıkların rehabilitasyonu için yetersiz bir zaman dilimi bırakarak ligde mücadele eden hemen her sporcunun kronik ağrı ve sakatlıklarla bu spora devam etmesi yükünü beraberinde getirmektedir.

Yaralı bir dokunun kendini onarması en az 3 aylık bir periyod gerektirir. En az 3 ay da sakatlığın beraberinde gelen hamlığın telafisi için gerekldir. Dolayısıyla, majör olmayan, daha minör sakatlıklar için gerekli olan rehabilitasyon süresi minimum 6 aydan başlamaktadır. Sakatlıkların oluşmasını engellemede ne yazık ki hala yetersiz kalmaktayız. Sezon öncesi değil de sezon esnasında kas-kondüsyon yüklemeleri yapmak gibi, aşırı hırslanmış yada yorgun sporcuyu Coach’unun o an için sahadan çekmemesi gibi, yeterli kural bilgisi olmayan, sakatlanmaya yol açabilecek duruş, block, tackle veya pozisyonel harektlerin sporculara detaylı bir şekilde öğretilmemesi, aşırı yada eksik motivasyonla sahaya çıkan sporcuların yaptığı anlık hataların yol açtığı sakatlıklar gibi pek çok sakatlık yaşanmaktadır. En temelinde antrenmana ve/ya maça çıkmaya hazır olmayan sporcuya ekipman giydirilip sahaya sürülmesi, aşırı hırslanmış, art niyetli, kurallara vakıf olmayan sporcuların sahaya sürülmesi Coach’ların denetimindedir. Sporcuların sadece fiziksel değil, psikolojik olarak hazırlanmaları da mentörler ve idari kadroların sorumluluğundadır. Ancak üçüncü bir sınıf olan sensory-motor (duyu-hareket) nedenler hem sporcunun hem de antrenörünün sorumluluğundadır. Neticede yorgun, sürantere olmuş, duyarlılığını bir nebze ya da tamamen yitirmiş, kas-kondüsyon açısından yeterli olmayan, güdü-beceri arasında uyumsuzluk olan sporcuların Coach’ları tarafından saha sürülmesi de kendilerinin de oynamak istemeleri son derece yanlıştır. Zira bu sporcuların herhangi bir sakatlığa yol açmaları an meselesidir.

Bu bağlamda Coaching Staff ile koordineli hareket eden bir Strength&Conditioning Coach ile Spor Psikoloğu ya da Mentör eşliğinde sezona hazırlanan takımların bu süreçleri daha başarılı atlattıkları bilinmektedir. Değerli meslektaşım Spor Psikoloğu ve aynı zamanda NFLTR yazarı olan Murat Erdem ile bu konularda çalışmalarımız da bulunmaktadır. Daha önce Yeditepe Üniversitesi’nde yaptığımız sunumdan faydalanmak isteyen kurumlar olursa seve seve bilgi ve birikimlerimizi paylaşmaya, karşılıklı fikir alış verişinde bulunmaya da hazırız.

Diyelim ki her türlü önlem alınmasına karşılık saha ya da ekipman durumundan sakatlanmalar yaşandı. Bu durumda anında müdahale için yeterli bir donanımımız bulunmamaktadır. En iyi dediğimiz sahalarda bile buz ya da benzeri ilk yardım ekipmanları bulunmakta sıkıntı yaşanmaktadır. Maçlarda görev alan ambulansların donanım ve personelleri yeterli bulunmaktadır. Ancak ambulansların olası bir yaralı transferinde sahada bulunmadıkları zaman diliminde oluşan sakatlıklara tamamen ilkel yöntemlerle, yeterli donanım ve bilgiden yoksun müdahale edildiği sıklıkla gözlenmektedir. Bu durumda takımların sağlık personeli ve donanımı edinmeleri bir zorunluluk haline getirilmelidir.

Bununla birlikte lig fikstürü oluşturulurken de sporcu sağlığı konusu tamamen göz ardı edilmekte. Gayet amatörce ve ufak hesaplar yapılarak oluşturulan fikstürlerdeki asıl düşünce “Minimum sayıdaki tesis ve personelle maksimum sayıda maçı nasıl oynatrırız?” olunca, alt yapısı yetersiz takımlar, tesisler, idareciler ve hakemlerle karşı karşıya kalmak kaçınılmaz hale gelmektedir. Aynı sporcular, değişik formalar giyerek değişik liglerde oynamakta, sezonun son maçında bile transferler mümkün olmakta, kalifiye hakem sayısında herhangi bir artış sağlanmamaktadır. Yani aslında bir ligi bile kaldırabilecek donanımda oyuncu, Coach, idareci, tesis ve hakem yokken biz 1. Lig, 2. Lig ve Üniversite Ligleri düzenliyoruz.

2. Lig ve Üniversite Liginin son derece faydalı olacağı ve takımları gerek gelişmeleri, gerekse sayılarının artmasına katkısı olacağı aşikardır. Ancak kurulma aşamasındaki takımların ekipman, tesis, Coach ve idareci sıkıntıları giderek artmakta, artan lig ve takım sayılarıyla doğru oranda hakem sayısında artış olmamakta, mevcut hakemler de küstürülmektedir. Hakemlik cazip hale getirilmemekte, bazı bölgelerdeki hakemlere sistemli ödemeler yapılırken, bazı bölgeler çok uzun süredir ihmal edilmektedir. Son zamanlarda hakemlere yönelik eğitimler arttırılmış olsa da, gerekli sayıda katılım, ne yazık ki sağlanamamaktadır. İlk ve son kez 2005 yılında açılan Antrenörlük Eğitimi de bu sene Sn. Asbaşkan Alper Gerdaneri ile yaptığımız görüşmeler neticesinde 28 Haziran – 1 Temmuz 2010 tarihleri arasında İ.T.Ü.’de gerçekleştirilecek olan ve detaylarını web sitemizin TAFL -> Haberler kısmında bulabileceğiniz Turkish American Football Clinic programında devam ettirliecektir. Böylelikle sertifikalandırılmamış olan antrenörlerimiz sertifikalandırılacak, 1. Kademe Antrenörlük Sertifikası bulunan antrenörlerimize de kademe atlama eğitimi ve fırsatı sunulacaktır.

Gelelim fikstür düzenlenmesindeki fiziki çarpıklığa. Amerikan Futbolu organizasyonunun en mükemmel işlediği NFL ve NCAA’e göz atacak olursak eğer karşımıza şöyle bir tablo çıkıyor:

NFL  
Pre-Season: Ağustos ayında 4 hazırlık maçı, toplamda 1 aylık bir periyod.
Season: Eylül ayının 1. Haftasında başlayıp Ocak ayının başında biten 4 aylık bir lig.
Post Season: Ocak ayının ilk haftasından sonra başlayan ve Şubat ayının ilk haftasında biten 1 aylık bir peryod.
Genel çerçeveye baktığımızda 1 haftası ‘bye’ geçen, her takımın 16 maç oynadığı, 17 haftalık bir lig. Wild Card maçları oynayan takımların Super Bowl’a çıkmaları durumunda 21 maç oynadıkları bir sezon. Yani play-off’lara kalmayan takımların 5 ayda 20 maç oynadıkları, Wild Card ve Super Bowl oynayan bir takımın 24 maç yaptıkları 6 aylık bir maraton. Böylelikle şubat-temmuz arası oyuncular 6 aylık bir süreçte rehabilitasyon ve kişisel gelişim çalışmaları yapabilmekteler.

NCAA
Season: Eylül ayının 1. Haftasında başlayı Aralık ayının ilk haftasında sona eren, 13 maç oynanan, 3 aylık bir maraton. Bowl oynama şansı yakalandığı da düşünülürse, Ocak ayının ilk haftasında bir maç daha yapıyor takımlar ve toplamda 4 ay içinde 14 maç oynanıyor. Böylece takımlara yapılanmaları için, oyunculara da rehabilitasyon ve kişisel gelişim için 8 aylık bir zaman dilimi kalıyor.

TAFL
Season: Ekim ayının 1. Haftasında başlayan, Mart ayının sonunda tamamlanan, toplamda 7 maç oynanan 6 aylık bir maraton.
Play-offs: Nisan ayının 1. Haftasında başlayan ve Mayıs ayının son haftasında biten bir periyod. Wild Card oynayan takımlar eğer Final mücadelesi kazanırsa, bir takımın 10 maç oynadığı 8 aylık bir süreç. Üstelik lige ara verildiği için, bazen de takımlar maçlara çıkmayabildiği için, aylarca hiç maç yapılmayan, ancak sonrasında aynı ay içinde 3-4 maç oynanan çarpık bir fikstür. Takımlara yapılanmaları, oyunculara ise rehabilitasyon ile kişisel gelişim için sadece 4 aylık bir zaman dilimi bırakan bir lig. Hemen tüm takımlarımızın lig öncesi hazırlık maçları yaptığını da göz önünde bulundurursak, toplamda 9-13 maç oynanan 9-10 aylık bir süreçten bahsettiğimizin farkına varmanızı isterim.

Buradaki tutarsızlık sistemin hantallığından ve çarpıklığından kaynaklanmaktadır. Üniversite Ligi’nde oynayan oyuncuların 1. Lig ya da 2. Lig’de oynamalarına izin veren, adı profesyonel olan, ancak üniversitelerin sınav haftalarına, sömestr tatillerine göre şekil alan bir lig fikstürü ortaya çıktığı sürece gerek takımların gerekse oyuncular kendilerini iyileştirme ve geliştirme fırsatları ortadan kalkmaktadır. Aynı takımların çeşitli yurt dışı kupalara ya da liglere katılmaları durumunda hemen hiç ara vermeden oynadıklarını düşünürsek durum daha da vahim bir hal almaktadır.

Burada yapılacak olan şey sezon ortasında sadece bir kez transfer yapılmasına izin veren bir düzenlemeye gidilmesidir. Bununla birlikte bir oyuncu aynı sene içinde sadece bir ligde oynayabilmeli, evrakta sahteciliği önlemek adına sadece sporculardan değil, mensubu bulundukları kurumlardan da belgeler talep edilmelidir. Ayrıca hakem eğitimleri, antrenör eğitimleri hız kazanmalı, hemen her şehirde milli takım eğitim ve hazırlık kampları organize edilmelidir. Ayrıca Avrupa kupalarında yer alan takımların ve hakemlerin olduğu göz önünde bulundurularak, mevcut lig en fazla 4 ay içinde bitirilmeli, play-off’lar ve final maçı da eklenince bu takvim en fazla 5 ay süre ile kısıtlandırılmalıdır. Son zamanlarda antrenör ve hakem eğitimi konusunda, özellikle EFAF’tan önemli katkılar sağlanmakta ve bu gelişmeler ligimize olumlu şekilde yansımaktadır. Benzer düzenlemelerin artarak devam etmesini temenni eder, final maçlarına çıkacak olan, EFAF ve CEFL müsabakaları oynayacak takımlarımıza kalan maçlarında başarılar dilerim.