Bu sezon fikstür açıklandığında verdiğim ilk tepki hayli zor olduğuydu. Özellikle AFC’de zirve yarışında başımıza dert olabilecek en önemli iki takımın (Steelers ve Broncos) ikisiyle de deplasmanda oynayacağımız canımı sıkıyordu. NFL.com’un yaptığı zorluk sıralamasında Patriots ilk 10’daydı. AFC East ve NFC West takımları biraz da birbirleriyle karşılaşacak olmalarının etkisiyle üst sıralara doluşmuşlardı. Patriots’ın konferansta en iyi takım olduğunu düşünmekle beraber ilk iki sıranın dışında kalacağını düşünüyordum. Cardinals için de benzer düşüncedeydim. Cardinals deplasmanı, üstte adını andığım diğer iki deplasmanla birlikte üstünü çizdiğim üç maçtı. İşin garibi son maçla birlikte ikide iki yaptık. Şimdi ikincisinde neden ve ne sayede öyle olduğuna değinelim.

Pittsburgh Steelers öyle bir rakip ki, kendi artılarını-eksilerini ölçüp biçmek yetmiyormuş gibi hava şartlarını bile gözettiğiniz bir deplasman. Jesse James’in her reception’ı sonrası hala “Heath” diye bağırsalar da Heinz Field hiç şüphesiz korkuyla karışık saygı duyulması gereken bir deplasman. Neticede bu saha aynı zamanda Patriots’ın aynı zamanda lig rekoru olan 21 maçlık galibiyet serisinin sonlandığı mecra.

Hava durumunun netleşmesinin çok öncesinde beklenmedik bir gelişme hesapları bir anda değiştirdi. Bizimle oynadıkları maçta Kiko Alonso’yla (severim bu arada underrated bir adam) Jimmy Garoppolo’yu sakatlayan Miami Dolphins D-Line’ı Jordan Phillips’le Roethlisberger’i sakatladı. Roethlisberger sakatlanınca Landry Jones biraz korkak oynadı ve ilerleme kaydedemediklerinden tekrar Roethlisberger’e döndüler. Maç sonunda menüsküsünün yırtıldığı anlaşılan Roetlisberger için tedaviyi geciktirmediler bu da Landry’nin oynayacak olması anlamına geliyordu. Geçen sezon Roethlisberger’den yoksun oynadıkları dört maçta Antonio Brown yalnızca bir maçta 50 yard’ı geçebilmişti. Yine aynı dönem rekorunu elinde bulundurduğu maç başın minimum beş pas yakalama rekorunu geliştirmesi de sonlanmıştı. Patriots karşısında Landry beklediğim kadar ürkek değildi, iyi bile iş çıkarttı sayılır. İsabetli pas sayısı Brady’nin denemesinden fazla mesela. Haliyle toplam yardda da solladı. Peki Brady kötü mü oynadı? Tabii ki hayır.

124.4 ile gayet iyi bir QB reyting ile maçı bitirmesine rağmen 20’den az isabetle karşılaşmayı tamamlamasının sebebi LeGarrette Blount’un iki TD yaptığı gecede koşudan çok kolay ilerleyebilmiş olmamız. Haliyle Brady’e fazla iş düşmedi. Bir de Bolden ve Edelman’ın elinden kaçırdığı iki pasın da payı var. Bunların ikisi aynı zamanda Brady’nin 9/12’yle bitirebileceği third down conversion oranını (QBR ile birlikte) aşağıya çekti. Yaşanmadığını varsayarsak 9/12 inanılmaz bir oran. Brady için ne kadar minnet duysak azdır.

Yalnız ilginç olanı Brady döndükten bu yana bulduğumuz TD’ların hiçbiri WR’lerden gelmedi. Hani bunu Alex Smith’te görünce insan yadırgamıyor tabii de Edelman’la bile bulamadı. En fazla Hogan’la iki kez ucundan döndü Browns maçında ama devamını getirmek Martellus Bennett’e kaldı. Steelers’ın kolay sack yapamaması yüzünden Brady rahat pas imkanı bulup işler diye bekliyordum ama hücumların çoğunu koşu üzerinden yaptık.

Pittsburgh hakkında genel bir değerlendirme yapacak olursak iyi bir O-Line’a sahip. Steelers QB’leri %3.9 sack yeme oranıyla ligin en ideal yüzdelerinden birine sahipler. Koşu hücumunda da hem Bell ile hem de Bell cezalıyken Williams ile ekmeğini iyi yedi. Williams yaptığı her koşuda deneyimini ve karar verme mekanizmasının ne denli iyi olduğunu belli ediyor. Bell ise kulvarları ve boşlukları çok iyi değerlendirebilen bir oyuncu. Hafife alınmayacak kadar güçlü çünkü buna her seferinde pişman ettiriyor. Pas yakalama kabiliyeti de iyi olsa da pek bu yönü kullanılmıyor. Nitekim Brown gibi elit ötesi bir WR’nin yanında Coates gibi çok ciddi bir deep threat’e ve Heyward-Bey gibi iyi bir receiver’a sahipler. Hatta TE Jesse James’i bile offensive holding cezasında veya false start’ta adını duymanız daha olası. Fakat bu kaliteli hücum silahlarına rağmen bunun tam tersi fecaat bir savunmaya sahipler.

Secondary hala yapılanma aşamasında olduğu için pas savunması pek gelişme gösteremedi. Verilen yard ve reception’da geçen sezon olduğu gibi yine ligin en kötü beş takımı arasındalar. Koşuda da verilen TD ve top taşıma başına yard sıralamasında yine en kötü beş içerisindeler. Savunmadaki bu kötü verileri yüzünden playoff safhası için iyimser düşünmek güç. Interception’da beş takımla sondan üçüncülüğü ve sack sayısında Chiefs’le birlikte sonunculuğu paylaşıyorlar. Bu maçta interception yapmadılar ama en azından ceza sebebiyle istatistik kâğıdına yansımayan bir sack’leri vardı. CB Cockrell, LB Shazier ve DE Heyward’a katılacak diğer genç isimlerle belki geleceğe umutla bakılabilir.

Patriots’a gelirsek nasıl ki henüz interception atmamış oluşumuz rakip secondary’lerin kötü olduğuna işaretse, sack yeme oranımızın ligin ortalamasından iyi olması da O-Line’ımızın iyi olduğu anlamına gelmiyor. Senelik kazandığı ücret Joe Thomas ve Tyron Smith’ten fazla olan biricik LT’miz Nate Solder peş peşe iki kez holding cezası yemeyi başarabiliyor örneğin son maçta olduğu üzere. Holding cezalarında ilk üçte ve false start’ta ilk 10’dayız. Ceza yardlarının yarısından fazlası delay of game’i de ihale edersek O-Line kaynaklı. Eğer ki pocket süresi fazla olan QB’lere sahip olmasaydık skandalın boyutlarına daha bir hakim olurduk. Secondary performansı da hala tatmin edecek düzeyde değil. Özellikle Tannehill’in 34 pasta 29 (Stills’in cezasını saymazsak 30/35) isabet bulduğu sekanstan sonra daimi teyakkuz halindeyim. Interception ve TD verileri fena sayılmasa da isabetli pas ve yard konusunda en kötü 10 takım arasındayız. CB pozisyonunda önce Coleman’ı, şimdi de Rowe’u deniyoruz. Sanıyorum Ryan tam kafasına yatmıyor Belichick’in. Malcolm Butler kağıt üzerinde iyi görünse de boy dezavantajı bazı eşleşmelerde sorun çıkartıyor. Brown gibi elit WR’lere karşı kesinlikle yeterli değil. Geçen sene sağanak yağış altında ama içeride oynadığımız maçta perişan etmişti Antion Brown, Butler’ı ki yağmur görünüşe göre WR’lere yarayan bir faktör de değil. Nitekim Brown’un bu sezon beş reception altında kaldığı iki maçın ikisi yağmur altında oynanan Bengals ve Chiefs maçları (diğeri Dolphins ve bkz: Roethlisberger). Bir de kicker Gostkowski’nin formsuzluğu var,  ligin en pahalı kicker’ı olmasına karşın %75 FG isabetiyle sondan altıncı sırayı birkaç mevkidaşıyla paylaşıyorken, ekstra sayılarda da en kötü beşinci oyuncu.  Kimileri bu formsuzluğunu Broncos maçında kaçırdığı ekstra sayının yarattığı psikolojik baskıya verse de bunun yine bir playoff maçında tekerrür edebilecek olması bizi buhrana sokuyor. Umarız ki korkulan olmaz.

Bu kadar iç kararttık yeter. Biraz da artılara değinelim. Buraya sadece Tom Brady yazıp paragrafı başlamadan bitirmek bile kafi öyle bir adam Brady. Verdiği güven muazzam, Bengals maçında bunu çok iyi hatırlattı. Ekran başında “Kaybediyor muyuz?” sorusunu sormaya başladığımız yerde maç Brady için yeni başlıyor. Blount’un fiyat performansı muazzam ötesi. Top taşıma başın dört yardlık ortalamaması göz yanıltabilir belki ama fiziksel formu çok iyi geçen seneden. James White’ı da bilhassa Bengals maçında çok iyi kullanmaya başladık o kadar ki Dion Lewis için gün sayımı yapmaya kimse lüzum görmüyor. Preseason’da da göze girmeyi başarmıştı o yüzden ciddi bir rekabete tanıklık edebiliriz o pozisyonda. Benzer bir çekişme Hogan-Amendola arasında da geçerli. Mitchell da snap’lerde yer aldığından Amendola’nın, kontratını da göz önüne aldığımızda işi zor. Bazen Belichick’in Brandon Lafell’e yaptığı gibi yavaştan yolcu etmeye hazırlandığını düşünüyorum. Kimya olarak Amendola çok fazla avantajlı Brady ve Edelman’a yakınlık yönüyle. Belichick’e söker mi onu ileride göreceğiz. Konuya dönersek şu an hücumda iki yönde de çok ciddi bir tehdit oluşturuyoruz rakiplere. Ön yedili sack konusunda biraz ağır kalsa da koşu savunmasında ağırlıklı ligin en iyi koşu hücumu yapan takımlarına karşı oynamamıza rağmen genel anlamda en iyi takımlardan biri olmayı sürdürdük. Chandler Jones’a karşı Cooper’ın aksine sakatlık problemleri olmayan bir Guard veya Andrews’a sigorta olabilecek bir center alabilmiş olsaydık kafamız daha rahat ederdi. RT Vollmer’in de bu sezon oynaması pek ihtimal dahilinde değil ayrıca. Neyse ki LaAdrian Waddle’la anlaşmıştık. Bu ufak detaylara takılmazsak şimdiden gözümüze kestirdiğimiz bir Broncos maçı var. Böyle dedik diye Rex yine yakmaz başımızı inşallah.

Son olarak yazı işleriyle ilgilenen Kaan Özaydın’a ve uzun süre yazı gönderemediğim için okuyuculara bir özür borcum olduğunu hissediyorum. Elde olmayan sebeplerden ötürü yazı işleri planlamanın gitgide dışına sarktı. Nihayet tavsiyesini dikkate alıp en azından Steelers için yazı göndermemi isteyince değerlendirme yazması kolay oldu. Diğer konuları toparlayamadığım için garanti veremiyorum ama aksiliği telafi adına recap tadında geçmiş maçlar için yazıyı tamamlayabilirim bay haftasında. Sağlıcakla kalın…