Şimdi sizlerden şu senaryoyu zihninizde canlandırmanızı istiyorum; kendi standartlarını düşünürsek son yılların en zayıf grubunda oynuyorsunuz, gruptaki rakiplerinizden açık ara daha iyi kadroya sahipsiniz ama bir şekilde yine geri düşmeyi başarmışsınız ancak yarıştığınız rakibiniz hiç beklemediğiniz bir rakibe erken saatte kaybediyor, bunu bilerek kendi eviniz de çıktığınız maçta ilk yarıyı 23 sayı farkla önde bitirmişsiniz ve maçı kaybederek inanılmaz bir fırsatı tepiyorsunuz. Normal şartlar altında büyük şaşkınlık verici bir durum değil mi? Ama şaşırmadan önce durun, bu takım Dallas Cowboys. Peki şimdi şaşırdık mı? Hayır. O zaman Tony Romo en kritik yerde interception attı desem? Haaaayııır. Bu okuduğunuz senaryo, her yılın Aralık ayında Dallas’ta yaşanan sıradan bir gün. Dallas Cowboys, Tony Romo’nun liderliğinde (!) bir kez daha çok kritik bir maçı kaybetti. Bu maç kazanılmış olsa Cowboys, tekrardan NFC East’in iplerini eline almış olacaktı. Şimdi ise son haftadaki Eagles maçı dahil kalan iki maçı da kazanmak zorundalar. Ancak durun biraz hangi aydayız? Maalesef özellikle Cowboys taraftarlarının da bildiği gibi Aralık ayı Romo’nun en sevdiği aylardan birisi değil.
Kısacası Dallas yine ayağına gelen fırsata burun kıvırdı ancak bu sefer ki herkesin kolay kolay başaramayacağı bir şekilde oldu. Jerry’s World’de ilk yarı sona erdiğinde skorbordda 26-3’lük Dallas üstünlüğü yazıyordu. Bu her ne kadar rakip takımın üstesinden gelmesi için zor bir durum olsa da aynı şekilde öndeki takımın da kaybetmekte zorlanacağı bir durum. Sadece skordan ziyade ilk yarı istatistiklerine baktığımızda hücumda tarihinin en iyi ilk yarı performanslarından birini oynamış olan Cowboys’a karşılık hücumda çok zorlanan bir Packers vardı. İşlerin bir anda böyle tersine dönmesi zor bir olay ama dediğim gibi burası Dallas, burada imkansız diye bir şey yok. 1990 yılından bu yana ilk yarıyı 21 ve 24 sayı arası farkla önde kapatan takımların galibiyet-mağlubiyet oranı 277-12, yani yüzde 95. İşte bu, durumun vahimliğini çok daha güzel açıklıyor.
Peki bu sefer suçlu kim? Evet, Tony Romo son çeyrekte iki interception ile büyük etki yaptı ama elimizde birden fazla suçlu var. Jerry Jones’u artık saymıyorum bile, o suçluların en büyüğü. Pazar günü alınan bu utanç verici mağlubiyetin sorumluluğunu üç kişiye paylaştırabiliriz; Tony Romo, Jason Garrett ve Monte Kiffin (Cowboys Savunması).
Tony Romo ile başlayacak olursak yukarıda bahsettiğim Aralık ayı fobisini biraz daha açmakta fayda var. Romo’nun istatistiklerinin NFL’in oynandığı aylara bölündüğü zaman Aralık ayı dikkat çeken iki aydan biri. Diğeri de Ekim ayı ama onu bu tartışmanın dışında bırakacağım. Şimdi Dallas’ın Romo döneminde galibiyet yüzdeleri Eylül ayında yüzde 66, Ekim’de 40, Kasım’da 82 ve Aralık’ta yüzde 39. Peki bu doğrudan Romo ile mi orantılı? İstatistiklerin bu soruya cevabı evet. Dallas’ın en yüksek yüzdeyle maç kazandığı Kasım ayında Romo’nun 64 touchdown’ına karşılık sadece 18 interception’ı var. Aralık’ta ise bu 54-30. Aynı şekilde pasların isabet yüzdesi ve pas başına yardda da büyük düşüşler var. Romo’nun sezon sonunda maç kazanmak ile ilgili ciddi bir sıkıntısı var ve ben de bunun herkes gibi baskıyı kaldıramamasına bağlıyorum.
Bitime üç dakika kala Cowboys 36-31 öndeyken Romo, Clay Matthews’tan kurtulmayı başarıp takdir toplasa da zamanlama hatası yaparak topu Miles Austin’in arkasına, Sam Shields’ın kucağına gönderince Cowboys Stadium buz kesti. Maçtan sonra Jason Garrett’ın basın toplantısında pozisyon ile ilgili konuşması olayı daha da enteresan hale getirdiç çünkü oyun aslında koşu için dizayn edilmişti. Garrett da Romo’nun topu elden Murray’e vermesi gerektiğini söyledi. Ancak Romo, pozisyonda Matthews’ten kurtulduktan sonra derindeki fırsatı gördü ve pası tercih etti. Eğer topu Austin ile buluşturabilseydi pozisyon yüzde 99 touchdown ile sonuçlanacaktı çünkü Austin ve endzone arasında kimse yoktu. Kısacası Romo, başarsa kral başaramasa rezil olacağı bir pozisyonda başarısız oldu. Zaten bu da kendisinin kariyerini özetliyor.
Koç Garrett’ın payına düşen eleştiriler ise play call’lar. Cowboys, play call’ları vermesi için sezon başında Bill Callahan’ı hücum kordinatörü olarak takıma getirmişti. Ancak sezonun yarısından itibaren play call zinciri değişti. Yani Bill Callahan call’u ilk olarak Jason Garrett’a veriyor, Garrett da isterse değişiklik yapıyor isterse olduğu gibi Romo’ya veriyordu. O yüzden burada suçlanacak birisi varsa o Garrett oluyor çünkü son karar onun. Maçtaki tartışma konusuna gelirsek o da şu, Dallas tüm maç boyunca çok başarılı bir şekilde koştu ancak en çok koşmaları gereken yerde koşuyu terk ettiler. Hem de ki Murray koşu başına yedi yard koşarken. Cowboys, hem riski azaltmak hem de süreyi eritmek adına Murray’i daha çok kullanıp koşabilirdi ancak bunu yapmadılar. Üstelik maç boyunca koşuda başarılı olmalarına rağmen. Bu da Green Bay’in geri dönüş için daha fazla vakit bulmasına neden oldu. Ana nokta Garrett’ın maçı kontrol altında tutmakta başarısız olmasıydı. Eğer ikinci yarıda ağırlıklı olarak koşu oyunu oynansa Packers koşuyu durdurmak için tackle box’ı olabildiğince adamla dolduracaktı. Bu da Dallas’ın eline option play gibi bir koz vermiş olacaktı. Elinizde Dez Bryant gibi de bir reciever varsa koşuyu durdurmak için box’ı dolduran rakibi gafil avlamak hiç de zor olmayacaktı. Bir diğer eleştiri noktası da Romo’nun son interception’ı attığı oyunda “2nd down and 1” oynanıyor oluşu. Tam hatırlamıyorum ama 1.20 küsür dakika olmasına rağmen bir yardı koşuyla geçmek her zaman daha mantıklıdır. Ancak burada da pas oyununa gidildi ve sonuç ortada.
Son olarak gelelim Monte Kiffin ve savunmaya. Aslında ne kadar kötü olduklarını anlatmak için tek bir cümle yeter. İki NFL takımından serbest bırakılan üçüncüsünde de geçen sene forma göremeyen Matt Flynn’i Rodgers gibi gösterdiler. Sezon başındaki yazılarımdan birinde Monte Kiffin’i ve yeni Dallas savunmasını nasıl övdüğümü ve umutlu olduğumu belki hatırlarsınız. Bunun için hepinizden özür diliyorum. Haftalar ilerledikçe ak koyun-kara koyun ortaya çıktı. Ligin en çok top kaybına sebebiyet veren ikinci savunması olsanız da ligin maç başına en çok yard veren savunması olduğunuz zaman bu bir işe yaramıyor. Cowboys defansı maç başına rakiplerine 427.3 yard ve 25 first down vererek açık ara lig lideri. Başta sakatlıklar olmak üzere savunmayı etkileyen çok olay oldu ama savunma sağlıklıyken de farklı bir görüntü yoktu. Yine Rob Ryan’ı örnek göstereceğim çünkü gönderilmesi gerçekten çok haksız yereydi.
Romo’yu suçluyoruz, suçlamak kolay ki zaten suçlu da ancak savunmanın bu durum karşısında en ufak bir katkısı yok. Dallas’ın uzun zamandır savunmayla maç kazandığını hatırlamıyorum, savunmayla sürekli maç kaybediyorlar. Ancak her şeye rağmen Romo’nun kazandırdığı çok maç var. Bu tabi ki maçları kaybetmesi için bir neden değil ancak savunma şu maçta ve bu şekilde kaybedilen bir çok maçta masaya yumruğunu vurmayı becerebilse maç buralara gelmeden bitecekti. Dallas ne zaman Romo’dan çok şey yapmasını istese sonuç hüsran oluyor ve olmaya da devam edecektir.
Sonuç olarak Dallas Cowboys, kesin kazanması gereken bir maçı çok utanç verici bir şekilde kaybetti. Fakat bu hala dünyanın sonu demek değil. Division içinde hala yenilgisizler ve son iki maçları da Redskins ve Eagles’a karşı. Bu iki maçın kazanılması demek division’ın kazanılması demek çünkü head-to-head’de Cowboys’un Eagles’a üstünlüğü var. Gel gelelim Romo ve Dallas’ın bu Aralık ayı karnesiyle bunu başarması ne kadar mümkün göreceğiz. Hepsini geçtim playoff yapılsa bile mevcut savunma ile ileri çok çok büyük hayalden başka bir şey değil. Romo’ya her zaman için çok büyük güven ve inanç duydum, belki hala duyacağım ama artık şunu çok net olarak düşünüyorum ki Romo’nun oyun kurucu, Garrett’ın head coach olduğu bir sistemde Dallas’ın başarılı olması imkansız. Jerry Jones’u hesaba katmıyorum çünkü onsuz bir Dallas Cowboys ne yazık ki mümkün değil. Hepinize iyi haftalar diliyorum, esen kalın…