Pazar gecesi Malatya – Fenerbahçe maçının kafasıyla yastığa başımı koyunca sabahın 4:30’unda kalkıp maçı izleme şansım kalmamıştı. Ancak yalan yok, bütün gece sabaha kadar kafamda, rüyamda maçı ben oynattım. Belki 10 kere uyanmış, saate bakmış ve yeniden uykuya dönmüşümdür. Tam olarak ayılamasam da, işe gidecek olmanın da zoruyla yataktan kalkıp telefondan maçı açtığımda son çeyrek başlamak üzere ve ekrandaki skor uyku mahmurluğuyla fark edilemeyecek gariplikteydi. O ekranda yazan yan yana sayılar 8-30 muydu yoksa ben hala hayal mi görmekteydim? Skoru doğru gördüğümü fark edip hemen yayını kapatarak günün kalanını keyifle geçirmenin ardından akşam herkes yattıktan sonra maçın tamamını (8-37) izledim. Keyifle. İleri, geri sararak. Skoru biliyor olmanın da verdiği rahatlıkla.

Öncelikle rakip Aaron Rodgers olmasa rahatlıkla ilk yarı sonunda bitti bu maç denilebilirmiş. Heleki daha bir hafta önce Broncos – Vikings maçında ilk devreyi 20 sayı geride kapatan hemen hiç kimsenin maçı çeviremediğine dair istatistikle karşılaştıktan sonra 18’den döndüren Brady varsa Rodgers neden 23’den çeviremesin? Ama çeviremedi işte. Bırakın geri dönmeyi, farkın daha da açılmasına bile engel olamadı NFC’nin favorilerinden Packers. Maça, son zamanların moda tabiriyle, adeta çiğ et yiyerek çıkmış gibi başlayan 49ers savunması devamında nasıl başladıysa öyle de sonuçlandırdı.

Savunma dedik madem, öyle devam edelim. 49ers savunmasının Aaron Rodgers yönetimindeki bir Green Bay’i third down’larda 15’de bir başarıda tutması inanılmaz. Hani bunu bilmeyen birine söylesen o maçta Green Bay’de QB olarak DeShone Kizer falan mı vardı diye sorar muhtemelen. Zaten 12. haftaya gelene kadar NFL’in en iyi dokuzuncu hücumu olarak istatistiklerde kendine yer bulan Green Bay’in maçı bir touchdown, bir tane two-point conversion ile tamamlamış olması 49ers’ın bütün olarak nasıl olağanüstü bir savunma akşamını geride bıraktığının en büyük işareti oldu. Savunmanın her hafta olduğu gibi lideri, savunma koordinatörü Robert Saleh’in de “O bu savunmanın quarterback’idir.” dediği Fred Warner’dı. Her ne kadar Arik Armstead, Nick Bosa ve DeForest Buckner ön üçlüsü 3,5 sack, yedi QB teması ile sürekli Aaron Rodgers’ı baskı altında tutsa da maçın hareketi açılış drive’ında Rodgers’ı sack’lerken elindeki topu da düşürerek Bosa’nın topu kapmasının ve hemen sonrasında Coleman’ın touchdown’ına yolu açan Fred Warner’dan geldi. Böylelikle maça adeta 7-0 önde başlamanın yanında 49ers savunması daha ilk drive’da bu maçın sonuna kadar hayatın Rodgers ve arkadaşları için hiç de kolay geçmeyeceğini göstermiş oldu.

Hani “10 numara iş” derler ya Green Bay maçında 49ers savunmasının her hattı için bu terim kullanılabilir aslında. Ön savunma hattı (D-Line), linebackerlar (Fred Warner’in yanında Dree Greenlaw’ın sessiz sedasız ama etkileyici çaylak performansı), arka savunmada beni her hafta daha da yanıltan cornerback Emmanuel Moseley, bu maç özel bir oyun ortaya koyan Jimmy Ward, safety oynamasına rağmen Rodgers’ı sack’lemeyi başaran Jaquiski Tartt ve her maç saçma sapan cezalara yol açsa da orada dikildiği için bile Rodgers’ın o bölgeye pas atmadığı Richard Sherman 10 numara bir maçı daha geride bıraktılar

İlk yarının 23-0’lık skoru aslında biraz aldatıcı. Genel olarak ilk yarının en çok yorulanları belki de punter’lardı. Yalnız 49ers savunması değil, ilk yarıda Green Bay savunması da fena iş çıkarmadı aslında. Sadece iki çeyrekte Green Bay altı, 49ers üç kez punt yaptı. İyi ama nasıl oldu da ilk yarıyı 23-0 gibi açık ara ile önde kapadı. Birincisi daha ilk drive’daki o fumble ve sonrasındaki 49ers touchdown’ı. Yarının ikinci touchdown’ı ise adeta devre biterken hediye gibi geldi ve 49ers üç oyun ile Deebo Samuel’in 42 yardlık koşusu sonucu touchdown’a gitti. Bence Packers adına maçın kötülerinden biri de punter JK Scott’tu. Punter kötü olur mu? Evet olur. Devrenin son iki dakikasında rakibe 32 yardlık punt ile kalene 60 yard mesafeden hücum ettirirsen bence bu kötü punter’lıktır. Bazen herkes reach dese de draft’ın dördüncü tur seçimini Punter’a harcayarak maç içinde ufak avantajlar sağlayabiliyorsunuz.

Hücum hattına gelecek olursak. Oyuna tutuk başladılar. Özellikle Staley’in yokluğunda sol tackle pozisyonunda daha önceleri oldukça temiz iş çıkaran Justin Skule Za’Darius Smith’e karşı paspas olunca yerini Daniel Brunskill’e bırakmak zorunda kaldı. Skule’nin oyunda kaldığı süre boyunca Jimmy Garoppolo özellikle ilk çeyrekte iki kez sack olurken maçın kalan kısmını bir sack ile kurtardı. Brunskill’in bulduğu şansı iyi değerlendirdiğini söyleyebilir, zira o oyuna girdiği andan itibaren Garoppolo pas için daha fazla zaman bulmaya başladı. Maçın açılış ve kapanış sayıları koşu oyunlarıyla geldi. Maç boyunca hala sezonun ilk yarısındaki koşu oyunu verimliliğine ulaşılamamış olsa da sakat Breida’nın yokluğunda üçüncü koşucu Raheem Mostert toplamda 45 yard ama neredeyse tamamı firsth down kazandırıcı (biri de touchdown) fayda seviyesi yüksek performans sergiledi. Toplamda 112 yardlık koşu oyunu skoru bu kadar önde götürülen bir maç için az ama maç boyunca pek de ihtiyaç duyulmadığından kabul edilir seviyede kaldı.

Pas oyunu koşu oyununa göre çok daha verimli geçti. İki hafta önceki Seattle maçında düşürülen topların ardından hem geçen yılın en formda receiver’ı Kendrick Bourne hem de yükselen formuyla takımın ilk receiver’ı olmayı başaran Deebo Samuel az ama öz işlere imza attılar. Samuel bir tanesi touchdown ile sonuçlanan 42 yardlık olmak üzere iki top tutmada 50, Bourne ise yine iki top tutmada 27 yard ile maçı tamamladı. Sezon arası Broncos’dan takıma katılan Emmanuel Sanders iki hafta önceki sakatlığın da etkisiyle sadece bir kez topla buluşup onu da firsth down ile sonuçlandırdı. Gelelim hem pas oyununun, hem koşu oyununun hem de adeta maçın yıldız ismi, sezonun şu ana kadar tartışmasız en iyi tight end’i, koca adam George Kittle’a. İki haftalık yokluğu sadece pas değil koşu hücumunda da hissedilen Kittle özellikle maçın ikinci yarısında Packers’a çekici indiren adam oldu. (Öğreten adam mode: On) Bilen bilir literatürde Kaos teorisi de denilen “Kelebek Etkisi” teorisi adında bir teori vardır. Temelde gezegenin bir noktasındaki küçük bir olayın başka bir noktadaki çok daha büyük ve yıkıcı bir olaya sebebiyet verebileceğine ilişkin, bir sistemdeki kelebeğin kanat çırpması gibi küçük bir etkinin, başka bir sistemi alt üst edecek kadar büyük bir sonuç doğurabilmesini örnekleyerek açıklanmış, ismini de buradan alan bir teori. “Yok artık! Daha neler?” diyebilirsiniz ama işte 49ers için bu kelebeğin Kittle olduğu bir “Kittle Etkisi”nden bahsedeceğim biraz.

Kittle’ın sahadaki varlığı dahi rakip savunmaların bocalamasına yol açıyor. Sadece pas tehdidi değil aynı zamanda blok desteği de üst seviyede. Rakip savunmalar bir yandan onun bloğundan kaçmaya çalışırken diğer yandan onu da gözden kaçırmama çabası içine giriyor. Kittle’a odaklanılsa muhakkak boşa çıkacak bir başkası olacak, Ondan kaçılsa Kittle boşa kalacak, cüssesi itibariyle zapt edilmesi zor ya devirecek ya da ceza yiyeceksiniz. Velhasıl hem eşleşme problemi hem savunma problemi yaratan hileli oyuncu gibi Kittle. Bu maçta da onun gibi bir adamı sahanın tam ortasında bom boş bırakmanın sonucunun 61 yardlık top tutuş ve touchdown olduğunu gösterir bir örnek yaşadık. Pozisyonu ilk gördüğümde gözlerime inanamadım. Hani Messi topu aldığında önünü tamamen açmak gibi bir an. Yaşadığı sakatlığın etkisiyle ilk yarıda pek oyuna girmeyen, yerini daha çok Garret Celek’e bırakan Kittle ikinci yarıda 21.5 yard ortalama ile toplam 129 yard ve çok sayıda blok desteği ile maçı tamamladı.

37-8’lik bir galibiyet sonrası en çok konuşulacak kişi muhtemelen o takımın oyun kurucusu olmalıydı. Ancak bu maçın ardından Jimmy Garoppolo için söylenecek tek söz “mükemmel” idare ettiği olabilir. Bunu sadece 20 denemede 14 isabet ile 253 yard, iki touchdown ve 0 interception’lık (inanılmaz ama evet sıfır) istatistiklerine bakarak değil maçı baştan sona izlerken bir “seyirci” olarak bende yarattığı etkiyi düşünerek söylüyorum. Garoppolo rakip savunmanın tüm baskısını hissettiği anlar da dâhil son derece rahat ve kendinden emin bir maç oynadı. Hiç macera aramadı. Cep dışına çıkıp, hücum hattından da yeterince koruma aldığı anlarda Kittle gibi, Samuel gibi kendini boşa çıkaran arkadaşlarını ıskalamadı, genelde ilk iki haklarda topları koşuculara teslim ettikten sonra third down’larda sakin kalıp oyunun süresini uzatmayı başardı. Gösterişli değil ama hayli yeterliydi. Maçtan sonra Packers koçu Matt LaFleur’un “Hem oyun hem de koçun oyuna etkisi olarak (outcoached) yenildik” sözleri gibi Garoppolo da Rodgers’a karşı maç boyunca üstünlük kurmayı başardı.

LaFleur’ün “outcoached” sözlerine istinaden iki kelime de Shanahan için etmek gerekirse; oyun seçimleri de oyun kurguları kadar iyiydi. Kittle’ı, Samuel’i savunmalarından sıyıran, Mostert’i Kızıldeniz’i yarar gibi savunma ortasından geçip touchdown’a gönderen oyunlarda hep Shanahan dokunuşları vardı. Getirilebilecek tek eleştiri takımın geçen seneden beri fazla ceza almasına engel olamaması. Bu maçta da dokuz seferde 78 yard ceza alan takımın bu sorununa bir el atılması gerek. Bu arada ceza demişken, maç içinde lehimize atılan sarı bayrakların da olduğunu belirtmekte yarar var. Omuza dokunuyor gibi görünen elin yüze temas, yandan yapılan müdahalenin arkadan itme ve skor 23-8 iken Jimmy Graham’in topu tuttuktan sonra iki adım attıktan sonra yere düşerken Jimmie Ward’ın müdahalesiyle düşürdüğü topun “catch” yerine “tamamlanmamış pas” sayılması gibi kararlarda “şanslı“ olan tarafın 49ers olduğunu belirtmeden geçmeyeyim.

Maçın sonlarına doğru ekranda beliren bilgi notuna göre 49ers’ın 0.800 ve üstü galibiyet oranına sahip üç takımla Green Bay, Ravens ve Saints, yapacağı sıralı maç fikstürü, zorluk açısından Super Bowl çağında bir ilkmiş. Hani daha sonraki Falcons, Rams ve Seahawks maçlarını saymıyorum bile. Savunmanın Cardinals maçlarında Kyler Murray’a karşı ortaya koyduğu performans göze önüne alındığında şu an NFL’in en savunulması zor mobil oyun kurucusu Lamar Jackson ve Ravens’a karşı ne yapacağımızı ben de çok merak ediyorum. Fikstürün en zor üç maçının ilkini büyük umut vadeden bir oyunla kazandık. Bu haliyle Saints, Rams ve Falcons maçlarının da favorisi biz oluruz diye düşünüyorum. Green Bay maçı ile birlikte Amerika’da “Bu Haftanın Maçı” olmaya aday maçları oynamaya başlayacak 49ers, hak ettiğini düşündüğü Super Bowl adaylığı payesini kazanabilmek için kalan maçların en az üç tanesini daha kazanmalı.

Bu arada batı yakasında bu gelişmeler devam ederken Amerika’nın güneydoğusunda, Tennessee’nin bağrında da bir süredir ilginç gelişmeler oluyor. İster inanın ister inanmayın ama aşağıdaki yazar fotoğrafında da gördüğünüz gibi gönlümün bir yerinde, ara sıcak kıvamında da olsa bir Tennessee Titans sevgisi yok değil. Lakin yıllardır bu Mariota çapsızı yüzünden yüzde ellilik takım hüviyetinden bir adım öteye gidemeyen ancak nasıl oluyorsa bir şekilde playoff’a kalmayı başaran, playoff’a kalmanın ötesinde yine nasıl olduğu anlaşılmayan bir şekilde arada playoff maçı da kazanan Titans resmen insanı heyecanlandıran top oynamaya başladı. Üstelik bunu da Tennessee Titans’a yakışır bir gariplikle, çoğunluğun, “Bu adamdan cacık olmaz” dediği Ryan Tannehill ile başarıyorlar.

Dandik Broncos’a 16-0 kaybettikten sonra Mariota’dan oyun kuruculuk görevini devralan Tannehill o maçtan sonra çıktığı beş maçın dördünü kazanmayı bildi. Bu beş maçın üçünde interception’ı yok. Kazandığı maçlar arasında Chargers ve Chiefs gibi takımlar da var. Mariota’dan farklı olarak en azından her maç “Touchdown” pası var :) ve top kaybı düşük. Tennessee son kazandığı maçlarla wild card, hatta AFC Güney’i alma potasına girmiş oldu. Bu hafta büyük eksiklerle karşılarına çıkacak olan Colts ve sonrasında oynayacakları iki Texans maçlarına göre division’ı bile kazanabilirler. Savunmaları oldukça iyi, ligin en az sayı yiyen dokuzuncu takımı. Genelde sezonun sonuna doğru formu yükselen ama bu sene erken :) form tutan Derrick Henry ve 11 maçta 581 yard, dört touchdown’lık iş çıkaran çaylak A.J. Brown ile beş hafta öncesine göre en azından göz kanatmayan maçlar izletmeye başladılar. Her sene olduğu gibi kimsenin istemediği bir sürprizi daha yaparlarsa şaşırmayacağım. İyi seyirler…