Merhaba NFLTR takipçileri, NFL’de ölü sezonun en önemli olaylarından biri olan draft’ı geçtiğimiz hafta geride bıraktık. Her şeyiyle tarihe geçen bir draft olduğunu söyleyebilir. 1963 yılından beri ilk kez ilk turda running back seçilmedi. Bunu RB sınıfının zayıflığına ya da daha doğrusu yıldız potansiyeli az bulundurmasına bağlayabilirsiniz, yoksa bana kalırsa sağlam running back’ler mevcuttu.

Yine 2001 yılından bu yana ilk kez ilk turda sadece bir QB seçildi. 2001’de seçilen tek ismi hepimiz yakından tanıyoruz, Michael Vick. Bu yıl seçilen E.J. Manuel’in de benzer tarzda bir oyuncu olması akıllara “acaba?” sorusunu getiriyor.

QB’lerin bu sezon yaşadığı bu düşüşü (Geno Smith ve Matt Barkley’e selamlar) büyük yeteneklerden yoksun olmalarına bağlayabilirsiniz ama bu yanlış. Bu draft sınıfı çoğu kişi tarafından yetenekten yoksun ve zayıf bir draft olmakla suçlandı. Tamam kabul ediyorum, önceki yıllara oranla skill position denilen yeteneğe dayalı pozisyonlarda yıldız bolluğu yoktu ancak yapılan yorumlar da çok acımasızcaydı. Bu sınıfta hala çok yetenekli oyuncular var ve bunların çoğu da bu sınıfın derinliğinde kaybolup gittiler. Tabi bu draft gecesi için geçerli. Sonuçta NFL’e her yıl elit potansiyelli line oyuncuları gelmiyor.

Line oyuncuları demişken bu draft onların draft’ı oldu diyebiliriz. İlk 10 seçimin sekiz tanesi line oyuncusuydu ve bunlardan beş tanesi hücum line’ında oynayan isimler oldu. OT’ler bir derece olsa da genelde NFL Draftı’nda guard’lar ilk onda seçilmezken bu sefer ilk onda bir değil iki guard seçildi. İşte bu, bu draft’ın zayıflığını gösteriyor diyenler çıkacaktır içinizde ancak tam tersine kalitesini gösteriyor bana kalırsa. Hem Jonathan Cooper hem de Chance Warmack düzenli birer Pro Bowler olduğu zaman daha iyi anlayacaksınız.

Draft sonunda hangi takımın kazandığını hangisinin kaybettiğini yorumlamak oldukça zor bir olaydır çünkü bir draft’ın iyi mi yoksa kötü mü yapıldığına karar vermek nereden baksanız iki-üç yıl gerektirir. Ancak ben yine de ilk bakışta hangi ekiplerin başarılı, hangilerinin başarısız bir üç gün geçirdiğini tartışacağım.

Kazananlar

Pittsburgh Steelers

Kazananlar listesini hazırlarken belli bir sıralama göz önünde bulundurmadım, önce bu konuda anlaşalım. Yani ilk Steelers ile başlamam en iyi draft’ı onların yaptığı anlamına gelmiyor. Steelers’ın yaptığı seçimleri beğenmemdeki en büyük etken hem “draft by need” hem de “draft by board” olaylarını harmanlayarak seçimlerini yapmış olmaları. Yani seçtikleri isimler takım eksiklerine uyan mevcut en iyi oyunculardı. İlk tur seçimleri Jarvis Jones draft gününe kadar çoğu takımın çekinerek yaklaştığı bir oyuncuydu. Ancak şöyle bir gerçek var ki Jones geçen birkaç yılda SEC konferansını domine eden bir pass rusher’dı ve en son baktığımda SEC, NCAA’in en güçlü futbol konferansıydı. James Harrison’ın yerine çok iyi bir ekleme oldu.

İkinci turda seçilen La’Veon Bell, bu sınıfın en komple running back’iydi. Fazla hızlı olmasa da yeterli patlayıcılığa ve güce sahip. Tüm durumlarda başarıyla sahada kalabilecek bir RB ve arka alanda pas oyunlarında Big Ben için ekstra koruma da sağlayabilir. Üçüncü turdaki WR Markus Wheaton ise benim steal adaylarımdan birisi. İkinci tur seçimi olması beklenirken üçüncü turun ortalarına kadar düştü. Wheaton direkt olarak etki yapabilecek bir oyuncu Mike Wallace’ın yerini hemen doldurabilir. Aşağı yukarı aynı özelliklere sahipler ve Wheaton returner olarak da oynayabilir.

Dördüncü turdan QB seçmeleri biraz şaşırtıcı olsa da Big Ben sonsuza kadar oynamayacak. Landry Jones şu anda görünenden çok daha yetenekli bir oyuncu. Geçen yılın draft’ına girmiş olsa ilk turda seçilmesi kesindi. Geçen yıl ilk turda giden Tannehill ve Weeden gibi QB’lerden çok daha iyi bir kere. Bu sezon geçirdiği kötü kolej sezonu ve draft’ın derinliği bu noktaya düşmesine neden oldu. Gelecekte Roethlisberger’ın yerini alabilecek bir QB. Yine dördüncü turdan ve Jones’tan önce seçilen diğer bir oyuncu Syracuse safety’si Shamarko Thomas çok hoşuma giden bir seçim oldu. Thomas, eski Colts yıldızlarından Bob Sanders’a çokça benzetiliyor. Sert oynamayı seven bir safety. Bu sezon starter olmasa bile gelecekte Polamalu veya Ryan Clark’ın yerini alabilir.

San Diego Chargers

San Diego ilk tur kalibresindeki üç oyuncuyu üç farklı turda seçerek olağan üstü bir draft yaptı. Chargers’ın en büyük sıkıntısı offensile line’dı ve ilk tur seçimlerini bu yönde harcamaları gayet mantıklı oldu. D.J. Fluker left tackle oynamak için biraz fazla ağır kalsa da inanılmaz bir güce sahip. En kötü ihtimalle right tackle olarak ligin en iyilerinden birisi olabilir. Chargers’ın da her türlü O-Line desteğine ihtiyacı olduğunu düşünürsek başarılı bir seçim. İkinci turda Manti Te’o seçimi sürpriz olduğu kadar da çok başarılı oldu. Te’o’nun başına gelenler sahip olduğu yeteneği en arka plana itti ve az kalsın böyle bir yeteneğe yazık oluyordu. Kendisini göstermesi için olabilecek en iyi takıma gittiğini düşünüyorum ve gelecek yıllar içinde ihtiyacı olup da onu pas geçen takımlar çok üzülecektir. Melvin Ingram-Jarret Johnson-Manti Te’o-Donald Butler’dan oluşan linebacker hattı kağıt üzerinde ligin en iyilerinden gibi duruyor.

Üçüncü turdaki wide receiver Keenan Allen seçimi ise sağlıklı kaldığı halde tüm draft’ın en büyük steal’ı olmaya aday. Kendi pozisyon board’umda Allen’ı, Patterson’ın ardından ikinci sıraya koymuştum. Evet, Allen’ın Austin’den daha iyi bir oyuncu olduğunu düşünüyorum. Son senesinde yaşadığı diz sakatlığı bir çok takımı korkuttu. Hala yüzde yüz olmadığı söyleniyor ancak yüzde yüz olduğu zaman çok sağlam bir WR olacağını düşünüyorum. Hakkında yapılan Anquan Boldin tarzı oyun stili ve Larry Fitzgerald elleri benzetmeleri boşuna yapılmamış olsa gerek.

Minnesota Vikings

San Diego’nun tersine Vikings, ilk tur kalibresindeki üç oyuncuyu da ilk turda seçti. İlk seçimleri olan Shariff Floyd belki de seçmeyi bekledikleri bir oyuncu değildi. Ancak ilk 10 seçilmesi beklenen ve sınıfın en iyi DT’ı olarak gösterilen bir oyuncu 23. sıraya kadar gerileyip avuçlarınıza gelmişse bu fırsatı kaçırmazsınız. Vikings’te tam olarak bunu yaptı. DT belki en büyük ihtiyaçları değildi ancak yeteneği pas geçemezsiniz. Floyd draft’ın en dinamik savunma oyuncusu bile olabilir ancak buraya kadar düşmesi çok eleştirilen kısa kollarıydı. Bunun nedeni olarak da düşük sack sayıları gösteriliyor. Ancak Floyd güçü ve atletizmiyle pocket’i daraltabilen bir oyuncu ve Jared Allen’ın olduğu bir savunmada sack sayısının da problem olacağını sanmıyorum. Tıpkı Justin Smith-Aldon Smith iş birliği gibi bir oluşumu burada da görebiliriz.

Herkes Percy Harvin’i kaybeden Vikings’in ilk turdaki haklarından birisiyle WR seçmesine kesin gözle bakıyordu. 25. sıradan CB Xavier Rhodes seçilince ben de şaşırdım. Fakat bu seçim akıl dolu bir seçim. Rhodes, draft öncesi yazımda da anlattığım gibi fiziksel bir CB. Press coverage oynayabilen ve top tekniği de yüksek bir oyuncu. Vikings’in NFC North’ta her yıl Calvin Johnson ve Brandon Marshall gibi fiziksel WR’ler ile iki kez karşı karşıya geldiğini düşününce Rhodes çok önemli bir savunma silahı oluyor. Ayrıca Rhodes’un Richard Sherman gibi eski bir WR olduğunu ve bu nedenle top tekniğinin üst düzey olduğunu da belirteyim. Tam Vikings’in ilk turu kapadığını düşünürken gelen takas haberiyle Vikings, 29. sıra olmak üzere bir draft hakkı daha kazandı ve bu sefer bizleri kırmayıp beklenen wide reciever’ı seçtiler. Cordarrelle Patterson yetenekleri ham olmasına ve çoğu rotayı tam bilmemesine rağmen benim bir numaralı wide reciever’ımdı. Çok iyi ellere sahip ve süratli, patlayıcı bir oyuncu. Vikings’in arka alanında Adrian Peterson gibi bir tehdit olduğunu ve Greg Jennings’in de No.1 WR olduğunu göz önüne alırsak Patterson savunmalar tarafından unutulan adam olabilir ve kendisi de bunu cezalandırabilecek yetenekte. Dördüncü turdan seçilen OLB Gerald Hodges ise draft’ın sleeper’larından birisiydi. Çalışma etiği ve yeteneğiyle çaylak sezonundan starter olma ihtimali yüksek bir oyuncu ve iyi bir seçim. Vikings için şuan tek sorun QB Christian Ponder gibi duruyor çünkü artık başarısız olma gibi bir lüksü yok.

Kaybedenler

Dallas Cowboys

Evet, dost acı söyler. Cowboys yaptığı seçimleri anlamak gerçekten çok güç. İlk turla başlayacak olursak yapılan seçimden önce yapılan takası ve trade down’u neden yaptıklarını da anlamış değilim. Cowboys draft gecesine 18. sıra hakkı ve safety’de çok büyük eksikle girdi. Tahminimce hedefleri Vaccaro’ydu ama onu 15. sıradan Saints seçti. Diğer alternatifler Cooper, Warmack, Fluker ve Richardson zaten seçilmişti. Bu noktada diğer eksik noktalar olan tackle ve guard için bu sıraya değecek oyuncular yoktu. Ancak savunma formasyonunun 4-3’e değişmesiyle birlikte Cowboys’un DT ihtiyacı da açığa çıktı. 18.sıradayken hala seçilmeyen Floyd ve Sylvester Williams uygun durumdaydı. Hepsini geçtim en büyük eksik olan safety için Matt Elam ve Eric Reid seçilebilirdi. Dallas bunların hiçbirini yapmadı.

Ederinden daha aza 18. sırayı takas edip 31. sıraya geriledi. Takası yaptıkları büyük safety ihtiyacı bulunan başka bir takım olan 49ers 18’den Eric Reid’i seçti. 31. sıraya gelindiğinde Dallas’ın safety için hala Matt Elam ve Johnathan Cyprien gibi seçenekleri mevcuttu. Ancak seçilen isim center Travis Frederick oldu.

Dallas’ın interior lineman açığı da vardı ancak nispeten daha az bir açıktı bu ve seçilen adam ise üçüncü tur potansiyeli olan bir oyuncuydu. Yapılan bu seçimi bana kimse mantık çerçevesinde anlatamaz. İkinci turda seçilen Gavin Escobar da yine anlamlandıramadığım bir seçim. Jason Witten’ın olduğu bir pozisyona ikinci turdan backup seçmek nasıl bir mantıktır anlamış değilim. Üstelik hala en büyük eksikleri giderememişken. Üçüncü turdan da yine aciliyeti olmayan bir bölgeye takviye gelerek WR Terrence Williams seçildi. Williams fiziksel ve güçlü bir wide reciever. Laurent Robinson’dan sonra bulunamayan “No. 3 WR” için ideal bir oyuncu olabilir ama bu seçim de bana kalırsa lükse kaçtı.

Jerry Jones sonunda ihtiyaç duyulan safety’yi yine üçüncü turda seçti. J.J. Wilcox, Georgia Southern gibi küçük bir okuldan geliyor ve kendisi hakkında fazla bilgim yok. Ancak Cowboys’un zayıf safety rotasyonunda starter bile olması muhtemel. Cowboys’un yaptığı tek olumlu seçim ise beşinci turdan seçilen RB Joseph Randle oldu. DeMarco Murray’nin Dallas için ne kadar önemli bir oyuncu olduğunu geçen yıl kaçırdığı maçlarda görmüştük. Randle da Murray ile çok benzer özelliklere sahip bir oyuncu. Murray’nin sakatlık geçmişini de düşününce başarılı bir seçim oldu.

New England Patriots

29. sıra için aldıkları dört hakla Minnesota’yı resmen soymuş olsalar da yapılan seçimleri pek beğendiğimi söyleyemeyeceğim. Tabi Bill Belichick ve Patriots organizasyonunu karşıma almak büyük bir risk ama bu kez beni etkileyemediler. İlk seçim hakları ikinci turdaydı ve seçtikleri ilk oyuncu Jamie Collins oldu. OLB, Patriots’ın en büyük önceliklerinden birisi değildi bana kalırsa. Tabi Collins draft’ın en patlayıcı pas rusher’larından birisiydi bu yüzden bu seçimi fazla eleştiremiyorum. Arkasından seçilen WR Aaron Dobson tamamen Al Davis kokan bir seçim. Aklınıza hemen çok hızlı bir oyuncu geliyor ama gelmesin. Bunu Al Davis seçimine benzetme nedenim Dobson’ın size’ı ve pro day’inde gösterdiği ışıltılı performans. Dobson potansiyeli olan bir oyuncu ama board’da hala Keenan Allen ve Markus Wheaton gibi oyuncular dururken yapılacak seçim değildi bana göre. Devamında gelen iki seçim Rutgers oyuncuları CB Logan Ryan ve S Duron Harmon oldu. Secondary, Pats’in ihtiyacı olan bir bölgeydi ancak Ryan ve Harmon yerine seçilebilecek kendisini göstermiş ve daha potansiyelli oyuncular vardı. Dördüncü turdan seçilen Josh Boyce için de Dobson için söylediklerim geçerli. Kısacası Patriots beklenmeyen oyuncuları seçerek taraftarlarını şaşırttı. Kim bilir belki de bizlerin göremediği bazı şeyleri görmüş olabilirler.

Bonus

Oakland Raiders

Ne o? Raiders’ı yazmadan geçeceğimi düşünmediniz herhalde. Oakland’ı ne kazanan veya kaybedenlerden hangisine koyacağıma karar veremedim. Bunu zaman söyleyecek. Değerlendirme yapmak gerekirse GM Reggie McKenzie’nin genel olarak sürekli trade down yapıp daha fazla pick toplaması hoşuma gitti çünkü yeniden yapılanacak bir takım bunu en iyi draft yoluyla yapar ve Raiders’ın bu drafta giderken fazla seçim hakkı yoktu. İlk turda üçüncü sıranın takası beklenen bir olaydı ve biraz da ucuza gitti. Özellikle Patriots’ın 29. sıra için aldıkları düşünülürse. Dolphins’in teklifi de son anda geldi ve yapılacak başka bir şey yoktu. Üçten 12’ye gerileyen Oakland, buradan CB D.J. Hayden’ı seçti. Hayden geçen sezon antrenmanda yaşadığı sakatlık nedeniyle ölümden dönen bir oyuncu. Aldığı darbeyle ana toplar damarı yırtılan Hayden’ın yaşaması mucize olarak gösteriliyor. Bu sakatlığı yaşamasa Milliner ile birlikte ilk 10’u ciddi biçimde zorlayacak oyuncuydu. Sakatlığı göz ardı edersek ihtiyaç doğrultusunda yapılan şahane bir seçim ama yaşadığı sakatlık bu seçimi bir kumara dönüştürüyor. Üçüncü sıra takasıyla kazanılan ikinci tur hakkında ise seçim İngiliz OT Menelik Watson oldu.

Watson da Detroit Lions’ın beşinci sıradan seçtiği Ansah gibi basketbol oynamak için Amerika’ya gelen ama futbolcu olup çıkan bir oyuncu. Bu nedenle ayakları çok iyi. LT oynayabilecek kapasitesi var ama oyun bilgisi eksik ve sadece bir yıl futbol tecrübesi var. En kötü RT oynayacaktır ki her halükarda Khalif Barnes’tan daha iyi olacağını düşünüyorum. Kısacası bu seçim de biraz kumar. Yapılan en net seçim ise üçüncü turdaki Sio Moore seçimi. OLB oynayan Moore, kendisini her sezon geliştiren bir oyuncu ve üst düzey çalışma etiğine sahip. Oakland’ın da pas rush konusunda desteğe ihtiyacı olduğu açıktı. Güzel bir iş birliği oldu. Dördüncü turdan ise McKenzie’nin tercihi QB oldu. İhtiyaç ve rekabet doğrultusunda yapılması gereken bir seçimdi. Tyler Wilson çok yetenekli bir QB ve belki de Raiders’ın aradığı isim olabilir. Ha unutmadan bir de Flynn ve Wilson isimlerinin en son yan yana geldiğinde ne olduğunu hatırlarsınız. Raiders’ın draft politikasında eleştirilecek tek bir nokta en büyük eksiğin yaşandığı D-Line’a önemli bir takviye yapılmamış olmasıydı. Ancak McKenzie’nin “draft by board” politikasına saygı duyduğum ve güvendiğim için beklemeyi tercih ediyorum…