Geride bıraktığımız 3.NFL haftası birçok açıdan son yılların en ilginç haftası oldu. Son saniyeye kadar yakın geçen maçlar, uzatmaya giden maçlar, hakemlerin sonuca etkileri, favorilerin beklenmedik kayıpları, kişisel hikayeler ve dahası. Ben de bu hafta yazı tarzımda bir değişiklik yapıp bu hafta yaşanan bu olaylardan bir derleme yapmak istedim.
İlk olarak en dikkatimi çeken olayların başında uzatmaya giden maçlar geliyor. Bu hafta tam üç tane maç uzatmalara gitti. Bu konularda hafızam pek sağlam değildir ama sanırım son yıllarda aynı haftada ulaşılan en yüksek rakamlardan olabilir. Bu mücadelelerde Titans, Lions’ı, Chiefs, Saints’i ve Jets ise Dolphins’i mağlup etti. Bunların arasında Lions’ın ve Saints’in kaybetmesi haftanın en büyük süprizlerindendi kuşkusuz. İki maçı da izleyemedim ancak şu durumdaki Titans’ın Lions’ı yenmesi hatta maçın büyük bölümünü farkla önde götürmesi olacak şey değil. Aynı şekilde birisi gelip “Saints sezona 0-3 ile başlayacak” dese “sen kafayı mı yedin?” derdim. Favorilerin beklenmeyen kayıpları bunlarla sınırlı kalmadı.
İlk iki haftada oynadıkları oyunla herkesin favorisi haline gelen San Francisco 49ers, Minnesota Vikings deplasmanında beklenmedik bir yenilgi aldı. Bu maçı da izlemediğim için detaylı yorum yapamayacağım ama ilk iki haftada NFC North’un güçlü ekipleri Packers ve Lions’ı yıkan 49ers’ın grubun en zayıf takımı Vikings’e kaybetmesi çok ilginç oldu. Ancak daha da garibi koca bir sezon koşu TD’sine izin vermeyen o muazzam savunmanın Ponder gibi bir QB’den koşu TD’si yemesi. Hadi Newton, Vick ve ya RG3 olsa anlarım da Ponder nedir? Düşünülmesi gereken başka nokta da Niners savunmasının Ponder üstünde hiç baskı kuramaması. Umarız bunlar bir haftalık bir şeydir deyip başka bir beklenmedik mağlubiyet alan Eagles’a geçiyoruz. Aslında Eagles’ın mağlup olması benim için sevindirici bir durum olurdu fakat bu şekilde olması değil. Fantasy takımımın QB’si Michael Vick yine felaket bir maç çıkarıp saçlarımızı yoldurdu. Sezon başında benimde dahil olduğum kimsenin şans tanımadığı Cardinals’ın Eagles’a fark atması ve kalan 3 namağlup ekipte biri olması ne garip bir olaydır. Skelton’ın sakatlanmasıyla tekrar dümene geçip takımı seriye bağlatan Kevin Kolb’un “You Mad?” dediğini duyar gibiyim. Haftanın bir başka mucize olayı da Pittsburgh Steelers’ı yenen bizim Raiders’tı ki buna ilerleyen bölümde değineceğim.
Tabi bu tartışılır ama bana kalırsa haftanın en zevkli ve güzel maçı Redskins-Bengals mücadelesiydi. İki genç QB’nin karşılaşması tam anlamıyla kolej havasında geçti. Maçta neler yoktu ki; Wildcat hücumlar, Option hücumlar, endzone interception… Daha maçın ilk pozisyonunda Widcat Offense oynayan Bengals ilk oyunda çaylak WR Mohammed Sanu’nun Aj Green’e attığı 73 yardlık TD pası bizi nasıl bir maçın beklediğinin göstergesiydi. Hemen sonraki Bengals drive’ında Dalton’ın kendi endzone’unda attığı interception ile maç daha da ilginçleşti. Sonrasında hem Bengals savunması hem de Andy Dalton’ın üstün oyunları farkın biraz açılmasına neden olsa da ikinci yarıda hücum anlayışını değiştiren Shanahan, RG3 önderliğinde uyguladığı option ve triple option hücumlar ile hem Bengals savunmasını çözdü hem de maçı iyice kolej havasına soktu. Tam Redskins maça ortak olmuşken son çeyrekte Andy Dalton şahane bir olgunluk göstererek maçı koparmasını bildi. Robert Griffin ise NFl kariyerinin en zor maçlarından birini oynadı. 6 kez çizgi arkasında yakalanan çaylak QB sadece koşu oyunlarıyla etkili olabildi.
Haftanın en çok beklenen maçı kuşkusuz ki Patriots-Ravens arasındaydı. Geçtiğimiz yıl AFC şampiyonluğu için karşı karşıya gelen iki ekipten kazanan Billy Cundiff’in son saniyede kaçırdığı FG ile New England Patriots olmuştu. Çoğu Ravens’lı tarafından rövanş ve intikam maçı olarak görülen bu mücadele bundan daha iyi bir şekilde sonuçlanamazdı herhalde. Maçtan önce Ravens WR’si Torrey Smith’in kardeşinin hayatını kaybetmesi de zaten değişik atmosferde geçmesi beklenen maçı daha da farklı bir atmosfere soktu. Ray Lewis’in maç öncesi motivasyon konuşması Ray Rice her ne kadar bunu reddetse de Ravens’lı oyuncuların maça intikam için çıktığının göstergesiydi. En azından savunma oyuncuları için geçerliydi bu. Ravens savunmadayken neredeyse her pozisyonda baş rolde Pats Guardı Logan Mankins ve Ravens safety’si Bernard Pollard’ın olduğu sürtüşmeler ve kapışmalar izledik. Eğer hakemler sarı bayrakları atmaya başlamasa sonu hiçte iyi olmayacak olaylara doğru gidiyordu bu sürtüşmeler.
Ravens işin savunma kısmında Jarrett Johnson ve Tarrell Suggs’ın eksikliklerini çok yaşıyor. Rakip QB’yi eskisi gibi baskı altında tutamadıklarını görüyoruz. Brady maçın geneli boyunca çok rahat paslar attı. Tabi bunda çok kaliteli bir hücum hattı ile oynamasının da payı büyük. Aynı şey Flacco içinde geçerli. Önünde çok değerli oyunculardan kurulu bir line var ve bu hem kendisinin hem de Rice’ın avantajına oluyor. Zaten Rice maç sonu yaptığı açılamada gerekli bloklar yapıldığı zaman babam da koşar diyerek Offensive Line’ı oluşturan abilerine ve Leach’e olan minnettarlığını gösterdi. Rakip QB’ye baskı Suggs döndüğü zaman aşama kaydedecek bir nokta, savunmanın ortasını da iyi kapatıyorlar ancak tek sorun Carry Williams ve Jimmy Smith’in dönüşümlü savundukları corner. Brady sürekli orasını kullanarak Lloyd ve Welker ile sonuca gitti. Buna bir çözüm bulunmalı.
Pats savunması ise Andre Carter’ı kaybetmesine rağmen oldukça iyi durumda. Çaylaklar Chandles Jones ve Donta Hightower’ın bunda etkisi yadsınamaz. Hücumu da artık daha dengeli yapıyorlar ancak koşu hücumlarında Ridley yerine neden Woodhead’in bu kadar fazla kullanıldığına anlam veremiyorum. Öte yandan mücadelede birkaç önemli hakem hatası da oldu ancak bunlara değinmeyeceğim. Bu geçici hakemleri izlediğimiz son haftaydı ki zaten herkes neyin ne olduğunu biliyor. Maçın hikayesi ise kesinlikle Torrey Smith’ti. Geçtiğimiz yıl lige adımını atan genç WR özellikle big play’lerdeki başarısıyla benim gibi Ravens’a sempati duyanların sevgisi kazanmaya başlamıştı. Hepimizin bildiği üzere maç sabahı erkek kardeşini kaybetti Smith ve buna rağmen maça çıkmak istedi. Olaya kısaca bir değinmek gerekirse maç sabahı haberi alan Torrey Baltimore’dan ailesinin yanına Virginia’ya gidiyor. Bu sırada Koç Harbough ile görüşen oyuncu akşama maça çıkmak istediğini belirtiyor ve maça çıkıyor. Maçta Ravens adına gelen ilk TD ise Joe Flacco’nun 25 yard pasını yakalayan Torrey Smith’ten geliyor. İşte duygusal anların yaşandığı ve göz yaşların içe aktığı an. Smith her ne kadar ağlamamaya çalışsa da gözleri her şeyi açıklar cinstendi. Böyle büyük bir acıyla maça çıkıp 127 yard pas yakalamak ve 2 TD ile takımını galibiyete taşımak gerçekten inanılmaz. Maç sonrasında söylediği şu cümle ise her şeyi anlatıyor. ” Before every blessing, there has to be a storm. ”
Gel gelelim bizimkilere. Bu hafta hem Oakland hem de Dallas kazanmayı başararak gözlerimi yaşarttılar. Dallas’tan kendi sahasında sezonun ilk maçına çıkması nedeniyle herkes galibiyet bekliyordu ki bu galibiyet geldi ancak zor yoldan. Seahawks karşısında olduğu gibi yine müthiş hatalarla başlayan Kovboylar bir anda yine 0-7 geride buldu kendini ancak bu sefer savunma yardımıyla çabuk toparlandılar. Buccs’ın sahip olduğu zayıf secondary nedeniyle Romo’nun ve recieverlerın çok iyi bir maç geçirmesi bekleniyordu ancak pek öyle olmadı. Romo uzun bir aradan sonra TD pası atamadan maç tamamlamış oldu. Havadan etkili olamayınca yere dönen Garrett burada da başarıyı sağlayamadı. Murray carry/yard oranında en kötü maçlarından birini oynadı ancak yaptığı TD maçın kazanılmasında kilit rol oynadı. Murray’nin zorlanmasında müthiş etkili ve atletik Buccs koşu savunması büyük pay sahibiydi. Kazanılması gereken bir maçtı ancak ite kaka kazanıldı ve hiç olumlu sinyaller vermedi. Yine de savunmanın bu görüntüsü baki kalırsa hücumun ilerleyen haftalarda düzeleceğini düşünüyorum.
Haftanın en büyük süprizi ise Okland Raiders’ın kendi evinde Pittsburgh Steelers’ı ateistlerin bile açıklayamayacağı bir şekilde yenmiş olmasıydı. QB’niz 384 yard pas ve 4 TD pası atıyor ama yeniliyorsunuz, olacak iş değiş. Oldschool derbilerin güzel yanı bu olsa gerek, her türlü skora açık oluyorlar. Ancak bu fazla garip bir galibiyet oldu bizim adımıza. Daha maçın ilk pasında Palmer INT atınca “tamam bu hafta da rezil olduk” dedim. Üstelik sahada Raiders savunması diye bir şey var mıydı yok muydu anlamak zordu. Her Steelers drive’ı sayı ile sonuçlanacakmış gibi durum vardı ortada. Bu savunmada sadece bir adamı ayrı tutmak istiyorum.
Sezon başında Colts’tan gelen Philip Wheeler ilk maçtan itibaren savaşan ve her şeyiyle oynayan tek savunma oyuncusu bizim takımda. Farkını bu maçta da gösterdi. 7’si tek başına olmak üzere 11 tackle, 2 pas savunması ve 1 fumble recovery. Bir ILB için yapılabilecek her şeyi yaptı. Zaten maçın dönüşü de Wheeler ve Hanson’ın bu fumble recovery’leri ile gerçekleşti. Hücumda daha iyi bir Palmer vardı, Moore’un dönmesi ona yaramış. Ancak en önemli hava silahımız Heyward-Bey’in beyin sarsıntısı geçirerek oyundan çıkması kötüye bir işaret. Eğer durumu ciddiyse Derek Hagan ile idare etmek zorunda kalacağız. Bu maç bir bakıma McFadden’ın da patlama maçı oldu gibi. Daha ilk carry’de 64 yardlık TD yapması müthişti. Ancak yine de rakamlar sizleri yanıltmasın. Raiders hücumu hala G Mike Brisel dışında zone blocking’e ayak uydurabilmiş değil. McFadden da bu sistemde hala zorlanıyor. Konuyla ilgili açıklama yapan hücum koordinatörü Greg Knapp taraftarlarımız merak etmesinler her geçen gün daha iyi oluyoruz demiş. Umarız doğru demiştir.