49’ers takımı Atlanta karşısındaki hezimetten sonra bye haftasına girmiş olup bu hafta sonu oynadığı Houston deplasmanına zinde bir şekilde çıkmayı umuyordu. Maçın iki devresinde iki değişik takım vardı.  Maçın başlamasıyla birlikte Texans özellikle pas hücumunda TE Owen Daniels’la çok etkili oldu. 49’ers, Texans’in başarılı RB’i Steve Slaton’i ve koşu oyununu büyük oranda control etse de hava savunmasında hiçbir varlık gösteremedi. Bunun sonuncunda ilk yarıda 1 yardalik bir koşu ikinci çeyrekte de 9 yardalık bir pasla Steve Slaton iki TD yapmayı başardı. Bunların arasına günün flaş ismi Daniels’in 42 yardalık TD’si de eklenince soyunma odasına 21-0 Texans üstünlüğü ile gidildi.

Alex Smith49’ers ise hücum anlamında ne yerden ne havadan etkili olabildi. Koçları Singletary’nin  koşu oyununa verdiği önemi göz önüne alırsak 49’ersin sadece 59 koşu yardası alması çok düşündürücü. QB Shaun Hill, çok çalışkan ve iyi niyetli bir kişi ve camiada cidden çok sevdirdi kısa surede kendisini. Snap alışı bile çok değişik ve asla NFL standardında degil. Az top kaybı yapıyor ama izlediğiniz zaman bu adam nasıl starter olur demeden geçemezsiniz. Kol kuvvetti hemen hemen hiç yok ve bu 49’ersin oyununu sınırlandırıyor. Koşu oyununu oturtamadıkları takdirde hücum anlamında etkili olmaları çok zor nitekim ilk yarıda Hill’in elde ettiği 50 pas yardası bunun göstergesi.

Hill’in aşırı derecede zorlandığını ve koşu oyununun islemediğini gören Singletary,  ikinci yarının başında 49’ers’in eski aşkı, 2005’te büyük umutlarla 1.tur 1.sıradan seçtiği ama asla beklenenini alamadığı Alex Smith’i sahaya surdu.  Ve 49’ersin geri gelişi başlamış oldu. Smith oyuna beklenen heyecanı getirdi ve daha ilk anlardan itibaren başarılı yüzdesiyle dikkat çekti. Tabi bunda Vernon Davis isimli canavar TE’in katkısı büyüktü.

Davis geçen sene Singletary’den azarı yedikten sonra silkinip kendine geldi ve bu sene 49’ers’in hücumunun en etkili ismi olarak göze çarpıyor. Bu maçta 3.çeyrekte 29, son çeyrekte de 23 ve 14 yardalık TD paslarını yakalayarak olağanüstü başarısının şans olmadığını kanıtladı. Bu şekilde oynamaya devam ederse Pro Bowl oylamalarında NFC ve belki de ligin en iyi TE’i diyebileceğimiz Jason Witten’ı ciddi bicimde zorlayacak gibi. Alex Smith takıma beklenen kıvılcımı verse de son çeyrekte Texans, Kris Brown’nin ayağından bulduğu FG ile maçı 24-21 kazanmış oldu. QB Smith, günü 206 yarda, 3 TD ve bir INT ile tamamlarken QB oranı 118.6 gibi oldukça yüksek bir rakamdı.

Texans ise 1 hafta önceki Arizona maçında olduğu gibi yine Dr, Jekyll ve Mr. Hyde gibiydi. Fakat Mr.Hyde bu sefer ikinci yarıda ortaya çıktı ve koca ikinci yari adeta hiçbir şey yapmadılar. Ligin en iyi WR’larında Andre Johnson maç boyu sadece 2 top tutabildi ve maçın sonuna doğru sakatlanarak oyundan çıktı. RB Steve Slaton ise 2 TD yaptı ve 67 yarda koştu. QB Matt Schaub ise 264 yarda ve 2 TD ile oynadı ve top kaybı yapmadı. TE Owen Daniels ise Schaub’un 123 yarda ve 1 TD ile Texans’da günün yıldızıydı.

Kısacası TE’lerin gününde ev sahibi takım maçın başında yakaladığı üstünlüğü son anlarda ecel terleri dökerek de olsa korumayı başardı. Bu maç sonrası başarılı performansı, Alex Smith’e starting QB işini kazandırmış oldu.

Bu arada üçüncüsü düzenlenen NFL Uluslararası serisinde, İngiltere’nin başkenti Londra kentinin ünlü stadyumu Wembley’de 80,000 kişi önünde oynanan maçta Patriots, Buccaneers’i 35-7’lik skorla beklendiği üzere rahat bir şekilde mağlup etti. Londra’da veya orada burada her sezon 1-2 maç güzel ama bazı çevrelerin üzerinde durduğu Londra’da veya Avrupa’nın her hangi bir yerinde bir NFL franchise’ı kurma fikri mantığın almadığı bir düşünce. Hele Tom Brady’nin kim olduğunu sorduğunuz her 100 İngiliz’den 98’inin “kim o?” cevabinin verildiği bir ortamda. Yani bu serilerin başarılı olduğu su götürmez ama bir franchise oluşumu için yeterli bir fan base ve talep konusunda hala şüphelerim var. Ve tabi bunu lojistik sorunları aşılır ama her 2 haftada bir Londra’dan Amerika’nin çeşitli şehirlerine uçma fikri bana pek uygulanabilirmiş gibi gelmiyor.