NFL literatüründe “Music City Miracle” olarak bilinen o ünlü play’in yapıldığı yerde, Music City’de, Nashville’de, Tennessee’deydi bu haftaki Chargers maçı. Son saniyelere üç sayı geride ve field goal range’in dışında girilince, bu mucizenin tekrarının, ters bir şekilde yaşanmasını ummaktan başla şansımız kalmamıştı. Ve denedik. Olmadı. Açıkçası maçı kaybetsek de öyle çok üzülemedim. Nedenini söyleyeyim: Bu sezon aslında Chargers için pek de umut verici bir sezon değil. Hatta off-season’ın daha heyecanlı ve yüksek gerilimli geçeceğini düşünmek yanlış olmaz ve eğer böyle hatalar yapılacaksa playoff için oynayacağımız gelecek senede değil, bu senede yapılması daha iyi. Tabii ki en güzeli hiç hata yapılmaması ama yeni takım, daha doğrusu yeni her şey olan bu sezonda bunların henüz sezonun başında olması doğal.

Chargers bu sezon ilk kez bir maça rakibiyle eşit şans verilerek çıktı. Hatta fantasy football oynayıcılarına göre %70 San Diego’ya mutlu dönülecekti. Ama maçın sonunda tekrar Houston maçının sonuna döndük. Maçları bitirin!

Her ne kadar Chargers için bu sezon pek adrenalin dolu değil desem de, maçlar NFL’in en zevkli maçlarından bazıları oluyor. Bu tezi desteklemek için şu istatistik yeterli olacaktır: Chargers, ilk üç maç göze alındığında 1970’den beri maçı kazandıran puanların dördüncü çeyreğin son 30 saniyesinde atıldığı maçlarda oynayan tek takım.

Maça geçersek, Philip Rivers tek bir hareketi dışında bu maçta da eski formunu aratmadı. 112.5 QBR (quarterback rating) alan ve 24 pasından 20’sini receiver’larla buluşturan Rivers bir de Antonio Gates’e TD pası attı. Bu performansa rağmen 17 numaradan akılda kalan tek hareket Chargers’a maçı kaybettiren penaltı zinciriydi. Tam TD yapıp farkı iyice açan Chargers’ın sevinci sahaya atılan flag’lerle kursağında kaldı. Önce Keenan Allen offensive pass interference aldı ve touchdown geçersiz sayıldı, bunun hemen ardından daha başka bir snap yapılmadan Philip Rivers belki de takıma maçı mal eden unsportsmanlike conduct penaltısıyla takımı 14-3lük skor yerine 30 yard çizgisinden 1st and goal pozisyonuna soktu.

Maçın ilk drive’ında Titans’ı hızlı bir 3-and-out’a zorlayan Chargers defansı topu Philip Rivers’ın ellerine hızlıca geçirdi. Veteran QB’de bu cömert hediyeyi geri çevirmedi ve beş pasın beşinde isabet bulup Antonio Gates’e attığı TD pasıyla takımımız hızlı bir liderlik pozisyonuna geldi. Bunun ardından gelen drive’da Teneessee gene 3-and-out ve punt yapmak zorunda kaldı. Bu drive pek başarılı olamayınca kendi 8 yard çizgilerinde Titans “artık yarı sahamızdan çıkalım” isyanında bulundu ve ilk çeyrek biterken kendilerini redzone’da buldular.

İkinci çeyrekte hızlı bir beraberlik momentum ile beraber kesin gibi gözükse de defans insiyatifi eline aldı ve field goal ile bu atağı geçirmeyi başardı. Karşılıklı başarısız hücumlardan sonra (veya bakış açısınıza göre başarılı defans) Chargers süper bir field position ile topu aldı. Titans 30 yard çizgisinden iyi başlayan drive malumunuz bahsettiğim penaltı pozisyonu sonucu field goal ile bitti. 10-3. Titans buna karşılık Eagles QBsi Vick’in running touchdownunun tıpatıp AYNISINI yaparak beraberliği yakaladı. (Aynısının niye büyük olduğunu anlamışsınızdır) İlk yarı da Nick Novak’in field goalünün bloklanmasıyla berabere bitti.

İkinci yarıya Chargers başladı ancak ofans pek varlık gösteremedi. Devamında Titans 43 yardlık bir field goal kaçırdı ve sonra SD Ladarius Green, Antonio Gates ve Ryan Matthews’la topu 1 yard çizgisine kadar indirdi. Ronnie Brown affetmedi. 17-10.

Son çeyrekte ise Titans bir field goalle skoru 17-14’e getirdi ve bir touchdown’luk farka indirmiş oldu. Chargers ofansı yanlış play-call’larla topa pek sahip olamadı ve sadece bir first down alarak, “3 and 10” pozisyonunda running game yaparak topu Titans’a verdi. Tabii Tennessee iki dakika kala verilen bu hediyeyi yılbaşında hediye açan bir çocuğun sevinciyle açtı ve güle oynaya Chargers alanına girdi. Buradan sonra  maçı değiştirebilecek bir play Marcus Gilchrist tarafından boşa gitti. Interception yapmaya çok yaklaşan strong safety topu ellerinden düşürünce bütün Music City bir “oh” çekti. Devamında da rookie receiver Justin Hunter NFL’deki ilk cathcini 15 saniye kala, Titans’a maçı kazandırmak için yaptı…

Maçı bitirmeyen takımları…

YERLER. NFL’de ki hiçbir takım ikinci yarıda yokları oynayan bir takıma kaybetmez. Belki Jaguars’ı (taraftarlar üstünüze alınmayın) bir de …yok, sadece onları yenebilirsiniz. Zaten her maçı son çeyrekte kaybedeceksek veya maçın sonuna doğru her hafta kanser olacaksak bu sezon geçmez. Tek teselli bu haftaki maçın Texans maçından farklı olarak çok az depth’le oynanması. D.J. Fluker, Manti Te’o (evet buraya yazıyorum ama hala bekliyoruz… Ne oldu sana be adam?), Malcom Floyd, Donald Butler ve Shaareece Wright’ın yokluğunda, ki maç içinde de bazı gaziler verildi, maçın sonunu getirmek zaten zordu. Şöyle özetleyeyim, Salı günü takıma katılan Crezdon Butler o maçı kaybettiren Hunter TD’sinde onu savunan oyuncuydu. Bu arada maçın kaybedilmesindeki bir numaralı neden: Chargers ilk iki maçında %50’lik bir 3rd down çevirme oranı yakalamıştı. Bu maçta bu oran sadece dokuzda üç ile %33 idi.

Koçlar, yanlış play call’lar, 1-2

Texans maçında running back’i fazla kullanmamasıyla (özellikle öndeyken) eleştirilen McCoy ve Ken Whisenhunt, bu maçta da gereksiz olarak kullandılar ve artık niye olduğu bilinmez 3rd and 10 de bile handoff yaptılar… Şahsen ben maçı izlerken acaba fake handoff yapacakken gerçekten vermiş olabilir mi diye düşündüm. Defansta ise John Pagano’nun az yüzdeli blitz taktiğini çok yüzdeli kullanma modası geçmek bilmiyor, CB ve safety’ler rakip takımların üç ve uzunları first down’a çevirmesini izliyor.

Öne çıkanlar

Antonio Gates bu maçtaki touchdown’uyla Chargers tarihinde en çok sayı yapanlar listesinde Lance Alwoth’u geçti. Danny Woodhead ise hem passing hem de running playle’rde etkili olarak kullanılıyor. Haftaya ise önümüze Dallas Cowboys çıkacak, ne sonucun çıkacağını ise tahmin etmek güç…