Öncelikle herkese merhabalar, NFL’de ikinci hafta maçlarının oynanmasına kısa bir süre kala, uzun süredir planlayıp da yazamadığım Titans yazılarının ilkini yazmam en sonunda mümkün oldu. Yazının başına otururken her ne kadar niyetim ilk haftayı değerlendirmek idiyse de ilk yazı olması vesilesiyle başlangıcı biraz, hatta belki kayda değer ölçüde geriden başlatmanın daha anlamlı olablileceğine karar verdim.
Bu sezonu değerlendirmek için sanırım kadronun çekirdeğinin oluştuğu 2008-09 sezonundan başlayabiliriz. Kısa ve buna paralel olarak da vasat bir tarihi olan Titans için 2008-09 sezonu gerçekten heyecan verici bir sezondu denebilir. Jets karşısındaki sürpriz yenilgiye kadarki 10-0’lık seri, Titans’ı McNair’ın liderliğindeki birkaç sezon dışında ilk kez başa güreşen takımlarından birisi arasına sokmuş ve ilk turun arka sıralarından seçilen Chris Johnson’ın oyunu takımın geleceğinin parlak olabileceğine dair sinyaller vermişti. 16-0 konuşmalarının başladığı sırada Jets, Jaguars ve Colts yenilgileri her ne kadar sezonun istenen mükemmellikte bitmesine engel olsa da takım ve taraftarlar play-off’lardan umutlu olmak için yeterli sebebe sahipti. Ancak ne kadar yazık ki karşısında Johnson sakatlanınca sezon play-off’ların ilk turunda bitti fakat buna rağmen savunma ve koşu hücumundaki durumu ertesi sezon için tüm Titans taraftarlarını umutlandırmaya yetecek kadar iyi durumda bitirmişti sezonu.
2009-10 sezonuna girilirken Pro Bowl DT Haynesworth’un kaybı şüpheler yaratsa da gerek D.Line’daki geniş rotasyon gerekse ligin en iyi D.Line koçlarından birine sahip olunması bunu tolere edilebilir kılıyordu, ya da en azından öyle görünüyordu. Fakat sezon başlayınca işin renginin böyle olmadığı ortaya çıktı, Haynesworth olmadan 2008-09 sezonunda blitz’lere ihtiyaç duymadan oldukça başarılı olan pass-rush bir anda rakibi rahatsız edici olmaktan uzaklaştı ve bunun ardından savunmanın tepeden dibe vurmasıyla 2009-10 sezonu ardarda gelen yenilgilerle başladı. Savunmandaki bu serbest düşüşe Collins’in kötü oyunu ve özel takımların şapkadan her maç bir tavşan çıkartması, ancak bunu rakip takım lehine yapması eklenince takım bu sefer de iflah olmaz bir başarısızlık öyküsü görüntüsü vermeye başladı. Bir sene önce aynı zamanlarda yapılan Super Bowl konuşmaları yerini Draft’ta 1.sıra hakkı ile ilgili kafa yormalara bıraktı bir sezon önce toz pembe olan ortalık bir anda kopkoyu bir griye büründü. Bunun üzerine çaylak sezonundan sonra yarattığı hayal kırıklıkları ile sezon başında Depth Chart’ta Tim Rattay’in arkasında 3.sıraya kadar düşen Vince Young oyun süresi buldu ve takım sihirli değnek deymişçesine (aynı 10-0’dan 3-3’e giden önceki sezon gibi) 0-6’lık bir başlangıcın ardından son 10 maçı 8-2 ile bitirdi ve normal sezonun son çeyreğinde play-off için de ciddi bir umut yarattı. Birbirinden çok farklı iki parça halinde geçen sezonun ardından takımın bu sezon ne durumda olacağı tam bir belirsizlikti.
İşte böylesi 2 sezonun ardından 2010-11 sezonunda Titans için ak koyun kara koyun ortaya çıkacak diyebiliriz. Vince Young’un başarısından, savunmanın genel performansına, özel takımların yapacaklarından, receiver’ların ne durumda olacağına her şey belirsiz durumda. Bu manada tamamen kaos havasında girildi sezona. Şu sıralar 2500 yard koşma iddiası ile gündeme gelen Chris Johnson’ın (ki takımın tek iler tutar kısmı olduğu rahatlıkla kabul edilebilir) kontrat yüzünden antrenmanlara çıkmaması ise bu ortamı daha da karmaşıklaştırıyordu. Oldukça genç olan takımın bu sezonki durumu önümüzdeki beş sezon boyunca takımın ne durumunu da bir yerde ortaya koyacak diyebiliriz. Çünkü bahsedilen oyunlar ve gruplar (Vince Young, Savunma, Özel Takımlar, Defensive Line, Nate Washington vs.) istikrarsızlık (belki dengesizlik daha doğru bir tabir olabilir) kelimesini tanımlarcasına bir performans sergileyerek takımın ne durumda olduğunu gerçekten anlayıp mantıklı bir tahminde bulunmayı ciddi şekilde güçleştiriyor. Bir dönem küfrettirecek kadar beter, bir başka dönem şiir gibi oynamalarıyla 2 sezondur takımı bir Super Bowl adayı, bir lottery team gibi gösteren bu oyuncu-grupların performansının bu sezon oturacağı seviye takımın gerçek durumunu da gösterecek diyebiliriz.
Neyse lafı uzatmadan sezonun ilk maçına geçelim. Raiders gibi alt seviye bir rakiple olması dolayısıyla her ne kadar objektif bir değerlendirme yapmak pek mümkün değilse de en azından takımın nasıl göründüğüne dair birkaç yorum yapmaya imkan veriyor. Şimdi madde madde naçizane gözlemlerimi paylaşayım.
1. Offensive Line
İlk haftanın belki de en önemli sürprizi Offensive Line’daki aksamaydı. Michael Ross – David Stewart gibi ligin en iyi tackle ikilisi (yanlış anlamayı önlemek adına bir not: en iyi iki tackle değil, en iyi ikili) ve de Jake Scoot gibi elit bir Guard’a sahip olsa da offensive line anlaşılan Mawae’yi ciddi şekilde arayabiliriz. Her ne kadar QB’yi korumak konusunda başarılı olsalar da özellikle koşularda birçok kere Chris Johnson herhangi bir boşluk olmadığından -1,1,2 yard’lık koşular yaptı. Ortada henüz endişelenecek bir durum yok ama çok güvenilen offensive line’ın ilk hafta itibariyle beklenilen seviyenin altında olduğu rahatlıkla söylenebilir.
2. Vince Young
Çaylak sezonunda harikalar yaratan Young bu hafta benzeri bir sezon geçireceğinin sinyallerini verdi diyebiliriz. Evet, ağırlık koşu hücumundaydı ve çok fazla şey yapması zaten gerekmedi ama gerek kritik “First Down” koşuları, gerekse çok yüzdeli (%77) attığı paslar, ve tabii ki Option oyununun sonunda Nate Washington’a yolladığı 55 yard’lık topla sezon için ciddi bir güven verdiğini söyleyebiliriz. Bu arada 142.8 QB ratingle bu alanda haftanın lideri olduğunu da ekleyeyim.
3. Defensive Line
Her ne kadar göz kamaştırıcı isimlerden oluşmasa da Tony Brown’ın liderliğini yaptığı Defensive Line başta bu sezon takıma katılan Jason Babin ve Dave Ball olmak üzere maç boyunca Jason Campbell’a rahat vermedi, elbette Raiders Offensive Line’ı trajik denebilecek ölçüde kötü, ama yine de D.line’ın performansı umut vericiydi.
4. Kenny Britt
İlk turda seçtiğimiz oyuncuların çaylak sezonunda Pro Bowl seçilmesi serisini (2005-Pacman Jones, 2006-Vince Young, 2007-Michael Grifffin, 2008-Chris Johnson) bozan Britt’in ikinci sezonunun ilk maçında pek iç açıcı oynadığını (hatta gerçekten oynadığını) iddia etmek gerçekten güç. Her ne kadar maçın çoğunluğunda Asomugha tarafından savunulduğundan Vince Young tarafından pek tercih edilmemiş olsa da yine de huzursuz edici derecede etkisiz olduğunu söyleyebilirim.
5. Chris Johnson
Her ne kadar etkisiz başlasa da maçı 142 yard ve 2 TD ile bitirerek 100 yard üstü koşu serisini 14 maça çıkardı. (NFL rekoru 14 ile Barry Sanders’a ait) 2500 yard meselesi hayalden çok öte olmasa da bir başka MVP adayı sezon daha bizi bekliyor diye düşünüyorum.
Herkese iyi haftalar, sağlıcakla kalın…