NFL’de dördüncü haftayı da geride bıraktık ve bu dördüncü haftanın bize bir kaç ilk hediyesi oldu. Tabi bunlardan bazılarına hediye demek ne kadar doğru olabilir bilemiyorum. İlk olarak artık her sezon NFL takviminde en az iki maç olarak görmeye alıştığımız “London Game” yani Londra maçının ilki iki AFC East ekibi Miami Dolphins ve New York Jets arasında oynandı. İki takım da bu yeni sezona iddialı giren ekiplerdendi ancak dört hafta sonunda iki takımında farklı yönlerde seyrettiğinden bahsetmek mümkün…

Temel olarak savunma ağırlıklı güçlenmeyi seçen bu ikiliden bu temeli daha uzun yıllara yayarak sağlam bir yapı inşa eden Jets, maçı da kazanarak şuana kadar kazanan tarafta kendine yer buldu. Dolphins ise Jets’in aksine para saçarak birden yapıyı inşa etmeye kalkınca beklentileri de göz önüne alırsak inceden bir enkaz altında kalma yolunda. Buradan yine NFL’in altın kuralı draft ile yapılanmanın kazanan formül olduğu gerçeğini tekrar hatırlıyoruz. Londra’daki bu maçın tetiklediği olaylardan bir diğeri ise Dolphins koçu Joe Philbin’in kovulmasıydı. Kendisi de bu sezon kovulan ilk koç olma ünvanını elde etti, tebrik ediyoruz. Geçen sezon aşağı yukarı bu zamanlarda Oaklanda Raiders da Dennis Allen’ı kovmuştu, dipnot. Bu konuyu ve haftanın öne çıkan diğer satır başlarını değerli yazarlarımıza sorduk. Aşağıda bulabilirsiniz…

Aşağıda bulamayacağınız bir şeye de çok kısa değinmek istiyorum. Eğer lig bu hafta bitseydi oluşacak draft seçim hakkı sırasına göre Oakland Raiders ve Cleveland Browns, ilk on sıra içinde yer almayacaktı. Benim hatırladığım yakın NFL geçmişinde bu bir ilk! Gururluyuz!

Sezonun ilk Londra maçında sezona büyük transferler ve büyük beklentilerle giren Miami Dolphins, New York Jets’e karşı dördüncü maçında üçüncü yenilgisini alınca koç Joe Philbin’in işine son verildi. Dolphins’te yolunda gitmeyen neydi? Son bir kaç sezondur hali hazırda tartışmalı bir koç olan Philbin ile sezona başlamak zaten hata mıydı? Yoksa suç Philbin’de değil de Tannehill ve arkadaşlarında mıydı?

Oktay Çavuş: Suç kimde olursa olsun, fatura her zaman için coaching staff’a kesilir. Kaldı ki, Miami Dolphins bu sene için beklentileri çok yükseltti. Geçen sezonun ardından, başarılı da geçen bir transfer dönemi geçirince bu sezonun flaş takımlarından biri olmaları bekleniyordu. Ancak ne yazık ki, heyecan düzeyi düşük ve durdurulması kolay bir savunma takımı oldular. Koç değişikliği takıma ne kazandırır bilinmez ama en azından biraz daha çok yönlü bir hücum anlayışı benimseyip, taraftarlara daha renkli ve heyecanlı bir takım izletebilirler ve evet, sezona Philbin ile başlamak büyük hataydı. Ancak, okurlarımız arasında varsa, Dolphins taraftarlarına acı haber, gelen gideni aratacak gibi gözüküyor.

Hilmi Çeltikçioğlu: Olay tamamen koçlukla alakalı. Joe Philbin, Green Bay’de offensive coordinator olduğu için Miami’ye koç oldu (bkz. NY Giants Offensive Coordinator’ı Ben McAdoo). Amerikan Futbolu, anavatanı orası olduğu için binlerce iyi koç, koordinatör görüyor. Ancak bir takıma yön vermek, liderlik sağlamak herkesin yapacağı iş değil. Joe Philbin de bu sınavdan kaldı. Head koçluk da onun yapacağı bir iş değilmiş. Sezona başarısız başlayan tek takım Miami değil ama takımlar arasındaki ipler kopan, söz geçiremeyen, soyunma odasında oyunculardan sızan motivasyonsuz demeçlerle beraber her koşun kellesi gidebilir. Suç koçta, geçen sene sonunda bileti kesilmeliydi. Bu durumda suç biraz da yönetimin oluyor. Ancak tekrar ediyorum, kovulma sebebi alınan sonuçlar değil.

Çağatay Akkaya: Ölü sezonda en büyük kontratlı oyuncuya siz imza attırır, ortalamanın bir tık üstü olan QB’nize bol sıfırlı bir kontratla geleceğinizi bağlarsanız takımdan beklentiler artar. Takımdan beklentiler artıyorsa koçun da daha büyük işler yapabilecek kapasitede olması gerekir, önce bunu bir tespit edelim Philbin o “büyük” işleri becerebilecek bir adam değildi. Diğer yandan koç kadrosu da yetersiz kaldı, Suh’un maç esnasında bazı planlara uymadığı sızdı basına kısa bir süre önce. Jets karşılaşması ise bardağı taşıran son damla. Hiçbir şekilde koşuya yanıt veremediler, takımda Suh varken, Wake varken ne pass rush ne de run stop olayını başaramadılar. Koç kadroları tek bir maça bakarak dağıtılmadı elbette fakat bu haftaki yazımda da değerlendirdiğim üzere bu kadar karmaşık oynayan kadrosu iyi kendisi kötü başka takım görmedim, Londra da görmemiştir herhalde.

Sezona büyük hamleler ve büyük hedeflerle giren ama beklentiye ulaşamayan diğer bir ekip de Philadelphia Eagles. Eagles, bu hafta bir diğer direkt rakibi Washington Redskins’e de yenilerek büyük hayal kırıklığı yarattı. Philadelphia’da neler oluyor? Chip Kelly’nin sihri sona mı erdi? Zaten başarılı bir takımda taşları böylesine büyük çaplı yerinden oynatmak doğru karar mıydı? Sam Bradford bir Mark Sanchez olamıyor mu?

Oktay Çavuş: Kelly’nin hücumu artık benimsendi, ezberlendi ve rutinleşti. Durdurulması kolay bir hücum haline geldi. Savunma başarısı ile bir ışık alınsa da, sürekli olarak QB ve OB kadrosu değiştirerek winning team yaratılmayacağı da bir gerçek. Ligin “off the field” tüm tartışmalı QB’lerini kadrosuna katıp, popülerlik yakalasa da Kelly’nin hücum mantalitesini sahaya yansıtmak için elit bir QB gerekmekte. Şu anki savunması ve hücum silahları ile Chip Kelly, Denver Broncos’u şampiyon yapabilir. Ancak, elindeki malzeme ile forma satmaktan ve magazin basınına malzeme olmaktan öteye gidemeyeceği kesin.

Hilmi Çeltikçioğlu: NFL tarihinde kural değişiklikleri her zaman oldu, oyun her zaman evrim geçirdi. Ama bu değişiklikler hiç bu kadar bir biri ardına patlamadı. Bu değişiklikler gerekli ve yerinde olabilir, bu ayrı konu. Ancak yine bu değişiklikler nedeniyle oyun sistemleri, oyuncu profilleri ve kadro şekilleri de evrime uğruyor. Rüzgarlar devamlı yön ve şiddet değiştiriyor ve hangi yelkenleri kullanacağımız tam yerli yerine oturmadı. Chip Kelly, çok tartışılan bir deneysel yönteme eğildi. Başarılı olursa heykeli dikilecek, başaramazsa aynı yöne eğilen her koça “Hayırdır, Chip mi kesildin başımıza?” denecek. Olay bundan ibaret.

Çağatay Akkaya: Kelly’nin draft günü Titans’a Mariota önerisini yazıyorum şuraya: İki adet birinci tur draft hakkı, bir adet üçüncü tur draft hakkı, Fletcher Cox ve Brandon Boykin. Bu basına yansıyan takas önerisi. Draft devam ederken, sonrasında başka önerileri var mı bilemiyoruz. Neden Mariota’yı bu kadar istedi Kelly? Öğrencisi kısmını vs. geçtim, Bradford ile Mariota birbirlerinden çok farklı ve Kelly’e lazım olan Mariota gibi bir oyuncu, dual threat’i olan, oyun temposu daha yüksek, kararları daha akıcı bir QB. Olay gerçi sadece QB de değil, ufak tefek birçok sakatlık da çıkıyor takımın başına, sadece sakatlık da değil, Philedelphia soğuğu oyuncuları kötü etkiliyor, sadece soğuk da değil… Birçok yere bağlayıp Chip Kelly’i işin içinden kurtarma girişimim vardı, hata verdi.

St. Louis Rams, sezonun en sıcak takımlarından Arizona Cardinals’ı mağlup eden ilk takım olmayı başardı. Haftanın sürprizlerinden biri olarak niteleyebileceğimiz bu karşılaşmada ise ön plana çıkan isim yaptıklarım yapacaklarımın teminatıdır beyanında bir oyun oynayan ilk tur seçimi running back Todd Gurley oldu. Gurley’nin henüz ikinci NFL maçında ligin en iyi savunmalarından birinin üzerinden geçmesini nasıl yorumlarsınız? Bu maç ve Seahawks’ı da hesaba katarsak NFC West açık bir grup mu? Sizin favoriniz kim?

Oktay Çavuş: Rams nihayet toparlanmaya ve eski ritmini kazanmaya başladı. Uzun zamandır başarılı koşu oyunları izleyemeyen NFL seyircileri için Gurley şahane bir resital sergiledi. Yalnız, bu başarı sadece Gurley’in değil elbette ki. Rams OL’ı ile koşacak alan bulmak, diğer takımlara nazaran biraz daha kolay elbette ki. Marvel kahramanları takımınızda değilse, Rams hücumunu box’ta asla sekiz kişi ile savunamazsınız. Seahawks bu sene biraz daha yıpranmış görünüyor. Ancak yine de son zamanların en iyi takımlarından biri. Buna rağmen Rams’i kazanırken seyretmek çok daha keyifli.

Hilmi Çeltikçioğlu: Bu division kesinlikle ortada. Rams, geçtiğimiz sezonlarda 49ers, Cardinals ve Seahawks arasında gözden uzak kalmış olabilir. Ancak gizliden gizliye esaslı bir savunma kurdu. Robert Quinn ve Aaron Donald ön hatta terör estiriyor resmen. Seahawks’ın kalitesi zaten ortada; ilk iki maça bakıp erken bir karar verecek olsaydık şurada gündem soruları yanıtlamazdık herhalde.Cardinals ise fazla eksiği olmayan, ancak “şu kısmı ligin en iyisi” de denilmeyecek bir takım. Eğer sakatlık yaşamayıp bir-iki şanslı maç kazanırsa neden Super Bowl görmesin? Todd Gurey için fazla konuşmaya gerek yok. Üç maçta üç ayrı running back’i coşan takımlar mı görmedik sanki? Sene boyu başarılı olsun, oyun kurucusuna nefes aldırsın, önde gittikleri maçı bitirebilsin; ondan sonra konuşalım.

Çağatay Akkaya: NFC West karışık, takımları hücüm-savunma olarak değerlendirdiğim zaman Cardinals’ı bir adım daha önde görüyorum, konuşmak için elbette çok erken ancak Bruce Arians çok beğendiğim bir koç, onun kazanıyor olması da benim bu tercihimi daha çok güdülüyor sanırım. Carson Palmer ne zaman bir deep ball atsa heyecanlandırıyor. Seahawks ise Cardinals kadar şanslı birçok kimseye göre, hatta daha çok şansları var diyenler de var, temenni olarak söylüyorum, Cardinals.

Seahawks demişken son yılların en dramatik maç sonlarından biri de CenturyLink Field’da oynandı. Seahawks, Lions’ı son saniyede Cam Chancellor’ın Calvin Johnson’ın touchdown yapmak üzere olduğu topu avuçlarından yumruklamasıyla kazanırken pozisyonun devamında yapılan hakem hatası haftaya damga vurdu. Maç sonrası zaten K.J. Wright’ın topu bilerek saha dışına yumruklamasına ceza çıkmamasının hata olduğu belirtildi, peki sizin görüşleriniz nedir? Seahawks “fail mary” olarak hafızalara kazınan bir Packers maçını da hatalı hakem kararıyla kazanmıştı iki sezon önce. Seahawks hakemler tarafından korunuyor mu? Diğer sporlara kıyasla doğru karar verebilmek için ellerinde her türlü imkan olan NFL hakemleri buna rağmen nasıl oluyor da böyle kritik hatalar yapıyorlar? Bunların önüne nasıl geçilebilir?

Oktay Çavuş: Hakem hatalarından konuşacaksak, önce kendi kapımızın önünü temizlememiz gerekmez mi? :) Hele ki bu konuda en son şikayet edecek NFL takımı Lions olabilir. Hakemler bu yüzden var. Bana kalırsa geçen sezon Green Bay maçında Dez Bryant’ın pozisyonu TD değildi, ama bariz catch’di. Bu düşüncemde subjektif de olabilirim, zira Cowboys taraftarıyım. Hakem incomplete verdi ve maçın kaderini değiştirdi. Kural kitabına göre de haklıydı. Maç sonrası kural kitabını değiştirmek gerekiyor sesleri de yükseldi. Tüm bu eleştiriler sonrasında ise, hakemlerin greve gittikleri ve yedek hakemler ile maçların oynandığı dönemi düşündüm. Senede birkaç hata ya da tartışmalı karar olsa bile, NFL hakemleri diğer tüm sporların çok çok ötesindeler. O yüzden hatayı hakeme yüklemek yerine, topu daha sıkı tutacaksın

Hilmi Çeltikçioğlu: Fail Mary için söylenecek her şey söylendi, onu geçiyorum. Lions – Seahawks maçındaki pozisyonda yanlış karar var; bunu da herkes söylüyor. Bariz bir hakem hatası; ancak hakem de rüzgar ve saha gibi maçın bir öğesi. Hata da yapacak elbette. Rodgers, incomplete atmıyor mu? Kuechly tackle kaçırmıyor mu? Bugün ben bile “yzım” hatası yapabiliyorum mesela. Geçiniz. Olur öyle. Seattle’ın korunması gibi bir şey kabul etmiyorum. Niye korusun? Roger Goodell, “Yeni bir dynasty lazım, Seattle 2-3 durumuna düşmesin, aman dikkat!” diye not mu yazdı hakemlere? Orası Türkiye değil. Doğu karar vermek için elinde her türlü imkan olmasına gelince; sanırım instant replay’den bahsediliyor. Kurallara göre o pozisyonun replay’i yok. Yani play’in var, ama pozisyonun yok. Olsa, her verilmeyen holding’e challenge bayrağı atalım; nedir yani?

Çağatay Akkaya: Hakem hatalarının tamamen önüne geçmek gibi bir şey söz konusu değil. İlgili pozisyonla alakalı olarak hakemlerin bunu sezmiş, algılamış olmamaları tuhaf, tuhaf fakat bunun “hata”nın ötesinde bir “kasıt” ile alakalı olduğunu da asla sanmıyorum. Bence mevcut “tekrar izleme” sistemi yeterli (hatta belki bir tık fazla) , bu nedenle yeni maddeler eklemeye gerek yok buraya, fazlası maça olan güdülenmeyi, seyir zevkini de düşürüyor. Oyuncu hata yapar, koç hata yapar, GM’ler hata yapar, Roger Goddell hata yapar, iki hakem hata yapınca da olay olmayıversin bir zahmet, bir karşılaşmanın sonucuna direk etki etti son anda olması hasebiyle doğrudur ancak olur bunlar.

Birkaç sezondur Super Bowl’a bir quarterback uzaklıkta bir takım olarak lanse edilen Houston Texans, iyi kadrosunu (quarterback hariç) korumaya devam etmesine rağmen bir kaç adım geriye gitmiş gibi görünüyor. Bu hafta Atlanta Falcons fakı açtıktan sonra gevşemese skor üretemeyecek halde olan Texans’ın tek sorunu quarterback mi? İyi bir quarterback hocası olan Bill O’Brien neden Ryan Mallett’ı adam edemiyor? Eğer Texans geçen yıl ki draft’ta Teddy Bridgewater veya Derek Carr’dan birini seçse şuan nerede olurlardı?

Oktay Çavuş: Özellikle Wilfork transferi ve Clowney’in dönüşü ile birlikte bu sezon Texans savunmasından çok şey bekliyordum. Görünen o ki, daha çok bekleyeceğim. :) Foster’ın geçen seneki halinden eser yok. Mallet topu iyi dağıtamıyor. Ama tek suçlu da Mallet değil kesinlikle. Takım motivasyonu yerlerde. JJ Watt geçen sezondan çok uzak. Hemen her hafta NFL’in en flaş ismi olmayı başarırken, bu sezon, çok daha güçlü bir defensive front’la oynamasına rağmen, beklentileri karşılamaktan çok uzak. Bridgewater için bir şey diyemem, ama Carr kesinlikle mercek altında tutulması gereken bir isim. Yine de Texans’ın öncelikli sorunu QB değil, coaching ve liderlik. Eski usul, renksiz bir hücum şeması ile NFL’de başarı hayal etmek çok mantıklı değil. Hele ki liderlik ve motivasyon sıkıntısı da eklenecek olursa

Hilmi Çeltikçioğlu: İlki Minnesota Vikings tarafından çekilen “Ah bir QB’m olsa” filminin devamında rol alacak olan “Houston Texans”. QB en önemli olay, ama tek olay değil. İki sene önce Super Bowl kapısından dönen Houston’da ne oldu da ipler bir sene önce koptu? Matt Schaub’un biraz daha saçı döküldü diye mi? Andre Johnson çok mu yaşlandı? Arian Foster ateist olduğunu açıklayınca budist lobisi hakemler mi yaktı takımı? Kağıt üzerinde Watt, Clowney, Wilfork; oh ne güzel öyle mi? Bu ligde “bir qb’leri olsaydı” neler yapacak takım çok. Texans’ın idari ve koçluk olarak çok sıkıntıları var. Önce onu çözsünler…

Çağatay Akkaya: Bu sorunun son cümlesi düşündürücü! Çok hem de… Geçtiğimiz sezon Teddy Bridgewater’ı ya da Derek Carr’ı seçselerdi ne olurdu? Bridgewater’ı bilemem ancak Carr’ı seçselerdi, ilk hatasında abisi damgasını yiyeceğinden  Raiders’da olduğu kadar rahat olmayabilirdi… Texans, her sezon bilhassa savunmada üstüne koyarak giden bir takım olmasına rağmen savunma gerisinde bulunan CB, S pozisyonlarında sıkıntı yaşıyorlar. Her sene Hard Knocks’da izlediğim takımı biraz daha özümsemiş takip edebiliyorum ve üzülüyorum da Texans’ın durumuna. Bunlar hep Hard Knocks laneti diyorum sadece…