29 Temmuz Perşembe günü, Washington Redskins halka açık hazırlık kampının ilk günüydü. Yani, Redskins taraftarı yeni koçları Shanahan’ı, yeni quarterback’leri Donovan McNabb’i ilk defa dünya gözüyle izleyeceklerdi. Aynı gün bende Washington DC’de olduğumdan saat 16.00’daki bu idmanı kaçırmak istemedim ve NFLTR tshirt’ümle beraber birkaç fotoğraf çekmek için fırsat bulursam da oyuncularla biraz laflamak için yola çıktım. Hatta belki bir oyuncuyla mini bir röportaj bile yapabilirim diye düşünüyordum ancak bu kadar maceralı bir gün geçireceğim aklımın ucundan dahi geçmemişti.
Aslında o gün amacım şehrin beysbol takımı Washington Nationals’ın maçına gitmekti. Malum Amerika’da şu sıralar sadece M
LB devam ettiği için DC’de herkesin gözü Nationals’ın üzerinde. Her ne kadar beysbol ilgi alanımın içinde olmasa da, maç sırasında stadyumdaki atmosferi solumanın zevkli olacağını düşünüyordum. 29 Temmuz günü saat 12.30’da, Nationals’ın akşam Atlanta ile kendi sahasında oynayacağı maçın biletini almak ve stadın
yerini öğrenmek için internete girdim. Maçın 12.05’de başladığını öğrendiğimde ise hayallerim yıkıldı. Ardından “Acaba Redskins ile ilgili bir organizasyon var mıdır?” diye Washi
ngton Redskins’in internet sitesine girdiğimde bahsi geçen kamp programını gördüm..
Hazırlık kampının ilk idmanı saat 16.00’da başlıyordu ve Perşembe günü benim kampa gidebileceğim tek gündü çünkü diğer günler tüm idmanlar halka açık olmasına rağmen sabah 08.30’daydı. Ee sabahın köründe kalkıp idman seyretmeye gidecek kadar fanatik bir Redskins taraftarı da değilim, fırsat bu fırsat diyerekten idmanın gerçekleştirileceği Redskins Park’a nasıl gidileceğini araştırmaya başladım. Önce kampın Virginia’da yapıldığını öğrendim, ilk başta bu beni amacımdan saptırmaya yetecek gibi gelse de etraftaki Amerika’lıların Redskins Park’a gitmenin o kadar zor olmadığını söylemesiyle içim rahatladı. Zaten öylede olmalıydı koskoca başkentin takımı neden idmanlarını farklı bir şehirde yapsın ki? Gitmem gereken yol bana kısaca şöyle tarif edildi: İlk başta bulunduğum Tenleytown’dan metroda kırmızı hatta binip, oradan Metro Center’da inip turuncu hatta geçip West Falls Church’e gidip daha sonrada taksiye atlayıp Redskins Park’a gitmek.
Açıkçası tüm yolculuğun 40 dakika civarı süreceğini ve taksinin de en fazla 30 dolar bu yolculuk oldukça mantıklı geldi. Gitmeyi kafaya koyduktan sonra iş online davetiyeyi print etmeye geldi. Formu doldurduktan sonra, bilgisayarını kullandığım kütüphanede elektriklerin gitmesinin ardından, davetiyeyi print ettirmek bir dolu koşuşturma yaşadım. Bu koşuşturmalar esnasında bana yardımcı olan Redskins fanlarından, hazırlık kampında nelerle karşılaşacağım hakkında bilgiler edindim. Bir grup kampa yaklaşık 5bin taraftarın gideceğinden bahsederken diğer bir grup ise takım sahibinin Washington’da hiç sevilmediğinden bahsediyor ve takımın geçen sezon çok kötü bir performans sergilemesinden ötürü kampa olan ilginin minimum düzeyde kalacağını söylüyordu. Ben başta McNabb olmak üzere yazın yapılan transferle “tribünlerin” dolacağını düşünüyordum.
Neyse, davetiyeyi print ettikten sonra yola koyuldum. Önce odaya gidip NFLTR t-shirt’ümü sırtıma geçirdi
m ardından shuttle ile Tenleytown metrosuna doğru yola çıktım. Metroda kırmızı hatla Metro Center’a ulaştığımda West Falls Church’ün 19.durak olduğunu gördüm ve sadece oraya ulaşmak yaklaşık 40 dakika sürdü. Şans bu ya, ben metroya giderken inanılmaz bir yağmur başlamıştı ve durmak bilmiyordu. West Falls Church’de inip koşarak taksiye bindim. Bindiğim taksi Redskins Park’ın yerini bilmediği için beni başka bir araca yönlendirdi. İkinci taksici de arabayı çalıştırmadan önce pis pis sırıtarak, “uzun bir yolculuk yapacağız” dedi. Redskins Park’a vardığımızda ise 30 dolar tutmasını beklediğim taksimetre tam tamına 52 doları gösteriyordu.
Dönüş yolunu da hesaba kattığımda içinde bulunacağım nakit sıkıntısını düşüne düşüne Redskins Park’ın çamurlu yollarında yürümeye başladım. Yolculuk ise yaklaşık iki saat sürmüştü. Redskins Park’ı, EA Sports’un Madden oyunundaki tesisler gibi hayal etmiştim anc
ak ortasında bir Amerikan futbolu sahası bulunan yeşillik bir alandan ibaretti. Yağmurdan dolayı bileklerime kadar çamura battım ve maalesef tribün gibi bir şey bile yoktu. Tüm idmanı ayakta takip etmek zorunda kaldım. Bine yakın taraftar çoktan en güzel yerleri tutmuştu bile. Kurtköy’deki maçlarda hep etrafta yiyecek, içecek alınacak bir yer olmamasından şikayet ederdim ama burada da durum pek farklı değildi. Seyyar tuvaletlerin halini ise ne siz sorun ne ben söyleyeyim. Tabii, oyuncular için doğayla iç içe kamp yapmak güzel olabilir ancak seyirciler için aynı şeyi söylemek pek mümkün değil. İdmanı izlemekte pek eğlenceli değildi ama asıl amacım zaten fotoğraf çekip, oyuncularla konuşmak olduğu için benim için önemli olan idmanın bir an önce sona ermesiydi.
İdman devam ederken, Redskins ürünlerinin satıldığı çadıra biraz göz attım. Şehirde 20 dolara satılan tshirtler 30 dolardan başladığı için alışveriş yapmadım ancak en çok satılan formaların, tshirtlerin genellikle 2007 yılında aramızdan ayrılan Sean Taylor’ın ürünleri olduğu dikkatimi çekti. İdmanı izlemeye gelen taraftarların üzerinde de en çok Sean Taylor formaları, ardından Portis ve McNabb formaları vardı. Redskins’in web sitesinde yazdığı gibi idman sonrasında oyunculardan imza al
ma, onlarla fotoğraf çekme imkanımız bulunuyordu. İdman sonrasında McNabb, Portis, Santana Moss gibi isimlerden imza almak için yerlerimizi aldık ancak o da ne ki popüler oyuncuların hepsi koşarak soyunma odalarına kaçıyorlar. Taraftarlar imza vermeden kaçan Portis, Moss gibi isimlere “yapmayın, etmeyin” gibi tepkiler gösterdiler ancak anladığım kadarıyla biraz anlayışla karşıladılar. Bizim ülkemizde böyle bir durum olunca genellikle taraftarlar oyunculara küfür eder, takım otobüslerini taşlarlar o yüzden bu bana biraz medeniyet göstergesi gibi geldi. İmza vermeden kaçan oyuncular arasında davranışlarına anlam vermediğim tek isim Rex Grossman’di. Zaten oynadığı takımlarda hiçbir zaman çok sevilen bir isim olmayan Grossman’e anlam veremediğim bir şekilde ilgi vardı. Rex Grossman ise taraftarı görmezden gelerek soyunma odasına doğru yolunu aldı ve işte bu anda Redskins taraftarı diğer oyunculara yapmadığı şekilde Grossman’e tepki koydu. Hayır zaten yedek quarterback’sin, bir sene sonra büyük ihtimalle başka bir takımda oynayacaksın, Chicago’da herkes senden nefret etmiş, Houston’da bir baltaya sap olmamışsın, iki üç taraftarı mutlu etsen ne olacak Rex efendi!
Gelelim taraftarla kaynaşan, kimseyi kırmayıp önüne gelen topa, formaya imza atan oyunculara. Genellikle savunma oyuncularının ilk durağı soyunma odası değil taraftarın yanı oluyordu, burnu havada running back’lere, receiver’lara göre daha sevecen elemanlardı. Yıldız oyuncular dışında takımın kicker’ı 87 doğumlu İskoç Gano’ya kızların ilgisi büyüktü, kendiside zaten kimseden imzasını eksik etmedi. Washington’da reklam panolarını boy boy kaplayan yeni transfer McNabb’i nedense imza dağıtan isimler arasında göremedik. Bir diğer yeni transfer Larry Johnson ise sadece imza dağıtmakla kalmadı herkesle uzun uzun sohbet etti. İdman boyunca oyunculara taktik vermeye çalışan birazcık teknik direktör edasıyla davranan taraftarlara da bu sezon Pro Bowl’a seçileceğini sözünü verdi, bakalım Larry Johnson küllerin doğup, taraftarlara verdiği sözü tutabilecek mi hep beraber göreceğiz..
Oyuncuların bu tutumlarını görünce tabi, benim birkaç oyuncuyla konuşma hayallerim erkenden son bulmuştu. Üstümdeki NFLTR tshirt’ü ise pek dikkat çekmedi. Dikkat çekmedi derken tabi ki bizim 1. Lig final maçındaki gibi herkesin tshirt’ü istemesinden tarzından bir dikkatten bahsetmiyorum. Site kurulduğundan beri muhabbeti geçen “NFL sizi duysa şöyle olur böyle olur” tezi de bir nevi Redskins Park’da sarsılmış oldu. Neyse büyük konuşmayalım ama onca taraftar içinde “Aaa Türkiye’de de mi Amerikan futbolu var?” diye soran dahi çıkmadı.
Dönüş yolunda ise gidişe benzer maceralar yaşadım. Bu sefer taksiye o kadar para vermemek için, taksiden Dulles Havaalanı’ndan indim, daha sonra metro ile Tenleytown’a döndüm. Taksiyi beklediğimiz zamanı da hesaba katarsak yine iki saatlik bir yolculuk yaptım ancak bu sefer 25 dolara falan işi kotardım. Döndüğümde ise elimde güzel fotoğraflar ve çamurdan kullanılmaz hale gelmiş bir çift spor ayakkabı vardı. Kendi kendime da bundan sonra Türkiye’deki maçlara gidip gelirken yollarda geçirdiğim vakte söylenmeyeceğime dair söz verdim..