Aynı amaç uğruna mücadele edip de bu kadar farklı karakter ve yapıya sahip iki oyuncuyu gerçekten zor bulursunuz. Anneniz muhakkak hayatınızın belli dönemlerinde sizi birileriyle kıyaslamıştır veya önünüze sürekli örnekler koymuştur. İşte Marcus Mariota, annenizin size sürekli örnek gösterdiği o akıllı, uslu ve çalışkan komşunun oğlu. Jameis Winston ise öğretmeninizin çok zeki ama kendisini vermiyor, aslında çalışsa yapar dediği yaramaz, başı beledan kurtulmayan kişi, yani muhtemelen siz.

2015 NFL Draftı sınıfının iç karartan quarterback sınıfının klasman dışı iki oyuncusu onlar ve Heisman Trophy dışında başka bir ortak noktaları da neredeyse yok, aynı pozisyonda oynadıklarını saymıyorum tabi ki. Bu iki oyuncuyu bir birinden ayırmak oldukça zor, belki de tüm kariyerleri boyunca birbirleriyle kıyaslanacaklar. Burada en önemli kararı verecek olan da ilk sıradan seçim hakkını elinde bulunduran Tampa Bay Buccaneers. Her iki oyuncu da birbirine çok yakın seviyede NFL oyuncuları olabilir ama eğer bu olmazsa Tampa Bay’in yapacağı seçim, organizasyonun geleceğini büyük oranda etkileyecek.

Jameis’i Anlamak

Jameis Winston’ı anlamak için onu biraz daha yakından tanımak gerekiyor. Geçtiğimiz iki sezondur kolej futbolunu takip etmemişseniz veya kolej futbolu ne diyorsanız kendisini muhtemelen saha dışında yaptığı gerzekliklerle tanıyorsunuz. Bakın hata değil gerzeklik diyorum çünkü yaptıklarının herhangi bir açıklaması yok. Devam etmeden önce kısaca Winston’ın sabıka kaydına bir göz atmakta fayda var.

Cinsel Saldırı İddiası: Winston’ın freshman yılında tam fırtınalar estirdiği dönemde ortaya çıkan olay. Winston bu olayda direkt olarak suçlanmadı, adı geçti sadece ve dolayısıyla ceza almadı. Geçtiğimiz sezon ise bu davada temize çıktı.

Silah Şikayeti: Yine freshman yılında Winston ve bir arkadaşı kampüse silah sokup sincaplara ateş etmek suçundan göz altına alındı. Sonrasında olay zamanında Winston’ın kampüste olmadığı anlaşıldı ve serbest bırakıldı.

Hırsızlık Olayları: Geçtiğimiz sezon bir fast food restoranından içecek alıp parasını ödememekle suçlandı. Devamındaki off-season’da ise bir marketten yengeç bacağı çalması nedeniyle 20 günlük kamu hizmeti cezasına çarptırıldı.

Argo Yorumlar: Son vukuatı bu sezon Florida State öğrenci birliği binasında masanın üzerine çıkıp internette fenomen olan küfürlü bir sözü yüksek sesle söylemesiydi. Bu olay sonucu okul tarafından bir maç ceza aldı ve Clemson maçında forma giyemedi.

İşte Jameis Winston’ın iki yıllık kolej kariyerine sığdırdığı, büyük kısmı çocukça olan düşüncesizce işlenmiş suçlar. Bunlar son zamanlarda Winston’ı tanımlarken kullanılan şeyler olmaya başladı ve benim rahatsız olduğum husus buradan başlıyor. Bundan yaklaşık iki sene öncesine kadar Jameis Winston “Next Big Thing” olarak lanse ediliyordu ki medya bunda haksız da sayılmazdı. Johnny Manziel’in ardından bir freshman daha fenomen bir sezonun ardından Heisman Trophy’yi kazanmıştı fakat Winston bu bayrağı aynı sezon ulusal şampiyonluğu da kazanarak bir seviye daha yukarı taşıdı. Devamında yaşadığı tüm bu saha dışı olaylar medyayı yeni bir kahraman aramaya yöneltti ki Marcus Mariota da tam zamanında sahneye çıktı. Her şey bir anda gerçekleşti, Winston çoktan unutulmuş ve herkes yeni fenomen Mariota’nın tarafına geçmeye başladı. Bu süre zarfında Mariota rakip savunmalarla dalga geçerken Winston üst üste bir sezon daha hiç yenilmeden ilerlemeye devam etti.

Jameis Winston’ın kolej kariyerine baktığımız zaman ACC gibi kalburüstü bir konferansta iki sezon boyunca sadece tek bir yenilgi aldığını görüyoruz. Bu yenilgi de bu sezon ilk kez uygulanan playoff’ta Oregon karşısında geldi. Tüm saha dışı olaylarını bir kenara bıraktığımız zaman karşımızda winner bir oyuncu var. Oyun içi karakteri 21 yaşındaki bir oyun kurucu için oldukça gelişmiş birisi. Bu sezonki Louisville, Florida ve Miami maçlarında geriden gelip kritik anlarda gösterdiği reaksiyon, mağlubiyeti reddedişi takdire değer hareketler. Saha dışında ne kadar düşlük IQ’lu hareketler sergilese de saha içinde bir o kadar yüksek IQ’ya sahip. Jameis Winston’ı bir quarterback olarak değerlendirmeye alırsak prototip bir pro style quarterback olduğunu görüyoruz. Yakın geçmişte oyunu pasa dayalı, iri pocket passer siyahi quarterback’lerin (JaMarcus Russell ve Geno Smith) NFL’de bıraktığı izlenim hiç iyi olmasa da Winston bu isimlerin hepsinden ayrılan bir oyuncu. Winston bu iki oyuncunun aksine Florida State’te West Coast offense’e yakın pro sistemli bir hücuma liderlik etti. NFL takımlarının bir quarterback’te aradığı kol kuvveti, saha görüşü, defans okuma kabiliyeti, isabet oranı ve ayak hareketleri ziyadesiyle mevcut Winston’da ve bunları pro style bir hücumda iki sezon gibi ciddi bir tecrübeyle oynamasına borçlu. Zaten kendisinin Mariota ile ayrıldığı en büyük nokta da bu. Madem Mariota dedik biraz da kendisine değindikten sonra kıyaslamaya başlayalım.

Samoa’nın Gururu

Amerikan Samoa’lıları yıllarca NFL’de defans ve ofans line’ında oynarken izledik. Marcus Mariota bu döngüyü büyük bir şiddetle kırıyor. Arada Jeremiah Masoli ve Marques Tuiasosopo gibi Samoa’lı quarterback’ler de gördük ancak hiç birisi Marcus Mariota’nın olduğu ve vaat ettiği kadar iyi değillerdi. Mariota şuanda bulunduğu yere tırnaklarıyla kazıyarak gelen birisi. Liseden mezun olduğunda Rivals tarafından üç, ESPN tarafından ise sadece iki yıldızlı potansiyel olarak gösteriliyordu. Freshman yılında 22 sezon sonra Oregon’da sezona starter olarak başlayan ilk freshman quarterback oldu. Sophomore yılında tüm ülkenin dikkatini çekmeye başladı ve ilk tur draft potansiyeli olarak gösterilmeye başlandı. Ancak bu noktada Mariota çok akıllıca bir tercih yaparak junior yılı için de okulda kalmaya karar verdi. Mariota, Winston’ın aksine dual threat bir quarterback ve kolejdeki ilk iki yılında sistemin de gerekliliğinden dolayı run first bir oyun profili gösterdi. Son sezonun da ise kendisini müthiş geliştirdi ve sadece ayaklarıyla değil, koluyla da bir tehdit olabileceğini gösterdi. Mariota’yı en özel kılan yanlarından birisi sahip olduğu bu iş ahlakı. Sürekli kendisini geliştirmek için çalışan ve bunun da sonuçlarını alan bir quarterback. Koçu Mark Helfrich’in onun bu özelliğini tanımlayan, benim de çok hoşuma giden bir sözü var: “Marcus için gelecek ne gösterir bilemem ama şundan çok eminim, ister futbolcu olsun, ister avukat, ister itfaiyeci, ne yaparsa yapsın çok başarılı olacak.”

Draft için ilk tur potansiyeli gösterilen ancak bir sezon daha okulda kalmayı tercih eden birçok quarterback’in bu tercihinden zarar gördüğünü söyleyebiliriz. Matt Barkley akla ilk gelenlerden hatta. Ancak bu karar Mariota için tam tersi şekilde işledi ve o tek sezon draft değerini ilk turdan ilk sıraya taşırken bir de Heisman Trophy kazandırdı. Ulusal şampiyonluğun ise kıyısından döndü finalde yenilerek. Mariota’nın bu son sezonunda istatistik kağıdıyla dalga geçtiğinden bahsetmiştim. Bu sezonki istatistiklerine baktığımız zaman 4,454 pas yardı, 42 pas touchdown’ı ve sadece dört interception gerçekten şakaymış gibi duruyor, özellikle de pas first olmayan bir quarterback için.

Kıyaslama

İki oyuncuyu kıyaslarken bakılması gereken pencere kimin daha iyi olduğu değil, kimin daha iyi NFL quarterback’i olacağı. İki oyuncu oldukça rekabetçi bir karşılaşmada, Rose Bowl’da karşı karşıya geldi ve şüphesiz bu maç scout’lar için bulunmaz bir nimetti. Ancak bu maçı Mariota’nın kazanmış olması Mariota’nın daha iyi oyuncu olduğunu göstermiyor. Mariota tüm sezon boyunca arkasına aldığı rüzgarla da açık bir şekilde daha iyi olan ve Nisan ayındaki draft’ta birinci sıradan seçilmesi gereken oyuncu olarak gösteriliyordu. Yine her şey bir anda tersine döndü ve Winston birden bire daha iyi bir seçenek gibi durmaya başladı. Peki ne oldu?

Cevap basit, Jameis Winston bir çok açıdan NFL’e daha hazır bir oyuncu. Bundan en büyük faktör yukarıda bahsettiğim pro sistemde olan tecrübesi ve NFL’de hala geçerli olan quarterback tanımı. Marcus Mariota’nın aynı klasmanda olduğu Robert Griffin, Collin Kaepernick gibi quarterback’lerin yaşadığı düşüş takımların Mariota’ya şüpheyle bakmalarına bir nebze de olsa etken oldu. Mariota bu oyunculardan daha çok Russell Wilson tarzı bir oyuncuya daha çok benziyor ancak burada tekrardan kolejde iki oyuncunun da oynadığı sisteme geliyoruz. Marcus Mariota’nın Oregon’ı topu büyük çoğunlukta shotgun formasyonunda snap eden spread offense oynuyor ve bu sistem, bu sistemde oynayan her quarterback’i başarılı kılan bir sistem. Tim Tebow, Robert Griffin, Johnny Manziel, Cam Newton gibi oyuncular kolej kariyerlerinde bu sistemde oynadılar ve porfesyonel kariyerlerinin bir döneminde geçiş sıkıntısı yaşadılar veya halen yaşıyorlar. Bu sistemden kaynaklanan sıkıntı oyuncuların center altından çok az snap alması. Mariota tüm sezon boyunca sadece sekiz kez center altından snap almış ve bunların büyük kısmı da koşu hücumu. Center altından snap tecrübesi olmayan quarterback’lerde yaşanan temel sıkıntı drop back dediğimiz ayak hareketlerindeki düzensizlik ve zayıflık. Robert Griffin’in bu sezon yaşadığı en büyük sıkıntı bu. Topu aldıktan sonra zayıf ayak hareketleri nedeniyle pocket içinde geçerli bir duruş gösteremedi. NFL Scouting Combine’da da gördüğümüz üzere Winston dört adımda drop back yaparken Mariota’nın drop back’i altı-yedi adımı buluyor. Bu pocket içindeki duruşu etkilediği gibi zaman kaybettirip defansı okumada aksamalara da yol açabiliyor.

Mariota kolejde üstün atletizmini kullanarak kendisine fazladan zaman yaratabiliyordu ancak bir üst seviye olan NFL ile NCAA defanslarını ve oyun hızını kıyaslamak yersiz olacaktır. Bu Mariota, NFL’de başarılı olamayacak demek değil ancak alışık olduğu sistemden profesyonel sisteme geçişte daha fazla zamana ihtiyacı var demek. Zaman ise NFL takımlarının fazla sahip olduğu bir şey değil. Mariota’nın Wisnton’ın gerisinde olduğu bir başka alan ise kol kuvveti. Jameis Winston, NFL takımlarının ondan istediği her atışı, sahanın her tarafına yapabilecek bir kol kuvvetine sahip. Kol kuvveti benim açımdan kendi başına hiçbir zaman belirleyici bir unsur değildir ancak Winston’ın kol kuvvetini isabet oranıyla ve dokunuşlarıyla (touch pas) birleştirmesi onu çok özel bir pasör kılıyor. Bunda Amerikan futbolunun yanında beyzbol oynamasının da payı var. Combine’da quarterback’lerin attığı 16 pasın hepsini isabetli atması zaten her şeyi söylüyor (Mariota 16’da 13 attı).

Mariota için ise zayıf bir kola sahip olduğunu söyleyemeyiz, kabul edilebilir bir kol kuvveti var ama Winston kadar kuvvetli bir kola sahip olduğunu düşünmüyorum. Mariota’nın Winston’dan önde olduğu alan ise atletizm. Combine’da da gördüğümüz üzere hem 40 yard dash, hem vertical jump hem de broad jump’ta Mariota grubun en iyisiydi, hatta Winston’tan çok daha iyiydi. Ancak bu zaten beklenen bir şeydi ve Winston oyun tarzının gerektirdiği kadar atlet bir oyuncu. Dolayısıyla yavaş 40 yard süresi onu etkilemeyecektir. Winston hakkında son zamanda çıkan en önemli haber ise kendisiyle kısa süresi görüşme yapan üç farklı takım yöneticisinin de gördükleri en yüksek futbol IQ’suna sahip oyuncu olduklarını beyan etmeleri ve Peyton Manning tarzı bir futbol yaklaşımı olduğunu söylemeleriydi. Bu gerçekten çok ciddi bir beyan.

Yazının sonuna geldiğimiz bu noktada kimin daha iyi bir NFL oyuncusu olduğu ve ilk sıradan seçilmesi gerektiği sorusunda benim oyum Jameis Winston’dan yana. Marcus Mariota da çok büyük bir potansiyel barındırıyor ve belki de Winston’dan çok daha iyi bir oyuncu olabilir. Ancak şimdiye kadar gördüklerim, tecrübe ettiklerim ve günümüz NFL şartlarına göre Winston’ın Mariota’dan daha iyi bir oyuncu olduğunu ve ilk sıradan seçilmesi gerektiğini düşünüyorum. Eğer ki büyümeyi başarıp saha dışı olaylardan kendisini sıyırırsa gelecekte de NFL’in en önemli quarterback’lerinden biri olma potansiyeline sahip. Son olarak Jameis Winston’ı sakın Johnny Manziel ile aynı kefeye koymaya kalkmayın pişman olursunuz diyor ve hepinize güzellikler diliyorum.