Bundan yaklaşık bir sene önce NFLTR’de ilk yazımı yazdığımda çok daha acemi bir yazardım. Kalemi bu platform için elime alalı oldukça zaman geçmiş, ligde ve dünyada neler değişmiş, kimler göçmüş kimler bizimle kalmış derken buna rağmen ilk yazımda bahsettiğim o tek satırın değişmemiş olduğunu acıyla farkettim. Redskins hala inanılmaz kötü bir organizasyondu.

NFL’in halihazırda en pahalı üçüncü, marka değeri en yüksek beşinci takımı olmasına rağmen Allah vergisi bir yetenekle berbat yönetiliyordu. Evet, yöneticilerin en iyi yaptıkları şey hala takım ismini canla başla savunmaktı, elbette onların ilgi alanları bizden çok daha farklıydı. Onların oyunu hisseler ile oynanıyordu. Yine Allah vergisi bir biçimde anlayamadıkları bir diğer konu ise, başarılı bir franchise’ın her türlü bilançoda daha büyük getirisi olacağıydı. Ama bizim güzeller güzeli, tatlılar tatlısı yöneticilerimiz bunun yerine senede yaklaşık 128 milyon dolar harcayarak “underdog” bir takım yaratmayı seçtiler.

Bende bu hafta tüm bordo-altın sarısı duyguları bir kenara itip, bu güzel insanlara mümkün olduğunca güzel bir dille basit bir biçimde nacizane bir taraftarın gözünden bu takım daha iyi nasıl yönetilir, Hıncal Uluç kokan yazı dizisi tadında bir anlatayım istedim. Hayır canım, kesinlikle Dan Snyder’dan bahsetmiyorum. Ne münasebet.

Ders 1: Doğru Koç, Doğru Backroom Staff, Doğru Gelişim Planlaması

Ligde dördüncü haftayı geride bıraktık ve bizim cevval oğlanımız Ryan Kerrigan hala sack kategorisinde liderlik koltuğunda oturuyor. Sezonlar içinde inanılmaz gelişim gösteren ve benim ligin en underrated oyuncuları arasında gösterdiğim bir isim. Değineceğim nokta şu ki, evet, biz böyle adamlar yetiştirebiliyoruz, 10 prospect arasından bir tanesini…

Oyuncular için doğru gelişim grafikleri oluşturmak konusunda inanılmaz aciz bir gelişim ekibine sahibiz çünkü. Oyuncuları sisteme göre uyarlama yetimiz sıfıra yakın, hücum hattı oyuncularını hiçbir şekilde ligde averaj bir konuma çıkartamıyoruz -Trent Williams hariç, Tyler Polumbus dahil.- Bunun en önemli sebebi ise belli bir koçun ekolüne sahip olmayışımız. Shanahan önderliğindeki Fetret devri yeni sona erdi ve Gruden’a güveniyoruz, ancak hala gereken transformasyonları yapamıyoruz. Bu konuda en ufak atılımımız dahi yok, insan en azından preseason’da DeSean Jackson’a back slant oyunlarını gösterir be.

Bu konuda ligin hala çok gerisindeyiz, Gruden görev yaptığı süre boyunca bunu elinden geldiğince değiştirmek zorunda yoksa aldığı sonuçlar birbirinden çok da farklı olmayacak.

Ders 2: Draft’a Katılanı Dövmüyorlar

RGIII bu franchise’ın yüzü olması için seçilirken feda edilen haklar ile neler kazanabileceğimize bakmadan edemiyorum. Hele Giants ve Eagles maçlarının ardından hücum hattının darmaduman halini gördükten sonra Greg Robinson’un formasına özlemle bakıyor insan.

Hadi o hakları geçelim, ondan önceki dönemlerde de -Alfred Morris’i atlıyorum…- başarısız draft’lar geçirdik. Sıralı liste vermeye lüzum yok, kadronun mevcut hali her şeyi anlatıyor. Seahawks’ın sabırlı draft ile yatırım politikası onları ligin en komple kadrosu haline getirdi, artık bu ekibin de benzer bir sabır göstermesi gerekiyor. Özellikle bu sene tahtada Cedric Ogbuehi, Brandon Scherff, Andrus Peat gibi iştah açıcı hücum hattı oyuncuları varken draft ile yapılanmaya akıllı bir hamle ile başlamak şart.

Ders 3: Kimse Tavuğa Büyükbaş Parası Verecek Kadar Zengin Değildir.

Salary Cap boğazına kadar batmışken serbest oyuncu piyasasında herhangi değerli bir hamle yapmak da mümkün olmuyor. Lichtensteiger, Chester gibi oyunculara senede üç milyon ödeyecek kadar umutsuz bir takım da değiliz üstelik. Garçon en etkili hücum silahımız, ancak senede sekiz milyon kazanması gereken bir adam değil. Brian Orakpo canımız ciğerimizdir, ancak senede 13 milyon dolardan bahsedince insanın izanı şaşabiliyor. Eğer başarılı bir organizasyonda yer almak istiyorlarsa bu oyunculardan feragatte bulunmaları gerektiğinin bilincinde olmak zorundalar. Değillerse de yolları açık olsun, bizim de sabrımız bir yere kadar!

Ders 4: “Beni Liderinize Götürün.”

Redskins camiası olarak her zaman spiritüel ve motivasyona önem veren bir organizasyon olduk. Son on yılda ciddi bir liderimiz olmadı, olamadı, oldurtmadılar. RGIII’nin bu rolü üstlenmesi beklenirken o kadar fazla zamanı sakat olarak geçirdi ki takımla optimum bir senkronizasyon hala yakalayamadı. Şimdi ise ipler Cousins’ın eline teslim edilmişken bu soru her zamankinden önemli hale geldi; artık dümende kim olacak? Kimin sözü baz alınacak? Bu sorunun bir an önce yanıt bulması organizasyonun saha kısmında belini düzeltmesinin çok önemli bir adımı.

Ders 5: İstediğini değil, gerekeni yapma sanatı

Eğer bir yapılanma sürecine adım atıyorsanız, gereken her şeyi de yapmak zorundasınız. Evet, gerekirse RGIII’yi takaslamak da buna dahil. -Bunu bu aralar çok fazla söyler oldum…- “Bir şans daha” hiçbir takımın stratejisi olmamalı. Zilyon tane istatistiki analiz formasyonu varken, bir şans daha?

İnsanlar güzel hikayeleri, dipten zirveye yükselişleri sever sevgili okuyucularım, ancak burada 92’den beri bir suskunluğa bürünmüş bir takımdan bahsediyoruz.
O yüzden hadi ama bizimle dalga geçmeyin.

Redskins organizasyonuna haddim olmayan bir biçimde şekil verme harekâtımın sonuna gelmiş bulunuyoruz. Umarım bu lig, bu organizasyon ve bu seyirci beni bir daha böyle bir yazı yazmak zorunda bırakmaz.

Herkese keyifli haftalar!