Uzun bir aradan sonra yeniden merhaba… Patriots değerlendirmesinden yoksun geçen bunca zamanda oluşan boşluğu hem hafızaları tazeleyebilmek, hem de olup bitenin çetelesini tutabilmiş olmak adına sonunda güncellik kazanan bir günce ile yeniden karşınızdayım.

Format itibariyle aslında bir güncenin aslına uygun biçimde takımdaki gelişmeleri, ilkyazımdaki gibi oluşturdukları hissiyatla birlikte günü gününe aktarmayı amaçlıyordum. Örneğin Dion Lewis’in dönüşünün verdiği heyecanı ya da Gronk’un sakatlığının yarattığı buhranı yahut Michael Floyd takviyesine olan önyargımı… Fakat geriye dönüp bakınca okuyucuya yapmacık gözükmesi ihtimalini göze alamayıp “recap” tadında daha resmi bir ayar tutturmayı daha münasip gördüm. Umarım beğenirsiniz..

11. Hafta – San Francisco 49ers Deplasman

San Francisco, Patriots için uzak bir destinasyon fakat oradan 20 mil kadar uzak San Mateo’da doğmuş Brady için hayli yakın bir yer. Tabii aynı zamanda kaderindeki dönüm noktalarından birisi zira Brady’nin hayranı olduğu Joe Montana’nın oynadığı 49ers’ta forma giymesi için katıldığı draft’ta ciddi bir fırsat vardı. Hikayenin sonrasını herkes biliyor…

Gronkowski akciğerinde aldığı yaralanma sebebiyle takımla seyahat etmedi fakat Dion Lewis nihayet geri döndü. Beklentilerimizin uzağında oynadı ama hem ısınma sürecinin başında olduğu için hem de zorlu bir rakiple oynamadığımızdan ötürü tolere edilebilir bir durumdu. Yine de sanıldığı kadar kolay geçmedi maç. Brady son çeyrekte birbirinden zor iki TD pası atmasa işler garip bir hal alabilirdi. 7-2 kötü bir derece değildi ancak konferansın zirvesi için kaybetme lüksünüzün olmadığı bir derece.

Sözünü ettiğim pasları tek bir cümleyle geçiştirmek işin estetiğine cidden hakaret sayılır. Albert Breer’ın maçtan sonra yaptığı “Brady yerine sıradan bir QB olsa hangi takımın daha iyi olduğunu kestirmek güç olurdu.” yorumu gayet yerinde bir tespitti. Belki Kaepernick gibi süratli scramble yapamasa da yapabildiği kadarından en iyi verimi almayı başarıyor. Kaepernick demişken ilk yarıdan takımın dört kez sack vurmasını hayretler içinde izledim. Toplamda beş sack hala sezonun en yüksek rakamı. Diğer bir kilit performans Malcolm Mitchell’a aitti. İlk sekiz maçında 95 pas yardı yapan Mitchell bu maç 98 yardın yanına bir de TD ekledi.

12. Hafta – New York Jets Deplasmanı

Jets takımı bize karşı da olmak üzere lige alay konusu birçok materyal sunan bir takım olsa da 2013’ten bu yana hiçbir maçı yediden fazla farkla kazanmamakla birlikte bazılarını kaybettiğimiz de olmuştur. Darrelle Revis’in Patriots forması giydiği ve Geno Smith’li Jets’in 4-12’yle bitirdiği sezonda bile farkı ikinin üzerine çıkarttığımız maç yoktu. Beklendiğinden hep yakın geçmiştir Jets maçları. Revis’ten bahsetmemin sebebi sadece ortak geçmiş değil.

Brady ilk kez Revis’in koruduğu bölgeyi veya savunduğu oyuncuyu hedef aldığında ikinci çeyreğin ortasıydı. İşin ilginci kötü bir snap’in devamında Brady, Mitchell sayesinde TD çıkartmıştı. Revis’in Tampa Bay’de toparlanma sürecindeyken dahi bu kadar gözden düşmediği bir sezonda Brady’nin ondan çekinmesi önyargıdan mı, yoksa duyduğu saygıdan mı bilmiyorum ama sahanın bir yanını görmezden gelip oynamasının oyununu baltaladığı kesin. Bu sezon ilk kez 90 QBR’ın altına düştü. Bu rakama TD pası atmadığı ve üstüne ilk interception’ını yaptığı Seahawks maçı da dahil.

Brady’nin etkilendiği ölçüde Patriots da etkilendiğinden maçın son iki dakikasına geride girsek de Mitchell’la bulduğu ikinci TD’ı sayesinde kazanabildik. Mitchell’ı bu pozisyonda da savunan Revis’ti. Gronkowski geçirdiği sakatlıktan sonra ikinci yarı oynamadı. İlk teşhisin aksine sırtındaki sakatlığın sanılandan ciddi olduğu anlaşılınca önce iki ay sahalardan uzak kalacağı, sonra da sezonu kapattığı duyuruldu. Mangini’nin Spygate ihbarından bu yana Jets’in bize attığı en büyük ikinci kazık mı onu zaman gösterecek. Fakat hatırlatmak gerek bir başka Jets oyuncusu Mo Lewis’in Drew Bledsoe’u sakatlaması NFL’nin yakın geçmişini temelden sarsmıştı.

13. Hafta – Los Angeles Rams Maçı

Kazanmamıza neredeyse kesin gözüyle bakılan bir maçtı nitekim öyle de oldu ama bu galibiyetle birlikte Brady, NFL tarihinde 200 galibiyetin üstünü gören tek QB olma başarısını gösterdi. Bu maç öncesinde Brady, Peyton Manning’le 200 galibiyet rekoruna ortak olsa da buna Manning’ten 30 maç daha az oynayarak sahipti. Maç boyunca çok çarpıcı veriler elde ettik. Mesela ikinci çeyreğin başında koşuda 92-6’lık bir yard üstünlüğü elde ettik. Bunda Belichick’in 4th down kumarı ve front 7’ının başarısı (ve tabii Rams’in  -ayrıca Gurley’nin- sezon geneline yayılan başarısızlığının da payı var) söz konusuydu.

Fox Sports sağ olsun maç sayesinde haberdar olduğum bir yığın veri vardı. Brady’nin third down conversion başarısından önceki yazılarımda bahsetmiştim. Fakat 149.2 QB Reytingini görecek kadar iyi olduğunu tahmin etmiyordum. Alınabilecek en yüksek QBR’ın 158.3 olduğunu düşünürsek olağanüstü bir başarı gerçekten. Ayrıca Blitz’e karşı 133.7’lik QBR da bir o kadar çarpıcı bir istatistik. Artan baskının negatif etki yapacağı yerde Brady’e tam tersi biçimde sirayet ettiği kariyerinin başından beri söylenegelir. Baskı demişken Brady son çeyreğe geride girdiği 92 maçın 52’sini kazanmış ve NFL tarihinde kaybetmekten çok kazanabilmiş tek QB. İdolü Montana’nın (36-38) bile erişemediği bir mertebe. Sadece Peyton Manning, Brady’den fazla geri dönüş galibiyeti elde edebilmiş.

Rams’ten bu zamana kadar hiç değinme fırsatım olmadığından biraz bahsedeyim. O-Line çok rezalet ve Keenum olsun veya Goff olsun hiçbirinin iyi biçimde istifade edemeyeceği kadar kötü WR ünitesine sahipler. Ne Gurley’i koşturabiliyorlar ne de Britt, Austin veya Quick’e top yakalattırabiliyorlar. İlk yarı toplamda sadece 25 yardda kalabildiler bu sebeple. Bir yerden sonra three&out’ları veya başarısız third down conversion’ları sayamıyorsunuz. Bitime iki dakikadan az bir süre kala Rams 100 yard bulamamışken Patriots 400’ü geçmişti. Sonrasında Kenny Britt’in önce uzun bir pas yakalaması ve devamında TD yapmasıyla tam anlamıyla domine edilmekten kılpayı kurtulabildiler.

14. Hafta – Baltimore Ravens Maçı

Ravens maçlarının geneli için konuşacak olursam ne kadar iyi ya da kötü bir sezon geçirirlerse geçirsinler Patriots’la oynadıkları hiçbir maç normal geçmez. Nedenlerini kağıda dökmenin imkansız olduğu, anlatılmaz yaşanır türde maçlardır. Gillette Stadium’da oynanan 21 playoff maçında alınan üç mağlubiyetin ikisinin Ravens’a karşı olması kesinlikle rastlantı değil, en son müsabakada bu rakam üçe çok yaklaşmıştı. Kaidenin şaşmadığını sağolsun bu maçta da fazlasıyla gördük.

23-3’lük başlangıcın devamında Cyrus Jones, bu sezon yapmaya alışkın olduğu hatalara bir yenisini ekledi. Devamında Jones’un bir hata daha yapmasını göze alamayan Slater’ın bu kez kendisi fumble yaptı ve iki dakikalık zaman zarfında skor 23-17’e geldi.  Bu sezon toplamda yaptığı 5 fumble, normalde birisinin takımdan kesilmesi için fazlasıyla yeter bir sebep lakin Cyrus Jones Alabama çıkışlı ve Patriots’ın son draftta en yüksek sıradan seçimi olduğu için şu an için yırtmış durumda. Öte yandan bu sezon takıma katılan ama draft edilme başarısı göstermeyen bir başka Jones ekmeğini taştan çıkartmayı sürdürüyor. Jonathan Jones bu sezonun en büyük kazanımlarından biri.

Jones’un yaptırdığı safety ve bu sezon hiçbir FG kaçırmayan Justin Tucker’ın vuruşunu bloklayarak hanesine ilk ıskayı yazdıran Shea Mcclellin’in çabası olmasa son çeyreğin ortasına beraberlikle girmiş olacaktık. Danny Amendola’nın yokluğunda ufak çaplı return krizini en son RB James White ile aşmaya giriştiğimiz bir dönemde Ravens maçı her sonuca gebe gibi duruyordu. Neyse ki White hata yapmadı ve hemen ardındaki down hakkında Brady, Chris Hogan’ı bularak yaptığı TD ile takıma rahat bir nefes aldırdı.

15. Hafta – Denver Broncos Deplasmanı

Geldik Brady’nin bölüm sonu canavarına. Kariyerinin başından bu yana Mile High Stadium onun en zorlandığı mecra olmuştur. Kariyerinde aldığı ilk play-off mağlubiyeti ve uzatmada gördüğü ilk yenilgi burada. Geçen sezon hem uzatmada kaybetti, hem de play-off’ta yenildi. AFC finalinde gördüğü son iki yenilgi burada. Bunların ilkinde secondary, ikincisinde O-Line zafiyetiyle kaybettik. Bu maçta iki grup da olağanüstü iş çıkarttı.

Brady’e gelirsek tutuk olmasa da temkinli başladı maça. Jets’te olduğu gibi saygısı yahut çekincesi yalnız Revis’e ya da bir kişiye değil, tüm Broncos secondary’sine dönüktü. Yere yakın şekilde yakalanmasına müsait olacak şekilde alçaktan pas atmasına yakalayıcılar uyum sağlayamadı ve bu sebeple ilk çeyrek boyunca Brady isabet bulamadı. Trevor Siemian ise bu süreçte TE’leri çok iyi besledi, ta ki Logan Ryan ikinci çeyrekte redzone’a çok yakınken onu intercept edene dek. Ardından gelen drive’da Brady ilk isabetli pasını ve Patriots ilk TD’ını buldu.

Marcus Cannon için bu maçın ayrı bir önemi vardı çünkü bir önceki maçta onu çaresiz bırakan Von Miller’la yine eşleşecekti. Geçtiğimiz ay beş yıllık kontratla Brady’nin bile sahip olamadığı kadar vadeli kontratı kapan Cannon’ın en ciddi sınavıydı. Harika bir iş çıkarttı diyebilirim. Emektar koç Dante Scarnecchia’nın çabaları sayesinde bitti denilecek bir kariyer baştan yaratıldı. O-Line geneli için hala zorlu bir sınavdı nitekim Brady topu devamlı erken çıkartmak zorunda kaldı. Hatta geçen sezonun Broncos’a karşı ortalamasına paralel bir isabet yüzdesiyle oynadı (%50). TD bulamadı ve 70 QBR’ın altında tamamladı. Buna karşın Malcolm Butler’ın özellikle Sanders karşısında devleştiği secondary’nin göz açtırmamasıyla birlikte Broncos’a evinde TD yüzü göstermeden galip ayrılmayı bildik. Hücum performansları, Orange Crush namıyla ün salmış Broncos savunmasını pek memnun bırakmadığı için maç sonunda kavga çıktığı basına yansıdı. Bu maçla birlikte Brady Broncos’a karşı derecesini deplasmanda 3-7, toplamda 7-9’a çıkarttı. Broncos hala Brady’nin kazanmaktan çok kaybettiği tek takım ligdeki.

16. Hafta – New York Jets Maçı

Üçüncü çeyrek başında Jets üçüncü punt’ı atarken iki QB ile toplamda buldukları isabetli pas sayısı yalnızca üçtü. Geçirdiği sakatlığa rağmen maça dönen Sheldon Richardson haricinde (Brandon Marshall’a bu yüzden sitem etti) baştan sona sirayet etmiş vurdumduymazlık, haliyle maç sonu sıfıra karşı yenilmemek için üç sayı değerindeki FG’a razı gelen bir Jets vardı sahada.

Jets hücumu basitçe Powell’ın yaptığı koşulara, Marshall ile kısa ve Robinson ile uzun pas kazançlarına dayalıydı fakat yalnızca Powell ile başarı kaydedebildiler. Petty için çok talihsiz bir maç oldu. İlk iki drive’da bir interception ve toplamda takımın eski altı (-6) yardda kalması skandal ötesiydi. Üçüncü drive’da fumble sonrası Malcolm Butler’ı durdurmayı başarsa da bu ona sakatlığa mal oldu ve Jets yine Fitzpatrick’e mecbur kaldı. Marshall’ın sakatlığı sonrası görevini Enunwa devraldı.

Bilhassa Brady sayesinde Patriots verimli hücum etmiş olmasına karşın Jets’in top kayıpları kendi yarısahası dahilinde olduğu için hemen hemen her drive’dan sayıyla dönmek çok kolay oldu. 41 sayıyı sadece 325 yard mesafe katederek elde etti. Özel olarak LeGarrette Blount 15. maçta 17. TD ile klüp rekoru kırdı. O-Line yine fena iş çıkartmadı.

Broncos maçıyla beraber iki maç boyunca rakibe TD yüzü göstermedik. Rams maçının son anlarında gelen TD ve Ravens maçında special team hatalarından kaynaklı gelen TD’lar olmasa bu seriyi 4 maça çıkartabilirdik ki bu rakipler açısından korkunç bir tablo. Genelde Patriots’ın veya Brady’nin en verimli sezona ulaşıp ulaşmadığı medyada yer alırken bir anda 85 Bears’i mukayesesi içinde yer almak garip bir enstantane olurdu.

17. Hafta – Miami Dolphins Deplasmanı

İlk çeyrekte toplam yardlarda 169-4’lük bir üstünlük elde edip, ikinci çeyreğine 17-0’lık üstünlükle başladığımız bir maçtı. Dolphins surda gediği önce Ajayi’nin koşularıyla ve secondary’nin bir önceki maça paralel biçimde çökmesiyle pas oyununda açmaya başladı. 20-14’lük skorla maç ortaya gelmiş gibi görünse de Brady Ravens maçında olduğu gibi soluğu yine bir sonraki drive’da hemen aldırmayı başardı.

Buna rağmen Dolphins pas oyununda çarkları iyi işledi ve Matt Moore ile redzone’a yeniden yaklaşmayı başardı. Maçın tekrar ortaya gelmesi söz konusuyken McCourty’nin fumble zorlamasıyla boşta kalan topu McClellin Dolphins bölgesine kadar taşıdı. Blount’un bulduğu 18. TD ve Edelman’la gelen 2 sayılık conversion sayesinde (2009’da Peterson’dan sonra bu rakamı yakalayan ilk oyuncu) fark 3 drive’da kapatılabilecek düzeye çıkınca kazanan taraf netleşmiş oldu. Patriots bu sonuçla birlikte Raiders-Broncos maçının neticesini beklemeksizin konferans liderliğini garantiledi. Brady bir sezonda interception başına 14 TD yapma başarısı gösteren ilk oyuncu oldu.

Patriots’un sezonluk özetine gelecek olursak. Hücumdaki silah çeşitliliği pek de Gronkowski’nin yokluğunu aratacak türde değil. Tabii ki rakip açısından pası yakalayıp doludizgin koşturan Gronkowski kadar endişelendirecek bir başka kare yoktur. Yine de sadece koşudaki çeşitlilik başlı başına ciddi bir faktör. Blount atletik yönleriyle en optimum aralığında. Eskiden güçlü ama hantal bir görüntü çizerken şu an sürat ve çevikliği, aynı zamanda O-Line’ın açtığı boşluklardan faydalanma becerisi çok üst düzey.

Dion Lewis giderek daha iyi form yakalıyor. White ile Blount arasındaki hibrit RB ihtiyacını doldurmuş vaziyette.

O-Line bir felakete yol açmaya elvermeyecek kadar güvenilir durumda. Brady, biraz da kendi çabaları sayesinde cepte çok ciddi süre elde ediyor. Geçen yıla göre maç başına 1 sack daha az yiyor. Koşuda ise ligin en çok yard elde eden yedinci takımı oldu, Blount faktörüyle TD’larda beşinci sırada. D-Line ortadan yapılan koşulara karşı çok dirayetli. Sack konusunda “second gear”dan yoksun görünüyorlar. Elandon Roberts, Kyle van Noy ve Shea McClellin yaptığı işler hayli underrated ve hepsinden önemlisi Hightower sezonun büyük bölümünü sağlıklı geçirebilmiş durumda.

Draft ve free agent imzalarıyla front office sezonun gizli kahramanı oldu. Michael Floyd hamlesini başta çok yadırgasam da Dolphins maçında her taraftarın takdirini kazandığı kesin. Altı kişinin tackle’ına rağmen yaptığı TD ve Edelman’ın TD’ında Lippett’a yaptığı tackle harikaydı. WR pozisyonunda Brady’e müthiş bir alternatif zenginliği kazandırıldı. Buna White, Lewis ve Bennett’i de eklediğimizde hücumda durdurulması imkansıza yakın bir takım karşımıza çıkıyor.

En büyük defektimiz şu an için defansif snap’lerde Butler ve Logan Ryan’a soluk aldırabilecek bir CB’den yoksun kalışımız.  Eric Rowe her maç kritik bir hatada pay sahibi oluyor. Justin Coleman ve Cyrus Jones ise onu telafi edebilecek durumda değiller. Yine de secondary’nin özellikle catch olsa bile hemen tackle vurması ve yansıttıkları karakter kayda değer. Konferansta olası eşleşmelerimize gelirsek şu an için yüzeysel bir yorum yapacak olursam Le’Veon Bell ve Tyreek Hill haricinde hesapları alt üst edebilecek bir rakip hücum oyuncusu göremiyorum. Muhtemelen biz biriyle eşleşene dek bir diğeri devre dışı kalmış olacak acak. Genel olarak şampiyonluk için ciddi bir endişe kaynağı görmüyorum takım şampiyon olmayı hakedecek kadar iyi. Bir sonraki yazı, eğer New England Patriots oraya kadar varmayı başarabilirse Super Bowl arefesinde olur. Görüşmek üzere…