Final maçı ülkemizde football oynayan, çalıştıran, takım idarecisi olan ya da herhangi bir şekilde football camiasının içinde olan herkes için en heyecanla beklenen organizasyondur. Bu yıl ligde zirvede yer alan 2 takımın final maçında yer alması camia açısından çok da sürpriz olmadı. Ancak final maçı baştan sona sürprizlerle doluydu.
Öncelikle sahanın kendisi bir sorundu. Yeri, ölçüleri, donanımı, zemini bakımından çok kötü olmamakla birlikte final maçına yakıştığını söylememiz zor olur. Son hafta belirlenen bir şehirde, 6 gün kala belirlenen bir sahada, sıfır bütçe ile, sponsor desteği olmadan oynanan bir final maçı ancak bu kadar iyi organize edilebilirdi. Burada yiğidi öldürüp hakkını vermek gerekir. NFLTR ekibi gerçekten son derece iyi bir iş çıkardı. Ben dahil pek çok insanın “Bulaşmayın, başarısızlığın faturası üzerinize kalır.” dememize rağmen yılmadan, usanmadan gece-gündüz çalışarak organizasyona çok büyük katkılar sağladılar.
Dışarıdan bir gözle bakıldığında, hala takımların donanımlarının eksik olduğu göze çarpmakta. Çorapların hemen hepsi farklı renk ve boyutta, kaskların renkleri de renk tonları da farklı, ped set’ler eksik ya da sünger gibi materyallerden yapılma. Federasyonun finale çıkan takımlara tozluk, forma, pant ve 7 parça pad seti konusunda destek vermesi lazım. Ayrıca takımların da bileklik, kolluk, eldiven, underarmour, ayakkabı gibi bireysel kullanılan tüm aksesuarlarda takım renklerinin kullanılması şartını getirmesi gerekiyor. Dışarıdan bakınca çok rahatsız edici bir görüntü oluşturuyor. Yine görsellik olarak cheerleader olması gereken bir maç final maçı. Takımların ekipleri yoksa federasyon basketbol takımlarına cheerleading yapan ekiplerle temasa geçip bu ekipleri final maçı için ayarlayabilirdi.
Hakemler konusunda her ne kadar yol kat edilmiş olsa da, bir maç ancak bu kadar uzun oynatılabilir. İki takımın da toplamda 6 pas denemesi olduğunu ve maç boyunca koştuğunu var sayarsak, maçın en fazla 2 buçuk saat sürmesi gerekiyordu. Ancak yine 3 buçuk saat süren bir maç izledik. Üstelik yine sadece 2 takımın hücum topları ile oynandı maç. Sağa sola kaçan toplar geç geldi, yere konup süre başlatılana kadar vakit kaybı oldu, karar verilmesi uzun sürdü, oyun çok durdu, gereksiz uzun beklemeler yaşandı. Bir diğer eksik de, sahada aynı anda en az 3 – 4 kasksız oyuncu olmasıydı. Posession değişikliklerinde özellikle hemen tüm oyuncular kasklarını sahada çıkardılar yine. Bu kural sanırım hiç bir zaman uygulanmayacak ülkemizde. Zincir ekibi yine ağır çalıştı. Yanlış ve yavaş hareket etti.
EFAF ve CEFL’de mücadele eden 4 takıma sahip olan ülkemizdeki football profiline hiç yakışmayan bir istatistik bilgisini daha paylaşmak isterim. Field goal attempt: 0. Kaydedilen 5 T.D.’a rağmen, P.A.T.: 1. Yani final maçında special team’lerin skora katkısı sadece ve sadece 1 sayı.
Tüm bunlar yine de geçmiş yıllara kıyasla daha iyiydi diyebiliriz. Zamanla çok daha iyi ve organize olacağını umut ederek yazdığım, yapıcı eleştiriler. Umarım tüm bu aksaklıklar ilerki organizasyonlar için ölçü olacaktır. Mesela önümüzdeki yılların finallerinin oynanacağı tarihler ve sahalar sezon başında belirlenmeli. Final maçı için organizasyon komitesi kurulmalı, belli bir bütçe ayırılmalı, sadece organizasyonun başarısı için değil, aynı zamanda sponsorluk ve tanıtım konularında da faaliyetler yürütülmelidir.
Gelelim sahada mücadele eden takımlara. Gazi için tek değişiklik çok fazla sakat vermeleri ve pek çok oyuncuyu çift taraflı oynatmaları oldu diyebiliriz. Bu yıl çift taraflı oyuncu sayısında nispeten olumlu bir adım atmalarına rağmen toplamda 4 sakatlıkla yine geçen yıllardaki gibi çift taraflı oyunculardan oluşan bir takım oluşturmak zorunda kaldılar. Bunun dışındaki yine aynı playbook ile oynadılar. Koşu oyunları her zamanki gibi etkiliydi. Sakatlıklar neticesinde aksaklıklar meydana gelse de, yine yard kazanmayı bildiler. Defansları bol blitz’li, box’ı kalabalık tutarak rakibe baskı yaratmayı tercih etti. Genelde rakibe yard verseler de, özellikle red zone’da rakibi durdurmayı başardılar. Yine special team’leri aksadı. Hatta maçı kaybettirdi diyebiliriz. Yapılan punt fake-run fake-punt denemesi Warriors için maçın kader anı oldu diyebiliriz. Ayrıca yine d-back’ler deep zone’da geniş açıklar verdi.
Cavaliers zaten maçın favorisiydi. Büyük bir sürpriz oldu ve maça # 7 Burak ile başladılar. Ancak daha sonra öğrenildi ki # 9 Güçhan sakatlandığı için maça tek QB ile çıkmışlar. Yine klasik spread formation koşuları yapıldı. Hemen tüm oyunları aynıydı ve daha önce Cavs’i izlemiş olan herhangi bir Coach dizilişten, motion’dan ve oyuncu değişikliklerinden hangi oyunun oynanacağını tahmin edebilirdi. Etti de. Zaten iki takım da bu denli ezbere ve tutucu oynadığı için maç umulduğu kadar yüksek skorlu geçmedi. Cavaliers defansı box’ı değil L.O.S.’i kalabalık tuttu. Her down 6 – 8 oyuncu ile flat’leri kapattı. Pull’ları okuyan d-back’lerin de koşu yönüne swarm etmesi ile Warriors koşularını durdurmayı başardı. Cavaliers defansının en ön plana çıkan iki unsuru swarm ve open field tackling’de son derece başarılı olan secondary’leri.
Cavaliers cephesinde anlam veremediklerim ise, sağlak oynayan bir QB ile çıkılan bir maçta, pass route’larının sola bootleg yapılarak atılması. QB açısından inanılmaz rahatsız edici bir durum. Neyse ki bu durum Turkey Bowl MVP’si # 7 Burak’ı çok rahatsız etmedi. Zira yanlış hatırlamıyorsam toplamda 4 pas oyunu verildi. Bunlardan birinde 40 yardlık bir reception geldi. Birinde end zone’da düşürülen bir pas izledik. Diğer ikisi de sanıyorum yanlış koşulan rotalar ya da yanlış execution sebebi ile incomplete oldu. İlk yarı Burak hemen hiç koşturulmadı ve pas oyunu verilmedi. Warriors’un risk alarak sürekli blitz yaptığı bölgeye hiç screen paslar atılmadı. Ki bu bölgelerde büyük alanlar açılıyordu her seferinde. Son derece etkili bir QB ve WR package’a sahip takımı olmasına rağmen toplamda Warriors ile aynı oranda pas denemesi de Cavaliers’ın anlam veremediğim bir diğer stratejisi oldu.
Gelelim maçın analizine. İlk çeyrek Cavaliers daha etkili gözükse de iki kez red zone’dan eli boş döndü. Sadece ve sadece counter koştukları için, rakibin arka alanda yaslanacağı derin boşluklar olmadığı durumlarda spread formation pek etkili olamıyor. Adı üzerinde, spread. Sahaya yayılıyorsun. Rakip de sana göre dizildiği için rakip defans da geniş bir alana yayılıyor. Ancak red zone’a geldiğinde sen ne kadar spread etsen de, rakip için savunulacak alan 10 – 20 yard’lık bir mesafe kaldığı için spread formation işlevini önemli ölçüde yitiriyor. Bu durumlarda ya formasyon değişikliği ya da ezber bozan oyunlar gerekli oluyor. Ancak Cavs rakibinin ezberini bozmadığı için her iki red zone appearance’ından da eli boş döndü. Böylelikle ilk çeyrek skorsuz kapandı.
İkinci çeyrekte Warriors hücumu ilk çeyrektekinden daha etkili bir görüntü sergilememsine rağmen Cavaliers’ın üst üste gelen iki tane 15’er yard’lık (personal foul) cezası ile red zona’a girdi ve ezber bozan bir pas oyunu ile # 48 Gürkan’ın 14 yard’lık reception’ı ve başarılı PAT’ı ile 7 sayıya ulaştı. Bunun ardından Cavaliers biraz kıpırdandı ve # 7 Burak’ı daha çok koşturmaya başladı. Bunun da neticesini aynı drive’ın içinde aldı. Zira # 7 Burak’ın 17 yardlık koşusu ile skoru 7 – 6’ya taşıdı. Gazi defansı 2 point conversion’da da bol blitz’li bir package ile sahaya çıkınca # 7 Burak sack oldu ve ilk yarı Warriors’un 7 – 6 üstünlüğü ile kapandı. Maçın ilk yarısından akılda kalan en güzel iki oyunu ise her iki tarafın atmış olduğu, maçın tek complete paslarıydı.
İkinci yarıya da Warriors hızlı başladı. Yine soldan bir koşu oyunu ile # 23 Ali 81 yardlık bir koşu T.D.’u ile skoru 13 – 6’ya taşıdı. P.A.T. yandan dışarı gidince Kick off Warriors’un 13 – 6 üstünlüğü ile yapıldı. Aslında bu noktada maçın kaderi değişti diyebiliriz. Zira Cavaliers silahlarını daha etkili kullanmaya başladı. Özellikle # 7 Burak üzerinden option oyunları oynamaya başlamaları düğümü çözdü diyebiliriz. Yine böyle bir oyun sonucunda Burak’ın Warriors 5 yardında # 24 Onat’a yaptığı toss ile Cavaliers skoru 13 – 12’ye taşıdı. 2 point converson yine başarısız olunca maç yine Warriors’un üstünlüğü ile devam etti. Bu noktada Warriors hücumu sakatlıkların, çift taraflı oyuncuların yorgunluğu ve konsantrasyon eksikliği neticesinde gelen cezaların ceremesini çekti diyebiliriz. Zira oynadıkları Double Wing T formasyonu her down 3 – 4 yard ilerleyerek rakip defansı yormayı, açıklar vermeye zorlamayı, hem sayı üreteme hem de rakibe ball posession vermemeyi amaçlayan bir hücum anlayışıdır. Ancak çok etkili pas oyunlarına sahip olmayan takımlar 10 yard ve üzeri cezaları tolore etmekte oldukça zorlanıyorlar. Warriors da bu cezalar neticesinde pas denelerine girdiyse de sonuç alamadı ve topu Cavaliers’e teslim etmek zorunda kaldı. Ancak topu teslim etme şakli maçın kaderini belirledi diyebiliriz. Warriors punter’ı # 48 Gürkan ilk yarıda çok başarılı bir punt fake run ile uzun bir mesafe katederek takımına 1st down kazandırmayı bilmişti. Bu koşusu onu topu aldıktan sonra koşu denemeye itmiş olsa gerek ki topu alınca önce kendi sağına açıldı. Ancak swarm ve contain konusunda son derece başarılı bir ekip olan Cavaliers defansı # 48 Gürkan’a koşması için alan bırakmayınca son bir çaba ile punt denemesi geldi. Tabi ki son derece başarısız bir punt’ın ardından L.O.S.’in 5 yard ilerisinde yerden seke seke giden topu recover eden Cavaliers d-back’i punt return T.D. yapsa da hatalı bir düdük neredeyse maçın kaderini belirleyecekti.
Bu noktada hatalı düdük dışında klasikleşmiş bir görüntüye daha tanık olduk ve hakemler sahanın ortasında toplanıp 10 dakika yuvarlak masa toplantısı düzenlediler. Verilecek karar zaten hiç kimseyi tatmin etmeyecekti. O sebebple bu kadar uzun sürede verilmesinin kimseye bir faydası olmadı. Ancak tribündeki izleyicileri son derece sıkan bir periyod oldu. İşte özellikle bu tür anlarda izleyicilerin keyif alacağı şovlar büyük katkı sağlıyor. Uzun bekleyişin sonunda sürpriz bir karar çıkmayınca Cavaliers iyi bir field possession ile şampiyonluğa giden drive’ına başladı. Warriors 4 yardında 1st and goal oynayan her denemesinde 1’er yard ilerleyerek # 7 Burak’ın, yine beklenen bir oyun neticesinde, QB sneak’ı ile maçta ilk ve nihai olarak öne geçti. Maçta rakibin 1 yard çizgisinde 4th and goal oynayan bir takım QB sneak yapacağını rakibe nasıl ilan eder? Tabi ki shotgun’dan under center snap’a geçerek. Tabi ki Warriors defansı buna adjust ederek goal line defansa geçti ve ortada dev bir pile oluştu. Tüm hakemler topun çizgiyi geçtiğine karar verince Cavaliers # 7 Burak’ın 1 yardlık koşusu ile 18 – 13 öne geçti. 2 point conversion yine başarısız oldu ve Warriors maçın bitimine 5 dakika kala son drive’ına başladı. Cavaliers 40’ına kadar ilerleyen Warriors bu noktadan sonra yorgunluk, konsantrasyon eksikliği neticesinde gelen cezalar ile boğuşmak zorunda kaldı ve Cavaliers defansının ekmeğine yağ sürdü. Böylece 2010 sezonu şampiyonu Cavaliers oldu.
Her iki takım da maça sıkı asıldı, sadece geri düştükleri zaman ufak riskler aldı, final maçına özgü hiç bir oyun, diziliş ortaya koymadı. Maça damgasını vuran bir diğer konu da, Cavaliers’tan hiç kimsenin sakatlanmamsına rağmen Warriors’tan çok fazla oyuncunun sakatlanması oldu. Klasikleşmiş “İstanbul takımları çok sert”, “Asıl Angara tagımları bi goyuyo ragibi göt üstü oturtuyo” söylemlerine girmek amacında değilim. Bu noktaya dikkat çekmek istememin sebebi, Warriors’un hem Pro Lig’de hem Uni Lig’de hemen hemen aynı kadro ile sahaya çıkıyor olması. Dolayısıyla sporcuları da yıpranıyor. Bir diğer konu da ağırlık çalışmaları. Zira Warriors’ta sakatlanan oyunculardan # 56 Bekir dışındakilerin hiç birinin düzenli ağırlık çalıştığını düşünmüyorum. Kaldı ki # 56 Bekir’in de sakatlığı sanırım sağ ayak bileği burkulmasıydı.
Önümüzdeki yıllarda düzenlenecek ligler ve final maçı organizasyonları için çok fazla ders çıkarılabilecek bir sezon ve final maçına şahit olduk. Umarım gerekli dersler çıkartılır ve her yıl bir nebze olsun daha ileri gideriz. Mücadele eden her iki takım da son derece yüksek bir seviyede rekabet etti. Her iki takımı da tebrik eder, Cavaliers’ın şampiyonluğunu kutlarım.